Onlar, madde bağımlısı, şiddet eğilimli ve sokakta çalışan çocukların yoğun olduğu İstanbul Bağcılar'daki Koca Ragıp Paşa İlköğretim Okulu'nda görev yapıyor. Bugünlerde, en güzel Öğretmenler Günü hediyesini almanın heyecanını yaşıyorlar. Kötü alışkanlıkları terk etmeleri için bir yıl boyunca mücadele verdikleri 214 öğrenciden 207'si onların yüzünü kara çıkarmadı. Topluma kazandırmayı başardıkları öğrencilerle gurur duyan fedakâr öğretmenlerin meslektaşlarına da önemli bir mesajı var: "Elini vicdanına koyan bu mesleği yapsın ya da elini vicdanına koysun mesleği bıraksın."
İstanbul'un en çok göç alan ilçelerinden Bağcılar'ın kenar mahallesi Kemalpaşa'daki bu okulda parçalanmış aile oranları çok yüksek. Çok çocuklu ailelerin yanı sıra okuldan sonra çalışan öğrenci sayısı da hayli fazla. Madde kullanımı, şiddet ve diğer kötü alışkanlıklar gençleri çepeçevre kuşatmış. Bir dönem sokaklarında yürümenin bile cesaret istediği bu mahallede yakılan bir ışık tüm insanlara huzur veriyor. 3 bin 700 öğrencisi olan Koca Ragıp Paşa İlköğretim Okulu'nda görev yapan öğretmenler bir yıl önce geliştirdiği örnek projeye, madde bağımlısı ve şiddet eğilimli 214 öğrenci dâhil oldu. Faydalı İnsan Projesi kapsamında çocuklardan 207'si kötü alışkanlıklarından kurtuldu.
Öğretmenler Hande Kala, Lale Gonca ve Nurullah Yavuz, öğrencilerin sorunlarıyla birebir ilgilendi. 7 gün 24 saat çalıştılar. Kimi internet kafeden topladı öğrencisini, kimi sokaktaki şiddet ortamından. Kurulan terapi gruplarında sorunlar konuşuldu. Gerektiğinde rehberlik araştırma uzmanları girdi devreye. Kötü alışkanlığı olan çocuğun yanına, davranışlarıyla örnek olan bir arkadaş verildi. Bir dönem yanından çekinerek geçilen öğrencilerle ritim grubu, tiyatro ve dans toplulukları kuruldu. Hatta bu gruplar 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinde yer alıp konser ve gösterilere bile çıktı.
'TİNER YERİNE sıvı yağ ile resim yaptırdım'
Resim öğretmeni Hande Kala, resim derslerinde epey sıkıntı çekmiş. Tiner kullanım tehlikesi olduğu için tiner ve terebentin gibi maddeleri sınıfa hiç sokamıyormuş. Bu yüzden resim yaptırırken zorlanan Hande öğretmen, "Çocuklara yağlıboya çalışması yaptırırken çözücü olarak ne kullandıracağımı şaşırıyordum. Tiner bağımlılığından korktuğum için sıvı yağ ile resim yaptırdım." diyor. Kala'nın terapi grubundaki öğrencilerden biri İbrahim. Kötü alışkanlıkları olan İbrahim'in ağabeyi Ahmet, mahallenin serseri takımından. Madde kullanımı da dahil birçok sorunu var. Hande öğretmen Başakşehir'deki evinden okula gitmek için Bağcılar Yüzyıl Köprüsü'nde inip yürümek zorunda. Ahmet, Hande öğretmenin yolunu iki kez keserek rahatsız etmiş. Buna rağmen yılmayan Kala, öğrencisini sevgiyle kötü alışkanlıklarından kurtarmış. İbrahim, ritim grubunun darbukacısı olmuş. Şimdi arkadaşlarına o destek oluyor. Bu durum ağabeyini de etkilemiş. Ahmet, Kala'yı görünce önünü ilikliyor.
'İnternet kafe SAHİBİ tehdit ETTİ'
Öğrencilerini yakından takip eden fedakâr öğretmenler, ders aralarında internet kafelerden öğrenci toplamış. Türkçe öğretmeni Nurullah Yavuz, internet kafe sahibiyle öğrencilerini korumak için birçok kez tartışmış. "Dersimi bırakıp geldim. Öğrencimi almadan gitmem." diyen Yavuz, internet kafe sahibi tarafından "Ekmeğimizle oynuyorsun, oynatmayız." diye tehdit edilmiş. Yavuz, bu zorlu mücadelenin sonunda kazanan tarafın kendileri olduğunu vurguluyor.
Eşimden çok öğrencilerimle vakit geçirir oldum
Sınıf öğretmeni Lale Gonca, öğrencilerini topluma kazandırabilmek için kendi ailesini ihmal etmiş. Evine çoğu kez geç gitmiş. Mutfağında yaptığı yemekleri bile terapi grubundaki öğrencilerine götürdüğünü anlatan Lale öğretmen, "Eşimden çok öğrencilerimle vakit geçirir oldum. Ama herkes anlayışla karşıladı." diyor. Gonca, toplumdan kopan çocuklarda esas sorunun sevgi eksikliği olduğunu ifade ediyor. Öğrencileri arasında annesine 'anne' diyemeyen çocuklar olduğuna dikkat çekerek, "Biz öğrenciyi ailesiyle yeniden tanıştırdık, bir araya getirdik." diyor. Lale öğretmen, çabaları sayesinde bir kız öğrencisinin annesiyle yaşadığı sorunları aştığını belirtiyor ve unutamadığı o anı şöyle aktarıyor: "Bir gün okula annesiyle geldi. İkisi de aynı kıyafeti giymişti. O kadar mutlu oldum ki, bir anne kızın ağlayışına tanık olduk. Hepimiz ağladık." Önceden sınıfa girdiğinde öğrencilerin adeta sıralara saklandığını dile getiren Gonca, şöyle devam ediyor: "Bir suçluluk psikolojisi vardı. Arka sıralara oturmak için yarışıyorlardı. Artık onların gözlerinde farklı bir ışık var. Her biri 'ben buradayım' diyor."