HABER

Dört bakana ‘komisyon’a EVET

İçerik devam ediyor
İçerik devam ediyor

17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu kapsamında suçlanan 4 eski bakan hakkında soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin önergelerin dünkü görüşmeleri dün TBMM’de tartışmalı geçti.

4 eski bakanla ilgili Ak Parti’nin soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin önergesi TBMM’de kabul edildi.

TBMM Genel Kurulu'nda dört eski bakan hakkında verilen fezlekenin görüşmesi yapıldı. Görüşme sınasında eski bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında Meclis Araştırma komisyonu kurulması oylandı. Oylamada önerge 9 ret oyuna karşılık 453 oyla kabul edildi. 6 millletvikili çekimser kalırken 1 oy boş kullanıldı.

TBMM Genel Kurulu'nda, eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar'la ilgili tek bir Meclis Soruşturma Komisyonu kurulmasına karar verildi.

Ak Parti milletvekillerinin verdiği soruşturma önergesinin gizli oylamasında 469 oy kullanıldı. 453 milletvekili kabul, 9 milletvekili red oyu kullandı. 6 milletvekili çekimser kaldı, bir oy ise boş çıktı.

Eski İçişleri Bakanı AK Parti Mardin Milletvekili Muammer Güler, oyunu kabin dışında zarfa koydu. Kabul olan beyaz pulu zarfın içine koyarken yanında bulunan Meclis Başkanvekili AK Parti Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'a gösteren Güler, daha sonra zarfı kupaya attı.

Zafer Çağlayan konuştu

3 bakan kürsüden kendini savundu. Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, 17 Aralık süreci sonrası dün ilk kez Meclis’te kürsüye çıktı. “Saati anlat”, “Saatin kaç, saatin nerede” diye laf atılan Çağlayan, süre tartışmalarından sonra konuşmasını yaptı.

Çağlayan’ın konuşmasının satır başları:

Makamımı, hatta özel kalemimi işadamlarına tahsis ettiğim iddiasını aynen kabul ediyorum, kendimi de çalışma arkadaşlarımı da bu ülkede çivi çakan, taş üstüne taş koyan işadamlarına amade ettim, etmeye de devam edeceğim. Bu suç ise 20 yıldır işlediğimi kabul ediyorum. Zor olan benim ve oğlumun bu işin içine çekilmesidir. Büyük bir yalanla karşı karşıyayız. Bu saat tarafımca alınmış bedeli tarafımca ödenmiş ve mal beyanıma da girmiştir.

Çağlayan konuşmasında başlamadan önce oturumu yöneten Meclis başkanvekili Meral Akşener’den 10 dakikanın yeterli olmadığını ve savunma yapacağını söyleyerek ek süre istedi.

Akşener ise danışma kurulundan böyle bir karar gelmediği için talebe olumlu cevap veremeyeceğini ifade etti.

Bu duruma Ak Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli itiraz etti. CHP ve MHPgrupları da tartışmaya katılınca Akşener oturuma 10 dakika ara verdi.

Aradan sonra Çağlayan tekrar kürsüye geldi.

İşe Çağlayan’ın konuşmasından satır başları:

17 Aralık’tan itibaren sistematik bir itibarsızlaştırma çalışmasıyla karşı karşıya kaldık. Bunları kamuoyu ibretle izledi.

Hala savcılık tarafından yürütülen soruşturmada gizlilik kararı olmasına rağmen hakkımdaki iddialara delilleriyle cevap vereceğim. Bunları konuşarak aslında suç işliyoruz. Büyük bir iftira büyük bir yalanla karşı karşıyayız.

700 BİN LİRALIK HEDİYE SAAT İDDİASI

AK Parti milletvekilleri, 4 eski bakanla Meclis Genel Kurulu’ndan önce genel merkezde kahvaltılı toplantıda bir araya geldi. Bu toplantı, haklarında soruşturma önergesi verilen dört eski bakanın ilk savunma yeri oldu. Bakanlar, tek tek söz alarak kendilerini savundular. Zafer Çağlayan çok tartışılan 700 bin dolarlık saat ile ilgili çarpıcı sözler söyledi.

Bu sabah, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve partinin yönetiminin başkanlığında yapılan kahvaltılı toplantıda, söz alan Zafer Çağlayan 700 bin dolarlık saat iddiasıyla ilgili bilgi verirken, saatin fiyatından söz etmedi.

Çağlayan, “Ben saati bir gazetenin ilanında gördüm, çok beğendim, ilgili firmayla temasa geçtim, ‘kişiye özel üretiyoruz’ dediler. Daha sonra firma yetkilisi beni aradı ve ‘satın alacak mısınız?’ dedi. Bu konuşma yapılırken Rıza Zarrab o ortamda bulunuyordu. ‘Bizim orada ofisimiz var, alır size gönderirler’ dedi. Sonra bir araçla saati bana gönderdiler. Saatin faturası alanın üstüne ama garanti belgesinde benim adım geçiyor. Saatin parasını ödedim ve mal beyanımda da gösterdim” dedi.

​İŞTE ZAFER ÇAĞLAYAN'IN MECLİS'TEKİ KONUŞMASI (VİDEO)

REZA ZARRAB’IN UÇAĞIYLA UMRE ZİYARETİ İDDİASI

Defalarca umre ziyareti yaptım. Söz konusu ziyareti ben bir acenta üzerinden yaptım ve tüm masrafları tarafımca ödendi. Bu bir itibarsızlaştırma operasyonudur.
Umre konusunun gündeme gelmesi Türk milletinin dini duygularının istismar edilmesi çabasıdır.

1,5 TON ALTIN İDDİASI

Gana’dan geldiği iddia edilen uçaktaki 1,5 ton altınla ilgili şahsımla ilgili adli operasyonu engellediğim iddia edildi.
Gana’dan gelen uçak gerekli belgeleri sunamadığı içi işlem yapılmıştır. Daha sonra belgeler tamamlanmış ve uçak Dubai’ye gitmiştir.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığına hükmetmiştir.

Altın ithali gümrük vergisi ve KDV’ye tabi değildir. Ortada 1 lira vergi kaybı yoktur.

Reza Sarraf’ın İran’a yapılan ihracatlarda komisyon oranının düşürüldüğünü sağladığım iddia edildi.

Halkbank bir yandan kamu bankası bir yandan da 1980’den itibaren İran’da temsilciliği olduğu için devredeydi.

Piyasa koşullarına göre komisyon oranlarının normal olduğu çok net bir şekilde ortaya konmuştur. Tamamen ulusal ve uluslararası şartlara uygundur.

Konuşma süresi bittiği için Çağlayan’ın mikrofonun sesi kesildi. 1 dakikalık ek sürenin ardından çağlayan kürsüden indi ve ilk olarak milletvekili sıralarında oturan Erdoğan Bayraktar’la el sıkıştı.

Egemen Bağış: 'Rüşvet iddiası alçakça bir iftira'

Egemen Bağış, Meclis'te, kürsüde açıklamalarda bulundu.

Egemen Bağış, 12 yıldır Meclis çatısı altında milletin vekili sıfatını gururla taşıdığını kaydederek, "Bugün böylesine çirkin iftiraların hedefi olmak son derece yaralayıcı. 17 Aralık'tan bu yana, kendi emellerine ulaşmak için her yolu mübah gören gözü dönmüş bir örgütün sistematik itibarsızlaştırma kampanyasına maruz bırakıldık" dedi.

Üzerinde gizlilik olduğu gerekçesiyle dosyanın muhatabı olan kendileri ile dahi paylaşılmayan ama medyaya çarşaf çarşaf servis edilen sözde belgelerle kamuoyu vicdanında mahkum ettirilmeye çalışıldıklarını anlatan Bağış, şöyle devam etti:

"Şahsımıza, ailemize, partimize, itibarımıza, önceden planlandığı çok açık olan bir linç kampanyası başlatıldı. Hukukun en temel ilkeleri, masumiyet karinesi ayaklar altına alındı. Bizleri ve partimizi itibarsızlaştırmak için, organize bir algı operasyonuna, itibar cellatlığına girişildi. Hatta, 17 Aralık'tan çok önce, daha sonra paralel yapıyla ilişkili olduğu ortaya çıkan bir internet çetesinin saldırılarına 2011'den bu yana maruz kaldık.

Keza, 17 Aralık'tan bir hafta önce katıldığım bir televizyon programında dershanelerle ilgili sorulan bir soruya verdiğim cevap üzerine paralel yapının medyasından üç önde gelen ismin tehdit imalı cep telefonu mesajlarını aldık.

Tehditle, şantajla bizi susturamayanlar, 17 ve 25 Aralık darbe girişimiyle bu sefer aslı astarı olmayan çirkin iftiralarla hakkımızda siyasi darağaçları hazırlamaya kalktı. Başbakanımızın dediği gibi, Allah, düşmanın bile şereflisini nasip etsin.

Bu iddialar ve iftiraların gündeme gelmesinin akabinde ilk olarak milletimizin ve yüce Meclisin huzuruna çıkıp, bu kürsüden iddialara cevap vermiş, alnımızın ak, başımızın dik olduğunu vurgulamıştık.

Aradan geçen sürede herkes konuştu, biz sustuk. İftiralar, yargısız infazlar, itibarsızlaştırma gayretleri devam ederken, biz, en önce milletin kürsüsünde kendimizi anlatmayı tercih ettiğimiz için bugünü bekledik ve bugün buradayız. Yine, yüce Meclis çatısı altında milletin kürsüsündeyiz, artık susmayacağız, yutkunmayacağız. Bize bu hain kumpası kuranlarla ilk günden itibaren kararlılıkla devam eden mücadelemizi bugünden itibaren milletimizle de paylaşmaya, bu karanlık odakların iç yüzünü milletimize anlatmaya devam edeceğiz.

Gerçekler elbet er ya da geç ortaya çıkacak. Neyin ne olduğu, hangi çirkin tezgahların tedavüle sokulduğu, ne tür iftiralarla insanların hakkına, hukukuna tecavüz edildiği elbet anlaşılacak. Biz bunu biliyor ve asla hukuk nezdinde hesaplaşmaktan çekinmiyoruz. Hiçbir zaman dokunulmazlığımızın arkasına saklanacak tıynette olmadık."

Başörtüsüyle ilgili bir soruya cevaben "millet neyse vekili o olmalıdır" dediği için siyasetten men edilme talebiyle Anayasa Mahkemesi'nde partisine açılan kapatma davası kapsamında yargılandığının altını çizen Bağış, "Bundan asla gocunmadık. Aksine, gurur duyduk çünkü bu milletin vekillerini birbirinden ayıran; sadece vekillerini değil, insanlarını kılık kıyafetinden dolayı ayrımcılığa mahkum eden zihniyete meydan okumak bizim için utanılacak değil, gurur duyulacak bir hatıradır" dedi.

O KAYIT ALENİ MONTAJDIR"

Egemen Bağış, dün kendilerine irticacı yaftasını yapıştırmaya kalkanların, bu sefer, siyasi bir montaj ses kaydı üzerinden kendilerinin imanlarını sorgulamaya ve sorgulatmaya kalktıklarını belirterek, "Paralel yapının daha önce dinleyip havuzunda tuttuğu anlaşılan, yirmi yıllık bir arkadaşımla telefon görüşmemi arşivden çıkarıp kestiler, biçtiler, montajladılar, amaçlarına göre makyajladılar ve bu montaj üzerinden benim imanımı sorgulatmaya kalktılar. Bu milletin inancı ve değerlerini yıllarca hor gören siyasetçiler, gazeteciler, medya ve sosyal medya üzerinden imanımız hakkında hadleri olmadan ahkam kesmeye kalktılar. O gün açıkladım, bugün bir kez daha açıklıyorum: O kayıt aleni bir montajdır ve mahkemeler nezdinde buna yönelik girişimlerimiz ilk günden başlamıştır" diye konuştu.

Bağış, söz konusu yasa dışı dinlemelerin nasıl yapıldığının, bu dinleme havuzları, montaj ve dublaj merkezlerinin nasıl, hangi amaca yönelik kurulduğunun hiç tartışılmadığına dikkati çekti.

İhanet merkezlerinde üretilen montaj ve dublajlarla insanlar suçlandığını, lekelendiğini vurgulayan Bağış, "Bizim imanımızı sorgulamak kimsenin haddi değildir, sizin hiç değildir. Burada sizlere imanımın ve inancımın ölçüsünü anlatma çabası içerisinde olmayacağım, zira Allah her şeyi bilendir. Avrupa'da ve ülkemizde, inancımıza, kitabımıza, Peygamberimize dil uzatmaya kalkan İslam düşmanlarına hadlerini bildirmekten çekinmediğimize, milletimiz ve o platformlarda bizlerle olan milletvekilleri de şahittir. Yani bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi gibi bilir" dedi.

"İFTİRADAN BAŞAK BİR ŞEY DEĞİLDİR"

Bağış, 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerin kapsamında, paralel medyanın Avrupa Birliği Bakanlığı'nın ilgili kuruluşu olan Türkiye Ulusal Ajansı'nda usulsüz ihaleler ve personel alımı yapıldığına yönelik iddialarda bulunduğunu anımsattı.

Hakkında soruşturma açtığı bir bürokratın yazdığı bir elektronik postanın hiçbir süzgeçten geçirmeden doğruymuş gibi çarşaf çarşaf yayınlandığını ifade eden Bağış, "Buna dayanarak, Avrupa Birliği'nin, AB fonlarını, Erasmus Programı'nı askıya alacağını iddia ettiler. Avrupa Birliği Türkiye'ye müfettişler gönderdi hiçbir usulsüzlük olmadığı Avrupa Birliği tarafından da ilan edildi" dedi.

Bağış, şöyle devam etti:

"Hamdolsun, hayatım boyunca ne şahsımın ne ailemin ne partimin ne de bana güvenenlerin başını öne eğdirecek hiçbir şey yapmadım, yapmam, yapamam.

17 Aralık soruşturmasında şahsımın bir iş adamından 3 kez rüşvet aldığı iddiası külliyen yalandır, iftiradır, alçakça, şerefsizce kurgulanmış bir iftiradan başka bir şey değildir.

Evet, söz konusu iş adamı Rıza Sarraf'ı 5 yıldır tanırım. Kendisiyle, 15 yıldır tanıdığım değerli bir sanatçımız olan Sayın Ebru Gündeş'in eşi sıfatıyla ilk kez beş yıl önce Darülacezede her sene eşimle birlikte verdiğimiz bir iftar yemeğinde tanıştım. Daha sonra, çeşitli organizasyonlarda, davetlerde karşılaştık.

Şimdi, gelelim hakkımdaki iddialara. Nedir o iddia? Rıza Sarraf'tan 3 kez, toplamda 1,5 milyon dolar rüşvet almak. Dediğim gibi, bu iddia külliyen yalandır, iftiradır. Peki, bu iftiraya dayanak olarak öne sürülen üç olay nedir?

İddia 1: Rıza Sarraf'ın babasına İtalyan vizesi başvurusuna yardımcı olmak karşılığında 500 bin dolar. Güler misiniz, ağlar mısınız? Yani şahsımı, Türkiye'nin tanınmış bir sanatçısının kayınpederine, başvurusu dahi olmayan İtalya vizesi almaya yardımcı olmak karşılığında 500 bin dolar almakla itham ettiler, iftira attılar.

Siyasi hayatım boyunca her biriniz gibi ben de birçok kişinin vize almasına yardımcı oldum, çalışma arkadaşlarım veya şahsım aracılığıyla destek vermeye çalıştım. Şahsım ve Bakanlığım tarafından yüz binlerce vatandaşımızın, AB fonlarıyla eğitime gönderilen öğrencilerimizin, sporcularımızın, sanatçılarımızın, gazetecilerimizin vize başvurularında insani çerçevede yardım edilmesine vesile oldum. Evet, Rıza Sarraf'ın babası için bir vize yardım talebi aldım ama vizeye başvurmadılar bile. Alınmamış bir vize için yardımcı olduğum iddiasıyla 500 bin dolar aldığımı iddia ettiler.

Gelelim ikinci iddiaya: Adı geçen şahsın otel projesine aracılık yaptığım ve bunun için de bir 500 bin dolar daha aldığım iddia edildi. Konunun özeti şudur: Bir etkinlikte karşılaştığımızda ortak bir tanıdığımızdan otel yapma düşüncesiyle bir bina satın aldığını söyledi, ben de her ikisine de hayırlı olsun dedim, onun dışında tek bir müdahalem olmamıştır. Türkiye'de herhangi bir ilçe belediyesinin, herhangi bir büyükşehir belediyesinin, herhangi bir bakanlığın, Turizm Bakanlığı'nın ya da bir başka kuruluşun, tek bir yetkilisi, bürokratı çıkıp 'Egemen Bağış bu otelle ilgili bizi aramıştır' diyemez çünkü aramadım, sadece hayırlı olsun dedim.

Gelelim üçüncü iddiaya: Aynı şahsın, Rıza Sarraf'ın aleyhinde yapılacak bir haberi engellediğim için de 500 bin dolar aldığım iddia edildi. Rıza Sarraf beni telefonla aradı, tanıdığı bir siyasetçiye bir şikayeti bildirmek üzere. O gün Yunanistan'da resmi bir ziyaretteydim. Yanımda olan çalışma arkadaşlarım ve beraberimdeki gazeteciler de buna şahittir. Bana dedi ki: "Bir gazeteden beni arıyorlar (1 milyon dolar vermezsen senin aleyhine haber yapacağız) diyorlar. Ben bu şikayetimi kime aktarmalıyım? Bana yardım edin Sayın Bakan.' Ben dedim ki benim partimin medyadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik Bey var, ona bu şikayetinizi aktarırım. Ve o gazetecilerin önünde Sayın Hüseyin Çelik'e, 'Böyle böyle bir iddia, böyle bir şantaj durumu var, bu konuda takdir sizindir' dedim. Öyle deli saçması iddialarla, iftiralarla karşı karşıyayız ki ama bunların hepsi ortaya çıkacak."

​İŞTE EGEMEN BAĞIŞ'IN MECLİS'TEKİ KONUŞMASI (VİDEO)

CHP'DEN PROTESTO

Egemen Bağış, kürsüde konuşma yaparken, bazı CHP'liler arkalarını dönerek Bağış'ı protesto ettiler.

Güler: 'Bir bakan şüpheli olamaz'

Güler, TBMM Genel Kurulu'nda, dört eski bakan hakkında Ak Parti milletvekillerinin verdiği soruşturma önergesi üzerinde hakkındaki iddialara yanıt verdi.

İçişleri eski Bakanı, AK Parti Mardin Milletvekili Muammer Güler, "Bir bakan şüpheli olarak addedilemez ve hakkında savcı soruşturma yapmaya yetkili değildir. Makul şüpheyi öğrenen savcı derhal dosyayı ayıracak, Cumhuriyet Başsavcısına bilgi verecek, TBMM Başkanlığı'na gönderecek" dedi.

Güler, bu soruşturmanın; başlangıcından operasyon aşamasına gidinceye kadar, hatta operasyon sırasında bir çok hukuksuzluk, yetki aşımı, ilgili kanun hükümlerine açıkça aykırılık ve özellikle de usul hükümleri ile bağdaşmayan yanlışlıkları içerdiğini söyledi.

Soruşturmanın, hukuki olmaktan ziyade siyasi düşüncelerin ve kişisel kanaatlerin etken olduğu, maddi delillerden çok önyargılı yorumlara dayalı, itibarsızlaştırmaya yönelik soruşturma olduğunu belirten Güler, "Bu soruşturma adli nitelik taşımaktan öte, önceden kurgulanan bir senaryonun sahneye konulmasından ibarettir, amacı da şahsım ve hükümetimiz hakkında olumsuz bir algı yaratmaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Güler, şöyle konuştu:

"Operasyondan önce bütün gizlilik kurallarının çiğnendi, bizzat görevliler tarafından bazı basın ve televizyonkuruluşlarına önceden servisler yapıldı; görüntü ve iletişim kayıtlarında yer alan bazı kelimeler ve cümleler dijital ortamda kesilerek başka yerlere eklenmiş, hukukiliğine ve olayla ilgili olup olmadığına bakılmaksızın tüm dosya bilgileri sızdırılarak evrensel nitelikteki masumiyet karinesi yok sayılmıştır. Aslında bu operasyon gizli değil. Yetkili ve görevli makamlardan gizlenmiş bir psikolojik harekat, itibarsızlaştırma ve hedefi belli bir algı operasyonudur.

Oysa Ceza Kanunu'nun 153. maddesine göre, gizlilik ve kısıtlılık kararı bulunan ve müdafilerin dahi inceleme yetkileri olmayan dosya ayrıntılarının kasıtlı şekilde saptırılması suretiyle kamuoyuna yansıtılmış olması, soruşturmanın önceden hedeflenmiş amaçları için kullanıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Soruşturmanın belli bir süre bekletilmesi de manidardır. Konusu, tarafları, mahiyetleri ve suç tarihleri birbirinden tamamen farklı olan ve aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunmayan başka soruşturmalarla birleştirilerek, aynı tarihte müşterek bir operasyon icra ediliyor, bu surette de kamuoyu algısı oluşturuluyor. Haberleşme özgürlüğü, soruşturmanın gizliliği, masumiyet karinesi yok sayılmış, basına bilgi sızdırılarak yargı görevlilerinin de etkilenmesi amaçlanmıştır. Kanuna açıkç aykırı bir biçimde aylarca yürütülen ve bakanların şüpheli olarak addedildikleri bu soruşturmadan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'nın bilgisi yoktur. Gizli olduğu için yayınlanmayan Emniyet Genel Müdürlüğü operasyon yönetmeliğine de burada uyulmamıştır."

