Akdeniz tipi, bitkisel ağırlıklı, az kalorili beslenmenin ve düzenli tempolu yürüyüşün meme kanserine yakalanma riskini azalttığını söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Eser, “Vitamin değeri yüksek sebze ve meyve ağırlıklı beslenmenin meme kanserine karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır. İtalya’da 8 binden fazla kişinin 9.5 yıllık takibiyle yapılan bir çalışmada, çiğ sebze ve zeytinyağı bakımından zengin diyetin meme kanserine karşı koruma sağladığı tespit edilmiştir” dedi.
Dünyada ve Türkiye’de kadınlarda en sık görülen kanser tipi, meme kanseri olarak biliniyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada her yıl 2.1 milyon kişiye meme kanseri teşhisi konuluyor. Yine dünyada yılda 627 bin kadının meme kanseri nedeniyle hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
Kanser Daire Başkanlığı’nın verilerine göre, 2015 yılında Türkiye’de meme kanseri görülme sıklığının yüz binde 45 olduğunu aktaran Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Eser, “Erken evrede hastalıktan tamamen kurtulma olasılığı yüksektir. Ancak geç evrede, hele de uzak organlara yayıldığı zaman hastalıktan kurtulma şansı pek yoktur. İlk teşhis konduğunda uzak organlara yayılım mevcutsa, hastaların yüzde 40’ı ilk yıl içerisinde kaybedilmektedir. Erkeklerde ise meme kanseri nadir bir durumdur. Dünya istatistikleri ve bizim verilerimize göre, her 100 kadın hastaya karşılık 1 erkek hastada meme kanseri teşhis edilmektedir” ifadelerini kullandı.
Meme kanserinin erken teşhis edildiğinde aslında çok da tehlikeli sayılabilecek bir kanser olmadığının altını çizen Prof. Dr. Mehmet Eser, “Tabi ki özellikle de genç hastalarda çok agresif giden tipleri de görülebilir. Meme kanserinin tehlikesi, sıklığında ve geç tanı konmada yatmaktadır” şeklinde konuştu.
Meme kanserinin en sık görülen belirtisinin hasta tarafından hissedilen veya doktor muayenesinde ele gelen kitleler olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mehmet Eser; şöyle devam etti:
“Bu kitleler genellikle ağrısızdır. Meme kanseri kitlesi eğer göğüs duvarına veya cilde, komşu sinir yapılarına yayılmadıkça pek ağrı yapmaz. Ancak bu demek değildir ki, memesi ağrıyan kadında meme kanseri olmaz. Kadınların yaklaşık yüzde 40’ı özellikle de adetleri yaklaştığı zaman meme ağrısı çekerler. Bu kadınlarda da meme kanserine yakalanma oranı meme ağrısı çekmeyenlerle eşittir. İkinci sıklıkta meme ucunun içeri doğru çekilmesi, meme cildinde çekinti, kalınlaşma, renk değişikliği gibi belirtilerle meme kanseri kendini belli edebilir. Diğer belirtiler arasında önemli olan ve bazen erken meme kanserinin bulgusu da olabilen, sıkmadan yani kendiliğinden olan meme başı akıntılarıdır. Bu akıntılar kanlı ya da su gibi berraksa daha dikkate alınmalıdır. Kadınların meme uçlarını sıkarak meme muayenesi yapmasını istemiyoruz. Ancak sütyen içine koyabilecekleri bir beyaz peçetenin kirlenip kirlenmediğini kontrol etmelerini öneriyoruz. Bazen memedeki kitle küçük veya çok derinde yerleşebilir, ele gelmez ancak koltukaltı lenf bezlerine yayılan lenf bezi büyümesini hastalar hissedebilirler. Kadınların bu nedenle aylık muayenede koltukaltlarına da bakmalarını öneriyoruz. En istemediğimiz belirtiler ise metastaz yapmış organa ait şikâyetlerdir. Bunlar arasında en sık kemik metastazlarına bağlı ağrılar veya patolojik kırık diye tanımladığımız küçük bir travma ile kemikte kırık oluşması şeklinde belirti verebilmektedir.”
Beslenmenin meme kanseri üzerine etkilerinin bilinen bir gerçek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Mehmet Eser, bunları şöyle açıkladı:
“Günümüzde meme kanserinin gelişmiş toplumlarda az gelişmiş toplumlara göre daha fazla görülmesinin bir nedeni de beslenme şeklidir. Başta Avrupa ve ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin çoğunluğunda, yağdan zengin, hayvansal besin ağırlıklı ‘Batı tipi’ beslenme tarzı yaygındır. Az gelişmiş ülkelerde ise genellikle bitkisel ağırlıklı ve az kalorili beslenme şekli görülür. Beslenme ile birlikte diğer yaşam tarzı şekilleri ve çevresel faktörler de meme kanserinin oluşmasında rol oynamaktadır. Obezite, günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde ciddi bir sağlık sorunudur. Obez hastalarda meme kanseri riski, normal kilolu kadınlara göre yüzde 30 daha fazladır. Obezitenin dolaylı bir etkisi de kız çocuklarında erkenden kadınlık hormonlarının yükselmesine ve erken yaşta (12 yaş altı) adet görmeye başlamasına neden olmasıdır. Erken yaşta adet görmeye başlamak, meme kanseri risk faktörlerinden birisidir. Özellikle suni yağlar (margarinler, doymamış yağ asidi oranı yüksek yağların) meme kanseri riskini artırdığını bildiren yayınlar vardır. Meme kanserini tek başına tetiklediği ispat edilmiş bir besin tespit edilmemiştir. Menopoz öncesi kızlarda yüksek kalorili besinleri kısıtlamamak riski 2 kat artırmaktadır. Ancak vitamin değeri yüksek sebze ve meyve ağırlıklı beslenmenin koruyucu etkisi olabilir. İtalya’da 8 binden fazla kişinin 9.5 yıllık takibiyle yapılan bir çalışmada 207 yeni meme kanseri gelişmiştir. Bu çalışmada çiğ sebze ve zeytinyağı bakımından zengin diyetin meme kanserine karşı koruma sağladığı tespit edilmiştir.”
Düzenli spor yapmanın kalp ve damar sağlığını korumanın yanı sıra, vücutta yağ ve kas oranının da olumlu yönde değişmesine yardımcı olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Eser, “Sporla birlikte vücutta yağ oranın azalması, östrojen hormonunu azaltmakta ve meme kanseri gelişimi bakımından olumlu etki yaratmaktadır. Haftada 1.5-2.5 saat arasında tempolu yürümek de meme kanseri riskini yüzde 18 azaltmaktadır. Bu etkinin oluşması için sporun uzun süreli ve sürekliliği önemlidir” dedi.
Düzenli uykunun da meme kanserinden korunmada önemli bir rolü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mehmet Eser; “Bağışıklık sistemimiz vücuda giren virüs, bakteri gibi mikroorganizmalarla mücadele ettiği gibi kanserli hücrelerle de mücadele etmektedir. Onun için immün (bağışıklık) sistemi baskılanmış kişilerde daha çok kanser görülmektedir. Stres çağdaş yaşamda immün sistemimizi olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Melatonin hormonu, immün sistem için çok önemlidir. En fazla karanlık ortamda uyumakla melatonin hormonu salgılanmakta ve immün sistemimizi düzenlemektedir” diye konuştu.
Meme kanseri tedavisi olmuş bir kadının kesinlikle kilo almasını istemediklerinin altını çizen Prof. Dr. Mehmet Eser, “Meme kanseri geçirmiş kişilere aşırı şekerli beslenmemelerini şiddetle öneriyoruz. Bunun yanında, ‘Akdeniz tipi beslenme’ diye bilinen sebze ağırlıklı, zeytinyağlı, az kalorili beslenmelerini, kırmızı et tüketimlerini sınırlandırmalarını, haftada en az 3-4 gün yarım saat tempolu yürümelerini öneriyoruz. Karanlık, sessiz bir ortamda düzenli ve yeterli uyumalarını, yaşları gereği diğer sağlık kontrollerini de yaptırmayı ihmal etmemeleri gerektiğini hatırlatıyoruz” dedi.
En fazla risk altında olan kişilerin saptanmış genetik bozukluğu olan kişiler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mehmet Eser, şu bilgileri aktardı:
“Eğer bir kişide BRCA1 ve 2 geni gibi meme kanseri ile ilişkili genetik bozuklar tespit edildiyse mutlaka önlem alınmalıdır. Bu hastalara uygun zamanda meme dokusunun ve yumurtalıklarının alınması önerilir. İkinci sırada risk altında olan kişiler ise ailesinde meme kanseri görülenlerdir. Özellikle de önceki kuşaklarda kesintisiz meme kanseri veya yumurtalık kanseri görülenler bu grupta yer alır. Mesela bir ailede anneannede, annede veya teyzede meme kanseri veya yumurtalık kanseri varsa, bu ailenin kızlarında da meme kanseri riski yüksektir. 12 yaşından önce adet görmek, 55 yaşından sonra menapoza girmek, doğum yapmamak, emzirmemek, uzun süre doğum kontrol hapları kullanmak, infertilite tedavisi görmüş olmak diğer başlıca risk faktörleridir. Bu faktörlerin meme kanserine yol açma nedeni, memelerin uzun süre östrojene maruz kalması ve yatkınlık olan kişilerde östrojenin tetikleyici rol oynamasıdır.”
Tüm kadınların 20 yaşından sonra kendi meme muayenelerini yapmalarını, 30 yaşından sonra yıllık doktor muayenesi olmalarını, 40 yaşından sonra da yıllık mamografi ve radyolojik kontrollerini yaptırmalarını önerdiklerinin altını çizen Prof. Dr. Mehmet Eser, “Meme muayenesi için en uygun dönem, adet başlangıcından sonraki ikinci hafta içerisidir. Muayenelerin bu dönemde olması daha sağlıklı olacaktır. Eğer ailede erken yaşta (40 yaş altı) meme kanseri görülmüşse veya çok sayıda meme ve yumurtalık kanseri varsa mutlaka genetik test gerekliliği için doktora başvurmalılar” diyerek sözlerini sonlandırdı.
(DHA)