Sivil toplum kuruluşları teravih namazından sonra öğretmen evi önünde toplanarak israil’in Filistine yönelik saldırılarını protesto ettiler.
Elazığ’da Faaliyet gösteren bir çok sivil toplum kuruluşunun ortak düzenlediği Elazığ-Gazze kardeşlik gecesi Mehteran takımının Gazi caddesinden öğretmen evi önüne kadar yürüyüşle başlayıp, öğretmen evi önünde devam etti.
Yüzlerce kişinin toplandığı öğretmen evi meydanında kadın ve çocukların dua esnasında ağladığı gözlendi.
Duaların okunmasıyla başlayan etkinlikte STK Platformu dönem başkanı Prof. Dr. Mehmet Şekercinin Konuşmasıyla devam etti.
Prof.Dr. Mehmet Şekerci STK adına yaptığı konuşmada “İnsanlıktan nasibini almamış, sistematik katliamlar ile soykırım yaparak, insanlık suçu işleyenlere karşı batı medeniyeti diye tabir edilen ülkelerin sessiz kalmasının tek sebebi bu insanların Müslüman olmasıdır” dedi.
Prof.Dr. Mehmet Şekerci Konuşmasına şöyle devam etti; Allahın yardımı ve bereketi; dili, dini, milliyeti ne olursa olsun tüm mazlumların ve hepimizin üzerine olsun, Aynı şekilde;
Allahın gazabı ve intikamının; dili, dini, milliyeti ne olursa olsun tüm zalimlerin ve zalim yönetimlerin üzerine olsun, İslam coğrafyasında ve diğer coğrafyalarda yaşanana mezalim ve katliamlar millet olarak hepimizi derinden yaralamaktadır. Dünyaya Demokrasi pazarlayan ülkelerin hiçbir zaman görmek istemedikleri İslam coğrafyasında Rusya’da Çeçenlere ve Kırımlılara, Çin’de Uygur Türklerine, Irakta Türkmenlere, Filistinlilere, Darfur-Arakan-Mayamar’daki Müslümanlara, Suriye’de, Mısırda ve Iraktaki Müslümanlara ile Afrika’nın birçok bölgesinde ve Ukrayna gibi bölgelerde insanlığa karşı çok acımasız katliamlar gerçekleştirilmektedir. İnsanca yaşam hakkının en ağır şekilde ihlal edildiğini, orantısız güç ve silah kullanılarak zulümler yapıldığını üzülerek seyretmekteyiz.
Bugün katliamların yaşandığı İslam coğrafyasındaki yaşanan olaylar sadece o bölgede yaşayan Müslümanların imtihanı değildir. Bu ağır vebal bütün Müslüman dünyasının omuzlarındadır. Başta İsrail'in Gazze'de Müslüman Filistinlilere karşı giriştiği katliamlar, İslam dünyasının kendi içinde yaşadığı mezhepsel çatışmalar ve katliamlar Müslüman âleminin yaşadığı çok büyük bir imtihandır.
İnsanlıktan nasibini almamış, sistematik katliamlar ile soykırım yaparak, insanlık suçu işleyenlere karşı batı medeniyeti diye tabir edilen ülkelerin sessiz kalmasının tek sebebi bu insanların Müslüman olmalarıdır.
Ramazan ayında gerçekleştirilen, çocuk-kadın, yaşlı-genç demeden yapılan katliamlara maruz kalan din kardeşlerimizin yaşadıklarına tepkisiz kalmak İslam dünyası için çok büyük bir ayıptır.
İslam coğrafyasında yaşanmakta olan bu katliamlara karşı tepkisiz kalan devletleri lanetle kınıyoruz.
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." inancı gereği bugün yapılan bu haksızlıklara zulümlere karşı susmak bu katliamları yapanlar ile ortak olmak demektir.
İsrail’in on beş gündür devam eden ve iki gün önce kara hareketine dönüştürülen Gazze’ye yönelik son saldırıları, yıllardır abluka altında yaşayan Gazze halkının acılarını daha da
artırmıştır.
Savunmasız sivil halka karşı gelişmiş savaş araçları kullanılarak ve hedef gözetilmeksizin yapılan insanlık dışı saldırılarda, şu ana kadar, 40’sı kadın, 60’ü çocuk olmak üzere 233’yi aşkın masum Gazelin hayatını kaybetmiş, ikibin 385 kişi yaralanmış;1000 ev yıkılmış, 20 bin ev de hasar görmüştür. Mabetler, okullar ve hastaneler de İsrail saldırısından nasibini almıştır: 30 cami hasar görürken, 10’ü tamamen yıkılmıştır. 50 okul ve 15 sağlık merkezi de İsrail bombardımanına maruz kalmıştır.
Gazze katliamının özellikle Ramazan ayına denk getirilmesi ise manidardır. Geçmiş yıllara bakıldığında da İsrail’in çeşitli bahanelerle bu tür saldırıları özellikle Ramazan-ı Şerif’te
yoğunlaştırdığı gözlemlenmektedir. Bu durum son Gazze vahşetinin sorumlularının, nasıl insanlık dışı ve hastalıklı bir ruha sahip olduğuna işaret etmektedir.
İsrail parlamentosundan bir bayan milletvekilinin çocukları öldürmek yetmez, Annelerini de öldürmek lazım ki çoğalmasınlar edepsizliğini göstererek içlerinizdeki kinin büyüklüğünü ve soy kırım düşüncesini ortaya çıkarmışlardır.
Yine Tel Aviv Belediye başkanı İsrail ordusun Gazze’ye kara hareketini başlatmasıyla birlikte Deniz kenarlarında Sahilde Güneşlenerek tatil yaparken yapılacak katliam ve soy kırımları canlı izlemeleri için dev ekranlı yerleştirmektedir. Bu akıl almaz davranışlar sergileyenler bir insanın yapabileceği işler değildir.
Gazze’de yaşanan bu vahşet karşısında bu mübarek günlerde 1,5 milyarlık İslam Dünyası gözyaşı döküyor, Allah’a dua ediyor. Vicdan sahibi milyarlarca insan ve dünya infial halinde. Ancak, başta kuruluş amacı dünyada savaşları önlemek olan Birleşmiş Milletler ve ekonomik-siyasi çıkarları gerektirdiğinde İslam Dünyasını kana bulamaktan geri durmayan devletler, yaşanan dram ve katliam karşısında gerekli tepkiyi göstermeyerek İsrail’in bu şımarık cüret karlığına göz yummakta ve teşvik etmektedir.
Filistin birçok peygamberin yaşamış olduğu beldedir. Kuranı kerimde bu toprakların kutsal kılındığı ifade edilmektedir. Bu nedenle vahye dayanan bütün dinlerde burası ayrı bir değer kazanmıştır. Kudüs’teki Mescidi Aksa Müslümanların ilk kıblesi olmuştur. Dolayısıyla Kudüs ve Mescidi Aksa Müslümanlar için bu açıdan ayrı bir değer kazanmaktadır.
Yavuz Sultan Selim 1516’da gerçekleştirdiği Mısır seferi sonrasında Kudüs ve Filistini Osmanlı devletine bağladı.
1918 İngiliz İşgaline kadar Osmanlı yönetimde kaldı.
İngiliz Dışişleri bakanı Artur Belfur tarafından 1917’de Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi devleti kurulacağı yolunda bir deklarasyon yayınlandı. ÇOK GEÇMEDEN İngilizler Filistin topraklarını işgal ettiler. İngiliz işgali 24 Temmuz 1922 tarihinde Birleşmiş Milleteler konumunda olan Milletler Cemiyeti tarafından onaylandı ve Filistin toprakları resmen İngilizlerin vesayetine verildi. İngiliz işgalinden sonra Yahudilerin Filistin topraklarına göçü de hızlandı ve Filistinliler yapılan zulümler artamaya başladı, toprakları ellerinden alındı, sürgünler ve katliamlar başladı. Diğer yandan İngilizler Yahudilere mülk edinmeleri ve yerleşmeleri için her şeyi kolaylaştırdı.
İngilizlerin ve Siyonist teşkilatların bütün gayretlerine rağmen 1918-1933 yılları arasında Filistin Topraklarına göç eden Yahudi göçmen sayısı 100 bini geçmemiştir.
Bunun üzerine Avrupa’da bir Nazi fırtınası estirilmiştir. Bu fırtınayla birlikte HOLOKOST (Yahudi soykırımı) hikâyeleri bütün Avrupa’yı sardı. Bunun üzerine Yahudilerin Filistin’e göçü hızlandırıldı ve 1945’e gelindiğinde 800 bini bulmuştu. Bu Nazi fırtınasını oluşumunda Siyonist Yahudilerin olduğuna şüphe yoktur. Böyle yaparak İsrail devletinin kurulması için gereken insan unsurunun oluşmasına imkân hazırlanmıştır.
İngilizler 1947 çekilmeye başladılar ve Yahudiler kendi devletini kurabilmek için bir iç çatışma başlattılar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1947’de Filistin Topraklarını Araplarla Yahudiler arasında paylaştırılmasına karar verdi. 181 sayılı bu karar ile verimli toprakların % 55’ini Yahudiler ve çölden ibaret olan % 45’ini Araplara verdiler. İngilizler planlarına uygun olarak Yahudi devletini kurduktan sonra 1948’de Filistin Topraklarından tamamen çekildiler. Bunun ardından BM’in kendilerine verdiği toprakların üçte bir oranında daha toprak işgal ederek 14 MAYIS 1948’de İsrail devletinin kuruluş deklarasyonu yayınladılar. Fakat İsrail devleti kana ve toprağa doymayarak işgallerine devam etmektedir.
Bugün için bu saldırıların başlamasının asıl iki nedeni vardır.
1.neden, El-Fetih ve Hamas örgütlerini ilk deva birleşmesidir. Bu birlikteliği bozarak zayıf olanı koparmak istemektedir.
2.neden, Gazze’de çok zengin Doğal Gaz üretimi için Yabancı şirketlerle anlaşılmasıdır. 238 milyar metreküp ve 2.5 milyar dolarlık kaynağın HAMAS’ın eline geçmemesi içindir.
Ayrıca burada barış görüşmelerinde Mısır hükümeti devreye sokularak dünya ve İslam ülkeleri içinde Mısır Hükümetini meşrulaştırmaya, Türkiye ve Katar ise pasifsiz hale getirmeye çalışmaktadır. Mısır Hükümeti zaman zaman REFAH sınır kapısını açtığını söyleyerek bütün dünyayı ve İslam âlemini aldatmaya çalışmaktadır.
“Şİİ-SÜNNİ SAVAŞI” BİR EMPERYALİZM PLANIDIR
Yüce Rabbimiz buyuruyor ki;
Allah'a ve Resûlüne itaat edin; birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize korku düşer de rüzgârınız (kuvvetiniz) gider. Sabredin! Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal-46)
Ümmet-i Muhammed olarak birliğimizin parçalandığı gün rüzgârımız kesildi ve birliğimizi parçalayan emperyalist güçlerin ağızlarında lokma, ellerinde oyuncak olduk.
İslam vatanını bölüp sınırlarımızı cetvellerle çizenler, başımıza adamlarını dikerek, aramıza düşmanlık tohumları ekerek, asırlık planlarla yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizi sömürmeye başladılar ve hâlâ planlarını güncelleyerek sürdürmeye devam etmektedirler.
Onlar şeytani planlarını bizim kanlarımız üzerinden icra ederken, yapay problemler içinde boğulan bizler, iplerini elinde tutanların farkına varamadan hep kuklalarla uğraşmakla meşgul olduk. Belki farkına varmadan, kukla oyunlarında figüran olduk... Bu oyunların değişmez senaryosu, kardeşi kardeşe kırdırmak oldu.
Bugün İslam coğrafyasında emperyalistlerin sezon finali olarak kurguladıkları en vahim senaryonun adım adım, Irak ve Suriye’de vizyona sürüldüğüne şahitlik ediyoruz. Bu senaryonun konusu “Şii-Sünni Savaşı”dır. Ve asırlardır bu filmin çekimine yatırım yapan Emperyalist ve Siyonist güçler, bu kanlı finali izleyebilmek için büyük bir iştahla beklemektedirler.
“Müminler ancak kardeştirler” düsturuna iman eden biz Müslümanlar, emperyalistlerin bu iştahlarını kursaklarında koyabilmek için ümmet-i Muhammed’i uyarıyoruz!
- Müslümanın kanı Müslümana haramdır! Sebebi her ne olursa olsun, kardeşi kardeşe kırdıracak bir mezhepler savaşı ancak emperyalist ve siyonist güçlerin işine yarar!
- İslam adına, harici bir yaklaşımla, kendi dışındaki Müslümanları “mürted” ilan ederek masum insanların canına kıymak, yargısız infazlarla toplu katliamlar yapmak, asla kabul edilemez bir vahşettir ve haddi zatında ancak “İslam’a” zarar verir.
- Ümmet-i Muhammed’in özgürlük ve kurtuluş yolu “vahdet”ten geçmektedir. Mezhepçilik taassubuyla ortaya konulan her icraat, tefrikayı doğuracak ve derinleştirecek her adım, ümmete yapılan bir ihanettir.
- Tutuşturulan bu fitne ateşi karşısında, Sünni-Şii tüm İslam âlimlerine düşen görev bu ateşe su dökmektir. Bu ateşi körükleyecek her fetva ve açıklama, sahiplerinin omzuna, dökülecek kanların taşınamaz sorumluluğunu yükleyecektir.
“Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde daimi kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa-93)
Elazığ STK Platformu olarak, Toplu cezalandırma anlayışıyla ve orantısız güç kullanma yöntemiyle saldırılarına pervasızca devam eden İsrail’in bu yasa, kural, kutsal tanımaz tutumunu kınıyor, sözde Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası toplumun bir an evvel devreye girerek daha fazla kan dökülmesini önlemeye çağırıyoruz.
Ayrıca, Dünya Kupası finallerinde birçok futbolcunun ve Cezayir milli takımı oyuncularının primlerini Gazze’ye bağışlaması gibi duyarlılığın devletler tarafından da gösterilmesini ve Türk halkı başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde Gazze’nin yaralarını sarmak üzere başlatılan
insani yardım seferberliğini acil ve gerekli bir adım olarak görüyoruz.
Bu amaçla yeni hesap açmak yerine Platformumuzun üyeleri olan İHH ve Cansuyu derneği kurumsal hesaplarına katkıda bulunulması en uygun olanıdır.
Bununla birlikte, asıl olanın zulmü bertaraf etmek ve zalimin mazluma uzanan elini kırmak olduğuna özellikle dikkati çekmek isteriz. Kısaca “dünyada ve İslam Dünyasında artık kan akmasın” diyoruz.
Tüm dünyada ve İslam dünyasında özde İsrail’in, Müslümanların en mukaddes ibadet ayı olan Ramazan-ı Şerifte Müslüman Gazze Halkına karşı yürütmekte olduğu insafsız saldırıları yaşanan bu katliamları ve insanlık dışı zulümleri yapanları lanetle kınıyor, bunlara karşı tepkisiz kalanları da Allaha havale ediyoruz. Başta İsrail Olmak üzere, Rus, Çin, İngiltere, Fransa, AB, ABD vs diğer yandaşları olan vahşi emperyalist Siyonist katilleri de lanetliyoruz.
Etkinlik için toplanan kalabalık, yapılan konuşma ve duaların ardından sloganlar atarak dağıldı.
STK lar aldıkları bir karar ile saldırıla durana kadar her gece eylemlerini sürdüreceklerini ve İHH nin yarın akşam kuracağı platformda gönüllü kalkan olanların kayıtlarının yapılacağı ifade edildi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz