HABER

“En az üç” için doğumda anneler korunmalı

Türkiye’de erkek uzmanların doğum sürecine katılımlarında görülen eksikliklerin sağlıklı doğum sürecini olumsuz etkilediği belirtildi.

ANKARA(ANKA) – BM Dünya Nüfus Fonu annelerin doğum sırasında yaşamlarını kaybetmelerini inceleyen raporunda, Türkiye’de erkek uzmanların doğum süreçlerine katılmalarında yetersizlik bulunduğunu, bunun sorunların çözümünde olumsuz ortamı hazırlayan unsurlardan biri olduğunu bildirdi. Türkiye’de nüfus artışının hızlandırılması önerileri yapılırken raporda, “Anne ölümleri Türkiye’de, her 100 bin canlı doğumda 20.94 anne ölüm oranı ve bölgelerarası önemli farklılıklarla (kırsal bölgelerde 100 binde 40,3’lük oran dahil) birlikte önemli bir sorun olarak kalmaya devam etmektedir. Bölgeler arasında ana sağlığı ve bakım hizmetleri açısından büyük farklılıklar olduğuna ilişkin kanıtlar bulunmaktadır” denildi. Rapora göre Türkiye anne ölüm oranlarının 2005’ten itibaren yüzde 50 düşürülmesi hedefine ulaştı.

Birleşmiş Milletler Uluslar arası Nüfus Fonu (UNFPA)’nun “Orta Asya ve Doğu Avrupa’da Ana Sağlığındaki İlerlemeler” raporu yayımlandı. Raporun Türkiye ile ilgili bölümüne göre nüfusun doğal artış hızı yıllık yüzde 1.2, Türkiye’de 2050 yılına kadar nüfus artışı yüzde 19 olacak, yani 2050’de nüfus 90 milyonu bulacak. Her türlü metotla gebelikten korunmanın yaygınlığı yüzde 71 olarak belirtilirken, çağdaş yöntemlerle gebelikten korunmanın yaygınlığı yüzde 43 olarak ifade edildi. Gebelikten korunma oranının yüksekliğine dikkat çekildi. Raporda Türkiye’nin Binyıl Kalkınma Hedefleri’nde dile getirilen doğumda anne ölüm oranlarının 2005’ten itibaren yüzde 50 azaltılması hedefinde başarıya ulaşmasına karşın anne sağlığı ve doğumla ilgili bakımda bazı önemli zorlukların ve anne ölümlerinde görece yüksek oranların sürdüğü belirtilerek, “Kadınların düşük statüsü, gençlerin eğitim ihtiyacı ve erkek uzmanların dahil olmalarındaki eksiklik dahil birçok sosyo-kültürel zorluk, sağlık-bakım sistemlerindeki iyileştirmelerle birlikte üzerine gidilmesi gereken karmaşık bir ortam meydana getirmektedir” denildi. Raporda doğumda anne ölümlerinin önlenmesiyle ilgili süregelen zorluklar şöyle sıralandı:

-DOĞUM KAYIPLARINDA BÖLGELER ARASI FARKLILIK VAR-

“-Bölgelerle ilgili bilgilendirme ve bakım konusundaki eşitsizliklerin üzerine gidilmesi,

-Hayati tehlike oluşturan gecikmeleri azaltmak için doğum öncesi bakım ve bilgiye erişimin artırılması,

-Acil doğum bakımı için teknik kapasite ile doğum bakımı kalitesinin iyileştirilmesi,

-Verilerin analizi ve toplanıp sıraya konulmasında iyileşmenin devam etmesi.”

Doğum yapacak kadınların yüzde 80’inin doğum öncesi bakıma erişebildiği belirtilen rapora göre 2007 itibarıyla Türkiye’de 1000 kadından 354’ü sezaryen ile doğum yapıyor. Doğu Avrupa bölgesinde bu oran binde 214, Bağımsız Devletler Topluluğu’nda binde 147, Türk Cumhuriyetlerinde binde 63, WHO Avrupa Bölgesindeki Yüksek Anne Ölümü Görülen 26 Ülkede ise binde 192 oldu. Rakam acil olmayan durumlarda sezaryen yapılması nedeniyle bu kadar yüksek bulunuyor. Bakanlık oranları düşürmek için çalışmalar yapıyor. BM standartlarına göre acil doğum hizmetlerinde sezaryen uygulamalarının oranı yüzde 5 ile yüzde 15 arasında olmalı. Raporda şu bilgiler yer aldı:

