Erdoğan: Şehitlerimize Mahcup Olmadan, Acıları Dindirmek Istiyoruz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Şehitlerimize mahcup olmadan, ecdadımızın ruhunu incitmeden, bütün anne babaların acısını dindirmenin mücadelesi içindeyiz." dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, İmralı ile başlatılan süreci değerlendirdi. Erdoğan, "Şunu herkes bilsin, geçtiğimiz bin yıl boyunca bu topraklar için canımızı verdik, bundan sonraki bin yıl boyunca bizler de torunlarımız da canımızı ortaya koyarak bu toprakları savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Tek bir şehidimizin dahi aziz hatırasına leke sürmeyiz, sürdürmeyiz. Bu milletin değerlerinin çiğnenmesine müsaade etmeyiz. Birleri sadece kendi ırkını seviyor olabilir, bileri sadece Türkleri, birileri sadece Kürtleri seviyor olabilir. Birileri sadece kanını, öfkenin dili ile konuşuyor olabilir ama biz farklıyız." ifadelerini kullandı.

30 yıldır devam eden terör sürecinde bir yandan şehitler verilirken bir yandan da dağdaki teröristlerin etkisiz hale getirildiğini söyleyen Erdoğan, "Ama ateş aynı ocağa düşüyor. Acı aynı yürekleri kavuruyor, gözyaşı aynı toprağa düşüyor. Kurşun hangi adrese giderse gitsin ağlayan analar oluyor." diye konuştu. Bu acıyı sonlandırmanın mücadelesini verdiklerini söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Mücadele içinde meşru, yasal değerlerimiz ile örtüşen her yolu devreye aldık alıyoruz. Şehitlerimize mahcup olmadan, ecdadımızın ruhunu incitmeden, bütün anne babaların acısını dindirmenin mücadelesi içindeyiz."

Diyarbakır zindanlarında nelerin yaşandığını çok iyi bildiklerini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Hiçbir gerekçe Diyarbakır’da yaşanan insanlık dışı, vahşi, alçakça muameleyi mağdur gösteremez. Ama ben burada bir şeyi söylemek zorundayım. Bu ülkede insanlar düşüncelerinden, inançlarından dolayı sadece Diyarbakır zindanlarında zulüm görmedi. 1980’lerde Diyarbakır zindanında, Mamak’ta, Metris’te yaşatılanlar dışarıda farklı kesimlere, farklı gruplara zamana yayılmış olarak aynı derecede vahşice yaşatıldı. Gerek bu kadronun içindeki onlarca arkadaşım, gerek bu salonun dışındaki on binlerce kardeşim bu zulmü iliklerine kadar yaşadılar."

"BİZLER DE 'ÖZ YURDUNDA GARİP, ÖZ YURDUNDA PARYA' MUAMELESİ GÖRDÜK"

İlk gençlik yıllarından zulmün duvarına çarptıklarını anlatan Erdoğan, "Namaz kılıyoruz diye bizimle alay ettiler. İmam hatipliyiz diye bizi aşağıladılar. Başörtüsü takanları, elinde tespih olanı, hatta selamünaleyküm diyenleri bile ötelediler. Kitaplarımız yasaklandı, düşüncelerimiz sakıncalı diye yaftalandı, siyaset yaptığımız partilerimiz kapatıldı. Bizim için siyasetin yolları tıkandı. Siyaset yapmanın önünü türlü engellerle tıkadılar. Bizzat benim en yakın arkadaşlarım, kardeşlerim kalleşçe şehit edildiler. Eşi başörtülü olduğu için işinden edilenler oldu. Eşi işten atıldığı için bunalıma giren, çocuklarının önünde intihara teşebbüs eden kadınlar oldu. Kendi vergisi ile yapılan okullarda okuyamayıp, yurt dışında çözüm arayan nice gençlerimiz oldu. İnsanların düşüncelerini ifade etme hakkı kısıtlandı. Bir çoğunun hayat hakkı elinden alındı. Korkularla, tahriklerle, çirkin senaryolarla kutsallarımız ayaklar altına alınıp çiğnenmek istendi. Birileri Diyarbakır zindanında en ağır işkenceler altında feryat ederken, bizler de bizim gibi niceleri de büyük Türkiye hapishanesi içinde öz yurdunda garip, öz yurdunda parya muamelesi gördü. Hiçbir zaman silah almayı aklımızın ucundan bile geçirmedik. Sokağa çıkıp, anarşi ürütmeyi düşünmedik. İllegal bir yola sapmayı aklımızın ucundan geçirmedik. Çünkü biz düşüncelerimizi ve inançlarımıza güvendik. Onlar vurdu, biz büyüdük. Onlar vurdu, biz güçlendik. Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer olduğunu aklımızdan hiçbir zaman çıkarmadık.