Anadolu'da uzun yıllardır reçeli ve çayı kullanılan, C vitamini deposu olarak bildiğimiz kuşburnu, eklem ağrılarında da yararlı görünüyor. Ülkemizde Prof Dr. Erdem Yeşilada ve Doç. Dr. Didem Deliorman'nın yayınladıkları hayvan deneyi araştırmaları, Norveç ve Danimarka'da ise insanlarla ilgili çalışmalardan çıkan sonuçlar ilgi çekici.
Hayvan deneylerinde bir modelleme yapılıyor, buna göre eklem kireçlenmesinde (osteoartrit) kuşburnu etkili görünüyor. Ancak çay formunda etkili görünmüyor, bu da kireçlenmede etkili moleküllerin suda çözünmüyor oluşuna bağlanıyor. Araştırıcılar, su ve alkolde çözdükleri kuşburnu özütlerinden alkolde çözünenin çok daha etkili olduğu sonucuna varıyor.
İnsanlarda ise radyolojik olarak eklem kireçlenmesi tanısı konan bazı hastalara kuşburnu tozu içeren kapsül veriliyor. Bazılarına ise plasebo, yani etkin madde içermeyen boş kapsül veriliyor. 3 ve 4 aylık süreler boyunca yürütülen çalışmalar sonunda kuşburnu tozu içeren kapsülleri kullanan hastaların ağrılarında azalma olduğu, yürümede daha az güçlük çektikleri belirtiliyor.
Bu hayvan deneyi ve insan çalışmaları sonuçlarına göre kuşburnunun eklem kireçlenmesinde bir tedavi değeri var görünüyor. Halihazırda osteoartrit tedavisinde aspirin, diğer ağrı kesici iltihap giderici ilaçlar ve kortizon kullanılıyor. Bu ilaçların mide kanaması, ülser başta olmak üzere uzun kullanımına bağlı yan etkilerini göz önüne alırsak, kuşburnu ile tedavi edebileceğimiz hastaları ilaca ve dolayısıyla yan etkilere maruz bırakmak anlamsız görünüyor.
Kuşburnu halk arasında pek çok hastalığın tedavisinde derde deva olarak kabul ediliyor. Kuşburnu dediğimiz zaman tek bir maddeden bahsetmiyoruz:
İçinde C vitamini, E vitamini, kireçlenmedeki etkisini sağladığı varsayılan siklooksijenaz ve lipooksijenazlar, zayıflamada rolü olduğu düşünülen ve tohumunda bulunan trans-tilirozit ve daha pek çok madde bulunuyor.
Soğuk algınlığı, yorgunluk, mide ve bağırsak spazmları, ülser, gastrit, ishal, böbrek taşı, gut, artrit, siyatik ağrıları, diyabet, zayıflama, tansiyon ve daha pek çok sağlık sorununda şifa niyetine kuşburnu çayı, reçeli kullanılıyor.
Tam da bu noktada Batı tıbbı ile geleneksel tıp arasındaki bakma biçimi farkı ön plana çıkıyor: Hangi etkiden hangi etkin maddenin sorumlu olduğu, o hastalık için en uygun doz, varsa yan etkiler, bu yan etki riskini göze almaya değip değmeyeceği (alternatif tedavi seçeneklerine göre değişir!) hep ucu açık noktalar.
Bitkisel ürünlerin çoğu için geçerli olan bu soruların mantığı şu: Eğer bir hastalığı tedavi etmek için biz bitki (burada kuşburnu) veriyorsak, ve bu bitki kuşburnu örneğinde olduğu gibi içeriğindeki pek çok madde nedeniyle pek çok hastalığın tedavisinde kullanılıyorsa, hedeflediğimiz hastalık dışındaki diğer hastalıklar için gereksiz yere bir sürü madde veriyoruz demektir.
Bir de doz meselesi var: Bir hastalık için gerekli kuşburnu miktarı çok yüksekse, örneğin şeker hastalığı için daha az doz gerekiyorsa, biz X hastalığını tedavi edelim derken şeker problemi olmayan bir hastada kan şeker seviyesini gereksiz, bazen sakıncalı şekilde çok düşürebiliriz de.
