Yürüdükçe, dar sokakların arasında saklanmış, pencerelerinden çiçekler sarkan taş evlerle karşılaşıyorsunuz. Ayaklarınız arnavut kaldırımlarına basarken kafanızı havaya kaldırıyor ve gökyüzünün bu kadar güzel renk ve şekillerde olmasına şaşırıyorsunuz. Nerede olduğunuzu çıkarmaya çalışıyorsunuz ama bu olağanüstü şirin, çekici ve baş döndürücü kasabayı hiçbir yere benzetemiyorsunuz.
Şimdiye kadar hep Güney Fransa sahillerinde küçük bir kasabaya gitmeyi hayal etmiştiniz, sonunda hayaliniz gerçekleşmiş olabilir mi? Yoksa rüyada mısınız? Hayır burası Güney Fransa değil, burası Türkiye’nin en güzel kasabalarından biri: Alaçatı. Eğer siz de benim gibi tatilini yazın ortasında değil bahar sonuna doğru yapmayı sevenlerdenseniz çok şanslıyız, çünkü 19 Mayıs tatili geldi ve bu tatili rüzgarın kasabası Alaçatı’da geçirmek için çok fazla sebep var!
Alaçatı'nın parke taşlı masal gibi sokakları, cumbalı taş evler ve çiçeklerle bezeli. Adım attığınız anda başka diyarlara açılan bir kapı gibi. Heybetli taş evler arasında zamanda yolculuk yapmak, gece gündüz gezip sokaklar arasında kaybolma istediği uyandırıyor.
Tarihi Alaçatı evleri, kulaklarından kirazlar yerine rengarenk saksılar sarkan çiçekleriyle güzel kızlar gibi. Çok eski zamanlardan kalma bu evlerin taş duvarları rüzgarın şarkısından başka bir şey sokmaz içeriye. Ne yazın sıcağını ne de kışın soğuğunu.
Alaçatı sapağına geldiğinizi, yel değirmenlerini gördüğünüzde anlarsınız. Beyaz sütunlar üzerinde dönüp duran pervanelerini izlemeye başlarsınız, kıpır kıpır olur içiniz.
Türkiye’nin ilk rüzgar enerji santrali Alaçatı’da kurulmuş, şimdiyse eski değirmenler yerini yenilerine bırakmış. Siz her ikisine de gidin, her ikisini de dinleyin. Bakalım rüzgar burada hangi şarkıları fısıldayacak kulağınıza.
Güzeller güzeli Alaçatı nasıl keşfedildi dersiniz? Sörf okullarıyla! Alaçatı, Türkiye'de rüzgar sörfü yapmak için en iyi adres. Yılda 330 gün ile Türkiye ortalamasının çok üzerinde olan rüzgarlı gün sayısı, Alaçatı'yı sadece ülkemizin değil dünyanın en önemli rüzgar sörfü merkezlerinden biri yaptı. Aramızda kalsın ama Alaçatı'nın tadını en çok çıkaranların da rüzgar sörfü yapmaya gelenler olduğu söylenir.
Alaçatı’nın çiçek ve sakız kokan tatlı havası, rüzgarın sesiyle karışıyor ve bir geleni bir daha geri göndermiyor. Hava isterse 35 derece olsun, rüzgar etrafınızda öyle güzel dans ediyor, sizi öyle güzel sarıyor ki bu havayı kavanoza koyup yanınızda götürmek istiyorsunuz. Tatlı bir meltem esintisini andıran tertemiz Alaçatı havası çok nemli olmadığından daha da bir güzel.
Anlata anlata bitiremediğimiz muhteşem Ege yemeklerinin lezzet sırlarından biri de bu pazar olabilir. Cumartesi günleri Alaçatı’da Ege’nin en büyük pazarı kuruluyor. Köylülerin kendi bağ ve bahçelerinden getirdikleri her halinden belli olan meyve ve sebzelerin özellikle 'organik' etiketlenmesine gerek olmadığını anlamak işten bile değil. Belki hayatınızda adını ilk defa duyacağınız, binbir çeşit ot var bu pazarda.
Lezzetinin tarifi mümkün olmayan Ege yemeklerinin en güzelleri bu küçük kasabada. Taptaze deniz börülcesi, kabakçiçeği dolması, envai çeşit zeytinyağlı, tadamayacağınız kadar çok ot yemeği ve tabii ki balık! Balığın en lezzetlisi, otların en tazesi Alaçatı’da.
Çeşme kumrusuyla, Alaçatı taptaze zeytinyağlıları ve mezeleriyle ünlü. Bir de Alaçatı’nın köylülerinin sattığı beyaz kabuklu incir var ki, tadından yenmiyor.
Bilir miydiniz ki sakız ağacı dünyada yalnız iki yerde yetişiyor? Elbette bunlardan biri Alaçatı. Sakız ağaçlarıyla meşhur Alaçatı’da her şey sakızlıdır. Dondurması, kahvesi, sabunu, lokması, kurabiyesi, havası bile damla sakızlıdır Alaçatı’nın....
İçindeki kavrulmuş un ve bademin altın oranı tutturulduğunda tadından yenmeyecek kadar güzel Kavala Kurabiyesi, hayatınızda yiyebileceğiniz en lezzetli kurabiyedir kuşkusuz. Meydandaki eski pastaneden sıcacıkken alıp çayla içmek, Alaçatı tatilinin en güzel anı olabilir.
Alaçatı’nın tam içinde olan bir plaj yok ancak yakınında olağanüstü güzellikte plajlar var. Denizi görür görmez kendinizi tertemiz, buz gibi ve berrak suya bırakmak istiyorsunuz. Soğuk ve berrak deniz, denizlerin en güzeli değil midir zaten? Alaçatı'daki o kadar rüzgara rağmen neredeyse dalga olmayan mavi sular, berraklığıyla parıldıyor.
Lavandin, Alaçatı'ya gitmek için en iyi sebeplerden biri olmasının yanında diğer tüm sebepleri içinde barındırıyor! Alaçatı'nın dar sokaklarında, eski bir Rum evinde yer alan Lavandin, Alaçatı'nın tertemiz havasında, baş döndürücü rüzgarında yetişmiş taptaze ürünlerle inanılmaz lezzetli Ege yemekleri yapıyor!
Adını güçlü, mis kokulu, dayanıklı bir çiçekten alıyor. Maviye, mora çalan gri meyveli, ince yapraklı bir lavanta türü.
Alaçatı’nın korunarak yaşatılan bölgesi Hacı Memiş’te tasarımcıların, antikacıların, cam ve sanat atölyeleri ile cafe ve restoranların bulunduğu Alaçatı'nın özüne en sadık kalmış bölgesinde yer alan Lavandin, Alaçatı’nın tarihi dokusuna ait 130 yıllık avlulu bir Rum evi..
Mekanın limon ağacı gölgesinde kalan avlusu huzurlu bir ortamda keyifli zaman geçirmeye uygun olarak restore edildi. Lavandin’in menüsü de Ege otları, mezeleri, Ege et ve balık çeşitlerine göre hazırlandı. Yemeklerin tüm ürünlerinin Alaçatı ve Çeşme’den tedarik edileceği restoranın aşçıları da Alaçatılı. Lavandin’in menüsünde Alaçatılı kadınların ekmekleri ve börekleri de yer alacak.
Mekan sabah kahvaltısı, happy-hour ve akşam yemeği hizmeti verecek.
