HABER

Duruşmayı terk etti

İnternet Andıcı davasından yargılanan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ savunma yapmayı reddetti.

Duruşmayı terk etti

Duruşmada, Mahkeme Başkanı Özese’nin İbrahim Şahin ve Fatma Cengiz’in telefon konuşmalarıyla ilgili soruları üzerine, “Sayın Başkan sorulara cevap vermeyeceğim. Burası ciddi bir mahkeme, ama magazinleşti” tepkisini göstererek, mahkeme salonunu terk etti. Hâkim duruşmaya ara verdi, Başbuğ 5 dakika sonra döndü, fakat hiçbir soruyu yanıtlamadı.

Hükümet aleyhine kara propaganda yapmak amacıyla kurulduğu öne sürülen internet sitelerine ilişkin davada “Terör örgütü yöneticisi olmak” ve “Hükümeti ortada kaldırmaya teşebbüs etmek” suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ savunma yapmayı reddetti. Başbuğ, İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dünkü duruşmada mahkemeye neden savunma yapmayacağını açıkladığı konuşmasından sonraki sorular bölümünde ise Başkan’la tartışarak salonu terketti. Başbuğ’un konuşmasından sonra üye hâkim Hüsnü Çalmuk, İkinci Ergenekon davasının en önemli delilleri arasında yer alan 51 No’lu DVD’de yer alan “Kara Kuvvetleri Komutan’ı Orgeneral İlker Başbuğ Paşa” başlıklı klasörde yer alan “Ağlama duvarı” başlıklı fotoğrafa ilişkin soru yöneltti. Başbuğ bu soruyu yanıtsız bıraktı. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese sorularına başlamadan önce İkinci Ergenekon davasının sanıklarından İbrahim Şahin ve Fatma Cengiz’e ait telefon görüşmelerini dinleteceğini ve sorular yönelteceğini söyledi. Cengiz ve Şahin arasında yapılan telefon görüşmelerden birini dinleterek, Başbuğ’a bu kişileri tanıyıp tanımadığını sordu. Başbuğ’da bu soruyu ‘Hayır’ diye yanıtladı.
Bu mu ciddi mahkeme?
Başbuğ, Cengiz ve Şahin arasında geçen bazı telefon görüşmelerinin dinletilmesinin ardından Başkan Özese’nin telefon görüşmelerinin içeriğine ilişkin soru sormasına tepki gösterdi, “Sayın Başkan sorulara cevap vermeyeceğim. Ama şunu söylemek istiyorum. Burası ciddi bir mahkeme, ama magazinleşti. Türk adaletine şaibedir. İbrahim Şahin ve Fatma Cengiz nasıl kişiler olduğunu siz daha iyi bilirsiniz” dedi. Başbuğ’un bu sözleri salonda alkışlanınca Başkan Özese, “Burada ciddi bir dava görülüyor. Dışarı çıkartırım” diye uyardı. Başkan Özese’nin bu sözlerine Başbuğ, sesini yükselterek ve kızgın bir şekilde, “Bu mu ciddi mahkeme? Çıkartın efendim, çıkartın” diye tepki gösterdi. Başkan Özese de, “Bu telefon görüşmelerini savunma hakkınıza saygı gösterdiğimiz için dinletiyoruz” diye yanıt verince Başbuğ, “Telefon görüşmesinde ismi geçenleri de çağırın” dedi. (Duruşmada dinletilen telefon görüşmelerinde eski Genelkurmay Başkanları Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt ile emekli Orgeneral Çevik Bir’in de ismi geçiyor.)
**5 dakika sonra döndü**
Bu diyaloğun ardından Fatma Cengiz ve İbrahim Şahin’in telefon görüşmeleri yeniden dinletilince Başbuğ yerinden kalkarak duruşma salonunun kapısına yöneldi. Başkan Özese’nin, “Size bu konuşmalarla ilgili soru soracağız” demesine rağmen Başbuğ salonunun kapısından çıkarak hemen bitişiğinde bulunan nezarethaneye geçti. Bunun üzerine Başkan Özese duruşmaya ara verildiğini söyledi, heyet salondan ayrıldı. Ara verilmesinin ardından yaklaşık 5 dakika sonra Başbuğ salona geri geldi. O sırada salonda bulunan Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in yanına yaklaşan Başbuğ, “Fatma Cengiz ve İbrahim Şahin’i tanımıyor musunuz? Bu insanları en iyi siz bilirsiniz” dedi. Pekgüzel de, “Savunma hakkı kapsamında dinletiliyor” diye yanıt verdi.
Sanıklara ayrılan bölüme geçerek yerine oturan Başbuğ, bir süre diğer sanıklarla ve avukatlarla konuştu. Yaklaşık 15 dakika sonra duruşma yeniden başladı. Ara verilmeden önce Başbuğ’un izin almadan duruşma salonundan çıktığını ve verilen arada yeniden salona döndüğünü tutanağa geçiren ve duruşmanın disiplinine ilişkin kuralları hatırlatan Başkan Özese’nin sorularına Başbuğ yanıt vermedi. Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer, müvekkilinin tahliye edilmesini ve dosyasının Yüce Divan’a gönderilmesini istedi.
**Eskilere sitem**
**Ben olsam gelirdim**
Sanık olarak 2’nci kez hâkim karşısına çıktığı duruşmada verilen arada eşi Sevim Başbuğ ve eski silah arkadaşları ile kısa bir süre sohbet eden Başbuğ duruşmaya gelmeyen eski silah arkadaşlarına sitem etti. Sevim Başbuğ’un “Onların kıldığı namaz, namaz değil. Ahretlerini yakıyor, bizim ahretimizi kurtarıyorlar. Koskoca Genelkurmay Başkanını sanık sandalyesine oturtuyorlar iftiralarla. Hiç kimse de bir şey demiyor. Ayıp diye bir şey var” diye konuşunca Başbuğ eşine susmasını işaret etti. Eşinin konuşmasının ardından eski silah arkadaşlarına dönen Başbuğ, “Nerede o eski Genelkurmay Başkanları. Hiçbiri burada yok. Onların başına gelse biz koşar gelirdik buralara. Daha durun, anlatacak çok şeyim olacak. Zamanı gelince daha konuşacağız” dedi.
- Bazı basın mensuplarının bu sözlerini haber yapacaklarını söylemesi üzerine İlker Başbuğ, “Yazın, yazın. Burada bir Genelkurmay Başkanı yargılansaydı. Ben dışarıda olsaydım onun duruşmasına gelirdim” dedi. Başbuğ, sözleri ile eski Genelkurmay Başkanlarını kast ettiğini belirterek, emekli Genelkurmay Başkanlarının hiç birinin duruşma salonuna gelmediğini söyledi.
- İlker Başbuğ’u ailesinin yanı sıra Ergenekon davasının serbest sanığı MGK eski Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, Kara Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, emekli Orgeneral Atilla Işık, Hava Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral Hasan Aksay da yalnız bırakmadı.
**Mahkemeye**
**Beni yargılamaya görevli değilsiniz**
Duruşmanın başında sanıklara ayrılan kürsüye gelen Başbuğ, salonunu terk etmeden önce yaptığı konuşmada, Anayasa’nın 148’inci maddesi gereğince yargılamasının Yüce Divan’da yapılması gerektiğini belirtti. Mahkeme Başkanı Özese’nin haklarını hatırlatmasının ardından Başbuğ, özetle şunları söyledi:
- “Dünyanın hiç bir ülkesinde hem ülkenin Silahlı Kuvvetlerinin Komutanı, hem de bir silahlı terör örgütünün yöneticisi Genelkurmay Başkanı görülmemiştir. Hayatımın son 20 yılını terörle mücadele ile geçirdim.
- Böyle bir iddianameyle, bir kişinin suçlanmaya çalışılması sadece, yetersizliğin bir komedisidir. Bu nedenlerle bu iddianameye hiçbir itibarım yoktur. Genelkurmay Başkanlığı, devletin en önemli makamlarından biridir ve bu nedenle, Anayasa’nın 148’inci maddesi bu makama da özel bir statü tanımıştır. Türkiye’deki birçok değerli ve saygın hukukçunun tereddütsüz belirttiği şekilde, eğer şahsımla ilgili bir yargılama olacak ise, bu yargılama yerinin Yüce Divan olduğu açıktır.”
Özese’nin “Bu konuşmanızı savunmanız olarak kabul ediyoruz” demesi, Başbuğ, “Bunu mahkemenize bir saygısızlık olarak kabul etmeyin. Anayasa’nın 148’inci maddesine göre beni yargılamaya görevli olmadığınızı düşünüyorum. Dolayısıyla yapmış olduğum konuşmayı savunma olarak düşünmeyin. Yasal haklarına dayanarak neden savunma yapmayacağıma açıklayan bir konuşma olarak kabul edin” dedi.
**Kimse TSK’ya terörist diyemez**
Öğle arasından sonra Başbuğ, gazetecilerin olduğu bölüme yaklaşarak, “Genelkurmay Karargahı’ndan kaç korgeneral var burada? Dört. Genelkurmay Başkanı, 2’nci Başkan eğer burada tutukluysa Genelkurmay Karargahı’na terörist diyorsunuz demektir. İzah edecek olan var mı? Tarihi leke. Kimse Genelkurmay Karargahı’na ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne terörist diyemez” dedi. Başbuğ, bu siteminin ardından yerine geçti.
Emekli Albay Dursun Çiçek’in kızı ve avukatı İrem Çiçek, söz alarak gizli tanık dinletmek istediklerini söyledi. Çiçek, kendisine Ergenekon ve Balyoz davalarında sahte delillerle ilgili bir mektup gönderildiğini söyleyerek, bu mektubu okudu. Çiçek mektubu gönderenin telefonla da arayarak eski bir cemaat mensubu olduğunu, 2003-2007 arasında yürütülen operasyonlarda görev aldığını anlattığını öne sürdü. Mahkeme heyeti talebin savunmalardan sonra değerlendirileceğine karar vererek, duruşmayı yarına erteledi.

En Çok Aranan Haberler