HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Dünyada 100 milyon depresyon hastası var

Dünyada 100 milyon depresyon hastası var

SAMSUN (İHA) - Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Güz, dünyada 100 milyon insanın depresyon hastası olduğunu, her 5 insandan birinin hayatının belli bir döneminde depresyon geçirdiğini belirterek, bu hastalığın mutlaka tedavi ettirilmesi gerektiğini söyledi.

Hemodiyaliz ve Onkoloji Merkezi Konferans Salonu'nda çoğu bayan katılımcıya "Depresyon" konulu konferans veren Doç. Dr. Hatice Güz, aşırı yorgunluk, kendini suçlayıcı biçimde eleştirme, uyku bozuklukları, cinsel istekte azalma gibi faktörlerin depresyonun belirtileri olduğunu kaydetti. Depresif hastanın yüz ifadesinin üzgün, çizgilerinin belirgin, alın çizgilerinin derinleşmiş, omuzlarının çökmüş ve bakımsız olduğunu vurgulayan Güz, "Bunun yanı sıra durgun ve isteksiz, sıkıntılı ve tedirgin olup, alçak sesle uzun duraklamalarla ve monoton konuşurlar.

Bu hastalardan sorulara cevap almak güçtür, kısa cümleler kurarlar. Göz teması zayıftır, iletişim kurma gayreti göstermezler. Sık ve kolay ağlarlar. Tedirgin ve huzursuzdurlar. Unutkanlıktan yakınırlar. Zamanı algılamaları bozulmuştur. Düşünce akışı yavaşlamıştır. Düşünce içeriği pişmanlıklar ve olumsuz anılarla doludur. Gelecek karanlık ve umutsuzdur. Çaresizlik duyguları egemendir. Kendilerini suçlarlar. Depresyon tedavi edilmezse hastanın intihar girişimi yüzde 15 dolayındadır. Psikotik depresyonda özkıyım riski 5-6 kat fazladır. Bu nedenle depresyondakilerin mutlaka tedavi edilmesi gerekir" dedi.

Depresyondaki insanların yaşam kalitesi ve iş veriminin düştüğüne işaret ederek, "Biyo-psikososyal etkenlerin yol açtığı depresyona daha çok titiz, iyiliksever, bağımlı, yüksek beklentileri olan insanlarda rastlanır" diyen Doç. Dr. Güz, ilaçlara bağlı olarak depresyon yaşandığına da dikkat çekti. Güz, "İlaçlara bağlı özellikle antihipertansiflerin (rezerpin, metildopa, propranolol, klonidin) depresyona yol açtığı saptanmıştır. Ayrıca östrojen, progesteron, kortizon preparatları ile vinkristin, vinblastin gibi anti tümör ilaçlar, tüberküloz ilaçlarının da depresyona yol açtığı bilinmektedir.

O nedenle ilaç kullanımına dikkat edilmelidir" uyarısında bulundu. Genel klinik tıpta depresyonun en yaygın ruhsal bozukluk olduğuna da değinen Güz, ayaktan izlenen hastaların yüzde 12-36'sı ile yatarak tedavi gören hastaların yüzde 30-58'inde depresif belirtilerin geliştiğinin saptandığını açıkladı. Yatan hastaların yüzde 11-26'sında klinik anlamda depresyon tablosu geliştiğini, bu hastaların yüzde 25'inde depresyonun fiziksel hastalık öncesinde, yüzde 75'inde fiziksel hastalıktan sonra hastalığa ve etkilerine tepki biçiminde geliştiğini dile getiren Güz, "Depresif birey kendini yalnız ve çaresiz hisseder. Oysa tüm insanların yaklaşık beşte biri hayatları boyunca en az bir kez depresyon geçirir. Depresyon bebeklik dönemi de dahil her yaşta başlayabilir. Ortalama başlangıç yaşı 25'tir. 15-19 ile 25-29 yaşlar en sık görülen yaşlardır" diye konuştu.

Depresyonun tedaviye çok iyi yanıt veren ve sonunda tam olarak iyileşebilen bir hastalık olduğunu söyleyen Güz, şöyle devam etti: "Oysa depresyon geçirenlerin çoğu durumlarının tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu düşünmezler ve tedavi arayışı içine girmezler. Depresyonda tedavi yardımı almak için soğuk algınlığında olduğundan çok daha fazla neden vardır. Depresyon, ne bir akıl hastalığı ne de utanılacak bir durumdur. Son yıllarda depresyonu tedavi edici ilaçlarda çok hızlı bir gelişme kaydedilmiştir ve bu ilaçlar kişinin sosyal yaşamını etkilemeksizin depresyonu tedavi eder. Depresif hastalar tedavi edilmezse yüzde 15'i intihar girişiminde bulunmaktadır. Hastalığa yakalananlar negatif düşüncelerden uzak durmalı, sürekli olumlu düşünmelidir. Depresyonda olduğunu fark edenler, kolları kırıldığında hastaneye koştuğundan daha aceleci olmalı ve sürekli mutsuzluktan kurtulmalıdır."

En Çok Aranan Haberler