YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Engin Fırat'tan Çarpıcı Açıklamalar

Türk futbolunu dünya arenasında başarıyla temsil eden Türk teknik direktörlerin başında gelen Engin Fırat, Futbol...

Engin Fırat'tan Çarpıcı Açıklamalar

Türk futbolunu dünya arenasında başarıyla temsil eden Türk teknik direktörlerin başında gelen Engin Fırat, Futbol Plus Dergisi'ne dünya ve Türk futboluyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Uzun süre İran ve Almanya'da görev yapan Engin Fırat, Türkiye ligleri ile bu ülkelerdeki farkları açıkladı. Türkiye'nin tam bir futbol ülkesi olduğunu belirten Fırat, "Her yerde futbol konuşulur, herkes bir takımın taraftarıdır, televizyonu açtığınızda her tv kanalında mutlaka bir futbol programı bulursunuz, 3-4 tane günlük futbol gazetesi var ve bunlara futbol dergileri de ekleyebilirsiniz. Almanya'da böyle bir şey yok. Ne sokak da fazla futbol konuşulur, 2-3 Kanal dışında TV de fazla futbol programı

olmaz, haftalık Kicker Dergisi dışında da bir futbol gazetesi veya dergisi de bulunmaz. İran futbolu bize daha yakın, her iki liglerde oynanan futbol uluslararası standartlara göre oynanıyor, teknik ama temposuz bir görüntü veriyor. Ödenen paralar bu liglerin değerinin çok üstünde. En çok benzeyen yanı, bu durum diye düşünüyorum. Türkiye liglerinin çok daha kaliteli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Oyuncu kalitesi, tesisleşme, standartların durumu ve yayın organları bakımından Türkiye komşusuna göre bir hayli mesafe almış durumda. Almanya'da tribünlere baktığımızda, Bundesliga'dan 3. Ligine kadar dolu tribün görürsünüz. İnsanlar bazen sıradan bir Bundesliga maçına bilet bulmakta zorlanıyor. Dortmund takımı müsabakalarını ortalama 80.000 kişi önünde oynuyor. Hatta 3. Lig de bile biletler çoğu yerde 20 Euro dan başlıyor, yani en ucuz bilet 45 TL oluyor. Almanya'da hafta sonlarında birçok sosyal aktivite olduğunu düşünürsek, rakamlar bize çok şey ifade ediyor" dedi.

Türkiye' de derbi maçları dışında tribünlerin boş olduğuna dikkat çeken Fırat, "Hatta üç büyükler bile bırakın 80.000 kişiyi, 30.000 kişiyi stada çekmekte bile oldukça zorlanıyor. Bank Asya Liginde durum daha da vahim. Gaziantep Belediye ve Kayseri Erciyes gibi takımlar 50 biletli seyirci önünde oynuyor. Bilet fiyatlarına baktığınızda rahatlıkla 2-5 TL arası bilet bulabiliyorsunuz. Anadolu da hafta sonlarında futbol dışında çok fazla sosyal faaliyetler olduğu da söylenemez, buna rağmen tribünler boş

kalıyorsa ortada çok ciddi bir sorun var demek" diye konuştu.

İran liginde Süper Ligde oynayacak kalitede oyuncular olduğunu ifade eden Engin Fırat, şöyle devam etti:

"Milli takımda görev yapan bütün İranlı futbolcuların hepsi Süper Ligde rahat oynar. Bu durum bana çok komik geliyor. Brezilya'dan, Afrika'dan otobüsler dolusu yabancı geliyor gidiyor Türkiye ligine, ama en rahat uyum sağlayacak ülke olan sınır komşumuz İran'dan oyuncu almıyoruz, talep etmiyoruz. Talepte olmayınca onlar da mecburen İngiltere, Almanya veya İspanya liglerine yöneliyorlar"

"A Milli Takımın başında yabancı bir teknik adam geliyor ama henüz yabancı bir ülke milli takımının başına geçen bir Türk teknik direktör göremedik ?" şeklindeki bir soruya ise Fırat, "Dünyanın herhangi bir yerinde veya yazılı ve görsel medyada Fatih Terim'in, Mustafa Denizli'nin veya Engin Fırat'ın yani bir Türk teknik direktörün bir kulüp veya milli takım için gündeme gelmesi, Türk teknik direktörler için çok önemli. Benim kişisel düşünce göre bu kulvarda bizimde var olduğumuz anlamı çıkar. Gündeme dair konuların yabancı basınında dillendirilmesi bütün dikkatleri Türkiye üzerinde topluyor" diye cevap verdi.

"Asya Kıtasının en büyük kulüplerinden birini FC Sepahan kulübünün teknik direktörlüğünü yaptınız. Hedefi olan bir takımda, büyük camiada çalışmanın en büyük zorluğu sizce nedir?" şeklindeki soruya ise tecrübeli teknik adam, "Tabii ki, büyük ve köklü camialarda beklentiler çok yüksek, mümkünse her maçı kazanmak zorundasınız. Aynı zamanda gazetenin spor sayfalarının da her gün dolması gerekiyor. Bugün İran da en az 15 tane günlük yayınlanan futbol gazetesi var. Ben her gün, spor sayfalarını açtığımda

hiç kimseyle konuşmadığım halde gazetelerden demeçlerimi okuyordum. Bunu yönetmek, yönlendirmek hiç kolay değil. Gün aşırı neyle karşılaşacağınız bilmiyorsunuz" cevabını verdi.

"İstanbul kulüplerinin başında görev yapan Türk teknik direktörlerin başarı şansını kıyaslayabilir misiniz ? Türk Futbolunu nasıl görüyorsunuz?" sorusuna Fırat, şöyle cevap verdi:

"Taktik olarak ayrı düşünmek gerekiyor. Bakın Anadolu takımları genelde kontra atak futbolunu tercih ediyorlar. Bunun için fazla bir taktik beceri gerekmediğini düşünüyorum. Ama İstanbul takımları hep ofansif oyun oynamak zorunda, çünkü rakipler defansif oynamayı tercih ediyor. İstanbul takımlarının hep kazanması gerekiyor. Bu da taktik anlamda daha zor, hem rakibin defansını çözmeniz lazım hem de iyi alan savunması yapıp rakibe futbol oynayacak boş alan bırakmamanız gerekiyor. Rakibe göre her maç öncesi taktik değiştirmeniz gerekiyor. Kadronuzda en az onun üzerinde star diye tabir edilen oyuncu bulunuyor ve tamamına yakını ya Türkiye de yada kendi ülkelerinin milli takımlarında görev yapıyor. Bunlardan bir takım yaratmak göründüğü kadar kolay değil. Bu oyuncuların hepsini her an için hazır tutmak, ama en önemlisi onları küstürmeden uyum içinde çalışmak zorundasınız. Hiçbir A Milli oyuncu yedek kalmayı kabul etmez. Liderlik çok önemli! Oyuncunun size inanması da çok önemli bir ayrıntı. Süper Lig kadrosundaki yabancıların çoğu Teknik Direktörlerin isimine güvenerek Türkiye'ye geliyor. Bugün, bana şu takımı verin takımı uçururum diyen teknik direktörler, bu yıldızlara söz geçirebileceğini sanıyorlarsa, yanılıyorlar. O ayrı bir konu, dışardan öyle görünebilir ancak durum pekte sanıldığı gibi değil"

Şike ve teşvik soruşturmasının futbolu nasıl etkilediğinin sorulması üzerine ise Engin Fırat, "Futbolmuzun devam eden davadan dolayı gerçek sorunlarını göremez haline geldik. Türk futbolundan kimse memnun değil. Birbirimizi suçlayarak da bir yere varamayız. Yıllardır hep aynı hikayeyi dinleyip durduk. Avrupa'da ki takımlarla mücadele etmek için büycik adam geliyor ama henüz yabancük bütçeler ve sınırsız yabancı oyuncu gerekiyormuş! Güzelde Apoel gibi Bank Asya ayarında bir takım çıkıyor ve Şampiyonlar liginde çeyrek final oynuyor. Bu başarı da kaleci başta olmak üzere Rum oyuncuların payı çok büyük. Ha7 "Dünyanın herhangi bir yerinde veya yazılı ve görsel medytta şu an Avrupa Kupasında tur atlayan bir çok takımın ,ne bütçesi ne de kadroda ki oyuncu zenginliği bizim İstanbul kulüplerinde yok. Sorun bence bütçe değil. Konu futbola bakış açımız daha doğrusu anlayışımız. Dünya futbolunu geriden takip edip, ayak uyduramıyoruz. Ligimizde takımlarımızın büyük bir bölümü sahaya futbol oynamak için değil,

oynatmamak için çıkıyor. Bundan dolayı da birçok sürpriz sonuç ortaya çıkıyor. Dikkat edin, ilk golü atan takım genelde sahadan mağlup ayrılmıyor. Yani defansa çekilerek, kontra atakla rakibin hata yapmasını (hataya zorlamak bile değil) beklemek Türk futbolunun taktik anlayışı olmuş. Uluslararası futbola baktığınızda iyi takımlar hücum oynuyor, kapalı defansı açmak için çözüm üretiyor. Rakibi hataya bunlar zorluyor. İyi yer tutup top kaybında kontra atak yemeden baskı kurarak topu yeniden kazanmaya

çalışıyor. Yani modern futbol taktiği komplike bir olay. Bizim takımlarımız bunu yapamadığı için uluslararası maçlarda özelikle atak oynarken çok zorlanıyor. Hem rakibe çok pozisyon veriyorlar hem de aynı anda rakip takımın defansını aşmakta çok zorlanıyorlar. Son olarak Avrupa'da seyrettiğimiz Beşiktaş - Atletico Madrid maçı bu anlattıklarıma en iyi örnek olur. Bunun da ne oyuncu kalitesi, ne bütçe ne de yabancı oyuncu sayısıyla bir bağlantısı var" dedi.

Türkiye'de Lorant ile birlikte Fenerbahçe'nin başında 6-0'lık Galatasaray galibiyeti yaşayan Fırat, o dönemdeki duygularının sorulması üzerine, "Fenerbahçe camiasında görev yapmam, benim için genç yaşımda yaşadığım en büyük tecrübe oldu. O zaman da Fener kazansa herkes ben yaptım derdi, mağlubiyet de sorumlu Lorant değil Fırat olurdu. Panathinaikos mağlubiyetini bana bağlayanlar nedense 6-0'dan sonra bu Engin Fırat'ın eseri demedi, zaten benim için de önemli olan bu değildi. O maç benim için sıradan bir maç havasında geçti diyebilirim, çünkü çok rahat bir seyirde devam etti. Daha önemli ve zor galibiyetler de gördüm" diye konuştu.

Abdullah Avcı'nın Türk futbol kamuoyunda çok önemli bir isim olduğunu kaydeden Fırat, milli takımın altyapılarında görev almasının Ay-yıldızlı teknik adam için büyük avantaj olduğunu belirtti. Fırat, şunları söyledi:

"Bunu tartışanı zaten ciddiye almamak gerekiyor. Kötü başlaması da, sanırım onu hırslandırdı. Şimdi çok daha istekli olacak. O bizim Milli Takımımızı çalıştırıyor ve onu gelecekte elde edeceği büyük başarılar sonrasında omuzlarda görmeyi umut ediyorum. Yeni bir Teknik Heyetle Milli takımımız yola çıkıyor. Benim Avcı ile ilgili düşüncelerin çok olumlu, çok çalışkan ve yetenekli bir hoca olduğunu düşünüyorum. En büyük dezavantajı bir şehir takımını çalıştırmadığı için ne taraftar, ne şehir ne de medya baskısı gördü. Kendisinden önce görev yapan Hiddink ve Oğuz Çetin'in bu yüzden yıprandığını unutmayalım. Ekibini de profesyonel alanda hiçbir zaman hocalık yapmamış isimlerden seçmesi, genç teknik adama ilerde fayda mı yoksa zarar mı getirecek hep birlikte göreceğiz. Her Türk vatandaşı gibi bende, hoca kim olursa olsun, Türk Milli Takımının başarılı sonuçlar almasını isterim. Abdullah Hoca'ya destek vermeliyiz. Tabii ki anlayamadığım konular da var. Yine "yeni bir hoca" ve yine "7 "Dünyanın herhangi bir yerinde veya yazılı ve görsel medyyeni bir başlangıç ve yapılanmadır" almış başını gidiyor. Türk futbolunda bu yeni başlangıçlar ve yapılanmalar hiç bitmiyor! Bundan önce yapılanların hepsi yanlış mıydı ? Hiddink hiç mi bilmiyordu işini ? Milli takıma çağırdığı gençler kötü müydü ? Önce bu soruların cevabını tartışmalıyız diye düşünüyorum. Abdullah hoca ilk maçında öyle bir kadro kurdu ki, ben dahil herkes hoca kendini kanıtlamak için yeni bir şey aramaya başladı diye düşündük. Böyle maceralardan uzak durması lazım. İyi sonuçlar alması gerekiyor çünkü Türk futbolunda kimsenin kötü sonuçlara tahammülü kalmadı. Bu dönemde Milli takımlar için en büyük şansın, Almanların yetiştirdiği Türk oyuncular olduğunu düşünüyorum. Bu oyuncularla Türkiye liginde ki oyuncularla iyi bir takım (bir birine bağlı insanlar) yaratırsa önü açık olur diye düşünüyorum. Elemelerdeki grubumuza baktığımızda, çok şanslı bir grupta yer alıyoruz. Hollanda'nın favori olduğunu ancak onlarında İspanya veya Almanya ayarında bir takım olmadığını görüyoruz. Romanya büyük bir düşüş yaşıyor, Macaristan 50 seneden beri piyasada yok, Estonya belki 1-2 sürpriz sonuç alabilir. Andorra puan bile alamaz. Yani Milli Takımımızın çok rahat 2. olması gereken bir grup, hatta işler yolunda giderse, gruptan 1. bile çıkabiliriz"

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler