ANKARA (İHA) - 'Yap İşlet Devret' (YİD) veya 'Yap İşlet' (Yİ) modeli çerçevesinde gerçekleştirilen enerji santrallerinin yatırımcılara dolar bazında yüzde 85 kar getirirken, kamunun 2.3 milyar dolar zarara uğramasına sebep olduğu iddia edildi.
Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği'nin (TÜRMOB) aylık yayın organı olan 'Bilanço' isimli dergide, Sayıştay'ın hazırlayarak 18 Mart 2004 tarihinde TBMM'ye sunduğu 'Yap-İşlet-Devret ve Yap-İşlet modeli kapsamında yaptırılan enerji projeleri hakkındaki rapora yer verildi. Rapora göre, YİD ve Yİ modeli ile gerçekleştirilen enerji santralleri yatırımcılara dolar bazında yüzde 85 kar getirirken, kamunun 2.3 milyar dolar zarara uğramasına sebep oldu. Ayrıca Sayıştay'ın, raporunda, kamu yararı gözetmeden yapılan işlemler için hukuki süreç başlatılmasının istendiği de ifade edildi. Rapor kapsamında YİD modeliyle yapılan 24, Yİ modeliyle yapılan 5 olmak üzere toplam 29 adet santralin incelendiği ve bu incelemeler sonucunda tespit edilen sorunlar ve kamu zararının tespit edilerek, çözümü için çalışmalar yapılmasının istendiği bildirildi. Yazıda aktarılan ve Sayıştay Raporu'nda yer alan saptamalar ise şöyle:
"- YİD modeliyle yapılan santrallerle ilgili olarak ilana çıkılmamış, başka şirketlerden teklif alınmamış ve ihale yapılmamıştır.
- Santrallerin kurulacakları yerlerin, arz-talep dengesi göz önüne alınarak Bakanlık tarafından belirlenmesi gerekirken, bu yerlerin seçiminin firmalara bırakılması sonucunda bazı bölgelerde talebin çok üzerinde enerji üretecek kapasitede santraller kurulmuş ve üretilen enerjiye o bölgede ihtiyaç duyulmadığı için ilave yatırım yapılarak yeni iletim hatları tesis edilmiş, bu da enerji maliyetlerinin yükselmesine ve kayıp-kaçak oranlarının artmasına yol açmıştır.
- Şirketler tarafından ilgili yönetmelik hükümlerine aykırı olarak düzenlenen hatalı fizibilite raporlarına dayanılarak proje kabulleri yapılmış, bağlı ve ilgili kuruluşların fizibilite raporlarına verdikleri olumsuz görüşler dikkate alınmamıştır.
- 3096 sayılı Kanun hükümlerine göre sadece elektrik üretmek amacıyla kurulan şirketlerle sözleşme imzalanması mümkün olduğu halde, farklı alanlarda da faaliyet gösteren şirketlerle sözleşmeler imzalanmış ve yine aynı kanuna göre sözleşmelerde işletme sürelerini belirleme yetkisi Bakanlar Kurulu'na ait iken, Bakanlık, yetkisini aşarak Bakanlar Kurulu Kararı olmaksızın bazı projelerin işletme sürelerini artırmış.
- Firmaların belirledikleri yatırım tutarları ile öz sermaye getiri oranlarının hiçbir araştırma ve analiz yapılmaksızın aynen kabulü ve şirketlerle imzalanan sözleşmelerle kamu aleyhine hükümler konulması sonucunda, toplam yatırım maliyetleri gerçeği yansıtmayan santrallerden yüksek tarifelerle enerji satın alınmasına ve şirketlerin söz konusu yatırımlarında dolar bazında yüzde 85'lere varan yüksek oranlarda getiri elde etmelerine yol açmıştır.
- Firmalar, santralleri fizibilite raporlarında verdikleri ilk teklif fiyatlarından daha düşük bedellerle tamamladıkları halde , yatırım dönemi sonunda (özellikle doğalgaz santrallerinde) maliyetlerin yıllık yüzde 4.6 ile 5 arasında değişen oranlarda eskale edilmesine izin verilerek toplam yatırım maliyetlerinin daha da yükselmesine sebep olunmuş.
- Görevli şirketlerle imzalanan Uygulama/İmtiyaz Sözleşmeleri defalarca değiştirilmiş ve her değişiklikle projelerin toplam yatırım tutarları ve elektrik satış tarifeleri yükseltilmiş, işletme süreleri uzatılmış, erken üretim, eksik ve fazla üretim fiyatları değiştirilmiş. Bu tür değişiklikler tamamen şirketlerin talepleri doğrultusunda ve firmaların lehine olmuş, kamu yararı açısından yapılması zorunlu olan değişiklikler yapılmamış, bu da kamu kesiminin riskinin artmasına yol açmış."
Raporda, tüm bu uygulamalar sonucunda ortaya çıkan bu zararların önüne geçmek için de şu önerilerde bulunuluyor:
"Uğranılan kamu zararının sona erdirilmesi amacıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca şirketlerle bir an önce görüşmelere başlanmalı, sözleşmelerin ve tarifelerin tadilinden, asgari alım garantisi miktarları ve hazine garanti sürelerinin düşürülmesine kadar geniş bir yelpazede çözüm aranmalıdır. Bu çerçevede bir çözüme ulaşılamadığı takdirde hukuki süreç başlatılmalıdır."