HABER

Dünyayı bu buluş kurtaracak

Dünyayı bu buluş kurtaracak

Geride bıraktığımız bir yıl iklim değişikliği konusunda endişelenen insanlar için bir hayal kırıklığı oldu. Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da 2009 yılının yazında düzenlenen iklim değişikliği zirvesinde, Kuzey Amerika ve Avrupa’nın zengin ülkeleri, fosil yakıtların kullanımının azaltılması konusunda Hindistan ve Çin gibi yükselen güçlerle anlaşmaya varmayı başaramadı. Ardından ABD hükümeti de hava kirliliğini önüne geçmek için gerekli adımların atılmasında başarısız oldu. Politikacıları içinden çıkılmaz önerilerle uğraşa dursun, araştırmacılar yeni, alışılmadık çözümler üretmeye devam ediyor.

İşte enerji üretecek yosun çiftlikleri dahil temiz enerji sorunu çözmeyi amaçlayan buluşlar:


Bilim insanları, birçok şehrin çok siyah bir görünüme sahip olduğunu belirtiyor. Çatılar siyah, asfalt kaplı yollar kapkara. Ve tüm bu karanlık yüzeyler güneşin enerjisini absorbe ediyor. Buna, “kentsel ısı adası” etkisi adı veriliyor. Bu etki, şehirlerdeki hava sıcaklığını 5 dereceye kadar yükseltebiliyor. Ancak, eğer kaldırımlar yansıtıcı maddelerle kaplı olsaydı, çatılar farklı renklerle boyansaydı ve şehirlerde daha fazla gölgelik alan bulunsaydı, ısı fazlasıyla yansıtılır ve enerji tasarrufu sağlanırdı. New York’ta bir okulun çatısını boyayan gönüllüler, bu fikri herkesten önce benimsemiş görünüyor.


Güneş panelleri, doğal olarak güneş battıktan sonra elektrik üretemiyor. Ancak bu ay yayımlanacak “Cool It” adlı belgeselde MIT'den (Massachusetts Institute of Technology) akademisyen Daniel Nocera, ekibiyle iki yıl önce yaptıkları bir buluşu anlatacak. Nocera, suyu bileşenlerine ayırarak oksijen ve hidrojen elde edilmesini sağlayan ucuz bir yöntem geliştirdi. Bir yakıt hücresinde enerji üretebilmek için oksijen ve hidrojenin kullanılabildiğini belirten Nocera, buluşunun çığır açıcı olduğunu düşünüyor. Eğer başarılı olursa, gelecekte güneş battıktan sonra bodrum katındaki su ayrıştırıcı sistemler hidrojen ve oksijen ayrıştırmasıyla enerji üretecek.


Tüm bitkiler gibi, yosunlar da güneş ışınlarını ve karbondioksiti emer. Aynı zamanda, dizel ve jet yakıtı olarak rafine edilebilen petrol üretir. Bilim insanları, genetiği değiştirilen yosunlar üreterek gelecekte petrol sıkıntısını aşabilecekleri görüşünde. Yosun ayrıca, mısır gibi biyo yakıt sağlayan ürünlere göre de daha avantajlı. Kuru toprakta ve tuzlu suda yetişebilen yosunlar, şimdiden yosun çiftliklerinden petrol elde etmeyi amaçlayan 100’den fazla şirketin ilgisini çekmiş durumda.


Bugün faaliyette olan nükleer reaktörler 1950’lerde geliştirilen standart teknolojiyi kullanıyor. Terra Power adındaki enerji şirketi, yeni bir nükleer enerji teknolojisini piyasaya sunmayı amaçlıyor. Eski nükleer reaktörler, düzenli olarak zenginleştirilmiş uranyum ikmaline ihtiyaç duyuyor, ardından uranyumu nükleer atık olarak atıyor. Terra Power şirketinin ürettiği teknoloji burada devreye giriyor. Geliştirdikleri “dalga reaktörü” zenginleştirilmiş uranyumu atık halinde bile kullanarak yıllarca değerlendirebiliyor.


Dalga enerjisinden yararlanmak yeni bir fikir değil. Bu teknolojinin savunucuları, bundan 30 yıl önce pervanelerden elektrik üretilmesi yöntemini geliştiren Edinburgh Üniversitesi akademisyeni Stephen Salter’ın yönteminin halen fayda sağlayacağını belirtiyor. Salter’ın “Ördek” adındaki icadı, dalgalar geçerken ileri ve geri dönerek, mekanizmayı harekete geçiren bir döngü oluşturuyor. Bugün ABD’li ve İngiliz bilim insanları Salter’ın mekanizmasını geliştirmek için çalışıyor. Amaçları 2010’da 800 eve yetecek 2MW elektrik üretmek. 2050’de bu hedefi 500 MW’a çıkarmayı istiyorlar.


Bazı bilim insanları iklim değişikliğinin neden olduğu küresel ısınmayı ortadan kaldırmak için dünyayı soğutacak bir yöntemi geliştirmeyi hedefliyor. Stanford Üniversitesi iklim uzmanı Steven Schneider’in ortaya koyduğu yöntem, yanardağların atmosferin ısınmasına neden olan etkilerini ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Schneider ve meslektaşları, bu fikri 1991 yılında patlayan ve atmosferin soğumasına neden olan Filipinlerdeki Pinatubo Yanardağı’nı gözlemleyerek edinmiş. Teorilerine göre, atmosferin stratosfer tabakasında uçurulacak dev balonlar sülfür oksit püskürtmek için kullanılacak. Böylece ortaya çıkan gaz bulutu güneş ışınlarını yansıtacak ve atmosferde geçici soğuma sağlayacak.


