DSP Genel Başkanı Masum Türker, "Sayın Erdoğan'la Gül yer değiştirecek. Biri başbakanalığa aday olurken, diğeri cumhurbaşkanlığına aday olacak" dedi.
Türker, Trabzon'da partililerle biraraya geldi. Genel Başkan Türker, Türkiye gündemiyle ilgili gazetecilerin sorularını cevaplarken AK Parti hükümetini eleştirdi. Türkiye'de siyasetin yavaş yavaş ısınmaya başladığını ifade eden Türker, CHP'nin politika değişikliği yaparak iktidar partisi AK Parti ile bazı konularda müşterek hareket etmeye başladığını söyledi. Türker, "Türkiye'de siyaset yavaş yavaş ısınmaya başladı. Bir taraftan CHP, politika değişikliği yaparak iktidar partisi AK Parti ile bazı konularda müşterek hareket etmeye başladı. Diğer taraftan 4 partinin katıldığı uzlaşma komisyonu anayasa değişikliği ile ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Şu ana kadar bir açıklama yapılmadı. Biz DSP olarak anayasanın ilk 4 maddesinin değişmez olduğunu tekrar vurgulayarak dile getirmek istiyoruz. Bu arada en önemli konu Türkiye'nin Suriye ile ilgili ilişkileridir. Maalesef Suriye ile ilişkiler aslında bizim diğer komşularımızla da ilişkilerimizi zora sokacak duruma gelmiştir. Türkiye ilk defa Müslüman bir ülkeye savaş naraları atacak kadar tavır ortaya koyabiliyor. Başbakanın zor durumda olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Müslüman ve dindar bir gençlik isteyen bir başbakanın, müslüman bir ülkeye savaş açacak kadar ilişkileri bozmaması, tavır koymaması gerekir. Ancak anladığımız kadarıyla ABD başka çok uluslu şirketlerin ve devletlerin baskısı altında. Bu konuda eğer muhalefetle işbirliği yaparsa, politikaları açık açık konuşursa, başta biz olmak üzere destek alacağını ve Türkiye'yi Müslüman bir ülke ile çatışır hale getirmeyeceğini düşünüyoruz. Bunun faturası ağır olacaktır, şu anda gündeme geldi. Bu çatışmayı bahane edip Rusya ilk defa Suriye'den Türkiye'yi gözetleyecek sınırda radar ve gözleme sistemleri kurma imkanı bulmuştur. Bu bizim bildiğimiz, ne malum oraya rampaların kurulmadığı, füzelerin konmadığı. Bu konuyu bilmiyoruz, onun için başbakanın bu konuda muhakkak muhalefetle iş birliği yaparak Suriye meselesini milli bir politika haline getirmesi gerekir" diye konuştu.
Anayasa çalışmalarıyla ilgili görüşlerini açıklayan Türker, "Türkiye'nin anayasa ile ilgili çalışmalarında muhakkak üzerinde anlaşılan maddelerin partilere sunulması gerekir. Yalnız parlamentoda grubu bulunan parti başkanlarına ve cumhurbaşkanına değil, kendilerine öneri vermiş bütün siyasi parti başkanlarına veya siyasi parti yöneticilerine muhakkak bilgilendirme yapmaları gerekir" dedi.
"DSP OLARAK İDAMA KARŞIYIZ"
"Öcalan ev hapsine alınması" konusu ile ilgili soruyu cevaplayan Türker, "Bizim partimiz, Abdullah Öcalan'ı idam etmediği gerekçesiyle suçlanıyor. Biz aslında parti olarak idama, Deniz Gezmiş'in idamının gündeme geldiğinden beri karşıyız. 1972'de Deniz Gezmiş'in idamının gündeme geldiği dönemde genel başkan sıfatıyla muhalefet başkanı olarak Bülent Ecevit'in idamların kaldırılması yönünde TBMM konuşması var. Bu da DSP politikasıdır. Abdullah Öcalan'ın da idamıyla ilgili bu anayasa değişikliğinden yararlanarak kendisine bir hapis cezası verilmiştir. Cezasının nedenleri daha ortadan kalkmamıştır. Bu konuda bir uzlaşma, bir işbirliği, bir zemin aranıyorsa, önce başbakan dahil bizleri 'siz idam etmediniz' suçlamasından vazgeçmesi gerekir. Başbakan bu işten vazgeçmediği sürece bizim herhangi farklı görüş bildirmemiz yargının mevcut olan görüşü ile ilgili bir tavır belirlememiz doğru değildir. Çünkü bunun da bir oyun olduğunu biliyoruz. 2010 yılında biz o zaman Trabzon'da dahil hemen hemen Karadeniz'in her bölgesinde şunu söylemiştim: Şu anda hükümet MİT'i kullanarak CIA aracılığı ile PKK ile görüşme alanındadır. Başbakan bunu yalanlamıştı. Bizim bu söylemimiz, şu anda DSP internet sayfasında halen duruyor. Şimdi ortaya çıktı ki başbakan 'MİT'i ben görevlendirdim' diyor. 'MİT yetkilileri benim bilgim dahilinde görüştüler' diyor. Böyle olunca şu anda gündeme gelen konunun biraz daha AK Parti'nin insanları kamuoyuna farlı bir imajla gösterme amacı güddüğünü düşünüyoruz. Meskiya'ya gitmeden önce yaptığı açıklama bu konu şimdilik gümdem konusu olmadığını söyledi. Başbakan yardımcısı Arınç'ın tam tersi bir açıklama yaptı. Bana gelirlerse bir düşünürüm dedi. Onun için biz diyoruz ki Başbakan düşünsün ne yapacak . Bu konuda ilişkilerin çözülmesi için bir niyet olduğunu sanmıyoruz. Uludere olaylarından bu yana ciddi bir yalpalanma içindedir. Çünkü hükümet itiraf etse de etmese de Uludere istihbaratını ABD vermiştir. Bunu çok ince ve derin bir konu olarak düşünmemiz gerekir" ifadelerini kullandı.
"CUMHURBAŞKANI GÖREV SÜRESİ KONUSUNDA BİR BOŞLUK VAR"
Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili soruyu, "Bu konuda bir boşluk var" şeklinde cevaplayan Türker, "Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıldır. Kişiye yönelik yapılmış olan tanımlanmanın iptal edilmesi Sayın Abdullah Gül’ün, ya da Ahmet Necdet Sezer’in, ya da Süleyman Demirel’in tekrar aday olacağı manasında değildir. Bu konuda bir boşluk var. O gün gelip ikinci kez aday olurlarsa kararı Yüksek Seçim Kurulu verecektir. Şimdi buradaki temel yaklaşım şu olabilir, iki kere üst üste seçilme düzenlemesi denilebilir ki yasayla düzenlendi. Ama unutulmaması gereken bir konu var ilk defa Anayasa Mahkemesi nadir başvurduğu, yani kanun koyucu gibi kanun ihdas edebilecek bir duruş sergilemiştir. Bu duruşla ilgili AK Parti’nin kendi iç hesaplaşmasının yönünü değiştirmiştir. Biz 2014 yılına kadar bir cumhurbaşkanlığı seçimi olmadığını biliyoruz. 2014 yılına kadar köprünün altına çok sular akacak. AK Parti’liler kendi içlerindeki çatışmaya göre bir ya anayasal düzenleme yapacaklardır, ya da Sayın Erdoğan’la Sayın Gül yer değiştirecektir. Biri başbakanlığa aday olurken, diğeri cumhurbaşkanlığına aday olacaktır" dedi.
"BÖLGEDE SON 10 YILDA ÇAY KONUSUNDA BÜYÜK SIKINTILAR VAR"
Hükümetin çay politikasını eleştiren Türker, Başbakanın 2002 yılında çay üreticisine verdiği sözü yerine getirmediğini iddia ederek, "Bölgede son 10 yılda özellikle çay konusunda büyük bir sıkıntı yaşandığını biliyoruz. Bu konuda hükümetin çaya getirdiği kota ve alım için getirdiği kontenjan bir çok şikayete neden oluyor. Özellikle kotanın düşük olması şikayet konusu. Muhakkak bunun 150-200 kilo daha dönüm başına artırılması gerekir. Hükümetin çaya kota getirmesinin ve alımdada kontenjan uygulamasının nedeni ithalat rejimindeki verilmiş olan tavizlerdir. Bugün Türkiye'ye çay ithal ediliyor. Rize, çay üretiminde en önde olan şehirlerimizden birisi olmasına rağmen, Türkiye'yi dünya çay üretiminde klasmana sokmasına rağmen maalesef oradaki vatandaşlarımızın daha az çay üretmesine ve ardından üretilen bu çayın günlük kontenjanlarla alınımaya çalışılması büyük olumsuzluk olarak görülüyor. Hem ithalatta çay için gerekli önlemlerin alınması hem de kota ve kontenjan artırılması gerekir. Esasen Başbakanın 2002 yılındaki seçimlerde söylediğini şimdi kendisinin tam tersi yapması alışılır bir şey değil, kendi memleketi. Uluslararası şirketlerin Türkiye'de çayla ilgili tıpkı tütünde, şekerde olduğu gibi yürütmek istedikleri yapıyı dayatıyorlar buna da dur diyemiyorlar. Başbakanın 2002 yılında verdiği sözü yerine getirmesini buradan seslenerek söylüyorum." şeklinde konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz