Haftalık Economist dergisi son sayısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hafta başındaki Brüksel gezisini sayfalarına taşıdı. Dergi, Türk demokrasisisinin gerilmesine rağmen, Avrupalı cihatçıların Suriye'ye gitmelerinin ve göçmen krizinin Erdoğan'ı AB nezdinde "vazgeçilmez bir ortak yaptığını" yazdı.
Economist'in Avrupa sayfalarındaki Charlemagne köşesindeki yazının başlığında, "İntikam soğuk yenen bir yemektir" ifadesine atıf var.
Dergi Erdoğan'ın geçmiş Brüksel gezilerinde iltimas istediğini bu kez rollerin değiştiğini belirtiyor. Yıllardır ilk kez bir Türk liderin gezisinde ana gündem maddesinin Türkiye'nin AB adaylığı olmadığının altını çizmiş Economist.
Mülteci sorununun gündemde olduğu bugünlerde, Türk bakanların övünerek AB'nin Türkiye'ye, Türkiye'nin AB'ye olduğundan daha fazla ihtiyacı olduğunu söylediklerini de eklemiş.
'Tiyatro, iç kamuoyu için tasarlandı'
Economist'teki yazıdan bazı satırlar şöyle:
"Brüksel'deki bu tiyatro önemli oranda iç kamuoyu için tasarlanmıştı. Erdoğan'ın partisi 1 Kasım'daki seçimde, Haziran'da yapamadığını başarıp yeniden mecliste çoğunluğu sağlamak için mücadele ediyor...Türkiye'nin liderleri yıllarca Avrupa başkentlerini rica eden taraf olarak ziyaret ederlerdi. Türkiye'nin uykudaki AB mücakerelerini canlandırmaya çalışırlar ve insan hakları alanında yedikleri fırçalardan sonra suratlarını asarlardı. Bugün ise Avrupalı cihatçılar, Türkiye'nin geçirgen Suriye sınırından bu ülkeye akın ediyor ve ufukta göçman akışının sonu görünmüyor. Sayın Erdoğan birden vazgeçilmez bir ortak oldu. Ve Avrupa'nın mülteci krizini beceriksizce yönetmesi, Erdoğan'ın fazlasıyla böbürlenmesine neden oldu."
Economist Erdoğan'ın AB'den Türk vatandaşları için vize muafiyetinin yanı sıra ekonomik yardım ve enerji alanında işbirliği de istediğini belirtiyor.
Dergi AB liderleri ve Erdoğan'ın "büyük bir pazarlığın" ardından, Türkiye'nin üyelik müzakerlerinde son 10 yılda başarılandan daha fazlasını elde edebilecekleri görüşünde.
Economist'e göre böylesi bir anlaşmanın koşulları, mültecilerin yerleştirilmelerine yönelik kapsamlı bir anlaşma ile Türkiye'nin sınırlarını daha sıkı kontrol etmesi karşılığında Avrupa'dan maddi destek alması olabilir.
Dergideki yazıda şu satırlar da yer alıyor:
"Maalesef bu durum, AB'nin Türkiye'ye NATO gibi yaklaşması riskini de beraberinde getiriyor. Bu da ortak çıkarlara dayalı stratejik bir müttefik ilişkisi anlamına geliyor. Oysa AB'nin, potansiyel bir üyesinin içindeki gelişmelere de meşru bir ilgisi olmalı. Türk demokrasisi geriliyor. Kürtlerle barış süreci çöküyor ve önümüzdeki ayki seçim Sayın Erdoğan'ın icracı başkanlık hayalini gerçeğe dönüştürebilir. AB'nin, Türkiye'nin ürpertici otoriterliğine gözlerini kapaması için ideal bir zaman değil. Ancak korkunç bir şekilde, bu AB için cazip görünüyor."