HABER

Erdoğan-Coşkun polemiği manşetlerde

Bekir Coşkun ile Başbakan Erdoğan arasındaki polemik devam ederken konu köşe yazarlarının da gündemine taşındı. Değişik gazetelerde yazan köşe yazarları bugünkü yazılarını Erdoğan-Coşkun polemiğine ayırdılar. İşte polemiğin yeni boyutu ve yazarların görüşleri:

Sabah Gazetesi Yazarı ERGUN BABAHAN: Sevmeyenlerin de cumhurbaşkanı

Süleyman Demirel başörtülü kızların Türkiye'de eğitim zorluğu konusu gündeme gelince "İstiyorlarsa Suudi Arabistan'a gitsinler" gibi bir laf etmişti. Tabii büyük tepki almıştı.
Şimdi benzer bir sözü Başbakan Erdoğan sarf etti.
Yanlış. Çünkü bir başbakan kendisiyle aynı fikirde olmayanların da başbakanıdır.
Tıpkı bir cumhurbaşkanının kendisini tanımayanların da cumhurbaşkanı olması gibi.
Başbakan, kendi partisinden çıkan bir cumhurbaşkanını tanımayacağını ilan edenlerin de düşünce ve ifade özgürlüğüne saygı duymalıdır.
Bu kesimin sözleri ne kadar incitici, acıtıcı ve yaralayıcı olsa da bu gerçek böyledir.
Hiçbir başbakan ülkesinin vatandaşlarını çekip gitmeye davet edemez.

...
Avrupa standartını hedeflediğini söyleyen bir siyasetçi, en ağır tepkilere bile bu yöntemle cevap vermemelidir.
Seçim akşamı, kendisine oy vermeyenlerin de başbakanı olacağını söyleyen Erdoğan'ın bu tip açıklamaları daha dikkatli yapmasında yarar var.

Sabah Gazetesi Yazarı EMRE AKÖZ: Bekir Coşkun Bizimdir

Erdoğan'ı anlıyorum: Asıl kızdığı Coşkun değil, imtiyazlarını yitirme korkusuyla " Abdullah Gül, Köşk'e çıkarsa Türkiye din devleti olur " diye propaganda yapan bürokratik elit.
Ama tabii hedef mecburen Coşkun oluyor çünkü Hürriyet yazarı o kesimin medyadaki sözcülerinden.
Ancak... Neticede fikirlerini ve duygularını kaleme alan bir köşe yazarına, " Vatandaşlıktan çık... Bu ülkeden git... " demek de neyin nesi oluyor?
Birbirimize karşı böyle bir tutum alırsak; ortada ne ifade özgürlüğü kalır, ne demokrasi ...
Hatırlarsanız, sekiz yıl kadar önce ülkücüler de, " Ya sev, ya terk et " diye slogan atıyordu.
Böyle faşistlere yakışacak bir üslup kullanmanın ne gereği var?
....

Özetle: Bekir Coşkun bir yere gitmiyor! Biz nasıl yazıyorsak, o da yazacak. O bizi eleştirecek, biz de onu eleştireceğiz.

Bekir Coşkun taraftarı olduğu kesimin kürsüsünde söz alıyor. Kah suçlayarak, kah bağırarak, kah alay ederek karşı tarafa hücum ediyor.
Etsin tabii... Etsin de...
Son zamanlarda işi şirazesinden çıkardı. Siyasetçileri filan eleştirmeyi bıraktı, doğrudan AKP'ye oy veren sokaktaki vatandaşı suçlar oldu.
Hem de ne suçlama! 22 Temmuz seçimlerinde hüsrana uğrayınca, kalemine hâkim olamamaya başladı. Hürriyet gazetesini satın alan AKP seçmenine hakaretler yağdırıyor.
" Bunu da yazdı ha?... Pes " dedirtiyor.

Milliyet Gazetesi Yazarı SEDAT ERGİN: Vatandaşlıktan atmayın, sürgüne gönderin

Bu durumda hangi Recep Tayyip Erdoğan'ı esas almamız gerekiyor?
22 Temmuz gecesi Türk halkına "demokratik nezaket" taahhüdünde bulunan, farklılıklara tahammül edeceği mesajını veren Erdoğan'ı mı? Yoksa;
Tam bir ay sonra 20 Ağustos gece yarısı TV mülakatında sinirlerine hâkim olamayıp birden patlayan ve kendisine muhalif olan bir gazetecinin vatandaşlıktan çıkarılması gerektiğine hükmeden Erdoğan'ı mı?
İki farklı çizgiyle karşı karşıyayız.

Demokrasi ve muhalefete tahammül
Ama Türkiye bir demokrasi ise ve yazarların fikirlerini özgürce ifade edebilmelerini savunuyorsanız, Bekir Coşkun'un bu düşüncesine tahammül etmek durumundasınız.
O zaman ona tahammül etmek durumundasınız.
....

Allahtan Başbakan Erdoğan'ın muhalif gazetecileri sürgüne gönderebilme gibi bir yetkisi yok.

Milliyet Gazetesi Yazarı HASAN CEMAL: Erdoğan'ın aşırı ve yanlış tepkisi!

Bekir Coşkun'la bazı konularda öteden beri farklı düşünür, farklı pencerelerden bakarız.
Özellikle son yıllarda öyle.
Kısacası:
Bekir Coşkun'un, bir bardak soğuk su içer gibi bir çırpıda zahmetsizce okunan yazılarında siyaset daha çok 'siyah beyaz'dır.
Vatan hainleri-vatanseverler!
Satılmışlar-vatankurtarıcılar!
Beynini satanlar-ulusalcılar!
Bana gelince...
Siyaseti, Bekir Coşkun'un yaptığı gibi, böylesine keskin saflara ayırmanın doğru olmadığını inanırım.
Tehlikelidir bu tutum.
Sakıncalıdır.
Toplumu bölücü etkisi vardır çünkü. Siyasetin cepheleşmesine, kutuplaşmasına, giderek gerilmesine yol açar.
.....

Ama eleştiri hakkını kullanırken üslubu yine biraz aşırıya kaçıyor Bekir Coşkun'un...
Olabilir bu da.
Buna karşı Başbakan Erdoğan'ın tepkisine gelince...
Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı olarak tanımayanların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkmasını söylüyor. "Çık vatandaşlıktan, git kimi istersen seç!" diyor.
Aşırı bir tepki.
Yanlış bir tepki.
Böylesi tepkiler, 'demokrasi kültürü'nün bir parçası değildir, olamaz.

Vatan Gazetesi Yazarı REHA MUHTAR: Demokrasi Bir Gün Herkese Lazım Olur

Bekir Coşkun nereye gitmeli acaba?..

Niye gitmeli?..

Var mı bu ülkeden başka gidecek bir yeri?..

Bir ülkenin Bekir Coşkun gibi Cumhuriyetçi bir aydınına, acımasız özgürlük bariyerlerinden bizzat kendisi geçmiş olan bir Başbakanı'nın "Madem Cumhurbaşkanı'nı tanımıyorsun... O zaman sen de bu vatandan ve vatandaşlıktan çıkmalısın" demesi hüzünlü ve acıdır...

Bütün kazandıklarını demokrasiyle kazanmış, onun için en demokratik olması gereken kişinin, ülkenin en önemli Cumhuriyet aydınlarından birisi için "gidecek yer beğenmesi" ne anlama gelir acaba?..

Ben İran mollalarına falan benzetmeyeceğim bu durumu...

En Çok Aranan Haberler