ANKARA (İHA) - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu döviz kaynaklarını, sıcak para tabir edilen fonlarla değil, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile karşılaması gerektiğini söyledi. Sabancı, dünya doğrudan sermayesinin Çin'e aktığı dönemde Avrupa'daki birçok yatırımcının sermaye yetersizliği sebebiyle Çin'e gidemediğini de hatırlatarak, "Türkiye Avrupa için bir üretim üssü ve Avrupa'nın Çin'i olabilir" dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sabancı, OSTİM'de Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (SİAD) 14. Olağan Genel Kurulu'nun açılış konuşmasını yaptı. OSTİM Sanayici ve İşadamları Derneği (OSİAD) üyelerine seslenen Sabancı, makro düzeydeki olumlu gidişatın, ekonominin mikro hücrelerine yeterince yansımadığının gözlendiğini bildirdi.
Türkiye'nin en önemli sorunu olan işsizliğin, yeterli ölçüde azalmaması, yabancı sermaye girişlerinin ve yatırımların gerektiği gibi artmaması, bir yanda yapısal bazı eksiklerinin devam ettiğini gösterdiğini, öte yanda da politikalara yön verecek bir sanayi stratejisine sahip olmadıklarını belirten Ömer Sabancı, "Risklere hala ne kadar açık olduğumuzu, Amerika Birleşik Devletleri'nde faizlerde meydana gelen artışın tüm dünyayı, bu arada Türkiye'yi de birkaç gün içinde olumsuz etkilemesinden herkes kolaylıkla anlayabilir. Faiz artışı nedeniyle ABD hazine bonolarına yönelen fonların gelişmekte olan ülke piyasalarını terk etmeye başlaması, Türkiye açısından çok dikkatle takip edilmesi gereken bir gelişmedir" dedi.
"TÜRKİYE AVRUPA'NIN ÇİN'İDİR"
Uluslararası gelişmelerin Türk ekonomisini kontrol dışında olumsuz biçimde etkilemesinin önüne geçilebilmesi için, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu döviz kaynaklarını, sıcak para tabir edilen bu fonlarla değil, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile karşılamasının gerekliliğine dikkat çeken Sabancı, yerli ve yabancı yatırımı cazip hale getirmek için çalışmalar yapılmasını istedi.
Yabancı yatırımların büyük sanayi kuruluşları anlamında algılanmaması gerektiğini belirten Ömer Sabancı, "Oysa burada asıl önemli olan KOBİ'lerdir. Çalışmaları kamuoyuna pek yansımadığı için yeterince bilinmiyor olabilir, ama TÜSİAD olarak bizim bir de uluslararası iş geliştirme faaliyetleri ile ilgilenen 'TÜSİAD International' adlı kolumuz var. TÜSİAD International yurt dışındaki şirketler ile Türkiye'dekiler arasında iş ilişkileri geliştirmek ve bunu özellikle KOBİ'ler zemininde gerçekleştirmek üzere faaliyet gösteriyor. Bu çerçevede Avrupa'dan Çin'e kadar çok geniş bir coğrafyada, bir çok ülkeyle temas gerçekleştiriyoruz. Bugünlerde de ilişki ve deneyimlerimizden, üyesi olduğumuz Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu Türkonfed'i de yararlandırmak üzere çalışıyoruz. Anlatmak istediğim husus, bu temaslarda yakın dönemlerde sıkça vurgulanan bir gerçeğe dayanıyor. Avrupa'nın büyük şirketleri, dev isimler ve markalar, yeni açılım alanı olarak Çin'i belirlemiş durumdalar. Hepsi Çin'e gitmek, orada yatırım yapmak için yarış içindeler. Ancak, Çin gibi devasa bir ülkede faaliyet gösterebilmek için, aynı ölçüde devasa sermayelere gereksinim duyuluyor. Avrupa'nın KOBİ'leri de yabancı ülkelerde yatırım ihtiyacı içindeler ama Çin'e gitmeye güçleri yetmiyor. Bunun yerine Türkiye'ye gelmeyi istiyorlar. Biz bunu uzun süredir görüyorduk ve 'Türkiye Avrupa için bir üretim üssü olabilir' diyorduk. Avrupa'nın yeni sanayileşme hedeflerini ortaya koyduğu Lizbon Stratejisi'nin en önemli ayaklarından birinin KOBİ'lerin gelişmesi olduğuna dikkat çekmeye çalışıyorduk. Son zamanlarda yaptığımız temaslarda, gerek Danimarka'da, gerek İtalya'da, gerekse Almanya'da, bize neredeyse aynı sözlerle şunu dile getirdiler: Türkiye KOBİ'lerin Çin'i olabilir" diye konuştu.
"İŞSİZLİK AĞIR BİR SORUN OLARAK ORTADA"
Türkiye'nin, enflasyon, bütçe açığı, kur, faiz gibi temel ekonomik göstergelerde sağladığı istikrarı, mevcut açığı kapatacak bir yatırım artışına, istihdam artışına dönüştüremediğine işaret eden Ömer Sabancı, "Ortalama büyüme rakamları çok ciddi bir sıçrama göstermiş olmasına rağmen, bazı sektörlerde büyüme hala son derece yavaş, bazılarında ise küçülme bile var. İşsizlik ağır bir sorun olmaya devam ediyor. Bu sorunların aşılabilmesi için, dinamik, kolay uyum sağlayan, istihdam yaratma kapasitesine sahip KOBİ'lerin gelişmesinin önünün açılması gerekli. Ancak bunun ne devlet desteği ile olması mümkün, ne de çoğunlukla bizim KOBİ'lerimizin sermayeleri atılım yapmaya yeterli. O zaman yapılacak şey, yabancı sermayeyi KOBİ'lere çekecek özel programlar uygulamak, Türk KOBİ kesiminin AB'nin KOBİ kesimiyle entegrasyonunu sağlamaktır. Bu konuda iki tarafta da yeterince istek var. Önemli olan zemini bu ilişkilere uygun hale getirmek" dedi.
Sabancı, Türkiye'nin, büyüme ve gelişmesini bir stratejiye dayalı olarak gerçekleştirmemesinin ülkedeki yatırımların geleceğini olumsuz etkilediğini, özel olarak KOBİ alanında da, AB'ye entegrasyon perspektifinden hareket edilmediğini, son derece içe kapalı bir biçimde bazrf0rudan yabancı sermaye yatırı destek çalışmalarının sürdürülmesi ile yetinildiğini söyledi.
Ömer Sabancı, "AB üyeliği için müzakere aşamasına gelmiş bir Türkiye'nin, Lizbon Stratejisi'yle uyumlu bir sanayi stratejisi olsa, bunun kalbine KOBİ'lerin oturtulması kaçınılmaz hale gelecek. Bu da ülkenin yatırım ve istihdam sorununa etkili bir çare üretecek" diye konuştu.
Ülkedeki istikrarın ve büyümenin sürdürülebilmesi, bu yolla işsizlik ve gelir dağılımındaki bozukluğun giderilmesi TÜSİAD'ın ilk gündemlerinden olduğuna değinen Ömer Sabancı, büyük ve küçük sermayenin ayrılmasının doğru olmadığını, farklı büyüklükteki sermaye gruplarının birbirlerini tamamlayarak güçlü bir işbirliği zemininin oluşturulabileceğini kaydetti. Sabancı, "İnanıyoruz ki, bizim de Sektörel Dernekler Federasyonu aracılığıyla üyesi olduğumuz Türkonfed, batı dünyasındaki örnekleri gibi, hem farklı büyüklükteki girişimleri bir araya getirerek, hem de sektörel ve bölgesel boyutları çatısı altında toplayarak, bugüne kadar yeterince üzerinde durulmamış olan bu meseleyi hem kendi gündeminin, hem de ülke gündeminin birinci sırasına oturtacaktır. Bu meselenin kavranmış ve bu yöndeki çalışmaların başlatılmış olmasını da sevinçle karşılıyoruz" dedi.
"MAKRO DENGE VE İSTİKRARIN KORUNMASI"
Atılımların yapılabilmesi için ekonomide yeniden tesis edilen makro dengelerin ve istikrarın korunmasının gerekliliğini vurgulayan Ömer Sabancı, ABD faiz oranları ile ilgili durum, bölgesel siyasi dengelerin oluşturacağı sıkıntılar, AB ve ABD ilişkilerinde meydana gelebilecek olumsuzluklar ve iç siyasette gündem sapmalarının diğer önemli risk unsurları olarak dikkatle izlenmesini istedi.
Türkiye ekonomisinin ne içerde, ne dışarıda en küçük bir güven kaybına tahammülü olmadığını, cari açığın bugün ulaştığı boyutların bu açığın finanse edilmesinde bir kesintiye tahammülün olmadığını gösterdiğini kaydeden Sabancı, "Kuşkusuz, ülke olarak çok daha güç koşullardan geçtik. Bu güçlükleri aşarken, IMF ile yaptığımız stand-by anlaşmalarının önemli pozitif etkisi oldu. Bize büyük çaplı doğrudan kredi sağladı. Uluslararası piyasalarda itibarımızı artırdı. Bizi belli bir mali disiplin içinde tuttu. Anlaşmanın yeni diliminin de bu işlevlerin devamı için büyük önemi var. İmzanın gecikmesi, bütçeye yük getirecek bazı uygulamalarla siyaset sahnesinin eski alışkanlıklarının yeniden canlandığı izleniminin uyandırılması, dış politikada belirsizliğin egemen olduğu bir dönemden geçiyor olmamız iç ve dış piyasaların tedirgin bakışlarının Türkiye üzerine yönelmesine neden oluyor. Hükümetin Nisan ayında imzalanacağını ilan ettiği IMF anlaşmasını artık kesin olarak sonuca bağlamalıdır. Yurt içinde siyasal dalgalanmalara neden olacak gündem sapmalarına izin verilmemesi, uluslararası camianın bölge ve dünya siyasetindeki konumundan ayrı düşüldüğü izlenimlerine son verecek, güven yaratıcı açık deklarasyonlarda bulunulması git gide daha önem kazanıyor" diye konuştu.
Sabancı konuşmasının sonunda, Türkiye'nin yakaladığı nispeten istikrarlı bir ortamı, bir atılıma dönüştürmek zorunda olduğuna işaret etti. udan yabancı sermaye yatırSabancı, bunu sağlamak için, mevcut istikrar ortamının titizlikle korunması, yapısal eksikliklerin tamamlanması ve AB müzakerelerinin bir sanayi stratejisi çerçevesinde yürütülmesinin gerektiğini söyledi. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, "İstihdam ve gelir dağılımı sorunlarımıza çözüm üretecek büyük gücümüz olan KOBİ'leri bu stratejinin kalbine yerleştirecek bir vizyona ihtiyacımız var. Bunları sağlarsak hiçbir güç önümüzde duramaz" ifadelerini kullandı.