KADIN

Dosyayı Açıyoruz: Osmanlı kadınlarının doğal mı doğal güzellik sırları

Şimdilerde ünlülerin de rağbet ettiği aslında hem çok bilinen hem de pek duyulmamış güzellik sırları dosyasını açıyoruz. En doğal bakım ürünleri ve teknikleriyle karşınızda Osmanlı kadını...

Dosyayı Açıyoruz: Osmanlı kadınlarının doğal mı doğal güzellik sırları

Hamam... Daha doğrusu ölü hücreleri pat diye atıp genç ve diri bir tene sahip olmayı sağlayan keselenmek...

Kahve çekirdeğinden tut üzüm çekirdeğine bütün dünya son yıllarda peeling yapmanın peşinde. Osmanlı Kadınları ise by alışkanlığa 300-400 senedir sahip. Hamamın sıcak atmosferinde hücreleri açılıp, derileri yumuşayan kadınlar keselenerek vücutlarını adeta baştan başa yeniliyorlardı. Hamam bugün ulaşılması zor bir mekan olsa da ılık su üzerine yapacağınız kese, bakımın başlangıcı olacaktır.

Hatmi çiçeği ve ebegümeci.... Saçlar için doğanın sırrı adeta...

Hamamın olmazsa olmazı sabunlar olduğu gibi, sabunlara yıkanan saçların sertleşmemesi için alınan önlemler de vardı. Şimdilerde doğal içerikli saç kremlerine verdiğimiz paralar boyumuzu aşarken, o zamanların doğal saç kremleri hatmi çiçeği ve ebegümeciydi. Hatmi çiçeği ve ebegümeci kaynatılarak suyuyla saçlar durulanıyordu. Hem doğal bir yumuşaklık hem de parlaklık veriyordu. Kolay, sağlıklı ve zararlı maddeler içermeyen bir formül oluşturulmuş.

El ve ayaklar için bugün unutulmuş gül yağı...

El ve ayakları için zeytinyağı ve gül yağından vazgeçmiyorlardı. Osmanlı Kadınları güzelliğini güle borçlu da diyebiliriz. 1 yılda sadece Harem'de 100 ton kadar gül kullanılıyormuş. Gülü kullanmanın en iyi yolunu da gül yapraklarının zeytinyağı veya susam yağından bekletilerek süzülmesiyle elde edilmesiymiş. Çıkan yağ el, ayak ve hatta yüz için oldukça doğal bir besleyici yağ olarak görülüyormuş.

El ve yüz için bugünün de favorilerinden limon...

Bugün de ev yapımı maskelerde sıklıkla kullanılan limon, Osmanlı'da beyazlatıcı olarak kullanılıyordu. Beyaz olmanın makbul kabul edildiği dönemde el ve yüz, gün içinde birkaç defa limon suyuyla yıkanırdı. Sadece beyazlatıcı da değil antiseptik olduğundan temizleyici ve yaraları iyileştirici etkisi de vardı. Cildi temizler, gerer ve beslerdi.

Makyal malzemelerini de en doğalından yapıyorlardı. Mesela hibiscus'dan...

Özellikle pembeleştirme işlemleri için gül goncası ve hibiscusu havanda döverek allık elde ediyorlardı. Aynı karışımı su ile sulandırıp ruj elde ediyorlardı. Böylelikle ne hayvan deneyi yapan ne de içinde paraben bulunduran malzemeleri yüzlerine sürmüyorlardı. Her şey oldukça doğaldı.

Ve son olarak, bugün kullanıldığından çok farklı olarak doğal kil...

Bugün bütün güzellik markalarının içeriğine kattığı doğal kil o zamanlar sadece yüz maskesi olarak değil, saçlar için de kullanılıyordu. Kili suya koyup bekleten kadınlar, kil dibe çöktüğünde üste kalan suyu saçlarına ve yüzlerine sürüyorlardı. Saçları gürleştiren, cildi derinlemesine temizleyen kil pamuk gibi tenlerin pasparlak saçların altındaki sırdı.

Doğada bizim için hazır bekleyen destekçilerimizden uzak kalıp kendimizi yapay ürünlere teslim ettik. Bir yandan da uzun süredir nerede doğal bir öneri varsa uyguluyoruz. Osmanlı Kadınları ise doğru yöntemleri bulmamızda önümüzdeki en büyük yol göstericilerden. Sağlıkla ve canlılıkla kalın.

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler