Batıkent Mahallesi'nde, 13 Ağustos 2020 tarihinde, Duygu Delen, 5 katlı apartmanın 4'üncü katındaki erkek arkadaşı Mehmet Kaplan'ın evinin balkonundan düşüp öldü. Mehmet Kaplan, tartıştığı kız arkadaşının intihar ettiğini ileri sürdü. Duygu Delen'in cinayete kurban gittiğinin iddia edilmesi üzerine soruşturma başlatıldı. Gözaltına alınan Mehmet Kaplan, 'kasten öldürme', 'cinsel istismar', 'yağma' ve 'hakaret' suçlamasıyla tutuklandı.
Hakkında, ‘ağırlaştırılmış müebbet’ ve 32 yıla kadar hapis cezası istenen Mehmet Kaplan'ın yargılanmasına, 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Kaplan, davanın 4’üncü duruşmasında ilk kez mahkemeye getirildi, bilirkişi heyetinde yer alan ve olayın ardından rapor hazırlayan adli tıp uzmanlarının da dinlenmesine başlandı.
Bilirkişi raporu hazırlayan adli tıp uzmanlarından Prof. Dr. Hakan Kar, Mersin 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS yöntemiyle duruşmaya katıldı. Sanık avukatlarının talebiyle hazırlanan raporda yer alan bilirkişi heyetindeki Murat Akbaba, Nadir Arıcan, Alpaslan Can, Çağlar Özdemir ve müdahil avukatlarla Duygu Delen'in babası Bülent Delen salonda hazır bulundu.
İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nadir Arıcan, Duygu’nun düşerken gösterdiği enerji ve refleks dolayısıyla bilincinin açık olduğuna kanaat getirdiklerini söyledi. Duygu’nun vücudunda ölümüne neden olan yaralanmaların düşmeye bağlı olduğunu aktaran Arıcan, mahkeme başkanının 'olay esnasında Duygu, ruhen ve bedenen kendisini Mehmet Kaplan’a karşı savunabilir mi?' şeklindeki sorusuna ‘evet, savunabilir’ cevabını verdi. Arıcan, mahkeme başkanının 'bilinç açıklığı konusunun aşamaları var mı?' sorusuna ise kişinin verdiği tepkilere bakılacağını, maktulün gözünün açık olduğunu ve oradan bir siper aldığını düşündükleri, bu nedenle bilincinin kapalı olmadığı kanaatine oldukları yanıtını vererek, "Bu mütalaada Hakan Kar tarafından soruşturma aşamasında sunulan mütalaaya ilişkin değerlendirmemizi de yaptık. Uygulamada bizim zorlandığımız konulardan birisi yüksekten düşmedir. İntihar ve cinayet konusunda yorum yapmaktan kaçınırız. Sadece otopsi ve olay yeri bulgularıyla bir sonuca gidilmesi mümkün değildir. Ölüm nedeniyle ilgili bir tereddüt yok. O raporda belirttiğimiz gibi yaralanmaların düşmeye mi bağlı yoksa öncesinde mi olduğu konusunda kesin bir değerlendirme yapılmamaktadır. Bilinçle ilgili değerlendirmede ise farklı görüşler yer alıyordu. Kişinin ölümüne neden olan yaralanmaların tamamı ancak düşmeyle meydana gelen yaralanmalardır. Ölüme neden olan yaralar tamamen yüksekten düşmeyle uyumludur. Bilinçle ilgili bizden önceki raporda kapalı olduğuna dair değerlendirme yapılmıştır. Görüntü kayıtlarından bilincin kapalı olmadığına dair net görüntüler görüyoruz. Maktul düşerken elini açıyor ve aktif hareketle korunma refleksi gösteriyor. Avuç içlerini açarak aşağı doğru kıvırdığını, koruma refleksi gösterdiğini görüyoruz. Otopsi raporunda da doku içi kanamalar mevcuttur. Bu nedenle bilincinin kapalı olmadığı kanaatindeyiz" dedi.
Duygu’nun bilinç açıklığı ve balkondaki durumu itibari ile karşı koyma imkanı ve tespitine ilişkin Nadir Arıcan, buna net bir şey söylemenin mümkün olamayacağını söyleyerek, bulguların karşı koyma gücüne sahip olduğunu gösterdiğini aktardı. Duygu’nun vücudundaki ray şeklindeki ekimozların darp sonucu değil, düşmeye bağlı olduğunu ifade eden Arıcan, “Kemer gibi bir cisim olduğu zaman birbirine paralel olarak görülür ancak ölçüler arasında böyle bir uyum yok. Sağ kolundaki ekimozların birbirine paralel şeklinde ve aynı ölçüde ilerlediği görülmektedir. Dolayısıyla bizim klasik olarak bildiğimiz ray şeklindeki ekimoz dışında yüksekten düşmeye bağlı kinetik enerjiyle oluşmuş kemiğin alttan baskısı sonucu oluşmuş yaralanmalardır" diye konuştu.
Duygu’nun Mehmet Kaplan tarafından darbedildikten sonra bilinci kapalı şekilde evin içerisinden balkona kadar sürüklenmesi iddiasına ilişkin bir bulgu olmadığını anlatan Nadir Arıcan, bu tür değerlendirmelerde kapı ve perdenin durumu gibi tüm hususlar değerlendirildiğinde bir kişinin oradan sürüklenerek götürülmesinin mümkün olmadığını kaydetti.
Olay sırasında Duygu Delen’in çorabında kan olmamasının nasıl açıklanacağını soran Delen ailesinin avukatı Mehmet Balcı’nın sorusu üzerine, akla ilk gelen değerlendirmenin Duygu’nun kan olan yere basmaması şeklinde cevapladı. Arıcan, arbede sırasında hangi aşamada kanamanın başladığını belirlemek gerektiğini dile getirip, Duygu’nun vücudunda meydana gelen ekimozların kemik yapısıyla uyumlu olduğunu, baş bölgesinde meydana gelen yaralanmanın yukarıda olduğunu düşünmenin yanılgı olabileceğini vurgulayarak şöyle dedi:
"Duygu’nun gerek tişörtünde gerek taytında Mehmet Kaplan’a ait kan örnekleri vardır. Ben sadece olasılıkları söylüyorum. Eğer çorapta kan yoksa o çorap kana temas etmemiştir. Olay yerinde kan izlerinin olduğunu biliyoruz. Bunların bir kısmı damlama bir kısmı da temas ve el yıkandıktan sonra olduğunu biliyoruz. Kişinin kapıyı hangi eliyle kullandığı önemlidir. Net bir şey söylemek zor ama kişinin o esnada diğer elinde bir şey var mıdır bilemiyoruz. Olayın intihar mı cinayet mi olduğu konusunda net bir şey söylemek mümkün değildir."
İlk raporu hazırlayan Adli Tıp Uzmanı ve Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Kar ise soruşturma aşamasındaki verdiği raporun o aşamada mevcut delillerle hazırlandığını aktardı. Kar, Duygu Delen’in düşme esnasında ellerin refleks hareketi gösterdiğine katılmadığını ve elin yere temas dahi etmediğini ifade etti. Duygu Delen’in düşme saatiyle kalbinin durma süresi arasında 45 dakika olduğunu, bu sebeple de ekimozların hangisinin düşmeden önce, hangisinin düştükten sonra olduğu konusunda net bir ayrım yapmanın söz konusu olamayacağını anlatan Hakan Kar, “Bilincinin açık olup olmadığı konusunda dosyaya sunulan görüşler arasında çelişki bulunmaktadır. Bu konuda adli tıptan rapor alınmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Kemer sert kült ve elastik bir cisimdir. Kemerin neresinin vücudun neresine denk geldiği onlarca faktöre göre değişir. Duygu Delen de sağ kol ve ön kolda ayrıca sol bacakta meydana gelen 5-6 adet ray şeklindeki ekimozların ekarte etmeye yönelik olduğunu düşünmekteyim. Duygu’nun düşmesi neticelendikten sonra önce yere değmeyen sol bacağı 10-20 santim kadar bir yüksekten yere değmesi halinde bu çarpma neticesinde ray şeklindeki ekimozun oluşmayacağı kanaatindeyim. Ayrıca sağ kolda kemiğin kadınlardaki büyüklüğü dikkate alındığında eni 2- 2,5 santim aralığında değişmektedir. Oysa burada oluşan ray şeklindeki ekimozların genişliği hatırladığım kadarıyla 5 santimdir. Bu ekimozun alttaki kemikle oluşması mümkün değildir" diye konuştu.
Hakan Kar, sanık Mehmet Kaplan’ın ilk 3 ifadesinde aralık olan balkon kapısından çıktığını söylediğini, eğer bu öyleyse, balkon kapısında ve perdeyle tüldeki kanı açıklayamadığını kaydetti. Duygu’nun bilincinin açık olduğuna yönelik savunulan elinin açık olmasıyla ilgili de önce başının yere temas ettiğini anlatan Kar, şöyle konuştu:
"Bilirkişi raporunda düşme yönünde iki farklı senaryo çizilmektedir. Ben ikinci senaryoya sadece düşme şekli anlamında katılıyorum. İlk senaryoya balkon ve korkuluklarında maktule ait herhangi bir vücut izine rastlanılmadığı nedeniyle katılmıyorum. Ancak dediğim gibi kesin bir senaryo çizmem mümkün değildir. Benim çıkarımım, Duygu’nun eli madem korumaya yönelik olduğuysa, neden önce eli yere temas etmiyor. Eli yere yakınken, dirsekleri hafif bükülmeyle açılmasının bilinç açık diye yorumlanmasını doğru bulmuyorum. Bilincin kademeleri vardır. Bilincin net olarak açık olduğu yazarken, 4 kişilik raporda tam kapalı olmadığı yazıyor. Burada 3 farklı çelişki var. Buna bağlı olarak farklı bir adli tıp heyetinden görüş alınabileceğini savunuyorum."
Son olarak olayın intihar mı, cinayet mi olduğuna dair psikolojik otopsi önerisinde bulunan Kar, “Psikolojik otopsi, ölüm öncesi kişinin intihara meyli yönünde bir eğilimi olup olmadığının araştırılmasını istiyorum. Psikolojik otopsi yapılmasının dosyaya katkı sağlayacağına inanıyorum" dedi.
Duruşma, her iki tarafın avukatlarının dinlenmesiyle devam edecek.
DHA