İşte Emre Belözoğlu'nun çarpıcı açıklamaları...
"Son dönemlerde sadece futbolda değil insanlar arasında en büyük sorun samimiyetsizlik. Bizim zamanımızda takımda oynayanı oynamayanı iç içeydik. 60 gün kamp yapardık, 60 günde sevdiğin kadınla tatile gitsen kavga edersin."
"Yeni nesilde de çok değerli kardeşlerimiz var, onlar da bu ülkenin bayrağını göğsünde taşıdığında farklı duyguyla çıkıyorlar ama 2002 Dünya Kupası'nda oyuncu grubunun samimiyeti hiçbir oyuncu grubunda yoktu. “2022 Dünya Kupası’na gidersek orada oynayamam. Belki bir sene daha gidebilirsem, o kadar. Futbolu bırakmakla devam etme arasında pek fark yok. Benim yaşadığım sakatlıklar adale sakatlıkları olduğu için atlatmak kolay oluyor."
"Futbolu 5 gün bıraktım, Fener’den ayrıldığımda. Altıncı gün üzerimi giydim, koşmaya gittim. Eşim ‘Nereye gidiyorsun, sen futbolu bıraktın’ dedi. Başakşehir takımının başarısı Göksel başkan ve Abdullah Avcı’nın üzerinde toplanmıştır. Oyuncu grubu da üzerine düşen görevi net bir şekilde ortaya koydu. Geçen seneki takım ligi ikinci bitirdi. Biz yemekte bile kendi aramızda şampiyonluk konuşmuyorduk. Ama şimdi hem kendi aramızda konuşuyoruz hem de kamuoyuna dile getirebiliyoruz. Şampiyonluk konusunda geçen seneye göre bir değil iki adim ileride olduğumuzu düşünüyorum."
"Adebayor çok özel bir oyuncu. Bizi çok rahatlatıyor. Her yerde top alıyor, her yere koşuyor. Lider bir isim. Kaybettiğinde içeri girdiğinde ağlayacak hırsı var. (Sevilla maçında son dakikada kazanılan serbest vuruş hakkında) o an çok yorgundum yoksa şut çekecektim. Faulü aldım. Topun başında annemin duasını okuyordum o anda. Şampiyonlar Ligi topuyla iki gün çalışıyorsun. Ligdeki topla bu top farklı. İdmanda her vurduğum giriyor dedim ki şu maçta olsa valla atacağım içeri. Ama iki gün farklı topla çalışıyorsun. Buna da alışmıştım ama olmadı. Top içeriye girseydi belki de kariyerimin en önemli golü diyebilirdim."
"Türkiye ligi çok enteresan bir lig. Sistemsizlik üzerine kurulu sistem var. Takımlar çok kapanıyorlar. Örneğin Beşiktaş bir hafta Avrupa’nın en önemli takımını dize getiriyor, sonra geliyor belki de ligin orta siralarinin bile altındaki bir takıma yeniliyor. Enteresan dinamikler var."
"Cenk Tosun için çok mutluyum. Yabancı kuralıyla beraber oyuncularda bir özgüven kaybı olmuştu. Çok genç yaşta bırakanlar oldu. Şu an oyuncuların yurtdışına gitmesi bizim dönemimizdekinden daha kolay olduğunu düşünüyorum. Cenk ile yan yana A Milli Takım'da oynadık. Çok profesyonel ve takımdaşlığı yüksek bir oyuncu. Kendini diğerlerinden yüksek ya da alçak görmüyor. Kendini sürekli geliştirmek istiyor. İngiltere’de çok temas var ama Cenk’in gol vuruşu çok iyi. En büyük handikabı hocası. Sam Allardyce benim de hocamdı Newcastle’da. 1.5 Sene çalıştık. Forveti yalnız bırakan ve beslemekten uzak bir futbol sistemi var."
"Futbolcu oyunun merkezindedir. Bu mesleğin en değerli aktörüdür. Bu böyleyse ve bazı takımlara kendimiz ait hissediyorsak, o takımın değeri olmalısınız. Ben sokakta bunu hissediyorum. Benim altyapım Galatasaray, orada çok şey öğrendim. Bana kattıklarını hiçbir zaman inkar etmedim ama Fenerbahçe’ye kendimi ait hissettiğim için taraftar da bunu bana sokakta hissettiriyor. Şu an beni gördüklerinde boynuma sarılıp ağlayanlar oluyor. Aslında değerli olan da bu."
"Benim Fenerbahçe’den ayrılırken yaşadıklarımı Real Sociedad 35 yaşındaki kaptanına yaşatmaz. Veya İnter, bunu yaşatmaz. Oyuncuya en azından değer verdiğini göstermeli. Ben bir mektupla öğrenmemeliydim. Ben ileride yönetici olursam kaptanımı gönderirken mektupla göndermem. Benim konum kesilir, o mektubu yine de yazmam."
"Baba olduktan sonra çocuklarla birlikte büyüyorsun. Seni statta ıslıklayanların seninle niye uğraştıklarını daha iyi anlıyorsun. Beni ıslıklayan herkes, onların takımında olayım diye can atarlar. İyi futbolcu ıslıklanır. Benim motivasyonumu düşürmek için yapılır. Ama eminim herkes evine gittiğinde ‘emre benim takımımda olsun’ der."