TRABZON (İHA) - İslamiyet'te 4 hak mezhebin dışında bir akım olarak 1748 yılında ortaya çıkan ve kurucusu Mehmet Bin Abdülvehhab'ın ismiyle anılan 'Vehabilik' bir mezhep olmaktan çok şimdilerde dünyayı ve İslamiyeti tehdit eden bir akım olarak kendini gösteriyor.
Afganistan'dan sonra kendisi için tehdit olarak gördüğü Irak'a saldırmaya hazırlanan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Irak sonrası Ortadoğu'da kendisi için tehdit olabilecek Radikal Vehabiler nedeniyle Suudi Arabistan'a operasyon düzenleyebileceği belirtiliyor.
18. yüzyılda Suudi Arabistan'da bir akım olarak başlayan Vehabilik, Osmanlı Devleti'nde sünni kökenli Osmanlılara karşı mücadele vasıtasıydı. Özellikle İngiltere, Ortadoğu'daki çıkarlarını korumak için Osmanlı Devleti'ne karşı Vehabileri kullandı. 20 yüzyıla gelindiğinde ise büyük güçleri tehdit eden bir başka büyük devlet Sovyetler Birliği'ydi. Vehabilik bu kez Sovyetler Birliği'nde Tacik radikallerin komünistlere karsı mücadele vasıtası oldu. Siyasi gözlemcilere göre, başka bir ifadeyle 'yüksek çıkarların korunması' Osmanlı İmparatorluğu'na karşı da, SSCB'ye karşı da Vahabilik ile mümkün oldu. Ancak belki zamanında gerekli olan, belki de aslında hiç lüzumu olmayan bu güç oyunundan geriye Balkanlar, Rusya, Orta Asya ve Kafkasya ile yer altı terör hücrelerinde faal bir sürü Vehabizm militanı kaldı.
Vehabilik hareketinin çıkışından günümüze her yönüyle irdeleyen siyasi gözlemciler, Vehabizm'in ABD ve mutlak batı karşıtlığı ilkesi doğrultusunda içerisinde Müslümanların bulunduğu bütün bölgesel anlaşmazlıklara katıldığını tespit etti. Vehabizm, uygarlıklar arasında çatışmanın her alanında yer aldı. Vehabilik damgası ilk olarak Çeçenistan'ı etkisi altına aldı. Dünya Çeçenlerin bağımsızlık taleplerini bu nedenle kaygı ile izledi. Vehibilik bu bölgede Tacikistan, Kırgızistan gibi ülkeler ve Kuzey Kafkasya gibi bölgelerle sınırlı kalmayarak, birçok yere sirayet etti. Şimdilerde de Fergana Vadisi'ne yerleşerek Özbekistan'da taban bulmaya çalışan Vehabiler Kırgızıstan'ın güneyinde "Siz bize dokunmayın, biz size bir şey yapmayız" diyerek istedikleri gibi dolaşıyor. İleride yaşanacak tehlikenin farkına varan Kırgızistan, Türkistan ve Altay Dağları'nda Vehabiler'i bölgeden atmak için mücadele veriyor.
VEHABİLERİN HEDEFİ BATKEN Sadece kendi silah güçleriyle değil, halka daha inandırıcı görünen fikirleriyle bölgede güç kazanan Vehabiler, bilhassa Çeçenistan'da çok geniş bir taban buldular.
Dağıstan'da ise halk Vehabilerle anlaşamazken, Vehabilik Dağıstan dışındaki hemen her yerde taban aramaya devam etti.
Vehabilerin Orta Asya'da en önem verdikleri yerin ise Batken olması ile dikkat çekti. Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan'ın buluşma noktası olması nedeniyle jeopolitik ve ekonomik kavşak olma özelliği taşıyan Batken, gümüş, antimon, kurşun ve kömür kaynakları da önem arzediyor. Siyasi gözlemciler, Vehabiler'in SSCB öncesinde 18. yüzyılda burada olan Kokan Hakanlığı'nı canlandırmayı hedeflediklerini ve bu nedenle de bölgedeki Fergana Vadisi'ne sahip olmayı planladıklarını belirttiler.
Bunun yanında Kuzey Kafkasya'nın Vehabiler için ayrı bir cazibeye sahip olduğunu ifade eden siyasi gözlemciler, Vehabilerin Balkanlar'a göre daha karmaşık etno-kültürel yapısı ve stratejik önemi olan bu bölgede kendi inanç sistemlerini "ortak payda" olarak sunmaya çalıştığını kaydettiler. Karaçaylar, Balkarlar, Nogaylar, Kumuklar, Çerkesler, Kabardlar, Adigeler, Çeçenler, İnguşlar, Osetler, Ruslar, Yahudiler, Ermeniler, Abhazalar, Ahıska Türkleri, Avarlar, Darginler, Lezgiyenler, Azeri Türkleri ve Tatarlar Kafkas milletlerinin ilk akla gelenleri olurken, bölgede etnik başkalıklar, 8-10 aile büyüklüğünde bir grup olan ve kendi diline sahip 'Ibıklar'a kadar uzanıyor. Bölge genelde Rusya Federasyonu'na bağlı olmakla beraber, Kabarday-Balkar, Karaçay-Çerkes, İnguşya ve Dağıstan gibi muhtariyetlerde dikkat çekiyor.
Bölgede Çeçenistan'da önemli bir yeri olan Suudi Arabistan, Kafkasya'nın diğer yörelerinde de etkili olmak için Vehabiliği yaygınlaştırmaya çalışıyor. Bölgeye gönderilen Arap Vehabiler önce yerli Vehabileri yetiştirirken, para konusunda da sıkıntı çekmiyor. Suudi sermayesi Vehabi organizasyonlarının başlıca mali desteğini teşkil ederken, siyasi gözlemciler, Suudilerin Kafkasya'da 2005 yılında bir İslam devleti kurmayı planladıklarını iddia ediyor.
RUSYA KAFKASYA'DA VEHABİLERE GÖZ YUMUYOR Rusya, Kafkasya'daki Vehabilik faaliyetlerini çok yakından takip ediyor. Ruslar din değiştirip Müslümanlıktan ayıramayacaklarını iyi bildikleri Kuzey Kafkasya halkının içerisine, Türkiye ve Türklük karşıtı bu akımın sızmasından çıkar umuyor. Rusya'nın da yardımı ile Suudiler'in Kafkasya MüslDasi gözlemciler, Vehabizm'in ABDümanlarını Vehabi olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye bölme yolunda hayli mesafe aldığını belirten siyasi gözlemciler, Kafkasya'ya yerleşen Vehabilerin bölgeden atılmasının girmesi kadar kolay olmayacağını ifade ediyor.
Diğer taraftan Kırım'da da din hizmetlerinde Suud-Türkiye çekişmesi yaşanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı 35 camiye imam tayin ederken, her hafta köyler gezilerek sorular cevaplanıyor. Seyit Settar Külliyesi Camii'nde Türkiye Diyanet Vakfı hizmet veriyor. Kırım'da yoğun bir Vehhabilik propagandası yapılırken, Suudiler Kırım'ı Vehabileştirmek için yoğun çaba sarf ediyor. 70 yıldır komünist rejimin din düşmanlığı yaptığı bir atmosferde yaşayan Kırımlılar, sünni-Vehabi mücadelesinin içinde kendilerini bulurken, Vehabi propagandasına karşı tedbirler alınıyor. Her hafta köyler gezilerek sorulara cevaplar veriliyor. Kur'an kurslarında düzenleniyor.
Karadeniz'in öbür kıyısında bunlar yaşanırken, Türkiye'nin hemen yakınında bulunan Balkanlar'da durum farklı gözükmüyor. Bosna Hersek Savaşı ile bölgeye gelen ve yardım adı altında Vehabilik propagandası yapan Riyad destekli Vehabi örgütleri, bölgede hem Vehabizm propagandası yapıyor. Suudi Arabistan'daki Osmanlı eserlerini bir bir ortadan kaldıran Vehabiler, Balkanlar'da da Osmanlı'dan miras kalan kültür eserlerini sistematik bir şekilde yok edilmesinde rol oynuyor. Gittikleri her bölgede 'Türk düşmanlığı" yapan Vehabiler, Osmanlı Devleti'ne kin kusmaya devam ediyor.
11 EYLÜL ZANLILARININ 19'UNDAN 15'İ ASİRLİ ABD'nin New York ve Washington eyaletlerine 11 Eylül 2001 yılında gerçekleştirilen saldırılarda, uçakları kaçırdığı iddia edilen 19 kişiden 15'inin Suudi Arabistan vatandaşı olması dikkatleri Suudi Arabistan üzerine çekiyor. Bu 15 kişi arasından 10'unun da ülkenin güneybatısındaki Asir bölgesinden gelmesi ise bir başka dikkat çeken konu olarak göze çarpıyor.
Büyük kısmı taş ve kum çölünden oluşan Suudi Arabistan'da, tepelik olan Asir'de toprak ve iklimin elverişli olması nedeniyle tarım yapılabiliyor. Bölgede teraslama yöntemi ile kazanılan tarlalar ve topraktan yapılmış kale görünümlü evler bulunuyor. Bu avantajına rağmen bölge ülkedeki diğer kentlerin ekonomik ve sosyal açıdan oldukça gerisinde yer alıyor. Yaklaşık 2 milyon dolayındaki nüfusu olan bölgede Suudi Arabistan Krallığı'nın gerçek anlamda bir meşruiyeti bulunmuyor. Sayısız kabileden oluşan bölge halkının çoğu geleneksel yapılarını sürdürüyor.
Suudiler'in Vehabilik üzerine kurulmuş dinsel devlet doktrinleri ise bu tür yapılanmalara karşı çıkıyor. Vehabilik olarak nitelendirilen dini akımda 'saf' Müslümanların, diğer dinlerin mensupları ile hatta Vehabi olmadıkları için 'kafir' ilan edilen 'diğer' Müslümanlarla bağlantısının bulunmadığı bir dünya hedefleniyor. Bunun yanında gerçek Müslüman'ın belli bir kabileye değil, Allah'a bağlı olduğu savunuluyor.
Neo Vahabiler diye de adlandırılan radikal grup Suudi Krallığı'na muhalefet ediyor. 1979'de Mekke'deki isyan girişiminin ardında da pek çok Asirli'nin bulunduğu biliniyor. Hatta kökenleri bölgeye dayanan Usame bin Ladin de komünistlere ve Afganistan'daki Sovyet birliklerine karşı savaşta pek çok Asirli'yi kullandığı ifade ediliyor.
Siyasi gözlemciler, Körfez Savaşı sırasında Amerikan birliklerinin Suudi Arabistan'da konuşlandırılması üzerine Radikal Vehabilerin ülkede sayısının arttığına dikkat çekiyor.
Ülkenin başında bulunanların gerçek İslam'dan saptıklarını düşünen Asirliler, uygulanan merkezi baskı, ayrımcılığa uğramaları ve kültürel kimliklerini tehdit altında hissetmeleri nedeniyle Suudi Arabistan hükümetine sürekli problem çıkarıyor. Tehlikenin farkına varan Suudi hükümeti son dönemde bölgede kalkınma atağı başlatırken, tarımın desteklenmesi yönünde çalışmalarda bulunuyor ve Kızıldeniz kıyılarında karides çiftlikleri kurmayı planlıyor. Siyasi gözlemciler, bölgenin entegre edilmesi ve militan vehabilerin yuvası olmaktan çıkabilmesi için ne kadar süre gerektiğini kimsenin tahmin edemediğini ancak Irak'tan sonra sıranın bu bölge nedeniyle Suudi Arabistan'a geleceği ihtimali üzerinde duruyor.