HABER

"Eğitimsiz kişiler kanserden ölüyor"

LONDRA (İHA) - İngiliz basınında bugün, doğum kontrol hapları kansere yakalanma riskini azaltıyor, denizlerdeki kirlilik, kutupta kadın erkek dengesini bozuyor ve anne sütü astıma karşı korumuyor başlıkları öne çıktı.

BBC'nin Türkçe internet sitesi "http://www.bbc.co.uk/turkish/" adresinde yer alan basın özetlerine göre, Times ve Guardian'ın manşetinde aynı haber yer alıyor. Habere göre, dünyanın 1960'lı yıllarda tanıştığı doğum kontrol hapları, kadınların kansere yakalanma riskini yüzde 12 oranında azaltıyor. Haberde söz konusu araştırmanın 1968'den başlayarak doğum kontrol hapı kullanan 46 bin kadın üzerinde yapıldığı belirtiliyor. Times'taki bir başka haberde ise 13 bin anne ve çocuk üzerinde yapılan bir başka araştırmanın sonuçları yer alıyor.

"Araştırmada, anne sütünün çocukları alerji ve astıma karşı koruduğuna dair hiçbir kanıta ulaşılamadı. Daha önce yapılan bir araştırmada anne sütünün bebeklerinin bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve solunum enfeksiyonlarına karşı koruyucu etkisi olduğu belirtilmişti."

Guardian ise kutup bölgelerinde yapılan bir araştırmaya yer verdi. Gazeteye göre, Eskimolardaki doğumları inceleyen bilim adamları, kız bebeklerinin sayısının erkeklerinkinden iki kat fazla olduğunu tespit etti. Bu durum, Eskimoların en önemli besin kaynakları arasında yer alan fok balığı ve balinaların yağlarında çevre kirliliği sonucu biriken ve kimyasal maddelerden kaynaklanıyor. Kadınların kanlarına karışan bu kimyasallar hamileliğin ilk aşamalarında bebeğin cinsiyetini değiştiriyor. Financial Times da bir sağlık araştırmasına yer veriyor.

"ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, eğitimsiz kişilerin kanserden ölme oranları, daha eğitimli kişilere göre iki kat fazla. Kanserden ölümlerin siyahlarda daha yaygın olduğu belirtilen araştırmada, buna rağmen, ölüm riskinde eğitimin seviyesinin ırktan daha belirleyici olduğuna dikkat çekiliyor."

Financial Times, ABD'de sosyo-ekonomik statü ve gelir düzeyiyle sağlık hizmetlerinden yararlanabilme oranları arasında ciddi bir ilişki olduğuna dikkat çekiyor.

"IRAK'TA BARIŞ UMUTLARI ERTELENİYOR"

Guardian yazarı Simon Jenkins, Irak'taki Amerikalı birliklerin komutanı David Petraeus'un Kongre'deki açıklamalarını yorumladığı yazısında "Petraeus'un kazanımları Irak'ta barış umutlarını erteleyecek" diyor:

"Irak'a takviye birlik göndermeyle başlayan yeni strateji, Bağdat'ı gettolara ayırdı ve iki milyon kişiyi ülke içinde yer değiştirmeye zorladı. Bu politika, Sünni milislerin El Kaide'ye karşı silahlandırılması temeline dayanıyor. Bu belki dört yıl öncesi için akıllıca bir yöntem olabilirdi. Irak'ta askeri bir savaş yok. Bir ülkenin başka bir ülkenin içişlerine beceriksizce müdahalesiyle düzenin askıya alınması söz konusu. Yani bir anarşi. Amerika Irak'tan çekilmedikçe anarşi sona ermeyecek."

Simon Jenkins, yazısında Kongre'de Irak politikasıyla ilgili olarak liderlerden hesap sorulmaya başlandığını belirterek İngiltere'de böyle bir sürecin yaşanmamasını eleştiriyor. Financial Times'ın başyazısında Arap halkının seçimlere kayıtsızlığı irdeleniyor:

"Amerika'nın özgürlük gündemini rafa kaldırmasından sonra, Orta Doğu'daki baskıcı liderler, artık demokrasiyle ilgileniyorlarmış gibi davranmaya çalışmıyorlar. Bölgede 2005'e kıyasla seçimler hız kesti. Hala seçimlerin yapıldığı Arap dünyasında ise halk, ilgisini kaybetti. Halk artık hiçbir ağırlığı olmayan parlamentolar için zamanını ve oyunu boşa harcamayacağı mesajını vermeye başladı. Ayrıca, rejimlerin, yönetimlerini meşrulaştırmak için oylarını kullanmasına izin vermeyeceklerini söylüyorlar."

Başyazıda son zamanlarda Kuzey Afrika seçimlerinden örnekler veriliyor:

"Geçen hafta Fas'ta yapılan seçimlere katılım oranı yüzde 37'de kaldı. Cezayir'de Mayıs ayındaki genel seçimlerde seçmenlerin sadece yüzde 35 oy kullandı. Mısır'da Hüsnü Mübarek'in, kendilerine baskı yapmak için halktan utanmadan daha fazla yetki istediği Mart ayındaki referanduma çok az kişi katıldı. Hükümetin açıkladığı katılım oranı yüzde 27'ydi. Ama muhalefete göre gerçek rakam yüzde 10. Seçmenlerin kayıtsızlığının birçok sebebi olabilir ama temel neden, artık kendi görüşlerinin dikkate alınmadığına inanmaları."

"CAMERON REFERANDUM İÇİN BASTIRACAK"

Daily Telegraph gazetesine göre, ana muhalefetteki Muhafazakar Parti'nin lideri David Cameron, yeni Avrupa Anayasası için referandum düzenlenmesi konusunda parlamentoda girişim başlatacağını söylüyor. Gazeteye göre Cameron demecinde, Meclis'in tatilinin bitmesinden hemen sonra referandum konusunda İşçi Partisi ve Liberal Partili milletvekillerinin desteğini almaya çalışacağını ve bir yasa teklifi sunacaklarını söyledi.

İşçi Partisi'nin iktidara gelirken Avrupa Anayasası konusunda referandum sözü verdiğini anımsatan Cameron, iktidarın dediğini yaparak son sözü halka bırakmasını istiyor. Brüksel'in yetkilerinin sürekli artmasından yakınan Daily Telegraph yazarı Simon Heffer ise, AB'nin önceki gün İngiltere'ye imparatorluk döneminden kalma ölçü birimlerini kullanma izni verdiğini anımsatarak "Ölçü birimlerini kurtardık sıra İngiliz pasaportunda" diyor.

"Başbakan Gordon Brown, özgür ve demokratik bir topluma yakışmayacak Avrupa Anayasası'nın referanduma sunulmasından kaçıyor. Çünkü bu referandumda, Avrupa Anayasası'nı değil, yaşam tarzımıza gereksiz müdahalelerde bulunan bu baskıcı, berbat kulüpte kalıp kalmayacağımızı oylayacağız."

Financial Times, İngiltere Parlamentosu'nda üçüncü büyük parti olan Liberal Demokratların lideri Menzies Campbell'ın, Avrupa Anayasası konusunda referanduma gerek olmadığını söylediğini aktarıyor. Gazete, bu açıklamanın Brown üzerindeki baskıyı hafifleteceğini belirtiyor:

"Campbell, Financial Times'a mülakatında Hollanda ve Fransa halkının reddettiği anayasanın yerini alacak yeni metnin, çok farklı olduğunu bu nedenle referanduma gerek olmadığını söylüyor. Campbell'a göre ancak İngiltere'nin Avrupa Birliği'nde kalıp kalmaması gibi bir konu için halka gidilebilir. Yakın gelecekte böyle bir şeyin olması olası görünmüyor."

Daily Telegraph'a göre Michael Pritchard adlı bir girişimci dün Londra'da düzenlenen savunma fuarında, kirli suyu birkaç saniye içinde içme suyuna dönüştüren matarasıyla ilgi odağı oldu. "Life saver" (Hayat kurtarıcı) adlı matara 400 dolara satılıyor ve filtre değiştirmeden ne kadar kirli olursa olsun dört ila altı ton suyu arıtabiliyor. Proje askerleri heyecanlandırırken Pritchard, Güney Asya'daki tsunami felaketinde içme suyu bekleyen felaketzedelerin görüntülerinden çok etkilendiğini ve bu işe
soyunduğunu söyledi."

En Çok Aranan Haberler