Antalya’da 2008’de dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle polis tarafından ensesinden vurularak öldürülen Çağdaş Gemik davasında Yargıtay’ın aldığı tutum, onlarca davada ve bundan sonraki olası olaylarda uygulanabilecek örnek bir kararı ortadan kaldırdı. Gemik’i ensesinden vuran polis için ‘olası kast’ suçundan ceza veren yerel mahkemenin kararını gerekçelerine katılmasına rağmen bozarak, enseden vuran polisin ‘kasten yaralamadan’ ceza alması gerektiği kararını oluşturan Yargıtay, böylece bu tip olaylar için caydırıcı bir ceza verilmesinin önünü kesti. Yargıtay 1. Ceza Dairesi ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bağlayıcı kararı nedeniyle yerel mahkeme bu kez ‘kasten yaralama’ suçundan ceza verdi.
Ancak bu kez de Yargıtay 1. Ceza Dairesi, caydırıcı nitelikteki ilk kararda yerel mahkemenin ortaya koyduğu gerekçeleri yeniden sıralayarak, “Kasten yaralama suçunun üst sınırından neden ceza vermiyorsun” ifadeleri ile kararı bozdu. Gemik’in silahsız oluşu, plakasının okunur oluşu, kolayca yakalanabileceği ortadayken enseden vurulmasının ‘olası kast’ suçunu oluşturduğunu savunan yerel mahkeme bu kararla, “Silahsız genci enseden vuran sanığa düşük ceza veren mahkeme” konumuna düştü. 1. Ceza Dairesi’nin kararı, birçok haber sitesi ve ajansında ‘örnek karar’ diye sunuldu.
Yargıtay’ın oluşturduğu, ‘dur’ ihtarına uymayanlara öldürücü nitelikte ateş edenlerin olası kast suçundan cezalandırılamayacağını öngören emsal niteliğindeki karara göre, bu suçu işleyenler ‘kasten yaralama’ nedeniyle en fazla 16, en az 12 yılla yargılanabilecekler. Olası kast suçunda ise müebbet hapis cezası bile söz konusu olabilecekti.
Arkadan 2 el ateş etti
Antalya Emniyeti Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğü Yunus timlerinde görevli 13 yıllık polis memuru Mehmet Ergin, 27 Ekim 2008’de motosikletle Yeşildere Mahallesi’nde devriye gezerken, üzerinde 2 kişi bulunan motosiklet ‘dur’ ikazına uymayarak kaçtı. Duraksayan motosikletin arka kısmında oturan Halil K. indikten sonra sürücü Çağdaş Gemik tekrar motosikleti hareket ettirince polis memuru, arkasından 2 el ateş etti. Ergin’in tabancasından çıkan kurşun, Gemik’in ensesinden girip yanağından çıkarak ölümüne neden oldu. Tutuklanan polis, Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yargılandı ve önce müebbet hapis cezasına ardından da indirim uygulanarak 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, hayati bölgelere ateş eden polisin, sonucun bu olacağını öngörmesi gerektiğini belirterek, ‘olası kastla öldürme’ suçundan işlem yaptı.
‘Adresine ulaşılabilirdi’
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin gerekçelerine katılmasına rağmen cezanın yanlış suçtan verildiğini belirterek kararı bozdu. Bozma kararında, motosikletten kuşkulandıkları ve motorla takibe başladıkları, Gemik’in bu sırada ‘dur’ ihtarına rağmen durmadığı, Gemik’in hakkında herhangi bir suç şüphesinin bulunmadığı belirtildi. Kararda, Gemik’in polise karşı direnmediği de ifade edilerek, istenmesi halinde Gemik’in adresine arkadaşı vasıtasıyla ulaşılabileceğine de dikkat çekildi.
Kararda, Gemik’in hayati bölgesi hedef alınarak ateş edildiğini gösteren kanıt bulunmadığı, ‘kasten yaralama’ sonucu ölümüne neden olmaktan ceza verilmesi gerekirken, ‘olası kast’la öldürme suçundan ceza verilmesinin yerinde olmadığı vurgulandı.
‘Maçlarda bile uygulanıyor’
Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, buna rağmen ilk kararında direndi. Kararda, 13 yıllık tecrübeli bir polis memurunun, 4-5 metre gibi yakın mesafeden maktülün belden üst kısmına ateş etmesi halinde bunun kasten yaralama kabul edilemeyeceği ifade edildi. Bu nedenle, olayın sanığın öldürme kastı ile maktulün hayati bölgelerini hedef alarak ateş edilmesi nedeniyle ‘kasıtlı’ sayılması gerektiği vurgulandı.
Kararda, Yargıtay’ın, düğün ve maçlarda havaya ateş açıldığında bile ‘olası kastla öldürme’ suçundan işlem yaptığı anımsatılarak, bu olaylarda aranmayan ‘hayati bölgeyi hedef alma’ kriterinin bu davada alınmasının çelişkili olduğu vurgulandı.
Meşru savunma aracı
Bunun üzerine dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na geldi. Genel Kurul kararında, sanık polisin ifadesinde, “Aynı zamanda koştuğum için, yerler de mucurlu olduğundan silah elimde iken silah bir el daha patladı. Şahsın motordan yere düştüğünü gördüm” dediği aktarıldı. Kararda, aynı polisin mahkemede ise önce durdurma amaçlı havaya ateş ettiğini anlattığı belirtildi. Kararda, polisin, meşru savunma amacıyla silah kullanabileceği kaydedildi.
Öldürme kastı yokmuş
Kararda, “Sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğine dair yeterli kanıtın bulunmadığı anlaşılmaktadır” denildi.
Kararda, polisin, ateş etmesi halinde eyleminin yaralanmayla sonuçlanabileceğini öngördüğünün belirtilmesine rağmen, suç ‘olası kast’ yerine ‘kasten yaralama’ sayıldı.
Böyle ceza olur mu?
İlk kararı veren Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, zorunlu olarak karara uydu. Mahkeme, Yargıtay’ın belirlediği suça göre yargılamayı yaptı ve sanık polise 12 yıl ceza verdi.
Ancak emsal niteliğindeki ve caydırıcı özellik taşıyabilecek ilk kararı bozan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, cezayı eksik buldu. Kararda, ‘herhangi bir suç şüphesi altında olmayan maktulün hakkında yakalama, gözaltına alma gibi bir karar bulunmadığı, soyut kaçma eylemi dışında direnme eyleminin olmadığı, motosiklette yolcu olarak bulunan arkadaşının yakalandığı, maktulün açık kimlik bilgilerine ulaşma imkanının olduğu polis motosikletiyle yakalanmasının da mümkün olabileceği, silah kullanmasını gerektirir bir durum olmadığı’ vurgulandı. Kararda, bu nedenle, üst sınırdan 16 yıl hapis cezası verilmesi istendi. Buna göre, yerel mahkeme davayı ceza tayini yönünden bir kez daha değerlendirecek.
7 yılda 152 ölüm
Polisin dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle İzmir’de öldürülen Baran Tursun adına kurulan vakfın çalışmalarına göre, 2007 yılında Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) yenilendikten bu yana, polis kurşunu ya da gaz fişeği vb. kullanımıyla 152 kişi yaşamını yitirdi. Bu davaların birçoğu hala karara bağlanamazken, Gemik davasında ilk çıkan karar emsal haline gelebilmesi durumunda en umut verici karar olarak nitelendi. Ancak davada Yargıtay 1. Ceza Dairesi ile Ceza Genel Kurulu’nun ‘olası kast değil’ kararı vermesi nedeniyle suçun niteliğinin artık değişme ihtimali bulunmuyor.
‘Hiçbir iddia somut değil’
Almanya’da bu gelişmeler yaşanırken, Başkonsolos ve suçlanan memurların yaptığı suç duyurusu doğrultusunda T.İ. hakkında Çeşme Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Mahkeme, T.İ.’nin 3 ayrı kişi için ‘iftira’ suçunu işlediğine kanaat getirerek,
1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi. Mahkeme, hapis cezasının ertelenmesini, şikâyetçi konumdan sanık durumuna düşen T.İ. hakkında
1 yıl 15 gün denetimli serbestlik uygulanmasını benimsedi. Dışişleri Bakanlığı, TBMM’ye gönderdiği yazıda, mahkeme kararına atıf yaparak “Belge T.İ.’nin durumu hakkında bilgi vermektedir” ifadelerini kullandı.
Bakanlık, “T.İ.’nin dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaları herhangi bir somut bilgi ve belgeye dayanmamakta” dedi. TBMM, Dışişleri Bakanlığı’nın komisyona gönderdiği belgeleri değerlendirip karara bağlayacak.