YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Erdoğan: İsrail Özür Diler Ama CHP Özür Dilemez

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de AK Parti haftalık grup toplantısında, İsrail'in Mavi Marmara olayından dolayı...

Erdoğan: İsrail Özür Diler Ama CHP Özür Dilemez

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de AK Parti haftalık grup toplantısında, İsrail'in Mavi Marmara olayından dolayı özür dilemesine ilişkin ayrıntıları paylaştı. ABD Başkanı Obama ile İsrail Başbakanı Netanyahu ile telefon görüşmesini anlatan Erdoğan, İsrail ve ABD açıklama yapmadan kendilerinin açıklama yapmamasını "Eşeğimizi sağlam kazığa bağladık" diye açıkladı. İsrail'in özürünü bölgede "yeni bir denklem kuruluyor" diye değerlendiren Erdoğan, özürün Türkiye için bir gurur vesilesi olduğuna dikkat çekti. Başbakan Erdoğan, Mavi Marmara'dan dolayı dış politikalarını sürekli eleştiren ve İsrail'in sözlerini tekrar eden bir papağan olmakla itham ettiği CHP'yi de "İsrail özür diler ama CHP dilemez." diye eleştirdi.

Erdoğan, konuşmasının başında geçen hafta ülkemiz, milletimiz ve özellikle içinde bulunduğumuz bölgemiz açısından iki önemli olay yaşandığını anımsattı. Erdoğan, birinci olayın Nevruz ve çözüm süreci olduğunu, ikincisinin ise İsrail'in özür dilemesi olduğunu kaydetti.

22 Mayıs 2010'da Gazze'ye insani yardım ulaştırmak için, abluka altındaki Gazze'ye yardım malzemesini ulaştırmak için Mavi Marmara isimli geminin içindeki sivil yardım görevlileri ile Türkiye'den yola çıktığını belirten Başbakan Erdoğan, "Bu gemide 36 ayrı ülkeden insan vardı. Gönüllüler ordusu bu işin içindeydi. Yardım gemisi 31 Mayıs'ta Akdeniz'de uluslararası sularda İsrail devletinin güvenlik birimlerinin saldırısına uğradı ve silahsız olmalarına rağmen 9 kişi şehit olmak suretiyle hayatlarını kaybetti. Bunlardan bir diğeri de şu anda Uğur kardeşimiz. O da adeta yaşayan bir mevta olarak bitkisel hayatta neredeyse evinde 3 yıldır bu şekilde yaşıyor. Böyle bir tablo var." dedi.

Bu olaylar yaşandığında kalabalık heyetle Güney Amerika'da Şili'de olduklarını ve temaslarını derhal keserek Türkiye'ye döndüklerini belirten Erdoğan, ardından yaşanan süreci ise şöyle aktardı: "Olayla ilgili incelememizi yaptık. Hadiseyi tüm boyutlarıyla değerlendirdik. O zaman danışmanım Nabi beye 'Hemen süratle oluşturulan bir ekiple İstanbul'a gidiyorsunuz oradan da STK'larla birlikte Tel Aviv'e gidecek hastanelerde, cezaevinde veya gözaltında kim varsa onları süratle en kısa zamanda 24 saatte hemen alıp buraya dönmesini sağlayacaksınız' dedim. Arkadaşlarımız İsrail'e gittiler oradaki yoğun temaslar neticesinde de süratle yaralılarımızın hepsini ambulans uçaklarla, diğer şekilde alarak Türkiye'ye ulaştırdık. Süreci burada devam ettirdik. Ellerindeki gemimizi ve alıkoydukları yolcuları süratle bırakma noktasında o süreç başladı. Uluslararası hukuk nezdinde ve kuruluşlar nezdinde olayı tam bir kararlılık içinde takip ettik. Mavi Marmara'ya yapılan saldırının ardından İsrail'in belki farklı hesapları vardı bilemem. O zamana kadar kan döktüğü birçok vahim olay gibi bunun da unutulacağını zannediyorlardı. Yaptığı tüm hukuksuzluklar gibi belki bunun da üzerinin örtüleceğini zannediyordu. İsrail bu sefer farklı bir anlayış farklı bir yapıyla karşılaştı. AK Parti hükümeti olarak bu hukuksuz katliam karşısında susmadık. Birçok devlet başkanı, hükümet başkanı, dışişleri bakanları gerek şahsım gerek dışişleri bakanmız ile birçok görüşme yaptı. 'Arayı nasıl düzeltebiliriz' dediler. Bizler dedik ki '3 şart yerine gelmediği sürece bu konuda olumlu bir adım asla beklemeyin. Çünkü bu devlet onurludur, gururludur. Bu milletin evlatları şahsiyetlidir, onurludur. Onların kılına gelen bir zararın hesabını biz sormak ve bu hesabın sorumluluğu altında da süreci takip etmek zorundayız' dedik. Tabi ricacı olarak gelen devlet başkanları, hükümet başkanları, dışişleri bakanları hepsi de hiçbir itirazi cümle kullanmadan geri döndüler. Çünkü bu konuda asla geri adım atmıyorduk, atmamakta kararlıydık, asla da vazgeçmedik." diye konuştu.

Bu konuyu takipten yorulmadıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: " Haklarımızdan, beklentilerimizden, olması gerekenin olmasından yani hukuktan asla taviz vermedik. Bu olayın ardından İsrail'e bu üç şartı sürekli olarak tekrar ettik. Onların da çok ileri gelenleri oldu, onları da devreye soktular. Kendilerine üç şey söyledik: Bir özür, iki tazminat, üç Filistin'e ambargonun kaldırılması. 'Özür kelimesi yerine yani apology kelimesi yerine ısrarla üzüntü duyduk, üzüntü verici bunu kullansak olmaz mı?' 'Hayır, kesinlikle özür. Bu olmadığı takdirde olmaz' 'Tazminatı kabul edelim onda mutabıkız ama diğer ikisi olmasın' 'Kesinlikle olmaz, üçte üç olacak. Özür dilenecek, tazminat ödenecek ve Filistin'e uygulanan ambargo kalkacak.' Bu üç şart yerine getirilmediği müddetçe ilişkilerin farklı bir noktaya gelmeyeceğini, iyileşmek bir yana bunun değerlendirmeye dahi alınmayacağını uluslararası her platformda dile getiridik. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığım konuşmada da bunu dile getirdim aynen."

ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama'nın İsrail'e yaptığı bu resmi temaslar öncesinde de ABD Dışişleri Bakanı'nın Türkiye'ye geldiğini hatırlatan Erdoğan, "(John) Kerry ile görüşmelerde bu konunun etraflıca ele alarak değerlendirmesini yaptık. Ne gibi bir çerçeve oluşturalım ki bu işi çözelim. Biz tabi yine çerçeveyi ortaya koyduk. Dedik: 'Şöyle olursa detaylarına varıncaya kadar bir süreç başlayabilir'. Obama'nın Ortadoğu'ya gelişin de önümüze yine bir metin geldi. O metinde kabul edemeyeceğimiz bazı şeyler vardı. Dedik: 'Hayır' Biz burada sadece şehitlerimiz değil Filistinli kardeşlerimizin hak ve hukukunu da böyle bir görüşmede kenara koyamayız. Onun da bu anlaşmaya dahil edilmesi lazım. Ve o da aynı şekilde buraya geldiği gibi bunun yanında Filistin İsrail ihtilafına İsrail'in Türkiye ile işbirliği yapması da burada kayıt altına alındı." dedi.

GÖRÜŞMENİN DETAYLARI

Obama İsrail'den ayrılırken Netanyahu ile birlikte havaalanından kendisini telefonla aradıklarını ve telefonla yaptığı görüşmede önce Netanyahu'nun sesini aldığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti: "Ama ben dedim önce Obama'nın sesini özlemişim, kendisiyle bir görüşeyim. Kendisiyle görüştükten sonra Netanyahu ile görüştük. Sonunda tekrar Obama ile bu süreci teyit ettik. Dolayısıyla Obama'nın şahitliğinde bu görüşmeyi gerçekleştirerek bu işi bu şekilde bitirdik. Ardından ABD hemen açıklamasını yaptı bu çerçevede. Ardından İsrail açıklamasını yaptı. Ama hepsi yazılı metinlerde aynı zamanda telefon kayıtlarımızda var. Ardından biz açıklamamızı yaptık. Çünkü eşeği sağlam kazığa bağlayacağız sonra Allah'a emanet edeceğiz."

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, Mavi Marmara'dan dolayı Türkiye'den özür dilediğini, şehitlerin ailelerine tazminat ödenmesi konusunda hükümetine talimat verdiğini, Filistin'e ambargonun kaldırılması için çalışmaların başlanacağını ifade ettiğini belirten Erdoğan, "Ben de ülkem, milletim ve şehitlerimiz adına bu özrü kabul ettiğimizi, tazminatın ödenmesi ve ambargonun kaldırılmasının takipçisi olacağımı ifade ettim." diye ekledi.

GAZZE ZİYARETİ NİSANDA OLABİLİR

Özrün ardından Gazze'ye gidebileceğini de dile getiren Erdoğan, "İnşallah kısa zaman içerisinde nisan ayı içerisinde olabilir, bir Filistin, Gazze, Batı Şeria..Bu bölgeye bir ziyaretle birlikte kendilerini ifadesiyle buradaki ambargonun ne durumda olduğunu yerinde görme yerinde tespit etme fırsatımız olur. Çünkü TİKA ile orada yaptığımız hizmetler var, devam ettirdiğimiz hizmetler var. Bunları da artırarak geliştireceğiz. Gazze'nin yeniden imarı konusunda yaşanan insani sorunların aşılması ve Filistin sorununun arz edilen şekilde çözümü konsunda Türkiye elinden gelen katkıyı yapmaya devam edecek. Biz bundan sonra telefon ile verilen sözlerin tutulup tutulmadığını yeni uygulamalar bakmak suretiyle takipçisiyiz. Sürece göre tavrımızı belirleyecek, tutumumuzu netleştirecek ve adımlarımızı ona göre atacağız. Bu özür, bu adımlar, Mavi Marmara'da katledilen şehitlerimizi geri getirmeyecek. Bu özür Filistin'de 10 yıllardır uygulanan insanlık dışı muameleyi telafi etmeyecek. Filistin şehitlerini geri getirmeyecek; ancak şehitlerimizin hatırası, Filistin'in şehit kahramanları için bu özrün anlamlı olduğuna inanıyor, şehitlerin kanının böylece yerde kalmadığını burada vurgulamak istiyorum." değerlendirmesinde bulundu.

BÖLGEDE YENİ BİR DENKLEM OLUŞUYOR

İsrail'in özür dilemesinin ardından bölgedeki yöneticilerin, kanaat önderlerinin, partilerin yaptıkları açıklamalarda İsrail'in özrünü Türkiye'nin bir başarısı, bir zaferi olarak nitelediklerini belirten Erdoğan, "Artık yeni bir dönemin başladığını ifade ediyorlar, Filistin ve çevresindeki kardeşlerimizle yaptığımız istişareler neticesinde geldiğimiz bu nokta Filistin sorununun çözümü konusunda sorumluluğumuzu daha da artırıyor ve yeni bir denklem oluşturuyor." dedi.

Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü'nün geçtiğimiz hafta içinde 35 Filistinli genci Türkiye'de ağırladığını, çeşitli etkinlikler yaptıklarını ve bu kapsamda Filistinli gazeteci Waddah Khanfar'ın İstanbul'da söylediği sözleri paylaşmak istediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: "Türkiye geçtiğimiz hafta 18 Mart Çanakkale zaferinin 98. yıl dönümünü kutladı. Çanakkale'de Filistinliler de vardı. Filistinliler de şehit oldu. Çanakkale Zaferi ne kadar sizin zaferinizse o kadar da Filistin'in zaferidir. Siz Çanakkale ruhuna ne kadar sahip çıkıyorsanız biz de o kadar sahip çıkıyoruz' diyor. Bizim Filistinle bağlantımızın bağımızın altında bu vardır, Çanakkale ruhu vardır. Yavuz Sultan Selim nasıl Filistin'e, II. Abdülhamid nasıl Filistin'e nasıl Filistin'e sahip çıktıysa kuruluşundan itibaren Türkiye Cumhuriyeti nasıl Filistin'e sahip çıktıysa biz de aynı anlayış, ruh ve mana ile Filistin'e sahip çıkıyoruz ve çıkmaya devam edeceğiz."

Özür dilenmesinin ardından Hamas siyasi lideri Halid Meşal'i arayıp kendisini bilgilendirdiğini belirten Erdoğan, "Kendisini bilgilendirdim, çok duygulandığını, sevindiğini Filistin ve Gazze'nin de aynı şekilde duygulandığını ifade etti. O görüşmede kendisine ilk fırsatta Gazze'yi ziyaret edeceğimi tüm Gazzelilerle kucaklaşacağımı ifade ettim. İnşallah bu sözümüzü tutacak, en kısa sürede Gazze'ye gidecek, mazlum Gazzeli kardeşlerimizle orada kucaklaşacağız." diye ekledi.

Mavi Marmara'da 9 kişi şehit olduğunda acıyı yüreklerinde hissettiklerini, bütün ülke, millet hatta dünyadaki tüm dost ve kardeşlerimiz bu acıyı yüreklerinde hissettiğini belirten Başbakan Erdoğan, "Sadece Mavi Marmara değil insanlığın ve bütünüyle vicdani olarak saldırıya uğradığını düşünüyor, ama öfkeyle değil soğukkanlılıkla, itidalle hareket ediyorduk. Bu saldırı karşısında elbette boyun eğecek değildik ve haklı olduğumuz bir davada haksız duruma düşmek gibi lüksümüz yok. Onun için hukuk dedik, Birlemiş Milletler dedik, uluslararası anlaşmalar dedik, meşru zeminde mücadelemizi kararlılıkla sürdürdük. Biz isterdik ki muhalefet de böyle bir meselede ülkenin ve milletin yanında, böyle bir milli meselede bizim yanımızda olsun. Biz isterdik ki bizi değil Türkiye'yi hedef alan böyle bir saldırı karşısında muhalefet de dik dursun, mertçe ve cesur bir duruş sergilesin. Ama ne yazık ki muhalefetten bunu göremedik. Gerek saldırı esnasında gerek saldırı sonrasında başta CHP olmak üzere muhalefet, ülkesinin yanında durmak yerine saldırganların yanında saf tuttu, saldırganların diliyle bize var gücüyle saldırdı. CHP Genel Başkanı ne dedi? 'Biz olsaydık Mavi Marmara'yı göndermezdik' dedi. İsrail çıktı 'bu sonucu Mavi Marmara'ya attı. CHP Genel Başkanı aynı kelimelerle adeta papağan edasıyla İsrail ile aynı kelimeleri kullanarak 'bu sonucu Mavi Marmara'ya attı.' Hepsi kayıtlarda mevcut."

İSRAİL ÖZÜR DİLER AMA CHP DİLEMEZ

İsrail'e Tevrat'tan "öldürmeyeceksin" emrini hatırlattıklarında buna Tel Aviv'in cevap vereceğine CHP Genel Başkanı'nın İsrail sözcüsü gibi cevap verdiğini belirten Erdoğan, "Dış politikamızı aşağıladı. en ağır hezimetlerden biri olarak ilan ettiler. İsrail'in elinin güçlendiğini iddia ettiler, elde var sıfır dediler. Diplomatik garabet dediler. Dışişleri bakanımıza en ağır hakaretleri ettiler, gensoru önergeleri verdiler. Hiçbir zaman Türkiye'nin yanında değil, İsrail'in saldırganların safında yer aldılar. Bugün nasıl Türkiye'ye karşı düşmanca eylemlerin içinde olan Suriye'nin kanlı rejimi ile aynı fotoğraf karesi içindelerse, İsrail'le o fotoğraf karesi içinde saf tuttular. Hiç şaşırmadım. Bunların dış politika çizgisi tarih boyunca hep böyle olmuştur. Bunların dış politikadan anladığı susmaktır. Boyun eğmektir. Geri çekilmektir. Görmezden gelmektir ve el pençe divan durmaktır. Bunların dış politikadan anladığı kendi ülkelerinin düşmanlarıyla, halkına zulmedenlerle aynı fotoğraf karesine girmektir. Açık açık söylüyorum, tüm milletime sesleniyorum: Onlardan mahcubiyet beklemeyin, özür beklemeyin. İsrail özür diledi ve özür diler; ama CHP özür dilemez. Ben bir başbakan olarak Dersim olayı ile ilgili özür diledim ama CHP'nin Genel Başkanı kendi memleketinin insanları ile igili olarak kalkıp da bu konuda bir kelime duydunuz mu ağzından? Duyamazsınız. Tam aksine grup başkanvekili miydi genel başkan yardımcısı mıydı? İsmini anmama gerek yok. Yaptığı açıklamadan dolayı orada suspus oldu. Bir şey söyleyemedi. Bunların tarihinde hatasını kabul etmek özür dilemek yoktur; ama pişkinlik ziyadesiyle vardır." şeklinde konuştu.

Hitler, Mussoli'ni ile ilgili geçmişte CHP Genel Başkanı, başbakanın o zamanlar oraya gönderdikleri elçileri ve özür beyanlarını belgelerle açıkladığını anlatan Başbakan Erdoğan şunları kaydetti: "Türkiye günlerdir CHP'nin bir açıklama yapmasını, tıpkı İsrail gibi özür dilemesini bekliyor; ama pişkinliğin zirvesine ulaştılar. Dışişleri Bakanı hakkında gensoru önergesi verdiler; ama bu defa adresi şaşırdılar. Enerji ile ilgili bir konuda dışişleri bakanımız hakkında gensoru önergesi verdiler. Adresi biz düzelteceğiz yine o ayrı mesele. İsrail'e sözcülük yaptılar, mahcup oldular. Şimdi de Suriye'nin yanında duruyorlar ve ama sonunda yine mahcup olacaklar. Verdikleri son gensoru ile bunu açıkça ortaya koyuyorlar. Bizi değil Türkiye'yi vurmak için Türkiye'ye zarar vermek için atağa geçiyorlar. Orada da mahcup olacaklar ama beklemeyin yüzleri kızarmayacak. Türkiye'nin büyük bir devleti, aziz bir milleti var. Hiç endişe etmeyin. Türkiye'nin büyük bir ekonomisi, güçlenen demokrasisi var, güçlü bir iktidarı var ama Türkiye'de Türkiye'ye ayak uyduramayan adım atamayan hedefleri vizyonu paylaşamayan küçük bir muhalefeti var. Talihsizliğimiz burada zaten. Türkiye'de son haftalarda yaşanan büyük değişimin muhalefeti de değiştirmesini arzu ediyorum. 7 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki amcamıza, ninemize İstanbul'dan Diyarbakır'daki vatandaşımıza, Berlin ve Lahey'deki vatandaşımıza, Yemen'deki kardeşimizden Saraybosna'daki herkes Türkiye ile gurur duyuyor.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler