Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, “Ne yazık ki ülkemizdeki sezaryen oranı yüzde 53’tür. Oysa muteber sağlık otoritelerinin makul bulduğu oran yalnızca yüzde 15’tir. Bu noktada anne adayı kadınlarımızı cesaretlendirmeli, kurumlarımızda normal doğumu teşvik eden sistemik bir dönüşüm başlatmalıyız” dedi.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Etlik Zübeyde Hanım Sağlık Uygulama Araştırma Merkezi tarafından uluslararası katılımlı "Doğum Eyleminde Kanıt Temelli Yaklaşımlar Sempozyumu" düzenlendi. Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları eğitim Araştırma Hastanesinde gerçekleştirilen sempozyumun açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Suda Doğum Ünitesini hizmete açacak olmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu belirterek, ilkini 2005 yılında Zekai Tahir Burak Hastanesinde açtıkları bu ünitelerin sayılarının artmasının kadınların sağlığı, yeni nesillerin geleceği adına son derece önemli olduğunu ifade etti. Konuşmasına Michel Odent’in medeniyet ile doğum ortamı ilişkisine atıf yaparak başlamak istediğini söyleyen Erdoğan, “Dünyanın en büyük mucizelerinden olan doğum hadisesi gerçekten uygarlıkla yakından ilişkili bir konudur. Fakat günümüz dünyasında kadınlar bu özel tecrübeyi en doğal haliyle yaşayamamaktadırlar maalesef. Öyle ki doğum tıbbi bir operasyona dönüşmüştür. Oysa gebelik ve doğum bir hastalık değil, bedenin doğal, normal ve sağlıklı bir fonksiyonudur. Gereksiz yapılan her müdahale hormon salınımını olumsuz etkiler. Zaten doğal doğumu üstün kılan bu hormonların salgılanmasıdır. Hiçbir ilaç ve müdahaleye maruz kalmayan bir anne bebeğini tüm doğal hormonların etkisi altında doğurarak, doğar doğmaz bebeğiyle güçlü bir bağ kurabilecektir. Hal böyleyken ne yazık ki ülkemizdeki sezaryen oranı yüzde 53’tür. Oysa muteber sağlık otoritelerinin makul bulduğu oran yalnızca yüzde 15’tir. Bu noktada anne adayı kadınlarımızı cesaretlendirmeli, kurumlarımızda normal doğumu teşvik eden sistemik bir dönüşüm başlatmalıyız. Bebek için en iyi sağlık güvencesi olan doğal doğum çocuklarımıza vereceğimiz en güzel armağandır. Külfetli gibi görünse de bu özel tecrübenin kazanımlarını onlardan esirgememeliyiz” şeklinde konuştu.
"BUNU UNUTMAMALIYIZ”
“Sezaryenin gerektiğinde yapılacak bir kurtarma ameliyatı olduğunu unutmamalıyız” diyen Erdoğan, “Nefes egzersizleri, akupunktur gibi kadınlarımızı doğuma hazırlayan çok etkili yöntemler var. Hidroterapi de bunların başında gelmekte. Kadınlarımızı suda doğumun güvenli limanına taşıyan, doğum sancısı ile ilaçsız başa çıkma imkanı veren etkili bir yöntemdir. Bu alternatifler konusunda kadınlarımızı daha da bilinçlendirmeliyiz. Doğum şeklinin emzirmenin süresi ve kalitesiyle ilişkisini ortaya koyan bilimsel çalışmaları gündeme taşımalıyız. Devletimiz sezaryen oranlarının düşürülmesi için 2008 yılından bu yana etkin bir şekilde çalışmaktadır. Şubat ayında yıllık doğum sayısı 4 bin 500 üzeri olan hastanelerle bir çalışma yaptık. Sezaryen oranı en düşük olan devlet hastanelerimizin doğumhane klinik şefi ebelerine ve gebe okulu sorumlularına plaketlerini takdim ettik” ifadelerini kullandı.
"SEFERBERLİK BAŞLATMALIYIZ"
Etlik Zübeyde Hanım Sağlık Uygulama Araştırma Merkezinde total sezaryen oranının yüzde 19.4’e düştüğünü öğrenmekten büyük bir memnuniyet duyduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Sezaryen oranlarını düşürmek için kamu ve özel hastanelerde seferberlik başlatmalıyız. Medyamız bu konuya daha çok yer vermeli anne adaylarını bilgilendirmelidir. Ne yazık ki son günlerde medyada bir takım yayınlara rastlıyorum. Normal doğumu tehlikeli bir olaymış gibi gösteren, doktorların hastaları normal doğuma zorladıklarını ifade eden haberler yapılıyor. Yaşamın her anı kendi içinde riskler barındırır. Ama bunun karşılığı sezaryene teşvik asla olmamalıdır. Aile hekimlerimiz kadınlarımızı normal doğuma özendirmeli, müdahalesiz doğum karnesi iyi olan hastanelerimiz ödüllendirilmelidir. Hastanelerimizde anne adaylarının huzurunu tesis edecek fiziki ortamlar oluşturmanın önemine inanıyorum. Özellikle hasta mahremiyetini çok önemsemeliyiz. Mahremiyet güven doğurur. Kendini güvende hisseden anne adayı doğum sürecini daha olumlu algılar. Doktoruna, ebesine güvenen kadın korkulu doğum hikayelerine teslim olmaz. Hayatında yaşayacağı o en güzel tecrübenin anlamına odaklanır. Doğum sürecinde kadınlarımızdan eğitim, güven, mahremiyet, hareket özgürlüğü, zamana saygı, duygusal ve fiziksel destek gibi ihtiyaçları esirgememeliyiz. Bu tür etkinlikler toplumsal farkındalığı artırmaya vesiledir. Sağlıklı nesiller bilinçli annelerin eseridir.”
“İNSANLIĞIN GELECEĞİ AÇISINDAN HAYATİ BİR SORUN”
Sağlık Bakanı Ahmet Demircan ise, kadının anne olmakla bekası için insanlığa en büyük hizmette bulunduğuna dikkat çekerek, “Unutmayalım ki yetersiz üreyen varlıkların nesli tükenmektedir. İnsan türü neslini sürdürmeye devam ediyorsa bunu annelere borçludur. Peygamberimiz (SAV) ‘Cennet annelerin ayakları altındadır’ sözünü bizi dünyaya getiren, besleyen, büyüten, bunun için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, canından vazgeçen, kutsal varlık olan annelerimize şükranlarımızı sunmak istiyorum” diye konuştu.
“Kadınların doğurganlıklarının durmasını bırakın bir yana, azalması bile insanlığın geleceği açısından hayati bir sorun” ifadesini kullanan Demircan, “Nüfusu artmayan milletlerin geleceğinden bahsedilemez dünyanın en zengin ülkeleri olsa bile. Geleceğe güvenle bakabilmek için önce yeterli nüfus artışı hızını temin etmek, sonra da bu çocukları en iyi şekilde geleceğe hazırlamak gerekmektedir. Maalesef 2016 yılı verilerine göre nüfus artış hızımız binde 13,6’dır. Bu oran özellikle üst gelir grubu ülkelere göre bir hayli iyi görünse de biz biliyoruz ki yetersizdir. Ak Parti iktidarları döneminde nüfus ve aile planlaması politikaları bir kenara bırakılmıştır. Sağlık Bakanlığımız bu konu üzerinde hassasiyetle eğilmektedir. Nüfusumuzu arttırmak için Cumhurbaşkanımızın defatle belirttiği gibi ‘nüfus artışı bu millet için gelecek meselesidir’ söylemde kalmamalıdır. Kadınların verdiği en kıymetli armağan bebek aynı zamanda kadınlara verilmiş en kıymetli armağandır. Her doğum bir mucizedir. Her anne her doğumda bir mucizeye tanıklık etmektedir. İnsanlığın bekası ve geleceği için mucizevi eylemin doğasını korumak zorundayız. Ancak ülkemiz bu noktada maalesef iyi bir yerde değildir. Yüzde 53,1’e çıkan sezaryenle doğum oranı hem anne sağlığını hem de doğurganlık oranlarını olumsuz etkilemektedir. OECD ülkelerinde yüzde 26,4 olan sezaryenle doğum oranının bizde bu kadar yüksek olması kabul edilemez bir durumdur. Kamu hastanelerinde yüzde 37,5 olan bu oranın özel hastanelerde yüzde 70’e çıkması önemli bir neden tespiti olarak önümüze çıkmaktadır. Bunu değerlendirmek zorundayız. Geleceğimiz için bu duruma el atmak, ne şekilde olursa olsun düzeltmek zorundayız” açıklamasında bulundu.
