En büyük hayali cezaevinden kaçabilmek olan mahkumlar çok uğraşsa da başarılı olamaz. İşte güvenlik önlemlerinin yüksek olduğu hapishanelerden firar etmeyi başaran suçluların ilginç hikayesi...
Yok böyle firar!
Alfred George Hinds
Bir mücevher hırsızı olan ve maharetlerini cezaevinde de kullanan Alfred, hapse atılır atılmaz kilidin anahtarının şeklini ezberler ve bir taklidini oluşturur. Tabi devamında 8 ay sonra yakalandığında ona hiçbir anahtar gösterilmez. Davasının görüldüğü esnada tuvalete gitmek için izin ister ve burada kelepçelerden kurtulur. Gardiyanlar da bu işgüzarlıklarının karşılığını Hinds’in kendilerini tuvalete kitlemesiyle alırlar.
Alfred Wetzler ve Rudolf Vrba
Auschwitz, Polonya’nın Krakov kentine yakın bir yere kurulmuş, Nazi Almanya’sının en büyük toplama ve imha kampıydı. İçinde Yahudi, eşcinsel ve Romanlar’ın bulunduğu yaklaşık 6 milyon insan burada katledilerek yaşamını yitirmişti. İnsanlık dramına tanık olan bu kamptan kurtulacak iki isim ise Alfred Wetzler ve Rudolf Vrba’ydı. Katledilmemek için son bir umut yakınlardaki bir odun yığınının altına gizlenip burada günlerce aç, susuz ama sabırlı bir şekilde bekleyen ikili, bir fırsat anından istifade edip buldukları askeri üniformalar ve bir haritayla birlikte kaçmayı başarırlar. Ellerine geçirdikleri harita ve verecekleri bilgiler müttefiklerin yapacakları planlarda da etkili olacaktı.
Charles Victor Thompson
Eski sevgilisini ve onun yeni erkek arkadaşını öldürmekten dolayı idam cezasına çarptırılan Thompson, bunu hak etmediğini düşündüğünden kendisine bir kaçış planı hazırladı. Tabi planının başarılı olması için şansının da yanında olması gerekiyordu ve oldu da.
İlk olarak hücresine gömlek, pantolon gibi günlük kıyafetler sokmayı başaran Thompson, ilerleyen süreçte avukatıyla görüşme talebinde bulundu. Görüşme gününde odaya girdiği gibi avukatı gelmeden kıyafetlerini değiştirdi ve odadan kaçmayı başardı. Çıkarken kendisini durduran ve kendisine kimlik soran gardiyanlara büyük bir soğukkanlılıkla kimliğini gösterdi ve gardiyanları kandırmayı başarıp hapishaneden rahatça dışarı çıktı.
İleride polis tarafından tekrar yakalanacaktı.
Frank Morris, Clarence Anglin ve John Anglin
1861 – 1963 yılları arasında cezaevi olarak kullanılmış bir ada olan Alcatraz, kötü şartlara sahip bir cezaeviydi. Frank, Clarence ve John isimli üç mahkûm, hücrelerindeki eskimiş betonu yaptıkları matkaba benzer bir aletle delerek önce havalandırma borusuna çıkıp oradan da çatıya tırmandılar. Su borularından yardım alarak aşağıya inen ve burada yaptıkları botla San Francisco Körfezi’ne açılan üç firariden bir daha ses çıkmadı. Boğularak ölmeleri de kuvvetli bir ihtimal.
John Dillinger
1930’lu yılların başında dünyanın büyük bir bölümünde etkili olan 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ya da Büyük Buhran olarak adlandırılan kriz, Amerika’da da etkisini hayli göstermişti. Halkın, bunalımın sorumlusunu bankalar olarak gördüğü bu yıllarda adından yaptığı banka soygunlarıyla söz ettiren John Dillinger de bir suçlu olmasına karşın halk tarafından kahraman olarak ilan edilmişti. Pek çok kez polisleri atlatmayı başaran Dillinger, son yaptığı soygunda yakalandıktan sonra kaçmanın imkansız olduğu düşünülen ve içinde en tehlikeli suçluların bulunduğu İndiana’daki ‘’Crown Point’’ hapishanesine yerleştirildi. Hapisteyken birkaç saatte yontup, ayakkabı boyasıyla siyaha boyayarak silaha benzettiği tahta parçasıyla gardiyanları tehdit etti ve hapishane müdürünün arabasını alarak kaçmayı başardı.
1934’te akşam gittiği sinema filminin çıkışında yapılan bir ihbar sonucu FBI tarafından pusuya düşürüldü ve ölü olarak ele geçirildi.