Tam 30 yıl öncesine, 1991 yılına geri döndüğümüzde, otomobil tutkunlarını klasik otomobil statüsüne hak kazanan birçok Mazda modeli bekliyor olacak. Doksanlı yıllarda ülkemizin sokaklarını süsleyen bu otomobillere ilk günkü halleriyle bugün de rastlamak mümkün oluyor. Otonom sürüş, dokunmatik ekranlar, akıllı telefonların ancak bilim kurgu filmlerinde görülebileceği o yılların Mazda modelleri, 2021 yılının dünyasında farklı bir deneyimin kapılarını aralıyor. İlk nesil Mazda MX-5 NA, Mazda 323F (HB), Mazda 323 Sedan, Mazda 121, Mazda 626 gibi modeller, bugün genç klasikler dünyasında kendilerine yer ediniyor.
Mazda3'ün selefi iki adet 323, Hiroşima'dan 15.000 km yol kat ederek, hiçbir arıza vermeden tam zamanında 1977 Frankfurt Otomobil Fuarı'ndaki tanıtımlarına ulaşmıştı. Zaman içerisinde bu dayanıklılık ve çok yönlülük, 1991 yılında Mazda 323'e Almanya'nın en çok satan ithal Japon modeli unvanını kazandırdı. Tıpkı MX-5 gibi açılıp kapanabilen pop-up farlarıyla Türkiye'de ilgi çeken 323F, aile kullanımına yönelik 5 kapılı spor bir coupe otomobildi. Sedan versiyonu da kompakt boyutları, bütünleşik stop grubu, lüks donanım özellikleri ve malzeme kalitesiyle dikkat çekmişti.
3 kapılı, 185 HP güç üretebilen turbo beslemeli benzinli motorlu modelse dört tekerlekten çekiş sistemi ve kilitli diferansiyeliyle koleksiyoncular tarafından halen rağbet görmekte.
Doksanların büyük sedan modelleri arasında olan Mazda 121, 1991 yılında ilk kez yollarla buluşmuştu. Bu küçük sedan, tasarımı sayesinde geniş bir yaşam alanı sunuyordu. İçeriden veya bagajdan katlanabilir arka koltuklarıyla bagajı genişleyebilen 121'de, önden arkaya ya da arkadan öne açılabilen, elektrikli kanvas tente de satın alınabiliyordu.
MX-5, 1990'da Avrupa'da ve ülkemizde satışa sunulduğu ilk haftalarda tam anlamıyla yok satmıştı ve satın almak isteyenler 1991 yılına kadar beklemek zorunda kalmıştı.
NA, kısa zamanda otomobil koleksiyonlarında aranan modeller arasındaki yerini aldı.