YEŞİM SERT KARAASLAN - Vücudun enfeksiyona karşı gösterdiği kontrolsüz ve abartılı yanıt sonucunda kendi doku ve organlarına zarar vermeye başlamasıyla ortaya çıkan, bağışıklık sisteminin çökmesine neden olabilen, erken tanı konulup tedavi edilmediğinde ölümcül seyredebilen bir klinik tablo olarak tanımlanan sepsise bağlı ölümlerin Türkiye'de enfeksiyon kökenli ölümlerin yüzde 60'ını oluşturduğu bildirildi.
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Halk Sağlığı Enstitüsü Sağlık Araştırmaları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sarp Üner, 13 Eylül Dünya Sepsis Günü dolayısıyla, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sepsisin yılda 6 milyondan fazla ölüme neden olduğunu belirtti.
Sepsisin herhangi bir enfeksiyona vücudun verdiği yanıtın kontrolsüzlüğü ya da yetersizliği sonucu organ fonksiyonu bozukluğu ve organ yetmezliği olarak tanımlandığını belirten Üner, sepsisin artık sadece acil servislerde ve yoğun bakım ünitelerinde tedavi edilen bir hastalık olarak değil aynı zamanda toplum ve sistem tabanlı çözümleri olan bir halk sağlığı sorunu olarak da ele alındığını ifade etti.
Üner, sepsisin ilk olarak 2017 yılındaki 70'inci Dünya Sağlık Asamblesinde önemli bir küresel sağlık sorunu olarak rapor edildiğini anlatarak, şunları kaydetti:
"Düşük ve orta gelirli ülkelerde anne ve yeni doğan hastalık ve ölümünün önemli bir nedeni olan sepsis yüksek gelirli ülkelerde milyonlarca hastanede yatan hastayı etkilemektedir. Sepsisin yılda 31 milyondan fazla insanı etkilediği ve 6 milyondan fazla ölüme neden olduğu tahmin edilmektedir. Dünya nüfusunun yüzde 87'sinin yaşadığı düşük ve orta gelirli ülkelerden yeterli veri bulunamamaktadır. Sorunun boyutu tahmin edilenden çok daha büyüktür.
Yoğun bakım ünitelerinde hasta başına ortalama maliyetin 27 bin ABD dolarından fazla olması ve bu ünitelerde ortalama kalış süresinin 20 güne kadar çıkması sepsisin hastalara ve ailelerine getirdiği sorunların yanı sıra sağlık sistemlerine yüklenen yükü de göstermektedir. Sepsis, hastalar ve aileleri için sık sık yıkıcı sonuçlarıyla birlikte, toplum içinde giderek artan bir mali yük teşkil eden önemli bir halk sağlığı sorunudur. TÜİK verileri baz alınarak yapılan çalışmalarda, Türkiye'de sepsise bağlı ölümlerin enfeksiyon kökenli ölümlerin yüzde 60'ını oluşturduğu görülmüştür."
- "Halk eğitimi, hayat kurtarmak için kritik öneme sahip"
Prof. Dr. Üner, sepsisi önlemenin en kolay yolunun enfeksiyonların önlenmesi olduğuna dikkati çekerek, "Halk sağlığının temelinde yer alan birincil önleme ve koruma kapsamında yapılacak müdahaleler arasında bağışıklama, hijyen, sağlık eğitimi ve toplumda farkındalık yaratma, risk faktörlerinin yönetimi ve kemoprofilaksi sayılabilir. Aşı ile önlenebilir birçok hastalığın sepsise neden olduğu göz önünde bulundurularak rutin bağışıklama programı kapsamında eksik aşıların tamamlanarak toplum bağışıklığının sağlanması, uygun maliyetli gerekli yeni aşıların ulusal aşılama programlarına entegre edilmesi gereklidir." diye konuştu.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) "ellerini temizle hayat kurtar" kampanyasında sağlık hizmetlerinde sepsisin önlenmesini desteklemeye odaklandığını ve sağlık bakanlıklarını, sağlık kurum ve kuruluş yöneticilerini, sağlık çalışanlarını ve hasta gruplarını sağlık hizmetleri kaynaklı sepsis oluşumunu önlemek için el hijyeni konusunda harekete geçmeye çağırdığını anlatan Üner, sözlerine şöyle devam etti:
"Birçok hastada sepsis, hastane dışından başlayan bir enfeksiyondan geliştiği için halk eğitimi, hayat kurtarmak için kritik öneme sahiptir. Sepsis şüpheli kişilerin sağlık kuruluşlarına erken dönemde yetiştirilmesini sağlamak amacıyla sağlık eğitimi ile hasta güvenliği de dahil olmak üzere bulaşıcı hastalıklardan sepsise ilerleme riski konusunda halkın bilinçlendirilmesi, farkındalık yaratılması önemlidir. Sağlık çalışanlarının tümüne enfeksiyon önleme ve hasta güvenliği ile sepsisin acil tedavi gereksinimi ile önlenebilir ve zaman açısından kritik bir durum olarak tanınmasının sağlanması ve hastalar, akrabalar ve diğerleri ile iletişim kurulduğunda halkın bilinçlendirilmesini arttırmak için 'sepsis' teriminin kullanılmasının önemi konusunda eğitim verilmesi de farkındalığın arttırılmasında büyük katkı sağlayacaktır."
Birincil önleme koruma çalışmaları ne kadar başarılı uygulansa da bazı kişilerde sepsis gelişebildiğine işaret eden Üner, antibiyotiklere direncin sepsis ve septik şokta tedaviye yanıt vermemeyi ve hızla kötüye gidişi belirleyen ana faktör olduğunu vurguladı.
Üner, "Yapılan araştırmalar, son zamanlarda antibiyotik direncinin sepsis riskini artırdığını göstermiştir. Direncin azaltılması için antibiyotiklerin uygun kullanımının teşvik edilmesi önemlidir. Gereksiz antibiyotik kullanımını azaltan antibiyotik yönetimi programları sepsis yükünü azaltabilir." bilgisini verdi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz