Galatasaray'dan son dakika haberleri gelmeye devam ediyor. UEFA Avrupa Ligi'ne son 16 turunda eşleştiği Barcelona'ya iki maç sonunda toplam skorda 2-1 mağlup olarak veda eden Galatasaray'ın teknik direktörü Domenec Torrent için flaş yorumlar yapıldı. Yazar Hıncal Uluç, sarı - kırmızılı teknik adamın tercihleri hakkında çarpıcı ifadeler kullanırken Fatih Terim örneğini verdi.
İşte Hıncal Uluç'un Sabah Gazetesi'ndeki yazısı...
Fatih Terim eğer bu Torrent denen adama bir enkaz bıraktı ise.. Ve de Barcelona, daha kura çekildiği gün dudakları uçuklayan Torrent'e "Çok zor kura çektik" dedirtecek, İstanbul'da yenilip elenmesine rağmen, Türk spor basınının "Gene de teşekkürler Aslan Galatasaray.. Seninle gurur duyduk" naraları attıracak bir dev takımsa, bu işte bir yanlış var.. Ya Fatih bir enkaz bırakmadı ya da Barcelona, Torrent'in ödünü patlatacak, yayıncı kuruluş başta, yazılı medyanın yere göğe koyamadığı kadar büyük bir yıldızlar takımı değil!
Peki gerçek ne?. Söyleyeyim.. O enkaz kadronun başında Torrent değil, Fatih Terim olsaydı, Galatasaray iki maçı da kazanır ve çeyrek finale kalırdı.. Neden mi?. Baştan başlayalım.. Fatih Terim, hemen her gelişinde tonla transfer yaparak Galatasaray'ı mali bakımdan çökerten, 23, bilemedin 25 kişi olması gereken kadroyu 30'un üstüne çıkarıp çöplüğe döndüren İmparator, takımın Süper Lig'de de küme düşme tehlike hattına girmesine sebep olmuştu. Bu sebeple onu en sık, en yoğun ve en ağır eleştiren kişi bendim.
Ama o enkazın başındaki Fatih Terim, hem de İtalya (Lazio), Fransa (Marsilya) ve Rusya (Lokomotiv Moskova) gibi dev liglerden gelen rakiplerle oynadığı gurupta hiç yenilmeden, toplam 7 gol atıp 3 gol yiyerek lider olmuştu. Çünkü Fatih Terim Avrupa'yı da, Avrupa'da oynamayı da biliyordu. Kurada Barcelona çıkınca dudakları uçuklamayacak, daha o dakika turu geçme umudunun olmadığını Türk halkının ve de en önemlisi oyuncularının beynine sokacak laflar etmeyecek, peşin elenmeyi kabul etmek yerine, "Tarihin en kötü Barcelona'sı ile oynayacağız" der ve Mustafa Denizli gibi eklerdi.. "Şansımız yüzde 51.."
Daha ilk anda, "Barcelona eski Barcelona değil, şanslarımız eşit" diye takımına, taraftarına güven aşılayacak laflar etmez mi?. Etmez.. Edemez.. Adam bir defa teknik direktör değil. Antrenör. Takımı çalıştırır ve teknik direktörün istediği bilgileri verir, hepsi o. Hayat boyu bu işi yapmış. Galatasaray'ın bu adama kapı açması, "Gel de bizde teknik direktörlüğü öğren" demek.. Koca Galatasaray, Torrent için altyapı yani.. Galatasaray'ı kullanıp, kenarda duran ve takımı maç boyu yöneten adam olacak.
Geldiği günden beri yazıyorum. Bu adamın maç okuma yeteneği de yok, deneyimi de.. Sahaya çıkardığı 11'e laf etmeyeyim hadi. Ama her şey gözünün önünde olup bitiyor. Maç okumayı bilse oyuna bu kadar geç mi müdahale eder?. Yaptığı değişikliklerin hepsi yanlış olur mu?. Dökülenler devam ederken, iyiler mi çıkar?. Kafasındaki düşünceye göre (hücum ve savunma) en iyiler kenarda oturmaya devam ederken, gene yanlış adamlar mı sokulur?. Galatasaray bu "okuma hataları" yüzünden kaç maç, kaç puan kaybetti..
İkincisi.. Korkak! Beşiktaş maçının ilk yarısına bakın.. Galatasaray beşlerdi. Öylesine ezdi, öylesine pozisyona girdi. Beşiktaş kalecisi gol kurtarmaktan yoruldu. Çünkü ilk defa akıllı takım yapmış, koşucuları değil, yeteneklileri 11'e almıştı. O birinci devreyi okusa, okuyabilseydi, Torrent denen okuma özürlü, ikinci yarıda takımı hem de kendi yarı sahasının ortasına kadar çeker, meydanı olduğu gibi Beşiktaş'a bırakır mıydı, "Gel de at" dercesine? İkinci yarıda ezen takım oldu Beşiktaş. Torrent "Ezilin" der gibi takımı geriye çekince, aptalca değişiklikler yapıp en iyileri kenara alınca, bu defa Beşiktaş beşlerdi.. Neler kaçırdılar neler.. Bunları bizim medyada pek okumadınız. Çünkü Türk medyası da, Torrent ve Karaveli gibi korkak.. Ortadan, yuvarlak, her manaya çekilen laflar eder ki, kimse bir şey demesin?. Sosyal medyada linç edilmesin.
Takımı son 16'ya dek yenilgisiz getiren Fatih Terim'in adını bile anmadan, Torrent, başından beri işin başındaymış havası yaratılıp övüldü. Öven herkesin kendine göre bir başka hesabı vardı ya!. Gün gelir onu da yazarız.. Barcelona maçı öncesi, Hagi ile Popescu'nun da İstanbul'a davet edildiklerini okudum. "Acun gibi spor muhabirliğinden (Hem de ne muhabirdi) gelme birinin kanalında bu ikisi mutlak bulunur ve konuşturulur" diye düşündüğümden erken açtım Exxen'i.. Ama Acun, sadece hastası olduğu Fener'e gelince gazeteci. Hem Barcelona hem Galatasaray'da oynamış efsanelerin ikisini de göremedik. Ya da gazeteler yalan yazdılar. Gelen giden yoktu. Ben onları beklerken ekrana Torrent ödleği geldi ve hem de nasıl ödlek olduğunu kendi anlattı.. "Mustafa'nın yerine Gomis'i aldım ki, ileri açtığımız topları ayağında tutsun.." Bu lafın manası ne? "Biz on kişiyle savunma yapacağız. Topu ileri teptik mi, orda Gomis, koşar, didinir, oyalar, savunma da bir nefes alır.."
O konuşmanın kaydı Acun'da duruyor. Dinleyen var mı, ey ahali?. Dinleyen var mı?.
Hani o rakip sahada yenilmeyen Galatasaray, kendi sahasında da yenilmemeyi düşünüyor. Ona yönelik bir 11 yapmış, ödlek. Sanki maçı 120 dakika oynayıp penaltılara bırakmak tek şansı.. Ya da bir kaza golü atarsak?. Tarihin en kötü Barcelona'sına karşı adamın oyun taktiğine bakar mısınız?. Yahu 10 kişiyle savunma yapacaksan, o Taylan, Cicaldau, Berkan gibi dünyanın en kolay, en rahat geçilen orta sahası ile sahaya çıkılır mı, sadece okuma yazması değil, oyun zekâsı da kıt adam? Cicaldau gibi, niye alındığını dahi hâlâ anlayamadığım Becali-Fatih Terim dostluğu ile Galatasaray'a gelen iki Romen'den kötüsü mü oynar savunma maçında, yoksa bu ülkenin en iyi savunma adamlarının başında gelirken, Galatasaray'a gelince ziyan edilen Alparslan mı?. Adam harika ön libero olur.. Ama okuma yazması olmayan adamın bir de takıntısı var.. Bir toplantıda gülmüş Alparslan. O yüzden aforozlu. Kadroya bile alınmıyor. Oynama süresi sıfır.