Erdoğan, eğitim çalışmaları içerisinde Yükseköğretime özel bir önem verdiklerini belirterek, “Yükseköğretimde yapılacak bir hata, bir ülkenin en az 100 yılına mal olur. Bir insanın çalışma hayatını 40 yıl kabul edersek, o insanın yetiştirdikleri ve de onların yetiştirdiklerini düşünürsek, bu süre bir asrı geçer. Böyle bir zaman kaybına uğramamak için Yükseköğretime özel önem veriyoruz” dedi.
TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü’nde düzenlenen toplantıda konuşan Erdoğan, teknoloji ve yenilik çalışmalarına verdikleri öneme değindi. “Biliyoruz ki, güçlü Türkiye, bilgiye, bilime atılan temeller üzerinde yükselecektir” diyen Erdoğan, “En önemli hedeflerimizden biri, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olan 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde yer almaktır. Bunu başarabilecek potansiyelimizin olduğuna inanıyor ve bu konuda kararlılıkla ilerliyoruz” diye konuştu.
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun bugün ki toplantısında 2011-2016 Ulusal Bilim Teknoloji ve Yenilik Stratejisi taslak dokümanını tartışıp karara bağlayacaklarını da ifade eden Erdoğan AR-GE yatırımların ada değindiği konuşmasına şöyle devam etti:
“Ülkemizde uygulanan doğru politika ve stratejilerle son yıllarda bilim, teknoloji ve yenilik alanında büyük bir atılım gerçekleştirilmiştir. Bunu biz değil, rakamlar söylüyor, ulaştığımız sonuçlar çok çok açık ve net gösteriyor… Bütün bu gelişmeler sonunda, Türkiye'deki araştırma ortamı, AR-GE faaliyetleri için gerekli olan iklime kavuşmaya başlamıştır. Nitekim, sonuçlara göz attığımızda bu durumu daha iyi görebiliyoruz. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, 2003-2008 döneminde Türkiye, AR-GE harcamalarını en hızlı artıran ülke oldu. 2009 yılında AR-GE harcamamız 8.5 milyar TL olarak gerçekleşerek, 2003 yılının yaklaşık 3 katına çıktı. Bu dönemde sektörler bazında en büyük artış özel sektörde oldu. Özel sektörün AR-GE ve yenilik harcamaları 3.4 milyar TL'ye ulaştı. Bir başka ifadeyle 2009 yılında özel sektörün AR-GE ve yenilik harcamaları, 2003 yılı değerinin yaklaşık 5 katına çıktı. AR-GE insan kaynağındaki artışa baktığımızda da 2003-2009 yılları arasında, tam zaman eşdeğer AR-GE personeli sayısının yaklaşık 2 katına çıktığını görüyoruz. Bu kategoride de artış hızında dünyada dördüncü ülke konumundayız.”
BİLİMSEL YAYINLARDA 18. SIRADAYIZ
Başbakan Erdoğan Türkiye’nin 2009 itibarıyla son 6 yılda, bilimsel yayınlarda, dünya sıralamasında 4 ülkeyi geride bırakarak 18. sıraya yükseldiğini de sözlerine ekledi. Özel sektör, kamu, üniversite veya bireysel başvurularda ayırım gözetmeksizin getirilen yeni teşvikler sonunda, 2003-2009 arasında Türkiye'deki yerli patent başvuru ve tescillerinin yaklaşık 5 katına çıktığını ifade eden Erdoğan “2003-2009 döneminde Türkiye'den yapılan uluslararası patent başvurularında ülkemiz, 7 ülkeyi arkasında bırakma başarısını gösterdi. İkili ve çok taraflı uluslararası bilimsel ve teknolojik işbirliklerinde de benzer başarılar elde etmeye başladık. Örneğin, Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programı'ndaki performansımızı çok tartışmıştık. Hatta 7. Çerçeve Programı'na katılıp, katılmamakta tereddüt göstermiştik. Bugün itibariyle, 7. Çerçeve Programı'ndaki başarımız oldukça memnuniyet verici düzeydedir. Türkiye olarak, bu konudaki sorumluluklarımızı titizlikle yerine getirirken, aynı özeni, Avrupa Birliği Komisyonundan da bekliyoruz” diye konuştu.
YÜKSEKÖĞRETİM HATA KALDIRMAZ
Erdoğan yapılan çalışmaların tümünde ana kaynağın insan olduğunu ve bu insanların eğitiminin önemli olduğunu ifade ederken kalifiye insan yetiştirilmesinde üniversitelerin en önemli kurumlar olduğunu dile getirdi. Erdoğan şunları söyledi:
“Her alanda gösterilecek ihmal veya yapılacak hata, bir ülkenin belirli bir zamanının ve kaynağının heba olmasına neden olur. Ama hiçbir ihmal veya hata, eğitimde, özellikle de yükseköğretimde yapılacak bir hata veya ihmal kadar etkili değildir. Yükseköğretimde yapılacak bir hata, bir ülkenin en az 100 yılına mal olur. Bir insanın çalışma hayatını 40 yıl kabul edersek, o insanın yetiştirdikleri ve de onların yetiştirdiklerini düşünürsek, bu süre bir asrı geçer. Böyle bir zaman kaybına uğramamak için yükseköğretime özel önem veriyoruz… Başkalarının ürettiği bilgiyle, geliştirdiği bilim ve teknolojiyle güçlü, rekabet gücümüzü geliştiremeyiz, rekabet gücümüz gelişmeden ise müreffeh bir ülke olamayız. O sebeple kendi beyin gücümüzü destekleyerek, dünya ile rekabet edebilecek nitelikli insan gücümüzü yetiştirecek bir eğitim sistemine, bilim ve teknolojiye sahip olmak zorundayız. Artık 'bilim için bilim' anlayışının yerine 'refah için bilim' anlayışını koymak zorundayız. Sadece devlete dayalı bilim anlayışının yerine de devlet-üniversite-iş dünyası işbirliğiyle gelişecek, yol alacak bir bilimsel güç, hareket ve en önemlisi de heyecan oluşturmalıyız. Bütün kaynaklarımızı, kurumlar arası ilişkilerimizi bu hedefe yöneltmeli, seferber etmeliyiz. Omuz omuza vererek Türk insanının hayatını kolaylaştıran, dünyada önünü açan, eğitimini güçlendiren, onu daha zengin ve kaliteli bir hayata götürecek adımlar atacak, mesafeler almaya mecburuz. Unutmayalım ki hiçbir idealin kestirme yolu yoktur. İdeal demek sabretmek demektir. Çalışmak, aynı hedefe doğru odaklanmak demektir.”(ANKA)