İSTANBUL (İHA) - İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen El Kaide davasıyla ilgili duruşmaya, aralarında terör örgütü El Kaide'nin üst düzey yöneticisi olduğu iddia edilen Louai Sakka ve kuryesi olduğu iddia edilen Hamed Obeysi'nin de bulunduğu 9'u tutuklu 19 sanık katıldı.
Avukat Osman Karahan'ın kardeşi avukat Selahattin Karahan, duruşmaya Yusuf ve Yunus Dural'ın avukatı olarak katıldığını belirtti. Bunun üzerine mahkeme başkanı, Fevziye Yitiz ve Louai Sakka'nın da vekaletinin kendisinde olduğunu belirtmesi üzerine Karahan, "Ben onların savunmasını yapmayacağım" dedi. Mahkeme Başkanı tutanağa Louai Sakka ve Fevziye Yitiz'in de avukatı olduğunu yazınca, Selahattin Karahan söz alarak, "Onların savunmalarını avukat Osman Karahan yapacak. Ben savunmalarını yapmayacağım. Şu an o sanıklar yönünden istifa dilekçemi yazıyorum" ifadesini kaydetti. Daha sonra Selahattin Karahan, Sakka ve Fevziye Yitiz'in de aralarında bulunduğu 10 sanığın vekaletinden istifa ettiğine dair bir dilekçe yazarak mahkeme heyetine sundu.
Duruşmada söz alan Baki Yiğit'in avukatı Kemal Ağar, savunmasında müvekkili hakkındaki iddiaları kabul etmediğini belirtti. Avukat Kemal Ağar, medyada yanlış bilgiler yer aldığını, en son 5 gün önce bu haberlerden birinin manşet olduğunu hatırlatarak, medyanın daha duyarlı olması gerektiğini belirtti. Ağar, müvekkili Baki Yiğit'in hakkında çok sayıda asılsız haberin yayınladığını, bunlardan bir tanesinin de Baki Yiğit'in patlamalardan önce doğan kızının ismini Usuma Bin Ladin'in koyduğu yönündeki haberler olduğunu dile getirerek, "Duruşmaya 5 gün kala CIA tarafından MİT'e yapılan ihbarın art niyetli olduğunu düşünüyoruz. Müvekkilimin kod isminin 'Ömer' olduğu belirtilmekte. Ancak örgüt içerisindeki Gürcan Baş'ın kod adının 'Ömer' olduğu bilinmekte. Bir örgüt içerisinde birden fazla kod ismi konulmaz. Böyle bir şey yoktur. Müvekkilim Afganistan'da olduğu dönemde Bin Ladin ile görüştüğünü kabul etmiştir. Bin Ladin ile görüşmesinin Bin Ladi'nin Türk akrabaları sayesinde olduğunu ifade etmiştir. Müvekkilim Afganistan'da 4 ay kalmıştır. Bu süre içerisinde kendi dil bilmediği için zamanı ev aramakla geçmiştir. Örgüt içerisinde herhangi bir faaliyeti olmamıştır. Örgüt içerisinde bir faaliyeti olacak olsaydı ailesini ve çocuklarını kendisiyle Afganistan'a götürmezdi. Müvekkilim evinde yakalanmıştır. Suçlu evinde bir polisi beklemez. Müvekkilim bilgisayar meraklısıdır. Bilgisayar programcısıdır. Bilgisayarında elde edilen bazı dökümler, siz mahkeme heyetinin kafasını karıştırmış olabilir. Ancak bu bilgiler internette dolaşan herkesin ulaşabileceği bilgilerdir. Terörle Mücadele Şubesi bazı dokümanları farklı formatlarda açmış. Bazılarının ise açılamadığını belirtmiştir. Terörle Mücadele Şubesi bu konuda uzmandır. Eğer bazı programları açamıyorsa başka uzmanları bularak dokümanları doğru formatta açmalıdır. Yanlış formatta açılan dokümanlar yorumlanarak bir strateji haritası belirtilmiştir. Bunları kabul etmiyoruz. Bomba uzmanlarının patlayıcı madde adı altında çıkarttığı kitaplar bulunmaktadır. Bu kitaplarda bomba yapımı anlatılmaktadır. Bu kitaplar serbestçe satılıyor. Bu kitapları yazan ve okuyan kişileri bombacı olduklarını kötü niyetli oldukları iddia edilemez" diyerek müvekkilinin beraatını talep etti.
Saldırılarda kızını kaybeden Erkan Talu'nun avukatı Ahmet Ünal Erman, "Tüm bu olayda hayatlarını ve yakınlarını kaybedenler bu suçtan zarar görmüşlerdir. Onların da söz hakkı olduğuna inanıyorum ve en ağır şekilde cezalandırılmalarını talep ediyorum" diye konuştu.
Son savunmasını yapan sanıklardan Fevzi Yitiz, avukatı Osman Karahan'ın tutuklu olduğunu belirterek, "Karahan 40 gündür tutuklu olduğu için savunma hazırlayamadım. Ek süre talep ediyorum. Yaklaşık 3 yıllık mahkeme sürecinde rejimi değiştireceğim iddia ediliyor. Benim eylemimin yardım ve yataklıkla değerlendirilmesi gerekir. Eylemi yapan şahıslar yakalanmamış olmalı ki, eylem bana yüklenmek isteniyor. Eylemi yapanlar beni eylemin dışında tutmuşlardır. Örneğin Habipler birlikte gittikleri Suriye'ye beni götürmemişlerdir. Eylemi yapanlarla beraberliğim sadece iş anlamındadır. İstanbul'a çalışmak için geldim ve böyle bir anaforun içine sürüklendim. Yeni bir avukat tutmak istiyorum. Yeni avukatımla savunma hazırlamak istiyorum" şeklinde konuştu.
El Kaide'nin Türkiye yapılanmasında şura üyesi olduğu öne sürülen Adnan Ersöz, savunmasında, anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs ettiği gerekçesiyle yargılanmasının hukuksal bir cinayet olduğunu iddia etti.
Ersöz, "Bilmediğimiz bir eylemin fikir iştirakçisi ve maddi destekçisi olduğumun söylenmesi olacak şey değil. Habip Aktaş, Harun İlhan, Baki Yiğit, Ahmet Cemil Buğdaycı ve ben Çeçenistan'a savaşmaya gitmek isteyenlerin önce Afganistan'a sonra Çeçenistan'a gitmelerini organize ediyorduk. Ancak eylemlerle ilgim yok. Şura oluşturuldu deniyor. Şuranın oluşturuldu denildiği dönemde ben Afganistan'daydım. 2001 yılı ekim ayında Afganistan'ın işgaliyle bu çalışma sona erdi. Benim olaylarla bağlantım kurulmaya çalışılıyor. Oysa Habip Aktaş Pakistan'a geldiğinde eylem fikri vardı. Onu bu fikirden vazgeçiren benim diyerek Aktaş'ın vizesini değiştirmek için Türkiye'ye geldiğinde fikri değişmiştir. Zaten ondan sonra olanlar ortada. Harun İlhan ve Gürcan Baç ile biraraya gelmiş, fikri değişmiş. Yaptıklarını onaylamıyorum. Kendi adlarına kuryelik yapmamı istediler. Ancak kabul etmedim. Oysa burada olmayan bir paranın iddiasıyla yargılanıyorum. El Kaide'nin eylem timi ve hücresiyle bağlantım yok. Mazlum, ezilmiş, işgaller altında ülkeleri yok edilmiş insanlara yardım edenlere terörist baskısı yapılmakta. Bu ülkede, bu halklara yardım edenler ABD'ci bir yaklaşımla terörizmle suçlanıyor. Bu bir milletin dik başlılığı ve yiğitliğidir. Müslümanlar'a terörist muamelesi yapmak bir cinnet halidir ve bir milletin kendi vicdanına ihanetidir" ifadelerini kullandı.
Ersöz, bu sözleri söylerken duygulanınca konuşmasını yarım bırakarak, savunmasını yazılı olarak mahkeme heyetine sundu. Yusuf Polat, "Ders verdiğim söylenen insanlar Arapça bilen, İslam ilmini bilen kişilerdir. Kur'an okumayı bile cezaevinde öğrendim" dedi.
Habip Aktaş'ın bacanağı Osman Eken ise, Habip Aktaş ile ilişkilerinin akraba çerçevesinde olduğunu aktardı. Bu işlerin içinde kesinlikle yer almadığını belirten Eken, suçlamaları kabul etmedi.
Baki Yiğit ise savunmasında, "Bir çamur atıyorlar. O çamurun çıkartılmasına 3 yıl, 5 yıl yetmiyor. 10 yıl sonra 'pardon' deyip gönderiyorlar. Ortada terör yok, terörist yok. Ortada sadece farklı insanlar, farklı düşünceler, farklı dinler var. Buradaki insanlarla farklı düşünmem beni terörist yapmaz. Ladin ile görüştüğüm sırada daha Türkiye'de El Kaide diye birşey bilinmiyordu. Hem Usame Bin Ladin ile görüşmüşsem size ne? O dönemde Irak'a gitmiş olsaydım ve fırsatını bulsaydım Saddam ile de görüşürdüm" dedi.
Baki Yiğit, savunmasının bir bölümünde sanıkların en ağır cezayla cezalandırılmasını talep eden Erkan Talu'nun avukatına dönerek, "Emin olun ki, birileri fazlasıyla cezalandırılmıştır. Talu'ya da selam söyleyiniz. Habip Aktaş ve Ebu Hafz ile görüştüğümüzde Türkiye'de bir eylem yapmak istediklerini söyledi. Biz buna karşı çıktık. Ebu Hafz eylemin Türkiye sınırları içerisinde yapılacağını ancak Türkiye'nin zarar görmeyeceğini söyledi. O zaman olabileceğini düşündük. Ebu Hafz bizim cihatçı olup olmadığımızı anlamaya çalışıyordu. Antalya'da İsrail gemilerine yapılacak bir saldırıdan bahsedildi. Şu anda İsrail'i vurma fırsatım olsa İsrail'i vururum. Selam söyleyin Olmert'e. ABD'ye gitsem, fırsatım olsa Bush ile de görüşürüm. Düşmanımla görüşürüm de neden sevdiğim insanla görüşmeyeyim?" diyerek savunmasına son verdi.
Duruşmada söz alan Sanık Seyit Ertul savunmasını yaparken mahkeme başkanı, Ertul'dan savunmasına yarın devam etmesini isteyerek, duruşmanın yarın kalınan yerden devam edeceğini belirtti.
Patlamaların fikirbabası olduğu iddia edilen Louai Saka, duruşma salonunda sık sık kuryesi olduğu iddia edilen Hamed Obeysi ile konuşarak güldü. Sakka'nın Obeysi ile konuşmadığı sırada ise mırıldanarak dualar okuması dikkat çekti.