YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Doğu ufkundaki şafak kızıllığına bakıyorum!

Ardahan Milletvekili Atalay, basınca çıkan haberler üzerine yazılı basın açıklamasında bulundu.

Doğu ufkundaki şafak kızıllığına bakıyorum!

Adalet ve Kalkınma Partisi Ardahan Milletvekili Prof. Dr. Orhan Atalay, son günlerde Mahalli Basında yer alan haberlere ilişkin çok önemli ve özel açıklamalarda bulundu.

İşte AK Parti Ardahan Milletvekili Prof. Dr. Orhan Atalay'ın gündemdeki konulara ilişkin yapmış olduğu yazılı basın açıklaması aynen şöyle:

Değerli Ardahanlı Hemşehrilerim!

Milletvekili olarak Ankara’da bulunmamın üzerinden yaklaşık sekiz ay gibi bir zaman geçti. Bu zaman zarfında zaman zaman özellikle bazı yerel gazetelerde şahsım ile ilgili lehte veya aleyhte, eksik veya tam, doğru veya yanlış bir takım haberler yapıldı. Bunların bir kısmını anlayışla karşılarken bir kısmını da anlamaya çalıştım ve cevap vermeye bile değer bulmadım. Fakat anlaşılan odur ki, yaklaşan Kurtuluş Yıldönümü münasebetiyle şu aralar yapılan provalar birilerine de yeniden ‘kurtarıcı rolü’ üstlenmeyi hatırlatmış, ‘kuzu postu’ kabilinden bir üslup ile şahsımla ilgili bazı yerel gazetelerde –en nazik ifade ile ‘yakışıksız’- bir takım iddialarda bulunulmuştur.

Değerli Ardahanlılar!

Tarihin bize kesin olarak öğrettiklerinden bir şey de en büyük kayıpların kurtarıcıların eliyle gerçekleşmiş olduğudur. Hatırlarsanız altı asırlık koca Osmanlı İmparatorluğunu târ-u-mâr edenler, 1699 tarihinden itibaren kaybedilen toprakları ‘kurtarmak’ vaadiyle onu I. Dünya Yangını’na atan İttihatçılar olmuştu.

Evet, özelde Ardahan’ın genelde ise tüm ülkenin yönetimini üstlenmiş olmanın ağır mesuliyeti altına girmek şeklinde tanımladığım ‘siyaseti’ ‘saltanata’ çevirmenin aracı olarak mülahaza etmediğim için, ‘alışılmış’ anlamıyla ‘âdi’ bir yol ve yöntemim yoktur. Bu maksatla da ‘yapmacık’ olarak telakki ettiğim ‘medyatiklikten’ uzak durmayı bir ilke olarak benimsedim. Çünkü kanaatime göre bu yol ve yöntem sonu afet olan bir şöhreti amaçlıyor. Siyasetin itibarına cuntacı darbe ve muhtıralardan daha fazla zarar veren bir yanlışlık oldu ise, o da bana göre bu şöhret tutkusudur. Bu nedenle de siyaseti ‘şahsî’ bir etkinlik oluşturma aracı olarak görmeyi bir ‘acziyet’ ve ‘sefalet’ olarak algılıyorum.

Değerli Ardahanlılar!

Tarih boyunca özellikle de son yüzyılın başlarında en zayıf durumuna düşmüş Osmanlı ile en güçlü dönemini yaşayan Rusya’nın arasında yer almış olmanın en büyük faturasını ödemiş Ardahan halkı, kurtuluştan sonra ‘numunesi az görülür türden fedakârlıklarla kazandığı kahramanlığının altın madalyasını’ beklerken, ne yazık ki, Cumhuriyetin başından itibaren adeta cezalandırılmaya başlanmıştı. 17. Yüzyılın sonundan 20. Yüzyılın sonuna kadar sürekli toprak kaybına uğrayan Osmanlı’nın bitişini ilan eden en kötü evrede kırk küsur yıldır elden çıkmış bulunan Kars ve Ardahan’ı kurtaran Ardahan milletvekili Deli Cesur Yürek Halit Paşa 9 Şubat 1925 tarihinde meclis koridorunda kahpece arkadan vurulmuş, bir takım bahanelerle bir odada tutularak 14 Şubat günü kan kaybından vefat etmişti. Esasında bugüne kadar meçhul kalmış bu cinayetin takipçisi olduğu için diğer milletvekilimiz Hilmi Efendi ise bir yıl sonra İzmir Suikastı bahane edilerek yargılandığı günün ertesi sabahında idam edilmişti.

Cumhuriyet dönemine bu şekilde giren Ardahan, -istisnalar dışında genel kural olarak- ne yazık ki Ankara bürokrasisinin ‘tenzil’ ve ‘terfi’ aracı olarak muamele görmeye başlamıştı. Bürokratik oligarşi Türkiye’nin şurasında veya burasında suç işleyen devlet memurunu ‘tecziye’ etmek veya birilerine kıyak geçip kestirmeden bir ‘ikramiye’ vermek istediğinde aklına ilk olarak hep Ardahan gelmiştir. Ardahan’la ilgili öteden beri canımızı en çok sıkan şey işte bu ‘hain bakış’ idi. Ankara’ya geldiğimden beri bu ‘geleneksel bakış’la mücadele ediyorum. Hamdolsun artık dünün istisnası bugünün genel kuralına dönüşmeye başladı. İşte bu bağlamda Ankara’da farklı makamlar nezdinde tartışmalarımız, itirazlarımız elbette ki olacaktı, olmalıydı da ama asla bir ‘istifa restim’ olmadı. Çünkü yüklenmiş olduğum emanetin ağırlığını böylesi ucuz bir yol ile değil sabırlı bir mücadele ile taşıyabileceğimi bilerek bu yola çıkmış buluyorum. Yükümün ağırlığını bildiğim kadar onu taşıyacak kudretimin de farkındayım. Açıkça bilinmelidir ki, büyük bir aşk, şevk ve şeref duygusu ile taşıdığım vekâletinizi taşımaktan yorulduğum iddiası en mazur tabir ile ya ‘salt bir yanılgı’ veya ‘kuru bir iftiradır’.

Öte yandan Ardahan halkında oluşan bir ‘hayal kırıklığı’ndan söz etmenin de abesle iştigalden öte bir anlam taşımadığı kanaatindeyim. Çünkü hiçbir zaman Ardahan’ın yarınlarının dününden daha iyi olması için çalışmaktan başka bir vaatte bulunmaya tenezzül etmediğim gibi, halkıma karşı ‘sihirli değenek hikâyeleri’ anlatma saygısızlığı da yapmadım. Dolayısıyla karşısında dağlar mesabesinde ‘gerçekliklerin’ olduğunu görenler için ortada kırılacak bir hayal zaten olamazdı. Ancak bir takım şahsî ve bencil beklentileri gerçekleşmediği için hayal kırıklığı yaşayanlar var ise, onları da takdirlerinize arz ediyorum.

Saygıdeğer hemşerilerim!

Hükümet olarak son on yılda dünya ölçeğinde özellikle de büyük sıkıntılarla yüz yüze bulunan İslam dünyasında yapılması gerekenler bağlamında partimizin ve hükümetimizin üstlenmiş olduğu görev gereği, Ardahan’a her hafta gelme imkânımın olmaması Ardahan’ın gündeminde olmadığım manasına gelmez. Çünkü, ‘Dedem İslam’ın müderrisi idi ama ben Hıristiyanım’ diyen gençleri, ‘Sünnîler camimizi yaktılar’ diyen yaşlıları, ‘Şiiler camimizi basıp bizi kurşuna tuttular’ diyen yaralıları, ‘Kâfir askerler namusumuzu kirlettiler’ diyen kızları kadınları, ‘Üç çocuğum ilaçsızlıktan ve açlıktan öldü’ diyen anneleri duymanın diri vicdanlara ne denli ağır ödevler yüklediğini Ardahanlılar daha iyi bilirler. Bu bağlamda İslam Parlamentosu’nun kurulması yolunda Türkiye’den beş üyeden birisinin Ardahanlı olması öyle tahmin ediyorum ki Ardahan’ın sadece şerefini artırır.

Değerli Ardahanlılar!

Evet, sahiplerinin iddialarından doğru olan bir şey varsa o da Ardahan’a geldiğim zaman fotoğrafçıların eşliğinde kalabalıklarla poz vermek gibi bir alışkanlığımın olmadığıdır. Bilinsin ki böyle bir alışkanlığım bundan sonra da hiç olmayacaktır. Bu bir kusur ise o da bana aittir.

Ama Ardahan için zamanın farkında olan herkes gibi ben de batı ufkundaki karanlığa değil, doğu ufkundaki şafak kızıllığına bakıyor, müjdeler bekliyorum. Saygılarımla

Prof. Dr. Orhan Atalay

ARDAHAN Milletvekili

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler