Türk Lirası, ABD Doları'na karşı son dönemde hızlı bir değer kaybı yaşıyor.
Kur, Çarşamba günü 4,92'nin üzerine çıkarak yeni bir rekor kırdı.
Böylelikle TL'nin değer kaybı yılbaşından bu yana yüzde 25'i aştı.
Para birimindeki bu hızlı değer kaybının, Türkiye ekonomisine özellikle özel sektörün döviz borçluluğu ve enflasyon cephesinde olumsuz etkilerinin olacağı belirtiliyor.
Bilkent Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Refet Gürkaynak, kurdaki yükselişin ekonomiyi üç şekilde etkileyeceğini vurguluyor:
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) başekonomisti Zümrüt İmamoğlu ise 'sağlıksız' olarak nitelendirdiği kurdaki yükselişin reel sektöre 'sarsıcı' etkilerinin olacağını belirtiyor.
Kredi tarafında bir sıkışma olması durumunda ekonominin olumsuz etkileneceğini belirten İmamoğlu, döviz kurundaki yükselişin en başta finansman maliyetlerini yükseltecek bir gelişme olduğunu aktarıyor:
"Faiz oranları da aynı oranda artıyor. Ayrıca döviz cinsinden borçluluğumuz da çok yüksek. Ülke olarak hem dış borcumuz var hem de reel sektörün döviz cinsinden borcu çok yüksek seviyelerde."
Türkiye'de özel sektörün net döviz açık pozisyonu Ocak 2018 itibariyle 222,7 milyar dolar.
Kurdaki yükseliş ile beraber özel sektörün dış borcu TL cinsinden 1 haftada 112 milyar TL arttı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre bu yıl Nisan ayında enflasyon yıllık yüzde 10,85 geldi.
2017 yılında ise enflasyon yüzde 11,92 oldu. Bu rakam 2004'den beri kaydedilen en yüksek veri.
TÜSİAD başekonomisti İmamoğlu, TL cinsinden geliri olan ve girdi maliyetleri dövize dayalı olan tüm sektörlerde sıkıntı yaşanabileceğini vurguluyor.
İmamoğlu'na göre kur artışının olumlu yansıyacağı alanlar ise ihracat, turizm ve döviz kazanan sektörler.
Prof. Dr. Gürkaynak, kurun artışından özel sektörde en çok inşaat ve enerji şirketlerinin olumsuz olarak etkileneceğini belirtiyor.
Gürkaynak, iktisadi bir durgunluk beklediğini ancak bir kriz olması gerekmediğini düşünüyor:
"Yeterince hırsla kriz çıkarmaya çalışan bir iktisat idaresi, politikası olursa kriz çıkarmak mümkün. Hiçbir şekilde bir iktisat politikası tepkisi verilmezse şu anda Merkez Bankası sesini dahi çıkarmazsa buradan kriz çıkarılır mı? İsterseniz çıkarılır. Yeterince borçluluk var, borçluluğun olduğu yerde bunu yapmak mümkün."
Dövizdeki yükselişin bir 'güven kaybına' işaret ettiğini söyleyen İmamoğlu ise öncelikli olarak yeniden güvenin tesis edilmesi gerektiğini belirtiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Merkez Bankası bağımsızlığıyla ilgili olarak söylediklerine dikkati çeken İmamoğlu, "Bu güven kaybının nasıl olduğuna bakarsak özellikle yurt dışında Merkez Bankası bağımsızlığının olmadığı düşünülüyor. En yetkili ağızlardan Merkez Bankası'nın gerekeni yapacağı söylenmeli ve Merkez Bankası da gerekeni yapmalı" diyor.
Erdoğan, geçen hafta uluslararası ekonomi haber kanalı Bloomberg'in Londra'daki binasında gerçekleşen röportajında Merkez Bankası'nın bağımsızlığı ile ilgili olarak, "Tabii ki Merkez Bankası bağımsızdır. Ancak Merkez Bankası bu bağımsızlığı alıp, yürütmenin başındaki cumhurbaşkanının verdiği sinyalleri bir kenara koyamaz. Buna göre değerlendirmelerini yapıp, adımlar atacaktır ve ben bunun ileride çok yararlı adımlarla sonuçlanacağına inanıyorum" ifadelerini kullanmıştı.
İmamoğlu sözlerine şu şekilde devam ediyor:
"Merkez Bankası, birbirinden kopmuş olan piyasa faizi ile fonlama faizini yani politika faizini birbirine yakınlaştırmalı. Tekrar piyasanın önüne geçerek piyasayı yönlendirici bir rol oynamalı. Hükümetin ve Merkez Bankası'nın aynı fikirde olduklarını söylemesi çok önemli. Bu çatışma bizi bu noktalara itti maalesef."
"2001 krizinde ya da 1994 krizinde ne zaman döviz kurunda bu kadar hızlı bir çıkış olsa biz buna kriz dedik" diyen İmamoğlu, eğer müdahale gelmezse ya da bu ateş söndürülemezse durumun krize doğru gidebileceğini ifade ediyor.
Kurun yükselişiyle ilgili olarak Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, "Dolarla oynayarak milletin cebine, millete zarar verecek sonuçlar ortaya koyarak, bu seçimin sonuçlarını değiştireceğini düşünenler varsa aldanıyorlar. Millet oyunu gördü, oyuncuyu da gördü" dedi.
Erdoğan'ın ekonomi başdanışmanlarından ve Varlık Fonu Yönetim Kurulu Üyesi Yiğit Bulut ise Star gazetesindeki yazısında, "Türkiye'nin tam seçime giderken finansal-ekonomik dinamikleri bakımından özellikle bazı yabancı banka ve kurumların saldırısı altında olduğu açık" ifadesini kullandı.
Kurdaki yükselişin 'dış güçlerin ya da dış mihrakların oyunu' olduğu da kimi zaman hükümet cephesinden gelen açıklamalar arasında yer alıyor.
Ekonomist İmamoğlu, "Ben oyun vesaire olduğunu düşünmüyorum. Biz Londra'ya gittik ve yatırımcıların gözünün içine baka baka Merkez Bankası'nın çok da bağımsız olmadığını ilan ettik. Bunu söyledikten sonra bu tepki hiç de şaşırtıcı değil" diyor.
İmamoğlu aynı zamanda Türk Lirası'na yatırım yapan hiçbir yabancının kurun yükselmesini istemeyeceğini, döviz artışıyla para kaybına uğradıkları için çıkmak zorunda kaldıklarını vurguluyor.
Bilkent Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürkaynak ise kurdaki yükselişin dış mihraklara bağlanmasına "Bırak Allah aşkına" yorumunda bulunuyor:
"Bu kadar dış mihrakların oyuncağı olabilecek bir ülkeysek bizim ayıbımız, ama öyle değiliz. Ne zaman iyi iş yaptıysak sonuçlarını aldık, ne zaman kötü iş yaptıysak da sonuçlarını aldık.
"Merkez Bankası'na şu anda faiz artırtmamak siyasi olarak anlaşılır değil. Faizi bugün artırsanız, dövizi bugün kontrol ediyorsunuz. Ülkedeki yangın var havasını anında söndüreceksiniz. Bunun reel ekonomideki etkisi ise kendisini iki çeyrek sonra gösterecek."
Gürkaynak, kur şokunun etkisini uzun vadeli atlatmak için esas yapılması gereken şeyin ise Türkiye'yi 'insanın yaşamak isteyeceği, yaşamak istediği için üretim ve yatırım yapmak istediği bir ülke haline getirmek' olduğunu söylüyor.