-ANNE KAYBI YÜKSEK-

“Anne ölümleri Türkiye’de, her 100 bin canlı doğumda 20.94 ölüm oranı ve bölgelerarası önemli farklılıklarla birlikte (kırsal bölgelerdeki 100 binde 40,3’lük oran dahil) önemli bir sorun olarak kalmaya devam etmektedir. Bölgeler arasında ana sağlığı ve bakım hizmetleri açısından büyük farklılıklar olduğuna ilişkin kanıtlar bulunmaktadır. Sonuç olarak Sağlık Stratejisi’nin ulusal hedeflerin yanı sıra bölgeler arası uçurumu kapatma hedefleri vardır. Bakıma erişimde gecikmeler ve sorun tanımlamada başarısızlıklarla bağlantılı doğum öncesi bakımda göreceli yetersizliğe ilişkin kaygılar bulunmaktadır, bunlar ölümlere neden olan en önemli faktör olarak görülmektedir. En yaygın ölüm nedenleri arasında bulunan, alınan bakımın kalitesinin ve doğuma zamanında acil müdahale kapasitesinin yetersiz olduğuna ilişkin güçlü uyarılar bulunmaktadır. “

Raporda 100 binde 20.94 anne ölüm oranının Avrupa bölgesel ortalamasından yüksek bir oran olduğu belirtildi.

Raporun “Ülke Görünümü” bölümünde sağlık sisteminin reformlara karşın düşük kaliteli kamu hizmeti ve erişimde eşitsizlikle sonuçlanacak olan, yetersiz sayıda nüfusa hitap etme, “cepten yapılan ödemelere bel bağlama” ve kurum-personel dağılımında eşitsizlik sorunlarıyla karşı karşıya bulunmaya devam ettiği kaydedildi. Geçen yıllarda özel sektörde görülen hızlı genişleme ve bu hizmetlerden yüksek gelirli kesimin yararlanacak olması beklentisinin, erişim ve kalitedeki eşitsizlikleri potansiyel olarak daha kötüleştirdiği ifade edildi.

Rapora göre Türkiye’de hamilelik dönemiyle bağlantılı ölüm oranı ise 100 bin canlı doğumda 38.3 düzeyinde. Burada rakam kentlerde 100 binde 28,2 kırsal bölgelerde ise 53,7’ye çıkıyor. Batı anadoluda 100 binde 12,4 olan hamilelikle bağlantılı anne ölümleri kuzey doğu anadoluda ise 100 binde 93.3’e çıkıyor.

-KÜRTAJ RAKAMI ÜRKÜTÜYOR-

Rapora göre Türkiye’de hamile kadınların yüzde 40’ı, hamilelikle bağlantılı bir sağlık sorunuyla ve tüm hamilelerin yüzde 15’i hayati tehlikeyle ya da uzun süren komplikasyonlarla karşılaşabiliyor. 2003 tahminlerine göre 2003 itibarıyla kürtajın evli kadınların yüzde 24’ünde görüldüğü, bu rakamın yüksek bulunduğu, bunların yüzde 80’inin de özel sağlık kurumlarında gerçekleştirildiği kaydedilirken şöyle devam edildi:

“-Doğum öncesi bakım: 2005 Binyıl Kalkınma Hedefleri Ulusal raporu Sağlık Bakanlığı’nın ‘Türkiye çapında sağlık personelinin bulunduğu doğumlarla ilgili bilgi sağlayamadığını’, Sağlık Bakanlığı’na bağlı olmayan sağlık kuruluşlarında meydana gelen doğumların izlenemediğini belirtmiştir. Raporda evlerde sağlık personelinin katıldığı ya da bulunmadığı doğumların yeterince izlenmediği de kaydedilmiştir.

-Acil doğum hizmeti: Acil doğum hizmeti Türkiye’de 600 dolayında merkez tarafından veriliyor. Bu merkezlerin geniş bir acil doğum hizmeti sundukları varsayılıyor, genel kaplama alanı BM tavsiyesinin dört katına ulaşıyor. Ancak kırsal bölgelerde acil doğum ünitelerine erişim; uzaklık ve tıbbi kadronun ağır iş yükü sorunlarının çözümüne bağlı oluyor. Ulusal Anne Ölümleri Araştırması, en yaygın görülen anne ölümleri ile acil doğum hizmeti ihtiyacı arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor.

-Erişim: Resmi olarak üreme sağlığı ve bakımı dışında tutulan bir grup yok, ancak bazı engeller bulunmaktadır. Bunlar arasında doğum öncesi desteğe politik yaklaşım, genç odaklı bakım yetersizliği, sosyo-kültürel davranış ve tutumlar ve kadınların düşük statüsü vardır. Donanımlı kişiler tarafından gerçekleştirilen doğumların düzeyiyle ilgili bilgiler çeşitli ve yetersizdir, ancak donanımlı kişilerin katıldığı doğumların görece düşük oranı, erişim konusuyla bağlantılı ve tıbbi kadronun daha az bulunduğu kırsal kesimlerde daha yaygındır. Sağlık çıktısında bölgesel çeşitliliğine ilişkin veriler erişim kaygılarını desteklemektedir. Cinsel ve üreme sağlığı-bakımı eğitimi, okul müfredatlarında ya da diğer eğitim programlarında bulunmamaktadır.

-4 BİN MERKEZDE DOĞUM HİZMETİ VERİLİYOR-

-Sağlık-bakım sistemleri ve ana sağlığının finansmanı: Türkiye’de sağlık reformları temel sağlık hizmetleri ve daha yüksek bir katılıma yönelmiştir. Doğum hizmetleri 4 bin merkezde, acil doğum hizmetleri 600 merkezde sağlanmaktadır. Sağlanan bakımın kalitesi üzerine önemli endişeler bulunmaktadır. Binyıl Kalkınma Hedefleri Ulusal Raporu sağlıksız doğum koşullarına arz ve talep kanadındaki sorunların neden olduğunu belirtmiştir. Rapor anne sağlığında iyileşme için sağlık ve bakım hizmetlerinin tüm hamileliği izleyen tam kapasiteli gelişimine ihtiyaç bulunduğuna, annelerin rutin hamilelik bakımını yapmaları için motive edilmelerine, maliyet ve sağlık sigortası gibi engellerin ortadan kaldırılmasına dikkat çekmiştir. Ulusal Anne Ölümleri Araştırması, erken tanıdaki başarısızlık, düşük kaliteli doğum öncesi bakım ve doğum uzmanlarının kötü yönetimlerini, anne ölümlerinde rol oynayan ve sağlık hizmet sağlayıcılarından kaynaklanan en önemli faktörler olarak belirtmiştir. Araştırma, kadro temini, teşhis tedavi imkânları ve ecza ile medikal gereçleri gibi sağlık hizmeti arz unsurlarının hamilelik ve doğum bağlantılı anne ölümlerinde görece daha az rol oynadığına işaret etmiştir. Bu kaliteli bakıma erişimin daha önemli bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’de özel sağlık sektörü yerleşmiştir ve boyutu ile önemi artmaktadır.

Türkiye standartlaştırılmış ulusal kayıt ve başvuru kayıt sistemine sahiptir. Anne ölümleri ve ölüm vakaları ulusal düzeyde kaydedilir, bu bakım kalitesinin denetlenmesi sistemine temel oluşturur. Bilgiler, bakım kalitesi gibi anne ölümlerinde rol oynayan faktörler üzerine yorum yapan Ulusal Anne Ölümleri Araştırması gibi araştırmalarla bütünlenmektedir. Doğum, doğum öncesi sonrası bakım ve aile planlama konusunda kılavuz ve protokoller bulunmaktadır. Komplikasyonların tipi ve oranları üzerine bilgi toplanmamıştır. Belirtildiği gibi veri toplamada gizlilik düşüktür. Binyıl Kalkınma Hedefleri ulusal raporu ve Ulusal Anne Ölümleri Araştırmasının her ikisi de, 2003 Demografik Sağlık Araştırmasında da altı çizilen eşitsizliğe göndermede bulunmaktadır, bunlar sadece kurumlardan gelen verileri içermekte, anne ölüm istatistiklerinde varışta ölen bireyleri içermemektedir. Bir Ulusal Anne Ölümü veri incelemesi, Sağlık Bakanlığı sisteminin bulmadığı 72 anne vakası belirlemiştir. Bunun ardından Anne Ölümleri Tespit ve Deklarasyon sistemi revize edilmiştir.” (ANKA)

En Çok Aranan Haberler