YARSAV Kurucu Başkanı ve Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, “HSYK seçimleri, denetiminin olanaksız kılındığı bir ortamda, şeffaflık ve mesleki kurallar ile demokratik toplum gereklerine aykırı bir biçimde, gizlilik içerisinde gerçekleşmiştir” dedi. Eminağaoğu, Adalet Bakanlığına ait olduğu iddia edilen listedeki adayların seçimi kazanmasıyla ilgili olarak da “YSK’nın, eşit yarışma koşullarının nasıl gerçekleştiğini hukuksal olarak ortaya koyması olanaksızdır. Bu nedenle konu, Türkiye’de iç hukuk yolları tüketildiğinden, daha öncede açıklandığı üzere tüm boyutlarıyla AİHM’e taşınacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Eminağaoğlu ANKA’ya yaptığı açıklamada, “HSYK seçimlerinin gerçekleştirildiği tarihten günlerce önce, kamuoyuna yansıyan ve Adalet Bakanlığı listesi olarak adlandırılan, Adalet Bakanlığınca da varlığı yalanlanan listede yer alan kişiler, bu listenin varlığı konusunda herhangi bir yorum yapmamıştır. Listenin, sandıktan, aynı bütünsellik içinde olduğu gibi çıktığı, herhangi bir ispat aracına gerek bırakmayacak derecede somut gerçeklik olarak, herkesin bilgisi dahilindedir” dedi.
YSK’nın, aldığı kararlarla “seçim faaliyetini, adayların, propaganda faaliyeti kapsamına sokarak yasakladığını” ifade eden Eminağaoğlu, “Bu çerçevede, seçim öncesi tüm faaliyetler, Anayasa’ya eklenen yeni kuralla ve YSK kararlarıyla oluşturulan yasak alan nedeniyle, hukuksal, mesleki ve kamuoyu yönünden denetiminin olanaksız kılındığı bir ortamda, şeffaflık ve mesleki kurallar ile demokratik toplum gereklerine aykırı bir biçimde, gizlilik içerisinde gerçekleşmiştir” diye konuştu.
Açıklamasında, HSYK seçimlerinde Adalet Bakanlığına ait olduğu iddia edilen listedeki adayların seçildiğini anımsatan Eminağaoğlu, şöyle devam etti:
“Oysa eşit yarışma koşulları çerçevesinde, demokratik toplum kurallarına uygun bir biçimde gerçekleşmesi gereken seçimlerde, varlığı yalanlanan liste, bütünsellik içinde, 199 adayın katıldığı seçimden, başarı ile çıkmışsa, YSK’nın, 199 aday için eşit yarışma koşullarının nasıl gerçekleştiğini hukuksal olarak ortaya koyması olanaksızdır.
Tüm adaylar, hangi iletişim, etkileşim ve faaliyetleri, eşit çerçevede hukuksal zeminde kullanabilmişlerse de, sonuçta varlığı bile inkar edilen bir liste, bu ortam içinden sıyrılarak başarı ile seçimden çıkmıştır. Bu tablo seçimlerin eşit yarışma koşullarında gerçekleşmediğinin açık ispatıdır. Bu nedenle konu, Türkiye’de iç hukuk yolları tüketildiğinden, daha öncede açıklandığı üzere tüm boyutlarıyla AİHM’e taşınacaktır.”(ANKA)