Yaz mevsiminde küresel ısınma dolayısıyla zararlı güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşmasından kaynaklı olarak güneş lekeleri artık hemen hemen herkeste sorun haline gelmeye başladı. Yüz bölgesinde daha fazla görülen ve herhangi bir müdahale edilmediği takdirde kendiliğinden geçmeyen güneş lekeleri ile ilgili Dermatoloji Uzmanı Dr. Seher Küçükoğlu Cesur, lekelerin tedavisinin mümkün olduğunu belirtmekle birlikte kişilerin güneşten kendilerini koruması gerektiğinin altını çizdi.
Güneş lekesinin aslında bölgesel bir renk koyulaşması olduğunu aktaran Dermatolog Seher Küçükoğlu Cesur, “Halk arasında güneş lekesi olarak bilinen, yüzde bölgesel renk koyulaşmaları özellikle yaz aylarında, kadınlarda sık görülür. Güneş ışınları deriye rengini veren melanin pigmentini sentezleyen melanosit hücrelerinin üzerine etki ederek hem bu hücrelerin sayılarının artmasına hem de ürettikleri melanin pigmentinin artmasına neden olur. Bunun sonucunda güneş lekesi adını verdiğimiz bir grup deri hastalığı oluşur. Bu lekelerin farklı klinik çeşitleri bulunur. Bazıları birkaç mm, bazıları ise 1-2 cm ye kadar ulaşabilir. Bunlar lentigo(çil) ve melazma olarak isim alır” dedi.
Güneş lekesinin oluşmasında genetik yatkınlık gibi birçok faktör bulunduğunu da ifade eden Seher Küçükoğlu Cesur, “Lekelerin oluşmasında çok sayıda etken bulunuyor. Bunları genetik yatkınlık, gebelik, hormonal ilaç kullanımı (doğum kontrol ilacı gibi), güneş hassasiyeti oluşturan bazı ilaçlar, solaryum, ışı kaynakları ve cilt tipi olarak sıralayabiliriz. Açık tenli, kızıl saçlı kişilerde çil ve solar lentigo dediğimiz güneş lekesi daha fazla olmaktayken esmer tenlilerde melasma daha ön plandadır. Melasma özellikle yazın bronzlaşmadan sonra, gebelik nedeniyle hormonların etkisi ile oluşur. Bu güneş lekelerinin sağlığa zararı olmayıp sadece kozmetik açıdan hastayı rahatsız eder” şeklinde konuştu.
Küçükoğlu Cesur ayrıca güneş lekelerinden biri olan, oldukça sık gördüğümüz melazmanın yüzde, güneşi dik olarak alan alın, burun üzeri ve yanaklarda görüldüğünü hatırlatarak, “4-5 cm’lik keskin sınırlı koyu kahve renkli lekelerdir. Koyu renkli kişilerde daha çok rastlanılır çünkü melanin sentezi bu kişilere daha çoktur. Derinin üst tabasına yerleşen çiller yüzde görülürken soler lentigolar hem yüzde hem sırt, göğüs ve kollarda küçük daha açık renkli lekeler olarak karşımıza çıkar” dedi.
Tedavisi mümkün olsa da güneşten korunmanın son derece önemli olduğunun da altını çizen Küçükoğlu Cesur, lekelerin oluşmaması için ilk olarak düzenli güneş koruyucu kullanılması gerektiğini söyledi. 30 -50 arası koruma faktörlü güneş koruyucularının tercih edilmesi ve güneş koruyucu kremin güneşe çıkmadan 20 dakika önce sürülmesi gerektiğini ifade eden Cesur, koruyucunun 2-3 saatte 1, günde 3 defa tekrar edilmesini tavsiye etti. Cesur ayıca, “Güneş koruyucuya ilave şapka kullanımı da güneş lekelerinin oluşumuna engelleyicidir” dedi.
Önüne geçilememiş lekeler için de tedirgin olunmamasını, artık tedavilerin son derece umut verici olduğunu ve güzel sonuçlar alındığını da söyleyen Dr. Seher Küçükoğlu Cesur, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Güneşe bağlı olarak oluşan bu lekeler kendiliğinden geçmez. Son yıllarda leke tedavilerinde önemli gelişmeler olmuştur. Bu tedavilerden birisi özellikle gece kullanılan, c vitamini, azealeik asit, retinol, arbutin, glikolik asit, hidrokinon gibi bazı etken maddeler içeren serum ve kremlerdir. Bu tedavinin yanı sıra, PRP, mezoterapi ve kimyasal peelinglerde yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Bu tedavilerinin yanı sıra lekelerin giderilmesinde lazer sistemleri de başarı ile kullanılmaktadır. Lazer tedavileri 1 ay ara ile uygulanan 4-5 seans olarak yapılır. Yaz aylarında da uygulanabilen bu lazer uygulamaları arasında Q switch lazer, Pico lazer ve BBL sistemleri başarılı sonuçlar vermektedir.” (İHA)