"MÜJDELİ HABERLERİMİZ GELECEKTİR"
Sağlık alanında gerçekleştirilen pek çok atılım içinde en kıymetli olanının anne ve bebek sağlığı adına elde edilen başarılar olduğunu kaydeden Bakan Demircan, “Attığımız adımlarla anne ölüm adımlarını yüz binde 14,7’ye düşürdük. Bebek ölüm oranları da binde 7,3’e gerilemiş durumdadır. Hem anne hem bebek ölümlerini inşallah daha da aşağıya çekmek hedefimizdir. Hastanede doğum oranlarını yüzde 78’lerden yüzde 99’lara taşıdık. Aile hekimliğine geçiş, gebe takip sistemleri, gebe okulları, anne okulları, bebek ve anne dostu hastane konseptleri gibi pek çok yenilik hayata geçirilmiştir. Elbette personel noktasında sıkıntılarımız vardır. Ebelerimizin sayısını artırmak ve ebelerimizle hamilelerimizi, doğum yapan anneleri buluşturmak bizim görevimizdir. Dün Cumhurbaşkanımızla bu konuyu görüştük. İnşallah önümüzdeki günlerde toplumumuza ve bu alanda çalışan hekimlerimize, çalışanlarımıza müjdeli haberlerimiz gelecektir” ifadelerini kullandı.
Bugün hizmete girecek olan Suda Doğum Ünitesini anne adaylarına gösterilen özenin bir göstergesi olarak gördüklerini söyleyen Demircan, “Sağlık Bakanlığı olarak bu üniteleri ülke genelinde artıracak ve geliştireceğiz” dedi.
"NORMAL DOĞUM FİZYOLOJİK BİR OLAYDIR"
Medyanın sağlık haberlerinde spekülatif dilden kaçınmasının önem arz ettiğini vurgulayan Demircan, şöyle konuştu: “Bu tarz haberler anne adaylarında korkuyu ve sezaryene yönelme eğilimini arttırırken, hekimlerimizde de strese neden olabiliyor. Yüksek sezaryenin nedenlerini sorgulayan araştırmalarda sosyal endikasyonların etkisini ortaya koyuyor. Bu konunun çözümünde en önemli çözüm ortağımız kadın doğum uzmanlarımızdır. İnşallah bu kaygıları, korkuları el birliğiyle mücadele ederek gidereceğiz, sağlıklı bir neslin inşası ve devamlılığı için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Anne adaylarımıza seslenmek istiyorum; bu mücadelede en büyük rol sizlere düşmektedir. Normal doğum fizyolojik bir olaydır. En iyi doğum kendiliğinden başlayan ve mümkün olan en az müdahaleyle gerçekleşen doğumdur. Unutmayalım ki bu mucizevi olayın kahramanı sizlersiniz. Elbette sezaryen önemli bir alternatiftir. Ancak alternatif bir doğum yöntemi olarak tercihi doğru değildir. Gerekmedikçe hiç kimse anestezi alıp vücudunda geniş bir yara açılmasını elbette istemez. Anne adaylarının beklediği, doğuma alındığı salon mantığını ortadan artık kaldırıyoruz. Doğum odalarını tek kişiye has hale getiriyoruz. Doğumu kendi odasında gerçekleştirmesini sağlıyoruz. Hekimi, hemşiresi, ebesi, anne adayımızın bulunduğu odaya gelecek, suit niteliğindeki odalarda anne adayımızın yanında aile fertleri de olabilecek.”
Programda dünyaca ünlü doğum uzmanı Dr. Michel Odent de "Değişen ve Hızla Gelişen Bilimsel Disiplinler Çağında Doğum" konusunda bir konuşma yaptı. Programa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın yanı sıra Başbakan Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım, Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Hastane Yöneticisi Doç. Dr. Özlem Moraloğlu Tekin de katıldı. Program sonunda hastanenin Suda Doğum Ünitesi'nin açılışı gerçekleştirildi.