Yeni Türk Ceza Kanunu (TCK), yaşamın her alanında olduğu gibi tıp alanında da alışılmış birçok uygulamayı ve hükmü değiştiriyor. TCK'nın 280. maddesine göre, görevi sırasında suçla karşılaştıkları halde durumu ilgili makamlara bildirmeyen hekim, eczacı, ebe, hemşire ve diğer sağlık çalışanları 1 yıla kadar hapis cezası alacak. TCK bununla birlikte, 'Evrensel Hasta Hakkı Normları'na uygun bir takım olumlu iyileştirmeler getiriyor.
Yeni Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ile insan sağlığına verilen önem artırıldı ve sağlık hakkını istismara yönelik haller ağır yaptırımlara bağlandı. TCK'ya göre, akıl hastası, alkol, uyuşturucu ve madde bağımlısı suçluların, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında gözetim ve tedavi altında tutulması ve bu sürelerin cezalarına sayılması hükmü getirildi. Bununla birlikte sağlık sektörünün 'kanayan yarası' olan organ ve doku ticareti yasaklandı, insan üzerinde bilimsel amaçlı deney yapılması çağdaş normlarla sınırlamalara tabi tutuldu. Gebe kadınlar, çocuklar ve savunmasız hastalar üzerinde işlenecek suçlar, özel koruyucu yaptırımlara bağlandı. Hastaların özel hayatı ve mahremiyet hakkı, özel hükümlerle koruma altına alındı. Hakim veya savcı kararı olmaksızın rıza dışı genital muayene yasaklandı ve yaptırıma bağlandı.
Yeni TCK özellikle sağlık çalışanlarına yeni ve ağır sorumluluklar yüklüyor. Sağlık çalışanlarının görevleri sırasında karşılaşacakları suçları bildirme yükümlülüklerinin kapsamı genişletildi ve bu görevin ihmali halinde uygulanacak cezalar ağırlaştırıldı. TCK'nın 280. maddesine göre, görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirtiyle karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubu, 1 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Bu madde kapsamında tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişiler asli görevlerinin yanı sıra güvenlik güçlerine yardım etmek zorunda kalacak.
"SUÇLU DA OLSA HERKESİN TIBBİ BAKIMA ULAŞABİLME HAKKI VARDIR"
Hasta Hakları ve Sağlıklı Yaşam Derneği (HASHAYAD) Başkanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, TCK'nın 280. maddesiyle sağlık çalışanlarının 'ihbarcı' durumuna düşürdüğünü öne sürerek, "Sağlık çalışanlarının görevleri sırasında karşılaşacakları suçları bildirme yükümlülüklerinin kapsamının aşırı genişletilmesi ve bu görevin ihmali halinde uygulanacak cezaların aşırı ağırlaştırılması hasta hakları bakımından oldukça sakıncalıdır" dedi.
Özlü, yaptığı açıklamada, eski ceza kanununun 530. maddesi gereğince, sadece kişiler üzerinde işlenen suçların bildirilmesinin zorunlu olduğu, hastanın kendisi hakkında kovuşturmaya neden olacak bir suçun bildirilmesinin zorunlu olmadığını hatırlatarak, "Yeni Türk Ceza Kanunu bu makul sınırlamaları kaldırmıştır. Suçun kapsamını aşırı genişlettiği gibi, önceden ön görülen hafif para cezasını da 1 yıla kadar hapis cezasına dönüştürmüştür. Ayrıca, eski TCK'da yer alan 'sanatlarının icap ettiği yardımı ifa ettikten sonra' ifadesi de, yeni TCK'da yoktur. Tam aksine, '..bu hususta gecikme gösteren' ifadesiyle sağlık çalışanları, asıl işleri olan tıbbi bakımı yapmadan suçu ihbar etmekle mükellef tutulmaktadır. Bu hüküm bir suça bulaşmış hastaların hekime başvurmalarını ve tedavi olmalarını engelleyebilecek ve onların sağlıklarını tehlikeye atabilecektir. İhtiyacı olan tıbbi bakım hizmetini almak üzere başvuracağı sağlık çalışanı tarafından ihbar edileceğini düşünen suçlu bir hasta, tedavi olma hakkını kullanamayabilir. Bu durum onun sağlığını ve yaşama hakkını riske edebilir" şeklinde konuştu.
"HEKİMİN ASIL İŞİ; HASTASINI TEDAVİ ETMEKTİR"
Suçlu da olsa herkesin ihtiyacı olan tıbbi bakıma ulaşabilmesinin evrensel bir hasta hakkı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özlü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aynı zamanda hekimlik meslek etiğinin de gereğidir. Yine suça bulaşmış hastalar, bu durumlarının hekim tarafından bilinmemesi için gerçeğe aykırı yanıltıcı bilgiler verebileceklerdir. Bu da hekimin doğru teşhis ve doğru tedavi uygulamasını güçleştirecek ve mesleğinin icrasını engelleyecektir. Yanlış tanı ve tedavilere yol açabilecektir. Ayrıca bu düzenleme, hekimlerin tedavi sırasında hastalarına ilişkin öğrendikleri sırları hiçbir şekilde açıklamama borcuna da aykırıdır. Çünkü, hasta-hekim ilişkisi son derece özel ve mahrem bir ilişkidir. Hastalar anne-babalarından, eş ve çocuklarından bile sakladıkları bilgileri hekimleriyle paylaşırlar. Çünkü, hayatta kalma dürtüsü çok güçlüdür. Hekimin meslek icabı vakıf olduğu bu sırları başkalarıyla paylaşması Yeni TCK'nın 134-137 maddeleri gereği suçtur. Yeni Ceza Kanunu meslek sırrının ifşası suçunun cezasını 3 aydan 9 aya çıkarmış bulunmaktadır. Hekimin mesleği gereği kendisine emanet edilen mahrem bilgileri açıklamakla yükümlü tutulması, hekim-hasta ilişkisinde güven unsurunu zedeler. Özellikle psikiyatrik hastalarda bu durum ciddi sorunlar doğurabilir. Bundan dolayıdır ki, yasalar hekime hastası aleyhine tanıklıktan çekilme hakkı tanımaktadır. Hekimin asıl sorumluluğu hastasını tedavi etmek, onun sağlığını düşünmektir. Kamu güvenliğine yardımcı olma sorumluluğu, bu görevin önüne geçmemelidir. Hasta hakları bakımından sakıncalı bulduğumuz bu düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesini bekliyoruz."