Uzayın derinliklerinde birbirleriyle iletişim içinde olan dünya dışı medeniyetler olabilir. Hatta bunlar bizimle de iletişim kurmaya çalışıyor olabilirler. Bu düşünceden yola çıkan gökbilimci Frank Drake, yıldızları dinlemek için bir radyoteleskop kurdu. West Virginia, Greenbank'teki gözlemevinde 4 ay boyunca yaptığı çalışma boyunca ne bizi arayan E.T.'ye ne evini arayan Alf'e ne de başka dünya dışı bir iletişime rastlayabildi ancak bu çaba sayesinde 50 yıl sürecek 'Dünya dışı akıllı yaşam arayışı' (SETI) başlamış oldu.
74 yılında Drake ve meslektaşları halen dünya dışı yaşama dair bir bulgu elde edememişti ama umudu kesmediler. Onun yerine Porto Riko'ya yerleştirilen Arecibo radyoteleskobuyla Dünya'dan uzaya mesaj gönderdiler. Bu ilk mesajda hayat veren kimyasallara ve DNA'ya dair bilgiler, güneş sisteminin kabataslak bir haritası ve insan resimleri bulunuyordu. 1'lerden ve 0'lardan oluşan mesaj 25 bin ışık yılı uzağa Messier 13'teki (diğer adıyla NGC 6205 ve bilinen diğer adıyla Herkül'deki Büyük Yıldız Kümesi) 300 bin yıldıza yollandı.
E.T. 15 Ağustos 1977 yılında şakasına Dünya'yı aradı mı? Bu sorunun cevabını hiçbir zaman öğrenemeyebiliriz ama gökbilimci Jerry Ehman, ABD'nin Ohio eyaletinde bulunan Big Ear Radio Observatory'den gelen veri çıktılarında bazı harf ve rakamlar gördü. Rakam ve harfleri işaretleyen bilim adamı, şaşkınlığını sayfa kenarına 'Wow!' (Vay!) yazarak yansıttı. Sıradışı sinyalin kaynağı tüm çabalara rağmen bulunamadı. Belki de E.T. aramış ama bir kez çaldırıp kapatmıştı...
Kristof Kolomb'un Amerika'ya ulaşmasından tam 500 yıl sonra, NASA, dünya dışı yaşam arama programını resmi olarak başlattı. 10 milyon frekans tarama kapasitesine sahip program uzmanlar tarafından o ana kadar yapılmış en yetkin teknolojiye sahip, en hırslı arama olarak nitelendi. Ancak ilk yılın sonunda Senatör Richard Bryan "Milyonlarca dolar harcandı ama hâlâ bir tane yeşil yaratık yakalayamadık." diyerek tüm çabasıyla programın sonlanmasına öncülük ederek, projenin bitmesine sebep oldu.
NASA'nın uzaylı araştırması için bütçe kesilince özel sektör işe el attı ve NASA ekipmanını da kullanarak Phoenix Projesi'ni hayata geçirdi. Dünyanın farklı yerlerinden birçok radyo astronomi gözlemevinin birlikte yönettiği araştırma, üzerinde akıllı yaşam olma ihtimali olduğu düşünülen 1000 civarında yıldızı hedef aldı.
99'da California Üniversitesi'nin SETI@home adlı bilgisayar projesi sayeseinde dünyanın her yerinden yüzlerce, binlerce ve sonunda milyonlarca bilgisayar kullanıcısı E.T.'nin peşine düştü. Program sayesinde Arecibo radyoteleskobundan gelen yığınlarca SETI verisi kişisel bilgisayarlarda parça parça işlenmeye başlandı. Böylece çok az maliyetle çalışan süper bir bilgisayar elde edildi.
Arayış 50 yıl boyunca bir astronomun dev bir radyo teleskoptan gelen verileri beklemesiyle geçiyordu. Bu durum 2007'de San Francisco'nun 300 mil kuzeydoğusundaki 42 radyoteleskopluk takımuydu Allen Telescope Array'in açılışıyla değişti. Yazılım milyoneri Paul Allen ve başka girişimciler tarafından finanse edilen düzenek dünya dışı yaşam arayışını tamamen öne çıkardı. Proje California Üniversitesi ve SETI Enstitüsü tarafından ortak yürütülüyor. Önümüzdeki 10 yılda düzeneğin 350 antene ulaşarak dünyanın en büyük radyo teleskobu olması bekleniyor.
Dünya dışı akıllı yaşamın var olduğunu kabul etsek bile şu ana kadar yapılan araştırmalara göre bu yaşama dair net bir bulgu yok. Araştırmaların sadece 50 yıldır sürdüğünü söyleyen bilim adamları, "Umudu kesmek için çok erken." diyor. NASA ise Samanyolu'nda dünyaya benzer, yaşanabilir gezegen arayan Kepler adlı uzay teleskobuyla çalışmalara yardımcı oluyor. Araştırmayı radyo sinyallerini taramanın ötesine çekmeyi hedefleyen fikirler de var. Aynı zamanda birçok popüler bilim kitabının da yazarı olan Arizona State Üniversitesi'nde görev yapan fizikçi Paul Davies, dünya dışı canlıların mesajlarının dünyada zaten var olan canlıların DNA'ları içinde bulunabileceğini iddia ederek genomun kodunun çözülmesi gerektiğini söylüyor.