Klasik ilaç eldesinde bu mantık izleniyor ve tüm bu soruların yanıtını bulmak için çok detaylı araştırmalar yapılıyor, olağanüstü de para harcanıyor. Üstün görünen bu özellik, işte bu noktada zaafa dönüşüyor, çünkü harcanan tüm maliyetler ilacın fiyatına yansıtılıyor ve devlet bütçelerini zorlayacak rakamlara ulaşılıyor.
Kuşburnu örneğinde ise nisbeten şanslıyız, çünkü bahsettiğimiz pek çok şeye iyi gelen etkin maddelerin kimi ısıya dayanıksız, dolayısıyla kaynatılınca yok oluyor, kimi suda, kimi alkolde çözülüyor. Kiminin kuşburnu çayının suyunda, kiminin ise kalan posasında bulunduğunu düşünürsek kuşburnu örneğinde bitkisel tedavi konsepti daha ağır basıyor.
Etki mekanizması tam ortaya konamasa da, kuşburnu çayının soğuk algınlığı ve kilo vermede, toz formunun osteoartritte etkili olduğu şu ana dek mevcut klinik çalışmalarla da desteklenen bilgiyle sabit. Ciddi bir yan etkinin görülmeyişi de güvenle kullanımını destekliyor.
Kıssadan hisse, ön yargılı olmadan, bilimsel metodolojiyi kullanarak, ama Ortodoks ya da alternatif tıbbın kendi kulvarlarındaki dogmalarına da saplanmaktan imtina ederek en doğal, en kolay, en etkili, en ucuz tedavi seçeneklerini irdelemektir doğru tavır. Değilse en çevreci, en bilimsel ya da en inançlı olarak konumlanıp, kendini ait gördüğü kulvardaki kargadan başka kuş (bu yazıda kuşburnu!) tanımayan, yarım/eksik bilgi yüzünden kendini inkar anlamına da gelebilecek kaotik labirentlere saplanmış maalesef pek çok talihsiz örnek vardır.
Eklem kireçlenmesi, eklemlerde kıkırdak kaybına bağlı olarak oluşan bir iltihabi hastalıktır. Yaş ile birlikte diz ve kalça eklemlerine binen yük, eklem kıkırdağı yenilenme özelliğini kaybetikçe eklem mesafesi daralır, eklemi oluşturan kemikler yakınlaşarak temas etmeye başlar. Sürtünme nedeni ile ağrı, dökülen kıkırdak dokusunu ortadan uzaklaştırmak için iltihap ve şişlik oluşur. Giderek deformasyon ve yürüyüş bozukluğu gelişir. Bel, diz, ayak bileği, kalça eklemi gibi yük altında çalışan eklemlerde daha sık olmak üzere omuz, dirsek, el bileği, el eklemleri hatta çene eklemi dahil eklemlerde oluşabiir.
* Glukozamin ve kondroitin preparatları
* Kilo verilmesi
* Egzersiz ve yürüyüş;
* Kaplıca ve sıcak tedavileri;
* İlaç tedavisi;
Aspirinden başlayarak romatizma ilaçları (non- steroid antienflamatuar ilaçlar) birçok aşamada hastanın ağrılarını kontrol eder. Ancak, mide üzerindeki yan etkileri bu ilaçların uzun süreli kullanımında sorunlara yol açar.
Glukozamin vücutta doğal olarak bulunmaktadır ve eklem kıkırdağının biçimlenmesini ve onarımını uyaran, Kondroitin sülfat ise eklem kıkırdağı oluşumunu bloke eden enzimleri azaltan bir maddedir. Bu maddelerin hayvanlardan elde edilen türevleri yaygın olarak satılmaya başlanmıştır.
Tamamlayıcı tedavi seçenekleri olarak kullanılmaya başlanmıştır.
* Eklem içi kayganlaştırıcı sıvı enjeksiyonları
Bir nevi menteşe yağlamaya benzetebileceğimiz bu yöntemde hyoluronik asit preparatları eklem içine enjekte edilir.
* Eklem içi kortizon enjeksiyonu* enjeksiyondan fazlası kortizonun yan etkilerinden ötürü önerilmez
* Fizik tedavi ve rehabilitasyon
* Kireçlenmelerde artroskopik cerrahi
* Kemik yönlendirme ameliyatları
* Diz protezi