HABER

DTP'den koruculuk sistemiyle ilgili araştırma önergesi

ANKARA (ANKA)- DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Mardin Mazıdağı ilçesi Bilge Köyü'nde yaşanan katliamın "Adi suç şebekesi"ne dönüşen koruculuk sisteminin sorgulanmasını zorunluluk haline getirdiğini savunarak, Meclis Araştırma Önergesi verdi. Önergede "Adi suç şebekesi haline dönüşen koruculuk yapılanması, sosyal ve psikolojik açıdan bir çok tahribata, yıkıma ve giderek bir vakaya dönüşmektedir" denildi.

Meclis Başkanlığı'na sunulan araştırma önergesinde, 27 Haziran 1985 yılından bu yana yürürlükte olan koruculuk sisteminin, ‘toplumsal yaşamı ve iç barışı tehdit ettiği' savunuldu. Önergede, koruculuk sisteminin yol açtığı tahribatların, işlenen suçların bütün boyutlarıyla araştırılması ve aynı zamanda sistemin lağvedilmesi başta olmak üzere alınacak önlemlerin tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılması istendi. Önergenin gerekçesinde, Mardin'in Mazıdağ İlçesi Bilge köyünde 4 Mayıs 2009 tarihinde yaşanan ve 44 kişinin yaşamını yitirmesine yol açan katliamın Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde uygulanmakta olan ve adeta suç örgütüne dönüşen koruculuk sisteminin sorgulanmasını zorunlu hale getirdiği dile getirildi. Köy koruculuğunun Bakanlar Kurulu'nun 27 Haziran 1985 tarihli kararı ile bölgede uygulanmaya başlandığı dile getirilen önergede, "2002'de OHAL'in kaldırılmasına rağmen koruculuk sistemi halen varlığını sürdürmektedir. İçişleri Bakanlığı'nın 20 Mart 2009 tarihli açıklamasına göre; 22 ilde toplam 47 bin 819 Geçici Köy Korucusu ve 32 ilde 24 bin 88 Gönüllü Köy Korucusu olmak üzere toplam 71 bin 907 korucu görev yapmaktadır. Terörle mücadele adı altında uygulamaya konulan koruculuk sistemi kuruluşundan buyana karıştıkları suçlar, rant ilişkileri ve toplum üzerinde oluşturdukları baskı ve tehdit nedeniyle hem yasalarda hem de vicdanlarda mahkum edilmiş bir oluşumdur" denildi.

İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre Nisan 2003 tarihi itibariyle adli suçlara karışan 2 bin 376 köy korucusu hakkında yasal işlem yapıldığına dikkat çekilen önerge gerekçesinde, şu bilgilere yer verildi:
"Gönüllü Köy Korucularından ise 264'ü ‘adam öldürme', ‘adam öldürmeye teşebbüs', 6136 sayılı kanuna muhalefet, ‘meskun mahalde silah atmak' ve ‘orman kaçakçılığı' gibi adi suçlardan ötürü hüküm giydi. İçişleri Bakanlığı'nın son verilerine göre ise; son yıllarda çeşitli suçlara karıştıkları tespit edilerek haklarında yasal işlem başlatılıp, görevlerine son verilen korucu sayısı 975'tir. Bu tablo bile tek başına koruculuk sisteminin nasıl bir suç örgütüne dönüştüğünün bariz örneğini oluşturmaktadır. Korucuların karıştığı ve yargıya intikal eden suç tiplerinden bazıları şöyledir: ‘Gasp, soygun, adam öldürme-yaralama-kaçırma, patlayıcı madde kullanma, hırsızlık, zorla çek-senet imzalatma, ormanlarda yangın çıkarma, zirai mahsul ve otları yakma, dolandırıcılık, rüşvet, zimmet, çocuk kaçırma, rehin alma, tehdit, tecavüz, kadın ticareti, uyuşturucu-silah-mühimmat-canlı hayvan-tarihi eser kaçakçılığı ve çevre suçları.'

-"ADİ SUÇ ŞEBEKESİ HALİNE GELDİ"-
Önergede koruculuk sisteminin ‘Adi suç şebekesi' haline dönüştüğü savunularak, koruculuk yapılanmasının sosyal ve psikolojik açıdan birçok tahribata, yıkıma ve giderek bir vakaya dönüştüğü kaydedildi. Koruculuğu kabul etmediği için binlerce insanın yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldığı vurgulanan Önergede şu görüşler dile getirildi:
"Bu sistem korucu olmayı kabul eden aşiretlerle etmeyenler arasında zaman içinde bir ayrım, ‘devlete dost ve düşman'" aşiret kavramını yaratmıştır. Bu öylesine bir bölücü bir uygulamadır ki, aynı ailenin bireylerini birbirine hasım, aynı köyde oturanları birbirine düşman, aynı coğrafyada yaşayanları birbirinin katili yapmıştır. Bölge'deki toplumsal barışı ciddi bir biçimde tehdit eden ve meşruluğu tartışmalı olan koruculuk sistemi, toplum vicdanında ve etiğinde affedilmez bir uygulama olarak yerini korumaktadır. Nitekim köy koruculuk sisteminin tehditkar varlığı nedeniyle insanların evlerine ve köylerine dönüş imkanı da oluşamamaktadır. Arkasında devletin gücünü bulunduran köy korucuları zorla göçettirilen insanların evlerini ya da arazilerini ya işgal etmiş ya da kullanılamaz-işlenemez duruma getirmişlerdir. Zira, köylerine geri dönmek isteyenler de koruculuk sistemine katılmaları için zorlanmaktadır. Bölge halkı ve demokratik kamuoyunun beklentisi toplumsal yaşamı ve başta yaşam hakkı olmak üzere temel insan haklarını açıkça tehdit eden bu sistemin lağvedilmesi gerektiği yönündedir. Eğer bu sistem ortadan kaldırılmaz tam tersine güçlendirilmeye çalışılırsa oluşacak tehdidin ve bunun yol açacağı faciaların nereye kadar varacağını kestirmek zor değildir."

En Çok Aranan Haberler