Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, gelişmekte olan ülkelerdeki tüketim alışkanlıklarının değiştiğini belirterek, “Artan petrol fiyatları, ülkeleri biyoyakıt gibi alternatif arayışlara itmektedir. Artan gıda fiyatları özellikle gelişmekte olan ülkelerde mali ve siyasi istikrarı bozmakta, güvenlik sorunlarına neden olmaktadır. Huzurlu ve istikrarlı bir dünya ancak gıda güvenliğinin sağlanması ile mümkündür. Bölgemizde huzur ve istikrarın sağlanması için tarım ve gıda alanındaki potansiyelin harekete geçirilmesi elzemdir” dedi.
Ekonomik İşbirliği 5. Tarım Bakanları Toplantısı, Antalya’nın Serik ilçesine bağlı Belek Turizm Merkezi’ndeki Rixos Premium Otel’de gerçekleştirildi. Toplantıya Türkiye'nin yanı sıra İran Tarım ve Seferberlik Bakanı Sadegh Khalilian, Afganistan Tarım Bakanı Mohammad Asif Rahimi, KKTC Tarım Bakanı Ali Çetin Amcaoğlu, Tacikistan Tarım Bakanı Qosim Qosimov, Azerbaycan Tarım Bakanı Ismat Abbasov, Kırgızistan Tarım Bakan Yardımcısı Dzhumaliev Akylbek ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'na üye 8 ülkenin Tarım Bakanlığı üst düzey yöneticileri katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Antalya Valisi Ahmet Altıparmak, Antalya’nın gezilip görülmesi gereken kentlerden biri olduğunu kaydederek, “Antalya’nın ihracatı 1.2 milyar dolar civarındadır. Bunun yüzde 50’sini tarım ürünleri ihracatı oluşturur. Turizm kadar tarım da önemli bir yer işgal ediyor. Yarım ihracatının yüzde 80’ini yaş sebze meyve ve kesme çiçek oluşturur. EXPO ilimize önemli bir katkı sağlayacaktır. EXPO'da yer almanızı istiyoruz ve sizleri davet ediyoruz” dedi.
Toplantının başkanlığını yapan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker ise, EİT kapsamında gıda güvenliği konusunun ilk kez 2002 yılında İslamabat’ta gerçekleştirilen Tarım Bakanları toplantısında gündeme geldiğini hatırlattı. O toplantıda gıda güvenliği alanında bölgesel ihtiyaçlara cevap verecek bir program hazırlanmasının karara bağlandığının altını çizen Bakan Eker, “O günden bu yana geçen 10 yıllık süreçte gıda güvenliğinin hem küresel anlamda hem de bölgemiz için önemi daha da hissedilir hale gelmiştir. O gün başlatılan girişimimizin bugün ne kadar doğru ve haklı bir yaklaşım olduğunu görmekteyiz. Tarım ve gıda güvenliği, özellikle üst üste yaşanan krizler nedeniyle son yıllarda yeniden gündemin üst sıralarına çıkmıştır. 3-4 yıl gibi nispeten kısa bir süre zarfında bu konularda sayısız uluslararası üst düzey toplantı yapılmıştır. Daha önce tarım ve gıda güvenliği konularını gündeminde bulundurmayan G-8 ve G-20 gibi platformlarda bile konu ön plana çıkmış ve çözüm arayışına gidilmiştir” diye konuştu.
Söz konusu toplantıların ortak çıktısının tarım sektöründe sorunların çözümünün ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde ve bütün paydaşların katılımını sağlayan bir işbirliği gerektirdiği olduğunu kaydeden Bakan Eker, “Bugünkü toplantımızın bu bağlamda bölgemizdeki işbirliğini güçlendirecek önemli bir platform olduğunu düşünüyorum” dedi.
“DALGALANMANIN NEDENİ SPEKÜLATİF”
Bakan Eker, gıda güvenliği alanında son dönemde yaşanan gelişmeleri ise şöyle aktardı:
"BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Gıda Fiyat Endeksi’ne göre yaz aylarında izlenen fiyat artışları, başlangıçta yeni bir krizin öncüsü olarak değerlendirilmiştir. Ekim ayı endeksine baktığımızda ise Eylül ayında yayınlanan endekse göre 2 puan (yüzde 1 oranında) azalma göze çarpmaktadır. Bu düşüş et fiyatlarında değişim olmaması ve şeker ve süt ürünlerindeki fiyat artışının hububat ve yağ fiyatlarındaki azalışla dengelenmesi neticesinde gerçekleşmiştir. 2012 yılı fiyatları hala 2011 yılı seviyesinden düşüktür. Son dönemde farklı kuruluşlarca açıklanan fiyatlar incelendiğinde ciddi bir kriz durumu olmadığını görmekteyiz. Bu durum, tarımsal ürün ve gıda fiyatlarındaki dalgalanmaların en büyük nedeninin spekülatif hareketler olduğunu düşündürmektedir. Bu süreçte karar alıcılar olarak bize düşen, suni bir krize neden olmadan piyasaları rahatlatacak tedbirleri almaktır. Bu kapsamda bölgesel ve küresel işbirliği ve ortak hareketin önemini vurgulamak istiyorum.”
“HUZUR VE İSTİKRAR İÇİN GIDA GÜVENLİĞİ SAĞLANMALI”
Dünyada tarıma ayrılan arazi miktarının sınırlı olduğunu vurgulayan Bakan Eker, “Gelişmekte olan ülkelerdeki tüketim alışkanlıkları değişmektedir. Artan petrol fiyatları, ülkeleri biyoyakıt gibi alternatif arayışlara itmektedir. Artan gıda fiyatları özellikle gelişmekte olan ülkelerde mali ve siyasi istikrarı bozmakta, güvenlik sorunlarına neden olmaktadır. Huzurlu ve istikrarlı bir dünya ancak gıda güvenliğinin sağlanması ile mümkündür. Bölgemizde huzur ve istikrarın sağlanması için tarım ve gıda alanındaki potansiyelin harekete geçirilmesi elzemdir. Uluslararası Gıda Politikaları ve Araştırma Enstitüsü (IFPRI) tarafından yayımlanan 2012 Küresel Açlık İndeksi’ne (GHI) göre dünyada açlık oranı 1990’dan bu yana azalmakla birlikte halen ciddiyetini korumaktadır. Günümüzde stratejik alanlar olarak tanımlanan 3 F-gıda, yakıt ve finansman (food, fuel and finance), hükümetleri ve uluslar arası kuruluşları gıda üretim ve dağıtım şekillerini yeniden düşünmeye sevk etmektedir. Su, arazi ve enerji sektöründeki son gelişmeler küresel gıda güvenliğine ilişkin kaygıları artırmaktadır. Yükselen enerji fiyatları, çiftlik üretim maliyetlerini yakıt ve gübre açısından etkilemekte, bioyakıt üretiminde kullanılan bitkilere olan talebi ve su kullanım maliyetlerini artırmaktadır. Tarım arazisi yetersizliği gelişmekte olan bazı ülkelerde büyük yabancı yatırımların yol açtığı bio-enerji politikaları ile ikiye katlanmıştır. Bu durum, o bölgelerde yaşayan yerel halkın arazi kullanım hakkını da riske etmektedir. Bu gidişatı durdurmak için arazi, su, enerji ve gıda ile ilgili daha bütüncül stratejilere acilen ihtiyaç duyulmaktadır” şeklinde konuştu.
“2012’DE AÇLIK ENDEKSİ 1.5’E DÜŞTÜ”
Bakan Eker, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tüm bu gelişmelere rağmen Türkiye, 1990-2012 döneminde açlık indeksini yüzde 50’den fazla azaltan 15 ülke arasında (Çin, Brezilya, Meksika, İran dahil) en başarılı ülke olmayı başarmıştır. Uluslararası Gıda Politikaları ve Araştırma Enstitüsü verilerine göre, Türkiye’de Küresel Açlık Endeksi 1990’da 5,7 iken, 2001’de 3,1’e, 2012’de ise 1,5’e düşmüştür. Bu anlamda geliştirdiğimiz teknik kapasiteyi ve deneyimlerimizi paylaşarak bölgemize önemli katkılar sağlayabileceğimizi düşünmekteyim.”
Gıda güvenliğinin EİT bölgesi için ayrı bir öneme sahip olduğunu işaret eden Bakan Eker, “EİT bölgesi, yaklaşık 450 milyonluk nüfusuyla ve 7 milyon kilometrekarelik yüzölçümüyle önemli bir potansiyele sahiptir. Bölgedeki toplam işgücünün yaklaşık yüzde 40’ı tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Tarımsal istihdam, bazı üye ülkelerde yüzde 80 düzeylerine kadar çıkmaktadır. Buna karşın tarımın milli gelir içindeki oranı yüzde 11’in biraz üzerinde gerçekleşmektedir. Bu rakamlar, tarım sektöründe verimliliğin son derece düşük olduğunu ancak bölgenin tarımsal üretim açısından önemli bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. Açlık ve yoksulluk, en fazla kırsal alanlarda yaşam süren özellikle kadınlar, çocuklar, göçebe nüfus, köylüler, küçük çiftçiler, tarım işçileri üzerinde etkisini göstermektedir. Bu veriler ışığında bölgede gıda güvenliğinin ve güvenilirliğinin temini için bu konuların EİT gündeminde üst sıralarda tutulması gerektiği açıktır” dedi.
“GIDA GÜVENLİĞİ EİT SEKRETERYASI TARAFINDAN SAHİPLENİLMELİ”
Yeterli gıda ve besine erişimin giderek daha karmaşık ve zorlu bir hale geldiğinin altını çizen Bakan Eker, "Ülkelerin bu zorlu süreci artık tek başlarına yönetebilmeleri mümkün değildir. Yeterli ve istikrarlı gıda arzının sağlanabilmesi için bölgesel ve uluslar arası adımların koordineli, tutarlı ve şeffaf bir şekilde atılması önem arz etmektedir. Gıda güvenliğini tehlikeye düşürecek risklerin önceden tespit edilerek, bu doğrultuda güvenlik ağlarının oluşturulması için EİT üyelerinin çalışmalarını elbirliği ile artırması gerekmektedir. Bu doğrultuda EİT bölgesinin özel ihtiyaçları da göz önünde bulundurularak, İslamabat’ta yapılan EİT 1. Tarım Bakanları Toplantısı'nda üye ülkelerin milli programları doğrultusunda bir bölgesel tarımsal kalkınma ve gıda güvenliği stratejisi hazırlanması yönünde karar alınmıştır. Gıda Güvenliği Bölgesel Programı’nın etkin bir şekilde uygulanması ile EİT üyesi ülkeler olarak, tarım sektöründe önemli ilerlemeler kaydedeceğimize inanıyorum. Burada altını çizmek istediğim husus programın tüm üye ülkelerce ve EİT Sekretaryası tarafından sahiplenilmesi gerekliliğidir” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE İSTATİSTİKLERİ
Bakan Eker, Türkiye’nin son yıllarda gıda fiyatlarında yaşanan dalgalanmalardan en az etkilenen ülkelerden birisi olduğunu vurgulayarak, “Bu dönemde buğday, arpa ve mısır gibi temel ürünlerde ülkemizde yeterli miktarda üretim yapılmıştır. Genel olarak gıdada uluslararası piyasalarda fiyat artışlarının yüzde 103'e ulaştığı dönemlerde, ülkemizdeki artış oranları en yüksek yüzde 32 seviyesinde kalmıştır. Yeterli üretim miktarının yanında stok seviyelerinin yeterli olması ve uygun politikaların izlenmesi bunda etkili olmuştur. Tarım sektörümüz, 2007 yılı hariç 2004 yılından bugüne son 8 yılın 7’sinde büyümüştür. Son 10 yılda tarımın milli gelire katkısı 23,7 milyar dolardan 61,8 milyar dolara yükselmiştir ve 2002-2011 döneminde 2,6 kat artmıştır. Türkiye bölgemizde 10 yıldır sürdürdüğü ekonomik ve siyasi istikrar neticesinde özel sektör yatırımları için adeta güvenli bir liman olmuştur. Birleşmiş Milletler 2010 verilerine göre Türkiye, tarım sektörüne yabancı yatırım çeken ülkeler arasında 13. sıradadır. Bugün Türkiye yaklaşık 62 milyar ABD Doları tutarındaki tarımsal üretim değeriyle dünyanın yedinci, Avrupa’nın birinci büyük tarım ülkesi haline gelmiştir. Hedefimiz 2023 yılına kadar dünyadaki en büyük 5 tarım ülkesinden biri olmaktır" dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz