Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 TV, 360 ve Alem FM'in ortak yayınında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine yönelik eleştirileriyle ilgili bir soruya şu yanıtı verdi:
"Maalesef, şimdi biz anlatıyoruz, o anlamamakta direniyor. Biz zaten bu kavga olmasın diye bu birleştirmeyi yapıyoruz. Şu anda buradan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçtiğimizde ne olacak? Çift başlılık veya çok başlılık olamayacak. Bu ortadan kalkıyor. Fakat çok daha çirkin bir şey söylüyor; Mesela 50 tane, 100 tane, 500 tane, hatta daha da ileri gitti, 'bin 500 tane yardımcı atayabilir' diyor. Gerçekten akıl almaz bir şey. Bir insan bunu nasıl söyler? Bakın biz göreve geldiğimizde kabine 36 kişiden oluşuyordu. Ben bunu 25'e indirdim. Biz bir defa yönetim nedir biliriz ama beyefendi yönetim nedir, yönetmek nedir, bundan haberi yok."
- "SSK genel müdürlüğünden tanırız"
Erdoğan, "O kabine, koalisyonlarda koltuk pazarlığı için de kullanıldı değil mi?" sorusuna karşılık şunları kaydetti:
"Kullanıldı tabii... O meşhur Güneş Motel hikayeleri var biliyorsunuz. O hikayeler çok çok hakikaten can acıtıcı şeyler. Bu ülke neler çekti, ne bedeller ödedi. Biz diyoruz ki bunları artık bir kenara bırakalım. Fakat yalanla bu ülkede iktidar olamazsın, milleti aldatamazsın. Dürüst ol. Dürüst ol da hiç olmazsa desinler ki hakikaten bu adamda bir şeyler var. Seni biz bir defa diyelim ki bizim jenerasyon veya bize yakın jenerasyon, SSK genel müdürlüğünden tanırız. SSK Genel Müdürlüğünde o hastanelerin halini özellikle de rahmetli Savaş Ay'ın programından tanırım. Ne rezillikti. Biz kuyruklarda inim inim inletildik."
Kılıçdaroğlu'nun, SSK Genel Müdürü olduğu dönemlere ilişkin görüntülerin yayınlanacağının söylenmesi üzerine Erdoğan, "Son güne kadar bunların yayınlanması lazım. Millet görsün, tanısın. Eğer biz bu türleri halkımıza tanıtmazsak, hele hele genç jenerasyon bilmiyor. O günleri bilmiyor, yaşamadılar. Yani o ilaçsızlığı, o hijyen şartlarının, koşullarının olmadığı hastaneleri tanımıyor. Zannediyorlar ki bu günkü hastaneler nasılsa, bu gün ilaçlarımızı nasıl alıyorsak, nasıl istediğimiz hastaneye gidiyorsak, Kılıçdaroğlu'nun zamanında da öyle gidiyorduk zannediyorlar. Bunu izlesinler." diye konuştu.
Erdoğan, görüntülerin yayınlanmasının ardından Kılıçdaroğlu'nun görüntülerde yer alan "Daha önce 10 bin tane yatak vardı ama nüfus buna oranlıydı, uyumluydu. Şimdi yine 10 bin yatak var ama nüfus 4-5 kat arttı" şeklindeki söylemlerinin hatırlatılması üzerine, her vatandaşın hastaneye gitme özgürlüğü bulunduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hastane ne için var? Hastane bunun için var. Ne demek özgürlüğü var? Kuyruklar, zaten numara almadan gidemiyorsun. Oradaki hijyen felaket. Serum şişelerinin halini görüyoruz değil mi? Oradaki lambalar kırılmış, kan, çarşaflar kan revan içinde, öyle temizlik falan bir şey yok. Galoşları satıyorlar, bir kullanılan galoşu tekrar alıyorlar, onu ikinci defa satıyorlar Bütün bunlar kimin zamanında yapılıyor? Kılıçdaroğlu zamanında yapılıyor. Ey Kılıçdaroğlu, sen bunların hesabını veremeyeceksin, veremezsin. O tabloda mesela, oradaki o yavru, kolu maalesef kangren oluyor. Niye? İhtimam yok, ilgisizlik. Bir de ne diyor 'Sorun sadece SSK'nın sorunu değil. Tüm hastanelerde var.' Biz geldik sağlık reformu yaptık. Ben dedim ki kusura bakmayın bütün hastaneleri birleştireceğiz. Artık Emekli Sandığı farklı, SSK farklı. PTT Hastanesi, Denizcilik İşletmesi Hastanesi böyle bir şey olmayacak. İşçi sendikaları dediler 'Sayın Başbakanım olamaz'. 'Kardeşim kusura bakmayın, olacak' dedim. Sağlıkta bir reform yapacağız, verimliliği artıracağız. Benim vatandaşım istediği hastaneye istediği gibi gidecek."
- "Bu tecrübelerden sonra o günlere dönmeyelim istiyoruz"
Erdoğan, Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde başından geçen bir olayı da anlatarak, şöyle devam etti:
"Ben yaşadım. Ben damdan düştüm. Tokat'a gidiyorum. O zaman belediye başkanıyım. İlginçtir Kargasekmez, Bolu Dağı'ndan iniyorsunuz. Orası kışın bir felakettir. Şimdi Kargasekmez kalmadı. O işi evelallah bitirdik. Sabah namazını kıldık Bolu Dağı'nda, çıktık yola. 5 kişiyiz aracın içinde ve araç kaymaya başladı. Dönüyoruz önce bariyerlere vuruyoruz. Bariyerlerden sonra şimdi hayal meyal hatırlıyorum. Karşıdan Urfa Cesur otobüsü geliyor. Urfa Cesur otobüsüne çarpıyoruz ve duruyoruz. Bizi alıyorlar oradan alelacele Düzce'ye götürüyorlar. Düzce'de bize bakıyorlar, ediyorlar ve diyorlar 'Burada yapacağımız bir şey yok. Sizi Bolu'ya gönderelim.' Yanımıza düşünebiliyor musunuz bir hemşire bile vermiyorlar ve yaralı arkadaşlarımızdan bir tanesi serum şişelerini alıyor, bize takılan serum şişeleriyle beraber Bolu'ya gidiyoruz ve Bolu'da ilk gittiğimiz hastane hemen bakıyor memur musun, işçi misin, Bağkurlu musun, ve almadılar. Ondan sonra aramızda işçi arkadaşlar çoğunlukta olduğu için biz doğru oradaki SSK hastanesine gittik. Orada tedavi altına aldılar. O bize zaten önemli bir dersti. Geldik dedik bunu kaldırıyoruz."
Artık herkesin istediği hastaneye gittiğini kaydeden Erdoğan, bunların dışında özel hastanelere de gidildiğini, ilaç gibi sorunların artık kalmadığını, eczaneden istenilen ilacın alınabildiğini anlattı.
Erdoğan, şimdi bu tecrübelerden sonra o günlere dönmek istemediklerini vurgulayarak, o günlere dönmemek için 16 Nisan'da "evet" dediklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece sağlıkta değil, eğitimde de çok büyük değişim ve dönüşümler yaptıklarını ifade ederek, şu anda müfredat içeriğiyle uğraştıklarını aktardı.
Eğitimi birinci sıraya aldıklarını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Milli bütçeden birinci sırada istifade eğitimdedir. Fakat müfredat içeriğini iyi bir noktaya getirmemiz lazım ve bundan sonra da yetişecek yavrularımız, biz diyelim 70 kişilik sınıflarda okuduk ama 80, 90, 100,120 kişilik sınıflarda okuyanlar da vardı. Şimdi 'Azami 30 olacak.' diyoruz. Şu anda 30'un altında sınıflar var. Buraya geldik. Buraya durup dururken gelmedik ki. Bütün fiziki mekanlar, öğretmen açıkları, şu anda bunları peyderpey kapatıyoruz. Ciddi manada öğretmen alımı yapıyoruz. Ama öğretmende de kaliteyi artırmamız lazım. Bunu başardığımız andan itibaren, yatırımı çünkü insana yapmak durumundayız. İnsana yaptığımız yatırım en bereketli, en verimli yatırımdır ve Türkiye bu yatırımıyla beraber inşallah sıçramasını da yapacak. Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne de çıkacak. Fakat Kılıçdaroğlu bunları anlamaz."
- Tuncay Özkan'ın sözleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan'ın, Trabzon'un Maçka ilçesindeki programı sırasında söylediği sözlerin hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:
"Artık bunların sonunun geldiğinin alametidir. Benim de söyleyecek sözüm var da... Ama bu vatanın bir polisine sen 'it' diyemezsin. O görevini yapıyor. O bir trafik polisidir büyük ihtimalle. Ona göre orada bir düzen kuruyor. Buna böyle dediğin zaman tabii ki bu millet sana gereğini yapar. Bunlar bu halkın dilini yakalayamadılar. Öbürü ise zaten menşei, memba itibarıyla maalesef buraya gelişi farklı. O da şimdi mesela 'Denize dökeceğiz.' derken kim adına bunu söylüyorsun? Genel başkanın adına mı bunu söylüyorsun? Sana böyle bir yetki mi verdi? Ne adına söylüyorsun? Ama ben ne dedim 'Biz denize dökmeyeceğiz. Biz bunlar için özel bir demokrasi müzesi yapacağız. Bunları güzel objeler olarak orada değerlendireceğiz.' dedim. Bizim atalarımızın malum 'Kem söz sahibine aittir.' derler. Şu anda sosyal medya patlıyor. Bu gün İstanbul'u göstererek ne diyorlar? İşte buradayız. Buyur dök. Yarın İzmir'deyiz, hadi. Yani ta Samsun'dan girip böyle Amasya, Sivas falan gelmene gerek yok. Oradayız buyur gel orada yapalım.
Bunlar gerçekten şu anda çizgiyi sapıttılar. Bunlar öyle zannediyorum ki siyasette affedilmeyecek sözlerdir ve siyasette bunlar artık soyu tükenen tipler olacak. Bunların yapacakları herhangi bir şey de bundan sonra kalmaz. Bugün Yenikapı'da da söyledim. 16 Nisan bunlar içinde bu türlerin özellikle tükenmesi için önemli. Ben milletimden orada bu sözü de aldım. Çünkü bunlar 'Biz kavga yapmayacağız.' İnanmayın bunlara, biz bunlara alıştık artık. Niye? Bunlar bu tür şeylere tahammül edemiyorlar. Çünkü onlarca yıl bu ülkede bunlar iktidar yüzü göremediler. Ama AK Parti daha kurulduğunun 16 ay sonrasında tek başına iktidar oldu. Bu tabii onları çılgına dönüştürüyor. Biz aklıselim ile dersimizi iyi çalışarak, halkımıza verdiğimiz hizmetle..."
Bu halka efendi olma gayreti içinde olmadıklarını dile getiren Erdoğan, "Tek adam, tek adam diyorlar ya. Bizim böyle bir derdimiz yok. Biz bir defa kollektif aklın bir ürünü olarak siyaset yaptık. Biliyorsunuz bizim en önemli aldığımız ahlak dersi edeptir. 'Edep ya hu'. Merak ederler acaba ne? Sorardık hocalarımıza. Oğlum derdi 'el, dil, bel'. Bazıları bunu belki ayıp derler ama söyleyeceğim. Eline sahip olacaksın, diline sahip olacaksın, beline sahip olacaksın." ifadelerini kullandı.
Gençlik için bunun çok önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Gençliğimizin de inşallah başarıyla bu sınavı vereceğine ben inanıyorum. Sen orada 'it' diyeceksin. Bu adam güya köşe yazarlığı yapmış, kitap yazmış, cezaevine girmiş. Biz cezaevlerine Medrese- i Yusufiye diye bakarız ama bununki başka herhalde. Farklı bir okuldan mezun oldu, öyle bir dert de yok. Ne oldu şimdi? Bugün Genel Başkanı Trabzon'da miting yaptı. Acaba kaç kişi vardı? Bize gelen rakamlar farklı. Niye? Halk bunları gördüğü zaman ilgi duyar mı?" diye konuştu.
HAK DOĞDUĞU ANDAN İTİBAREN PARTİME ÜYE OLURUM
Benim doğrusu en büyük şu anda düşüncem, birinci derecede düşüncem şudur; bu partinin (AK Parti) kurucu genel başkanıyım, dolayısıyla bu hak doğduğu andan itibaren partime üye olurum ve partime üye olarak hizmetime devam ederim.
AA