İSTANBUL - "Otuz yaşımda kansere yakalandım. O güne dek benim için kanser, hastalara tanı olarak söylediğim bir hastalıktan ibaretti. Kanser ameliyatlarına girerdim, hastaların ameliyat sonrasında bakımını yapardım. Sonra da ilaç veya ışın tedavisi için sevk yazardım o kadar. Hastalıkla beraber balkonun öbür tarafında nasıl bir yaşam olduğunu gördüm. O güne dek isim olarak bildiğim kimi ilaçların yan etkilerinin kişiyi nasıl insanlıktan çıkardığını yaşadım."
Bu sözlerin sahibi İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Erözenci... Radikal’den İdris Emen’e konuşan Erözenci, henüz mesleğinin başındayken lenf kanserine yakalanmış. Erözenci, kanseri yendikten sonra 32 yıllık hekimlik hayatında tedavi ettiği yüzlerce kanser hastası ile arasındaki iletişimden yola çıkarak kanser hastalarına yönelik bir iletişim kitabı yazdı. Erözenci, ‘Bir Türk filmi olarak kanser, kanserle iletişim’ adlı kitabında hepimizin belleğinde yer etmiş filmlerden alıntılarla iletişimin kanseri yenmedeki rolünün ne kadar önemli olduğunu anlatıyor. Kitap, kanser hastalarını ve yakınlarını bilgilendirmeye yönelik, herkesin anlayabileceği bir dilde yazılan ilk çalışma özelliğine sahip. Ablası ve abisini kanserden kaybeden Erözenci, zamanında kansere karşı mücadele verdiğini ve bu yüzden kitabı yazarken ‘balkonun her köşesinden’ hastalığa baktığını söylüyor.
Kanser hastalarının en çok kendilerini ifade etmekte sıkıntı yaşadığını belirterek bu soruna bir nebze çözüm olması için kanser hastası, hasta yakını ve doktor iletişimini ele aldığını belirten Erözenci, hasta ile doktor arasındaki iletişimin tedavi sürecinde nasıl değişebileceğini de deneyimleri üzerinden şöyle anlatıyor: “Kanser hastası tedaviye başladığı ilk dönemde doktorla olumlu bir iletişim sağlıyor. Ancak tedavi süreci ilerledikçe iletişim giderek kopuyor. Tedavinin en önemli dönemi olan orta evrede hastanın kanserle yaşamak zorunda kaldığını kabullenmesi onu tedaviye karşı soğutuyor. İşte bu noktada doktorla hasta arasındaki iletişim tamamen kopma noktasına geliyor. Hastanın tedaviden sıkılması ve çok fazla yıpranması da bu iletişimin kopmasına neden olan etkenlerin başında geliyor. Eğer hasta ve doktor bu evreyi atlatabilirse her ikisi arasında mükemmel bir iletişim ortaya çıkıyor. Bunun sonucunda hasta tedaviye daha olumlu cevap veriyor.”
'DOKTOR BEDEN DİLİNDEN ANLAMALI'
Erözenci, doktorla hasta arasındaki iletişimde kilit rolü oynayan kişinin doktor olduğunu ve doktorun beden diline dikkat etmesi gerektiğini de vurguluyor: “Bir hasta kendini ifade edebiliyorsa bu tedaviye bir nevi hazır olduğu anlamına gelir. Ancak her hastanın kendisini net bir şekilde ifade etmesini bekleyemezsiniz. Hasta geçirdiği hastalıkla ilgili doktora soru sorabilmeli. Ben şahsen soru sormayan hastadan korkarım. Çünkü hasta soru sormuyorsa mutlaka hastalıkla ilgili doktordan sakladığı bir şeyler vardır. Burada asıl görev doktora düşüyor. Doktor hastayla iletişime geçerken güvenilir olduğunu ispatlarsa o zaman hasta doktora rahat rahat soru sorar. Aynı şekilde hastanın psikolojik olarak çöktüğü ve kendisini ifade etmekte zorlandığı dönemler vardır. Bu dönemlerde asıl yük hasta yakınına düşer. Hasta yakını, hastanın kendisini ifade edemediği durumlarda hasta ile doktor arasında iletişimi kuran halka olmalıdır.”
'ÇOK FAZLA BİLGİ KİRLİLİĞİ VAR'
Kanserle ilgili çok fazla bilgi kirliliğinin olduğunu ve bunun da hastaların tedavisini olumsuz etkilediğini vurgulayan Erözenci gözlemlerini, "Kanser hakkında toplumdaki genel yargı, ‘kanser eşittir ölüm’ şeklinde. Bu çok yanlış bir düşünce. Bu düşüncenin temel sebebi kanserle ilgili çok fazla bilgi kirliliğinin olmasıdır. Konu kanser olunca hasta ya da hasta yakınları kanser hakkında doğrudan tedavi gördüğü doktordan bilgi almalı. Ancak birçok hasta bunu yapmak yerine bu hastalığı geçiren başka hastanın yakınından bilgi almayı tercih ediyor. Bu durum hastanın kanser hakkında ön yargılı olmasına neden oluyor. Hasta ön yargılı olduğunda tedavi de zorlaşıyor. Biz doktorlar hastayı muayene ederken hastaya tamamen ön yargısız yaklaşırız. Dolayısıyla hasta da tıpkı doktor gibi hastalığa ön yargısız davranmalı. Kanser tedavisine en olumlu cevap veren hasta bilinçli hastadır. Hastanın tedavi sürecinde yeteri kadar bilinçlenmesi de sağlıklı ve doğru bir iletişime bağlı" sözleriyle aktardı.