HABER

Dünya İnsani Zirvesi’nin ardından: İnsani mi yoksa ikiyüzlü mü?

153 ülke, 6000’e yakın katılımcı, birinci sınıf diplomatla... Sonuçları alalım?

Dünya İnsani Zirvesi’nin ardından: İnsani mi yoksa ikiyüzlü mü?

Rick T Cartman / Mynet Haber

İstanbul, 23-24 Mayıs tarihlerinde çok önemli bir buluşmaya ev sahipliği yaptı.


Peki bu uluslararası organizasyon, arzettiği önemin içini doldurabildi mi?

Türkiye, Dünya İnsani Zirvesi hazırlıklarına 2013 yılının Eylül ayında başlamıştı. Bu süre zarfında dünya Ortadoğu’nun sönmek bilmeyen ateşiyle, Avrupa başkentlerine düzenlenen IŞİD saldırıları ile uğraştı durdu. Suriye krizi bir nebze bile çözüme kavuşmadı, Afrika’daki açlık ve salgın hastalıklar biraz bile azalmadı.

Türkiye için de oldukça çalkantılı bir 3 yıl olduğunu söyleyebiliriz. Organizasyon İstanbul’a verilmeden hemen önce vuku bulan Gezi Parkı Eylemleri ile sosyal medyaya yansıyan görüntüler ve gençlerin sakat kalmaları, çocukların hayatlarından olmaları ile geçen, sonlara doğru da çocuk tacizi haberlerinin tavan yaptığı, insanlık konusunda Türkiye hükümetinin de eleştirilerin odağı haline geldiği bir dönemdi.

İşte böyle bir süreçte hazırlanıldı Dünya İnsani Zirvesi’ne

İsmi önce Dünya İnsani Yardım Zirvesi olarak açıklandı; sonra ‘yardım’ sözcüğü aradan çıkarıldı.

Sanki sonrasında karşılaşılacak eleştiriler ön görülmüşçesine...

Organizasyonu İstanbul aldığında, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun açıklaması şu şekildeydi: "Türkiye'de gerçekleştirilenler arasında en anlamlı zirvenin, ilki düzenlenecek Dünya İnsani Yardım Zirvesi olacağına inanıyorum." Açıklamasının geri kalanında insanlığa yardım etme amacında olduklarını, doğal afet yaşanan birçok ülkede incelemede bulunduklarını vurgulayan Davutoğlu, uluslararası diplomasinin ve kuruluşların asli amacının insanlara hizmet olduğunu belirtmişti.

Neler konuşuldu?

Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerden diplomatlar, akademisyenler ve STK temsilcilerinden oluşan 6000’e yakın katılımcı 23-24 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da buluştu.

Birleşmiş Milletler verilerine göre bugün 125 milyon insanın acil yardıma ihtiyacı var. 60 milyon insan mülteci konumunda yaşıyor, 3 buçuk milyon mülteci çocuk eğitime muhtaç büyüyor. 218 milyon insan ise doğal afet mağduru… Zirvenin odaklanacağı ana hatlar şu şekilde açıklanmıştı: Çatışmaları önlemek ve sonlandırmak, savaş hukukuna saygı, ihtiyaçlar için mücadele, ihtiyaçları ortadan kaldırmak için farklı bir yol, insanlığa yatırım yapmak.

Bu ana hatlar ayrıntıya girmedikçe pek bir şey ifade etmiyor elbette. Önemli noktalara gelecek olursak; kadınlar ve kız çocuklarına yönelik cinsiyet eşitliği öne çıkarılacak vurgulardan bir tanesiydi. Bir başkası ise elbette Suriyeli mültecilerdi; zengin Arap ülkelerinin mülteci almıyor oluşunun konu edilmesi STK’lar tarafından arzulanıyordu.

Zengin Arap Ülkeleri demişken...

BBC yazarı Michael Stephens’ın köşesinde dile getirdiği bu sorunun yanıtlanmadığını önden söyleyelim.

İngiliz Independent Gazetesi yazarlarından Ian Birrell’in zirve ile ilgili eleştirileri oldukça direktti. Yazısına "kokteyl kanepeleri hazırlandı, en nadide şaraplar seçildi ve podyumlar kuruldu." şeklinde başlayan Birrell, BM’nin önce 2010’daki Haiti Depremi için yapılan yardımların yolsuzluğa kurban gitmesinin hesabını vermesi gerektiğini söylüyordu.

BM Barış Gücü askerlerinin Afrika’da tecavüz ve çocuk istismarı olaylarına karıştığını, ABD ve İngiltere’nin Yemen’i bombalayan Suudi Arabistan’a silah sattığını, AB ülkelerinin Sudan gibi liderleri soykırımla suçlanan ülkelerle gizli anlaşmalar yaptığını belirtiyor, bu zirvenin içinin boş olduğunu öne sürüyordu.

Profesör Doktor Fikret Adaman ise bir başka noktayı öne taşıdı.

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünde profesörlük yapan Fikret Adaman, genel olarak Ian Birrell ile fikir birliğindeydi. Bir önemli noktayı daha ekledi ve Dünya İnsani Zirvesi’nde dünyada her yıl 200 milyon insanı ölüme götüren, Afrika’da her 30 saniyede bir bir çocuğu öldüren sıtma hastalığının neden konu edilmediğini sordu.

Fikret Adaman’a göre, bu zirveden elle tutulur bir sonuç çıkmayacak olmasının en önemli kanıtlarından biri; Sınır Tanımayan Doktorlar’ın BM’nin çalışmalarıyla ilgili umutlarının tükenmesi ve bu zirveden çekilmeleriydi...

7 yuvarlak masa toplantısı, 15 özel oturum, 130 panel.

Zirve sonrası yapılan açıklamalara baktığımızda, elimizin tamamiyle de boş olmadığını görüyoruz. Almanya Açlıkla Mücadele Örgütü Başkanı Wahnbaeck, insanları kuraklıktan koruyacak iklim koruma güvencelerini öne çıkardı, yine Almanya Doğal Afetle Mücadele Kurumu başkanı Füllkrug-Weitzel de zirvenin uluslararası insani yardım konusuna dikkat çekmeyi başardığını ifade etti.

Agos Gazetesi için zirveyi takip eden Fatih Gökhan Diler’in yazısına taşıdığı; Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Salil Shetty’nin Lihtenştayn’ın düzenlediği oturumda ‘mültecilik hakkı’ kavramından bahsetmesi, savaştan kaçan insanların mülteci olma hakkının bulunduğu ve bu insanların geri itilemeyeceğini belirtmesi dikkate değer bir başka nokta.

Tüm bunların haricinde, uluslararası alanda toplanan insani yardımların 2020’ye kadar %25’inin yerel sivil toplum kuruluşlarına gitmesinin planlanması, bu yardımların verimliliği ve denetlenmesi için 1 milyar dolarlık bütçe ayrılması kararının çıkması da zirvenin sonuçlarından.

Ancak, ne yazık ki Michael Stephens’ın, Ian Birrell’in ve Fikret Adaman’ın eleştirileri zirvede boş bırakılmış sorular...

_Kaynaklar: aa.com.tr, bbc.com, bbc.com, aljazeera.com.tr, whsturkey.org, agos.com.tr, dw.com_

En Çok Aranan Haberler