Sayısız bisiklet yolu ve temiz hava sahaları kadar şehrin çevresel çalışmaları da oldukça önemli. Bu çevresel çalışmalar; şehirde yaşayan insanlara fayda sağlamasının yanı sıra dünyaya da oldukça fazla artı sunuyor. Bu şehirlerde yaşayan insanlarla orada yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu anlamak için konuştuk;
Büyüklüklerine göre diğer şehirlerle karşılaştırıldığında Vancouver, karbondioksit yayılımı ve hava kalitesinde önde gelen bir şehir.
Diğer şehirler insanları araba kullanmaya teşvik eden otoyollar inşa ederken, Vancouver kentsel yaşama bağlı kalmış. Vancouver’ın diğer birçok mahallesi de çevre dostu. Bisiklet yollarının oluşturduğu büyük bir ağ, şehir etrafında bisiklet ile gezmeyi oldukça kolaylaştırıyor.
Curitiba'da 1960'larda dünyanın ilk büyük ölçekli hızlı geçiş otobüs sistemleri inşa edilmiş ve 80'lerde de dünyada önde gelen geri dönüşüm programı geliştirilmiş. Curitiba'da bu gelişim devam ediyor.
15 yıl önce Londra’dan Curitiba’ya taşınan blog yazarı Stephen Green "Curitiba’da bir metro sisteminin inşa edilmesi ve bisiklet yoluna 300 km daha ekleme yapılması planlanıyor, ancak projelerin maliyeti çok yüksek ve şehrin bunları tamamlaması için daha fazla finansman desteğine ihtiyacı var. Yine de bölgedeki diğer şehirlerle karşılaştırıldığında ‘‘Curitiba mükemmel bir yer’’ diyor. Merces'te yaşayan Green, bölgeyi geleneksel bir şehir merkezi mahallesi olarak tanımlıyor. Merces'in çeşitli yerlerine kurulan pazarlar, çiftçilerin sattığı organik ürünler sayesinde büyük ilgi görüyor.
Kopenhag, Danimarka
Neredeyse bütün şehir sakinleri toplu taşıma noktalarına 350 metre civarı bir uzaklıkta bulunuyor ve nüfusun yüzde 50'den fazlası düzenli olarak bisiklet kullanıyor. Sonuç olarak Kopenhag kendi büyüklüğünde bir şehir için son derece düşük seviyede karbondioksit salınımına sahip.
Bütün şehir bisiklet dostu olsa da kuzeybatıdaki Nørrebro ve batıdaki Frederiksberg semtleri özellikle bisiklet binmek için düzenlenmiş durumda. Kopenhag'a yapılan bisiklet patikası bisikletçilere şehri hızlı, kolay ve güzel bir manzara eşliğinde geçme imkanı sağlıyor. Bisiklet yollarının yanı sıra şehir sakinleri geri dönüşüm, gübreleme, elektrik ve ısı tasarrufu konularına da hassasiyet gösteriyorlar.
San Francisco, Kuzey Amerika’nın en yeşil şehri olarak derecelendiriliyor. Şehrin çevresel konulardaki bilincinin tarihi, 19. yüzyılda Sierra Club Çevre Grubu'nun kurulmasına kadar uzanıyor. San Francisco %77’lik bir geri dönüşüm oranına sahip ve bu oran dünyanın en yüksek oranlarından biri.
Birçok bölge sakini, yiyeceklerinin nerede ve nasıl üretildiği ile ilgileniyor ve yakınlarında üretilen yiyecekleri yemeye gayret gösteriyor. Bu nedenle, birçok mahallede bir çiftçi pazarı bulunuyor. Bu pazarların ise kendine has özellikleri bulunuyor.
Güney Afrika’nın en büyük ikinci şehri olan Cape Town, kısmen enerji tasarrufu yapıyor ve yenilenebilir kaynakların çok iyi kullanımı ile Afrika'daki en büyük çevresel adımları atıyor. 2008 yılında ilk ticari rüzgar çiftliği enerjisini kullanmaya başlayan Cape Town, şimdilerde enerjisinin yüzde 10'unu 2020'ye kadar yenilenebilir kaynaklardan elde etmeyi hedefliyor. Şehirde bisiklet kullanımı ve çiftçi pazarları da oldukça popüler durumda.
Şehrin yerlileri açık hava etkinliklerine düşkün olduklarından bisikletlerine atlayarak etrafı gezmekten korkmuyorlar.