Yukarıda modeli görünen gemi, daha parlak bulutların daha fazla güneş ışığı yansıttığı ve daha az güneş ışığı absorbe eden okyanusların daha serin bir dünya anlamına geldiği bilgisinden hareketle tasarlandı. Gemiyi “Ördek” dalga-enerjisi makinesini tasarlayan bilim adamı Salter tasarladı. Bu araçların hem hareket etmek hem de deniz suyunun yararlı partiküllerini gökyüzüne püskürtmek için rüzgar enerjisinden faydalanması öngörülüyor. Eğer süreç düzgün çalışırsa, daha koyu renk bulutlar daha küçük damlaları absorbe ederek, daha parlak bir hal alacak. Salters Cool It’te, iklim değişikliğinin yaşandığı bir dönemde bunun “zaman kazanmak için bir yol” olduğunu söylüyor.


Eğer dünyada bir tek şeyin kıtlığı yaşanmıyorsa, o da insan ve hayvan dışkısıdır. İğrenç olduğu doğru, ancak kanalizasyonlar pislikle birlikte iyi bir haber de taşıyor. Kanalizasyon atıkları büyük tanklar içinde “sindirildiği” zaman bakteriler harekete geçiyor. Böylece elektrik üretiminde kullanılabilecek metan gazı ortaya çıkıyor. Pennsylvania’da bir çiftçi, çiftliğinin tamamının elektriğini bu yolla karşılıyor. Dışkıdan enerji üretmenin başka yolları da var ancaj birçok şehir kanalizasyonu gübre olarak kullanılması için tarım alanlarına göndermeyi tercih ediyor. Yanda, Hindistan’dan bir kadın kuruttuğu tezek parçalarını düzenlerken görülüyor.


Matrix filminde makinelerin insanları köle haline getirip hayatta kalmak için insanların enerjisini kullandığı alternatif bir geleceğin hikayesi anlatılıyordu. Gerçek hayatta bilim insanları işleri bu kadar ileri götürmedi, ancak birçok bilim insanı, insan vücudunun enerjisinin bir kısmını toplamak için fikirler geliştirdi. Bu fikirler içinde en dikkat çekeni insan vücuduyla hava arasındaki sıcaklık farkından faydalanmayı amaçlayan termoçift denen bir cihaz. Bilim insanları eğer sıcakla soğuk arasına iletken bir madde konursa elektrik üretilebileceğine inanıyor. Vücut enerjisini toplamak için bilim insanları termoçifti kullanarak bir cep telefonu pilini şarj edebilecek kadar küçük miktarlarda elektrik üretecek küçük bir araç geliştirmeyi planlıyor. ABD Savunma Bakanlığı da insan vücuduna yerleştirilen ya da takılan ve örneğin cephede bir askerin yerinin tespit edilmesi için kullanılabilecek fütüristik cihazlarda vücut sıcaklığının kullanılıp kullanılamayacağını araştırıyor.


Elbette rüzgar tribünleri enerji üretiyor. Ancak bir de bir hortumun yarattığı rüzgarı yakalayan bir rüzgar tribününün ne kadar hızlı döneceğini düşünün. Girdap motoru gibi alternatif enerji santrallerinin ardında yatan fikir de bu. Bu motorlar sayesinde bir bacanın içinde yükselen ısı kullanılarak yapay bir hortum oluşturulacak. Bu hortumun rüzgarı bacanın duvarlarının içine yerleştirilen ve bir mile bağlanan tribünleri döndürecek. Aletin Kanadalı mucidi Louis Michaud, internet sitesinde, “Girdap temel istasyondan kopamaz” diyor.


İki MIT öğrencisi, 2007 yılında üzerine ayakla basıldığında daralıp genişleyen ve genişlediğinde enerji üreten piezoelektrik zemini geliştirdi. Örneğin, bir tren istasyonu gibi kalabalık bir ortamda atılan adımlar, bu süreci değerli hale getirecek kadar enerji üretebilir. Şimdiye kadar Avrupa’da bulunan dans kulüpleri ve Japonya’daki tren şirketleri elektrik üretmek için zeminlerden faydalanmaya başladı. (Yandaki resimde Tokyo’da bu teknolojinin kullanıldığı mekanlardan biri görülüyor.) POWERLeap isimli bir şirket de piezoelektrik panelleri Ann Arbor, Michigan’da denedi.


Eğer insanlar dünyanın derinliklerindeki enerjiyi toplayabilirse, sınırsız bir yenilenebilir enerji kaynağına sahip olabilir. Jeotermal enerji sistemleri tasarlayan Seattle’daki AltaRock Energy gibi şirketler de bu vaatle yola çıkıyor. AltaRock yerin derinliklerine su pompalamayı, burada ısınan suyu yüzeye çekerek enerji üretmeyi ve soğuyan suyu yeniden yerin derinliklerine göndererek çevrimi tamamlamayı planlıyor. Ancak bu uygulamayla ilgili önemli bir soru işareti var: 2006’da İsveç’te olduğu gibi küçük de olsa depremlere neden olur mu? AltaRock yanda resmi bulunan California’daki deneme tesislerini geçen yılın sonlarında kapatmış olsa da jeotermal enerji fikri geçerliliğini kaybetmedi. Hatta ABD Enerji Bakanlığı araştırma projeleri için fon sağlıyor

En Çok Aranan Haberler