Güler, soruşturmada savunma hakkı ve adli yargılama hakkının ihlal edildiğini, bunun her milletvekili için sözkonusu olabileceğini söyledi.

"Oğlumun ve diğer şüphelilerinin ifadesi dahi alınmadan, mali şube müdürü, görevden ayrılanlar, 18 Aralık tarihinde yani gözaltından bir gün sonra, tam 309 sayfalık fezleke niteliğindeki bir dosya hazırlanıyor, yeni gelenlere imzalatılmak isteniyor, imzaladıkları zaman da götürülüp, 18 Aralık tarihi itibariyle savcılığa teslim ediliyor" diyen Güler, bu raporun fezlekeye esas teşkil eden rapor olduğunu kaydetti. Güler, "Hukuka aykırı ve derhal imhası gereken delillere yer veren, suçüstü yapma olanağı varken yapmayan adli kolluğun sadece maddi olgu ve durum tespiti ile yetinmek yerine, bu raporda bakan olarak şahsımı ve Hükümetimizi kamuoyunda olumsuz bir algı oluşturacak tanımlarda bulundukları görülüyor. Bu görevliler, kendilerini cumhuriyet savcısı, hakim hatta TBMM Soruşturma Komisyonu yerine koyarak dosyada yer alan, içeriği kuşkulu, somut olay ve bulgularla örtüşmeyen beyan ve bulguları kendilerine göre yorumlayarak kesin bir biçimde suç nitelemesi yapmışlardır. Bu nitelemeyi ancak TBMM Soruşturma Komisyonu yapabilir ve yüce Genel Kurul'un kararı ile bu kesinleşir" şeklinde konuştu.

Muammer Güler, Adli Kolluk Yönetmeliği'nin 5. maddesinde, "adli kolluğun öncelikli görevi suçun işlenmesini önlemektir" denildiğini anımsatarak, "Niçin suçüstü yapılmamıştır?" diye sordu. Yönetmeliğin 6. maddesinin, "Delilerinin hukuka uygun olarak toplanmasını öngördüğünü" ancak bunun da yapılmadığını ifade eden Güler, "17 Aralık'ta oğlumla yaptığım iddia edilen telefon görüşmesi... Cumhuriyet savcısının dinlenen telefonlarla ilgili bize
verdiği resmi yazı var. Benim konuşma yaptığım telefon ile... arama sırasında
bulunan avukatın telefonları bu konuşmada yok. Bu çok hazin bir şeydir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Çolakkadı ile kendi telefonumdan yaptığım görüşme dahi basına sızdırılmıştır. Bir bakanın ve Cumhuriyet Başsavcının telefonunu kim, hangi yetkilerle dinleyebilir ve hangi yetki ile basına sızdırabilir?" diye konuştu.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. ve 140. maddesinde hangi delillerin toplanacağının belli olduğunu belirten Güler, "Bu soruşturmada bir bakan şüpheli olarak addedilmiş ve hakkında 8.5 ay soruşturma yapılmıştır. Bir bakan şüpheli olarak addedilemez ve hakkında savcı soruşturma yapmaya yetkili değildir" dedi.

Güler, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. ve 138. maddelerinin, "aleyhine tanıklık yapılamayacak kişiler arasındaki görüşmelerin derhal imha edileceğini" öngördüğünü, özel soruşturmaya tabi olan kişiler hakkında tesadüfi delil dahi, 3. kişilerle yapılan konuşmaların kabul edilemeyeceğine dair Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun ve Başkanlar Kurulu'nun kararları olduğunu bildirdi.

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün ilgili genelgelerinde, bakanlarla ilgili soruşturma usu açıkça belirlendiğini vurgulayan Güler, burada özellikle bu hükümlere uyulmadığını kaydetti.

İŞTE MUAMMER GÜLER'İN MECLİS'TEKİ KONUŞMASI (VİDEO)

Güler, şöyle konuştu:

"Makul şüpheyi öğrenen savcı derhal dosyayı ayıracak, Cumhuriyet Başsavcısına bilgi verecek, TBMM Başkanlığı'na gönderecek. 3628 sayılı Kanunun 8. ve 17. ve 19. maddeleri, 'özel soruşturmaya tabi olan kişiler hakkındaki hükümler saklıdır' diyor. Peki savcı ne yapacak ne yapacak burada? Makul şüpheyi öğrendiği zaman dosyayı ayıracak, TBMM'ne bildirecek. Artı 'amirine bilgi verecek' diyor. Bakanın amiri kimdir? Bakanın amiri Başbakandır. Niçin bilgi vermemiştir? Bir savcının bunu bilmemesi mümkün müdür?

Güler, "İddia konusu işlerin, rüşvet suçunun, nüfuz suistimali suçunun, suçluyu kayırma, soruşturma gizliliğini ihlal suçlarının" kanunu unsurlarının olmadığını söyleyerek, "Veremeyeceğim hiç bir hesap yoktur" dedi.

Bu sırada, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ayağa kalkarak ve elini göstererek, "Eli kanlı" diye bağırdı.

CHP’Lİ AĞBABA: “ALİ İSMAİL’İN KATİLİSİN”

Muammer Güler’in konuşmasının ardından CHP milletvekili Veli Ağbaba Güler’e, “Elin kanlısın Ali İsmail Korkmaz’ın katilisin” diye bağırdı.

BAHÇELİ'DEN SON DAKİKA SÜRPRİZİ

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ordu'da mitinglere katılacaktı. Bu nedenle de Meclis'e gelmeyeceği belirtiliyordu. Ancak Bahçeli, son dakika sürpriz yaparak Meclis Genel Kurulu'na geldi.

CHP yetkilileri, MHP'nin yanısıra, bağımsız vekillerin de katılması ile TBMM'de toplantı yeter sayısı olan 184'ün bulunacağını belirtiyorlar.

BDP'den Eş Başkan Selahattin Demirtaş, Yüksekova'da olacağından, Genel Kurul'da hazır bulunamayacak. Ancak BDP ve HDP'den de katılım olması bekleniyor.

ÇELEBİ’DEN POŞU’LU TEPKİ

CHP milletvekili Süleyman çelebi 1 Mayıs’ta polisin bazı gençlere zorla poşu takıp görüntü almasını eleştirmek için kürsüye boynunda poşuyla çıktı.

Bayraktar konuşurken ağladı

AK Parti milletvekilleri, 4 eski bakanla Meclis Genel Kurulu’ndan önce genel merkezde kahvaltılı toplantıda bir araya geldi. Bu toplantı, haklarında soruşturma önergesi verilen dört eski bakanın ilk savunma yeri oldu. Bakanlar, tek tek söz alarak kendilerini savundular. Bayraktar, konuşurken ağladı.

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda adları geçen ve sonraki süreçte istifa eden bakanlar Ak Parti'nin kahvaltılı toplantısında buluştu. Zafer Çağlayan çok konuşulan 700 bin dolarlık saat ile ilgili konuşurken Muammer Güler Reza Zarrab'la nasıl tanıştığını anlattı.

Çevre ve Şehircilik eski bakanı Erdoğan Bayraktar ise toplantıda gözyaşlarına hakim olamadı.

BAYRAKTAR AĞLADI

Toplantıda söz alan Bayraktar “Benim adımın karıştırıldığı dosya ile ilgili zaten takipsizlik kararı verildi. Bütün bu asılsız iddialar nedeniyle çok zor durumdayım. Meclis’e gelemiyorum, çalışmalara katılamıyorum, gece gündüz ağlıyorum, çok zor durumdayım. Seçim öncesi böyle bir sıkıntı yaratığım için hepinizden tek tek özür diliyorum” savunmasını yaptı. Bayraktar, sözlerini bitirdikten sonra da ağlamaya başladı.

Erdoğan Bayraktar kahvaltılı toplantının ardından TBMM Genel Kurulu'ndaki çalışmalara katıldı.

MHP’Lİ VURAL: TRT REDDETTİ

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, ''TRT'ye yazı yazdık, TRT yayın talebini reddetti'' dedi.

TBMM'de soruşturma önergelerinin görüşülmesi öncesinde basın toplantısı düzenleyen Vural, şunları söyledi:
''TRT Meclis'in üzerinde misin? Türk Milletin hakkını kullanan TRT sansür uygulayarak bunu yayınlamayacağım diyebilmektedir. Türkiye'yi TRT mi yönetiyor? Böyle önemli bir konuda hangi yetkiyle yayın yapmıyorsun? TRT'ye hodri meydan diyorum, yüreğiniz varsa TRT Haber'de yayınlayın diyorum.''

Oktay Vural, soruşturma önergeleri konusunda da ''İnşallah soruşturma önergeleri Yüce Divan'ın yolunu açar'' ifadelerini kullandı.

TBMM'DE TARTIŞMA ÇIKTI

AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli canlı yayın eleştirilerini şöyle cevapladı:
Bugüne kadar Meclis TV’nin yayın politikası nasılsa bugün de aynen öyle uygulanıyor. Özel bir durum söz konusu değil.
Fezlekeler bugüne TBMM Başkanlığı’na gönderilen fezlekeler Türkiye’de herkesin elinde var. Hiç kimsenin ulaşamadığı iddiaları gerçeği yansıtmıyor.
Bilgi edinme konusunda talebiniz varsa zaten bunlar herkesin elinde var.
Siz Meclis Başkanlığı’nı suç işlemeye teşvik edemezsiniz.

Canikli’nin sözlerine MHP’li Oktay Vural, ‘’O zaman yarın yapalım’’ diye cevap verdi.

Meral Akşener de 'Gürültü kesilsin' diye vekilleri uyardı.

"Meclis kavgadan ibaret değil"

CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, "Meclis kavgadan ibaret değil. Meclis insanların yaşadığı, kimi zaman kızdığı kimi zaman şakalaştığı bir ortam, onu gösterdik" dedi.

CHP'li Onur, kendisinin internet yayını yapmasıyla ilgili gazetecilerin sorularını cevapladı. Yayının iyi şekilde gittiğini belirten Onur, vatandaşın genel konuşmaları dinlediğini ifade etti. Onur, internet yayının herkes tarafından beklendiğini kaydederek, grup başkanvekilleri, milletvekilleri ile röportajlar yapabileceğini ifade etti. Bir gazetecinin şarjının yetip yetmeyeceği yönündeki sorusuna ise Onur, "'Sendika. org' tabletlerini gönderdiler. Dediler ki, '8 saatlik şarj tutan bir tabletimiz var. Onu gönderiyoruz'. Onu getirdiler. Biraz daha ağır ama 8 saat kesintisiz yayın yapabileceğiz" ifadelerini kullandı.

Onur, yardıma ihtiyacı olup olmadığına ise, "Çok yorulursam arkadaşlarım yardım eder" şeklinde konuştu. Yayın yapılması için beklenti oluştuğunu belirten Onur, "Partilerin Meclis Başkanı'na, 'Meclis TV açılsın' yönündeki taleplerinden karşılık gelmeyince, 'yayın yapacak mısınız' diye yoğun talep oldu. Böyle bir talep olunca yapmadan geçemiyorsunuz, yapma sözünü verdim. Zaten kapalı oturum değil. Bunun gerekçesi de çok manasız. Bugün 4 tane bakanın bir yolsuzluk soruşturmasıyla istendiği başka bir dönem olmadı. Bu kadar önemli bir oturumda vatandaştan saklamak doğru değil. Bunlar iddia. Bunu görelim. Bu tür bizi farklı yöntemlere başvurmanın hiçbir manası yok" diye konuştu.

Onur, iktidar partisi sıralarına gidip gitmeyeceğine ilişkin soruya da, gidebileceğini söyledi. Onur, "Arzu ederler, mesaj vermek isterlerse, iktidar sıraları çok boş. Parti sıralarımız kalabalık. Eski Bakanlardan sadece Erdoğan Bayraktar'ı gördük. Diğer bakanları henüz görmedik. Kanallardan sipariş aldık. Biz de yaptık" ifadelerini kullandı.

Sanal saldırı olmadığını belirten Onur, "AKP Grup başkanvekili konuşuyor, onu veriyorum. Bu iktidar partisinin seçmenine de hizmet veren yayın. Onların destek verdiği Bakanlar. Bağımsız medya görevini görüyorum" şeklinde konuştu.

Amacının Meclis'in canlı yüzünü göstermek olduğunu söyleyen Onur, "Sırrı Sakık ile Lütfü Türkkan hoş bir sohbet içindeydi. 'Burada MHP milletvekilleri ile HDP milletvekillerinin sohbetini görüyorsunuz' dedim. Vatandaş, bu tip şeyleri görsün. Bazen Grup Başkanvekilleri birbirlerine ağır sözler söyleyebiliyorlar. Biz arka sıralarda kavga var zannediyoruz. Sonra öne baktığımızda şakalaşıyorlar. Meclis kavgadan ibaret değil, meclis insanların yaşadığı, kimi zaman kızdığı kimi zaman şakalaştığı bir ortam, onu gösterdik" dedi.

En Çok Aranan Haberler