İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Habertürk canlı yayınında Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası bölgedeki gözlemlerini aktardı. Diyalog kopukluğu olduğunu ifade eden İmamoğlu, İBB ekiplerinin depremden 7 gün sonra AFAD'ın toplantılarına katılmaya başladığını ifade etti. Açıklamasının devamında İmamoğlu "Şimdilik isimsiz konuşuyorum, günü geldiğinde saati, dakikayı her şeyi anlatırım. Şu anda meseleyi taze görüyorum" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Habertürk'te 'Olaylar ve Görüşler' programına katıldı. İmamoğlu, programda Nagehan Alçı'nın kendisine sorduğu bir soruya verdiği cevapla gündem oldu.
Gündemi ve İstanbul için gelecek planlarından bahseden Ekrem İmamoğlu, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde altılı masanın Cumhurbaşkanı adayı olması ile ilgili soruları da cevapladı.
Gazeteci Nagehan Alçı, o anlarda Ekrem İmamoğlu'na, "Kemal Bey size gelse, 'Ben mi çok oy alırım, sen mi' dese, ne dersiniz?" diye sordu.
İmamoğlu o soruya, 'Nagehan Hanım, müsaade edin Kemal Bey'le arama girmeyin, o bizim konumuz olsun' şeklinde cevap verdi. İmamoğlu'nun Alçı'ya cevabı sosyal medyada gündem oldu.
İmamoğlu'nun açıklamalarından satır başları:
Hepimizin başı sağolsun. Ne yazık ki, bazen tarifte güçlük çekiyorum, insanımızı kaybettik ama bir gerçeklik var ki, insanlarımıza el birliğiyle kötülük yaptık. Ev değil bir nevi tabutlarında yaşattık. Bunu ısrarla söyleyeceğim; çünkü bu hatadan hep birlikte dönmeliyiz. Mümkün olduğu kadar çoğul kullanıyorum, biz diye tarifliyorum. Sürece sen, siz diye tarifle bakar isek doğru sonuca ulaşamayacağız diye düşünüyorum. Düzelecekse hep birlikte düzelecek. Yeni bir başlangıcın ve hassasiyetle de bunun üzerinde durmamız gerektiğini, siyasi bir konudur ama partiler üstü bir yere oturtulması gerektiğini düşünüyorum. İBB başta olmak üzere önemli bir operasyon gücü vardır. Orada konuşmalar geçerken biz bir yandan ekiplerimizi hazırlıyoruz. Orada ekrana bilgi yansıtıldı ve bana gönderildi. İstanbul'un Hatay'la eşleştirildiği, Ankara'nın Malatya ile eşleştirildiği gibi hatırladıklarımı söylüyorum. Şunu söylemeliyim, açıkçası Hatay'da havalimanının olması handikaptı, hava nakli konusunda uçakların gecikmesi, uzun zaman arkadaşlarımızın İstanbul'da havalimanında beklemesi gibi sorunlar yaşadık. Gecikmeler oldu, daha hızlı olabilirdik. Ulaşmaları akşamı buldu. Ekiplerimizle hatta ilk anda otobüs çıkarsaydık, yetişebilir miydik diye tartıştık.
23 gündür yaptığımız şey hem o bölgenin ihtiyaçlarına odaklanmak hem de yöneticimiz kadromuzla İstanbul depremiyle ilgili seferberlik planı hakkında talimat verdim. Yürüyen sürecimiz vardı. Vatandaşlarımıza dönüp 'size söz veriyorum, gerekirse çuvaldızı kendimize batırarak konuşmalar yapacağımızdan herkes emin olsun' dedim. Sürece dahil olduk, hiçbir bakanlıkla temasımız olmadı. Hatay'a ikinci gidişimizde yeterince diyalog kuramadık. Hatay'da büyükşehir belediye başkanımız var. Personelden hayatlarını kaybedenler vardı. Kalkıp da tam göbeğinde bulan belediyelerden organizasyon beklemek çok güçtü. Biz dolayısıyla AFAD'a yüzü dönük çalıştık. Onların yönlendirmeleriyle hareket ettik, AFAD bu işin çatısı. Baktık ki, diyalog kopukluğu var. Arkadaşlarımız muhatap bulamıyor, diyaloğa geçemiyordu. 7 gün sonra ikinci gidişimde AFAD'ın merkezine gittim. Sorumlu vali ile görüşmek istiyoruz diye arkadaşımızı gönderdim ama açıkçası cevap alamadık. Somut randevulaşamadık. AFAD'a yine de gittim. Bir vali ile Sağlık Bakanı'nın toplantıda olduğunu söylediler. Kapıyı açtık, içeri girdik, 1 saate yakın konuştuk. 'Sizin koordinasyonunuzla çalışmak istiyoruz' dedim.
O saatten sonra AFAD'ın koordinasyon toplantısına bizim arkadaşlarımız da katılmaya başladı. 7 gün sonra. Arkadaşlarıma 'AFAD'ın dosyasını bana çıkarın' dedim. Sayın Cumhurbaşkanının imzasıyla güçlü bir genelge yayınlanmış. Mesela başkanlığın talebi üzerine askeri kargo uçakları dahil olmak üzere tüm kuruluşların hava, deniz, kara araçları herhangi gecikmeye mahal vermeksizin görevlendirilir, diyor. Kurumun yapısında ve genelgede sorun yok. Daha bir sürü şey anlatabilirim. Kızılay'la hiçbir diyalog arayışımız olmadı. Kızılay deyince akla ne gelir? Bu tür afetlerde çadırı sağlayan, kan ihtiyacını sağlayan, ekiplerini bölgeye gönderen. Ama Kızılay'ın nasıl küçüldüğünü hepimiz biliyoruz. Bugün Kızılay'ın sıradan bir bütçesi var artık. Az önce AFAD'la iletişimsizliği anlattım. Sayın Mansur Yavaş'ın yaşamış olduklarına birçok kısmı daha ilave edebiliriz. Bürokrasi, siyasetten izin almadan bu ülkede konuşabiliyor mu? Bin tane örnek verebilirim konuşamadığına dair. Depremle ilgili 6., 7'nci toplantımız. Resmi titri olan niye bir kişi katılmaz? O hattı temsilen en kaydadeğer Kızılay İstanbul Başkanı geldi.
Kafasını kimse kuma sokamaz. Yıllardır kamu yöneticileri, yıllarca bu milletin, devletin emek verdiği, deneyim kattığı, okuttuğu, yurtdışına doktoraya yolladığı, devletin farklı alanlarda kamu yöneticisi olan insanlar siyasi iradeden izinsiz konuşamıyor. O bölgeye 8 gün gittim. Belki iletişim hatlarımızda 6-7 fotoğrafımı göremezsiniz. Tabii ki İstanbul halkına bilgi vereceğiz. 30 bine yakın gönüllü gelmiş, tabii ki insanlar daha çok yüreklensin diye anlatacağız. Biz gidip de orada şov yapmadık, orada derdimiz yok; tam aksine biz olumsuzlukları konuşmadık. Bugün 24'üncü günü, olumsuzluklarla ilgili ilk defa konuşuyorum. Bürokrasimizde iletişim yok, adı nettir bunu. Örneğin ben Cuma günü toplantıya katıldığımda bunları yine söyleyeceğim. Kapalı toplantımızda ne olmuşsa, ne geçmişse hepsini söyleyeceğim. Mesele İstanbul'da siyasi tansiyona göre bir toplantıda bürokrasiyle buluşabilirsiniz ya da buluşamazsınız, biliyor musunuz? Olması gereken koordinasyon yok, onu demek istiyorum.
Maraş'a gittiğimin 3. günüydü. Seyahatimizin yüzde 80'inde telefonda görüşmek mümkün değildi. Adıyaman, Maraş'ın merkezi de dahil. Bu çok büyük talihsizlik. Bizim mobil cihazlarımız var, verici istasyonu gibi çalışabilen. Bir enkazın başında kurulum yapılır yapılmaz, o enkazdan atılan mesajlar oradaki insanların canlı olduğunu anladılar ve hemen oraya geldiler. Telefon açmakla ilgili iletişim mümkün değildi. Mümkün olduğu kadar AFAD'a uğramaya çalıştık. Genel başkanımızla uğradığımızda yanılmıyorsam 3 vali vardı, oturup konuştuk. Bilgi aldık, dileklerimizi ilettik. Bir yerde AFAD buluşmasında tarif şöyle, 'her enkazda insanımız var, bütün işler şöyle yolunda böyle yolunda'. Kardeşim biz oradan geliyoruz, bunu yapmayın. Vatandaşla konuşmuyorsun, orada ana muhalefet partisinin genel başkanı var, belediye başkanları var. Orada 'oturup toplantı yapalım, şöyle sorunlar var' demelilerdi. Dudaklar kapalı, diller kilitli. Bu net ve somut bir vaka. Ben x afette koştuğumda, 2-2,5 saat konuşamadık, ne zaman talimat geldi, ondan sonra konuşmaya başladık. Şimdilik isimsiz konuşuyorum, günü geldiğinde saati, dakikayı her şeyi anlatırım. Şu anda meseleyi taze görüyorum.
Mesele sistemde, rejimde. En tepeden her konuda icazet alınır mı? Bu şehirde biz Rum vakfının hastanesinin yangınını söndürdük. Cumhurbaşkanı danışmanı, 'Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla yangını söndürdük' dediler. Bu rejim ve sistem sorunu. Bugün biz İstanbul Deprem Seferberliği'ni açıkladık. Nisan ayında Afet Eylem Planı'nın İstanbul'da nasıl uygulanması gerektiğine ayrıca hazırlık yapıyoruz. Tabii ki AFAD da yapacaktır. AFAD'da Ekrem İmamoğlu konuşsun mu, konuşmasın mı tartışıldı. Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da AFAD'ın toplantılarına çağrılmadı. İBB tam 5 bin 402 personeli Hatay'da görevlendirdi. Şu anda yaklaşık 2 bine yakın çalışanımız orada. İhtiyaçlar değişti. Çadır, gıda, sağlıkla, hijyenle ilgili ihtiyaçlara koşuyoruz. İlaçlamasından, çöp toplamasına kadar. İSKİ ekibimiz su temini noktasında Hatay'ın su idaresiyle yoğun çalışma içerisinde. Şu anda cerrahi operasyon yapabilen sağlık birimimiz var. 15 bin ekmek üreten mobil fırınımız var. 558 TIR yardımı bölgeye ulaştırdık. Bunun büyük kısmı Hatay'da organize edildi.