Beyin cerrahı Prof. Dr. Murat Digiçaylıoğlu, Almanya Ruhr Üniversitesi'nde tıp eğitimini aldıktan sonra doktorasını İsviçre'de tamamladı. Daha sonra Amerika'ya giderek bir süre Harvard Tıp Fakültesi'nde çalışmalarını yürüttü. Beyin kanamasından sonra beyindeki hücrelerin ölmesini önleyen buluşuyla dünyaca ünlü bilim dergisi 'Nature'nin tam 9 sayfa ayırdığı çalışması ile adını tüm dünyaya duyuran Prof. Dr. Murat Digiçaylıoğlu, halen Kaliforniya'daki Scripps Enstitüsü'nde araştırmalarını yürütüyor. Sentetik kimya, immünoloji, moleküler biyoloji ve biyofizik alanında, kimi Nobel ödüllü, pekçok önemli bilim insanının çalıştığı Scripps Enstitüsü'ndeki laboratuvarında, özellikle HIV'nin yarattığı nörolojik hasarlar ve agresif bir beyin tümörü olan glioblastoma tedavisinde beslenmenin etkilerini inceleyen alışmalar yürütüyor.
Prof. Dr. Digiçaylıoğlu'nun yeni projesi ise, Covid-19 virüsüyle ilgili araştırma. Yaklaşık 5 ay önce Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü'ne bağlı "Nörolojik Bozukluklar ve İnme" birimine (NINDS) yaptıkları başvurunun geçtiğimiz hafta kabul edildiğini belirten Prof. Dr. Digiçaylıoğlu, çalışmanın detaylarını anlattı. Prof. Dr. Digiçaylıoğlu, koronavirüsün, HIV gibi virüsün neden olduğu bir hastalık olduğuna işaret ederek, nörolojik etkileri bakımından özellikle uzun vadede, benzer tablolara yol açabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Digiçaylıoğlu, "Scripps Enstitüsü'ndeki çalışmalarımızı HIV'in kısa ve uzun vadeli nörolojik etkileri üzerine sürdürüyoruz. Covid-19'un da benzer bir şekilde, kısa ve uzun vadeli nörolojik etkileri üzerine çalışmaya başladık. İkisi arasında nörolojik etkileri bakımından benzerlikler var. HIV artık kronik bir hastalık haline geldi. Hastalar, tedavilerle daha uzun süreler yaşayabiliyor ama gördük ki bu sefer de HIV pozitif bireylerde uzun vadede bazı nörolojik hasarlar ortaya çıkabiliyor. Bunun nedeni şu anda bilinmiyor. Biz çalışmalarımızla bunu anlamaya çalışıyoruz. Kovid'in de uzun vadede nörolojik hasarlar yaratacağını düşünüyoruz. Zaten şimdiden bile görmeye başladık bu etkileri. Bundan 5-10 yıl sonrasını düşünerek de Kovid'le ilgili bu çalışmaları başlattık. Hem HIV hem de Covid-19, orijini virüse dayanan hastalıklar. İkisinin de ortak noktası, beyinde 'nöronal inflamasyon' dediğimiz duruma yol açması. Kovid henüz 1,5 yıldır hayatımızda, çok genç bir hastalık, istatistiksel anlamda uzun vadeli kesin verilere sahip değiliz henüz. Ama elimizde şimdiden olan veriler gösteriyor ki Covid-19'u semptomatik olarak geçirmiş hastalarda bazı nörolojik aksaklıklar gelişiyor. Ciddi hasarlar oluşabiliyor. Bunun en önemlilerinden bir tanesi, hafıza ve algılama eksikliği, beyin kapasitesinin zayıflaması. Hem HIV'de hem Kovid'de gördüğümüz nörolojik hasarlar, Alzheimer'a çok benziyor. Hatta bu iki hastalık, 'hızlanmış bir Alzheimer'a neden oluyor" dedi.
Prof. Dr. Digiçaylıoğlu NINDS tarafından çalışma için kendilerine 1 milyon 592 bin dolarlık fon verildiğini anlatarak şu bilgileri verdi:
"Amerikan Sağlık Bakanlığı'nın NINDS biriminden 1 milyon 592 bin dolar destek geldi. Bu çalışmayı Teksas Üniversitesi'nden arkadaşım temel bilimci (psikoloji) Marc Shaphiro ile birlikte yürütüyoruz. Hayvan Covid-19 bu araştırma için iyi bir model değil ne yazık ki. O nedenle biz insanlardan, biyopsilerden elde ettiğimiz hücreleri kullanarak, virüsün orijinal ve genetik modifikasyona uğramış S1 kancasının (Spike proteini) hücrelerde ortaya çıkardığı veya çıkarabileceği hasarları görmeye çalışıyoruz. Özellikle gözlediğimiz bir şey, beyin kan bariyerinde bu S1 kancasının yarattığı hasarlar var. Bu da beyinde bariyer fonksiyonu görmesi gereken kan bariyerinin fonksiyonunu gerçekleştirememesine neden oluyor. Bu şekilde de beyne girmemesi gereken çeşitli maddeler kontrolsüz bir şekilde beyne giriyor ve bu da özellikle nöroinflamasyonu tetikliyor. Tabloyu daha ağır bir duruma getiriyor. İkinci bir aşamada da beyne giren mikroglialar (beynin bağışıklık sistemi hücreleri) kontrolsüz bir şekilde artıyor ve inflamasyonu daha da ateşlendiriyor."
Projenin 5 yıl süreceğini belirten Prof. Dr. Digiçaylıoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
"İlk bir yılda genel hücresel mekanizmaları göreceğiz. Yani hangi sinyal mekanizmaları beyin kan bariyerini zedeliyor, oradaki endotel hücrelere S1 kancası nasıl zarar veriyor, bir anlamda hücre içindeki konuşmaları, irtibatı göreceğiz. Onu ortaya çıkardıktan sonra da kovid geçirmiş gönüllü hastalarda, beyin kan bariyerini dengelersek ya da sabitlersek, S1 kancasının verdiği zararlar azalıyor mu, geri çevrilebiliyor mu buna bakacağız. Bunu yapmak için de kovid aşılarının geliştirildiği teknolojiyi, mantığı kullanarak yapacağız. Yani beyin kan bariyerine S1 yani spike proteininin verdiği zararı, mRNA teknolojisi kullanarak ya önlemek ya da geri çevirmeyi amaçlıyoruz. Messenger RNA, yani mRNA'yı kan beyin bariyerinin virüs karşısında zayıf kalmasını önleyecek şekilde kullanabiliriz. Sonuç olarak mRNA teknolojisi sadece kovid aşısı olarak yani hastalığı önlemek için değil, kovid'in yarattığı nörolojik hastalıklarda da tedavi olarak kullanılabilir."
Kaynak: DHA