Bahar DEMİREL/ANKARA, Dağlıca ve Iğdır'da düzenlenen terör saldırıları hakkında konuşan Erdoğan, saldırılarda şehit düşen asker ve polislere Allah'tan rahmet dileyerek "Pazar günü terör örgütü tarafından Hakkari'nin Yüksekova İlçesine bağlı Dağlıca Bölgesine yapılan saldırıda 16 askerimizi şehit verdik. Bu sabah da Iğdır'da düzenlenen bombalı saldırıda 13 polisimizi şehit verdik. Dağlıca'da şehit düşen ve aralarında tabur komutanımızın da bulunduğu askerlerimizle Iğdır'da şehit düşen polislerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına TSK'ya, emniyet teşkilatımıza ve milletimize baş sağlığı diliyorum. Yaralı askerlerimize ve polislerimize de Allah'tan şifa diliyorum. Dağlıca'da kaybettiğimiz 16 askerimiz ve Iğdır'da yitirdiğimiz 13 polisimiz Türkiye'nin 30 yıla aşkın süredir devam eden bölücü terörle mücadelesinde verdiği şehitler kervanına katıldılar. Ay yıldızlı al bayrağımızı göklerde dalgalandırmanın İstiklal Marşımızı göğsümüzü kabartarak okuyabilmenin, özgürlüğümüzü ve demokrasimizi muhafaza etmenin bedelini ödemeye devam ediyoruz. Şairin dediği gibi bu ülkede şehitler tepesi hiç boş kalmadı. Öyle anlaşılıyor ki boş da kalmayacak. Yattığı toprak, tuttuğu bayrak belli. Bütünüyle şehitlerimizin toprağa akan her damla kanı, bu coğrafyayı ilelebet vatanımız olarak tescil eden birer mühürdür. Milletimizin 1071'de Alparslan'ın ordusunda 1299'da Osman Gazi'nin arkasında, 1453'te Fatih'in emrinde, 1920'de Gazi Mustafa Kemal'in önderliğinde verdiği mücadele aynı ruhla ve bu kararlılıkla bugün de devam ediyor" ifadelerini kullandı.
"ÜLKEMİZİN BİRLİĞİNE GÖZ DİKENLER HÜSRAN YAŞAYACAKTIR"
Türkiye'de yaşayan bütün vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ihtiyaç duyduğunu belirten Erdoğan, "Milletimizi bin yıldır vatanımız olarak sahip çıktığımız adeta dört elle sarıldığımız Anadolu coğrafyasından söküp atmak isteyenler bugüne kadar hep hezimete uğradılar. İnşallah bundan sonra da ülkemizin birliğine, beraberliğine ve dirliğine göz dikenler yine aynı hüsranı yaşayacaktır. Bu vesileyle hangi kökene, hangi meşrebe sahip olursa olsun tüm milletime, siyasetçilere, aydınlara, medya mensuplarına, akademisyenlere seslenmek istiyorum. Her karışıyla Anadolu ve Trakya toprakları hepimizin ortak vatanıdır. Türkiye, 78 milyon vatandaşımızın tamamının ortak devletidir. Bu ülkenin ve bu devletin 78 milyon vatandaşımızın her birine ihtiyacı var. Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne de hepimizin ihtiyacı var. Ülkesini ve devletini kaybedenlerin yürek yakan görüntülerini her gün televizyonlarda seyrediyoruz. Türkiye, bizim ortak hayat alanımız, sevdamız, geçmişimiz ve ortak geleceğimizdir" şeklinde konuştu.
"MORAL BOZMAYA YÖNELİK HER SÖZ, TERÖRÜN AMACINA HİZMET EDER"
"Ben hayatımın hiçbir döneminde siyasi rekabetten kaçmadım" diyen Erdoğan, terör örgütlerinin saldırılarını samimiyetle kınamayan herkesin Türkiye ile bağında sorun olduğunu savunarak "Ülkemize ve milletimize sahip çıkmak hayatımızın diğer alanlarındaki tüm farklılıklarda ayrı olarak her birimizin ortak sorumluluğudur. Bunun için birliğimize, beraberliğimize sahip çıkmalıyız. Yani yerli olmalıyız. Yerlilik; bu ülkenin, bu milletin menfaati için gerektiğinde kendi çıkarlarımızdan vazgeçebilmemizi gerektirmektedir. Unutmamalıyız ki TBMM hepimizin Meclis'idir. Hükümet, hepimizin hükümetidir. TSK, hepimizin ordusudur. Adalet teşkilatımızın hakimleri, savcıları hepimiz için vardır. Emniyet teşkilatımızın mensupları hepimizin polisidir. Yöntemde, söylemde anlaşamıyor olabiliriz. Ama hedeflerimiz konusunda birlik olmalıyız. Siyasette rekabet başka bir şeydir. Ülkenin ve milletin bekası söz konusu olduğunda bir araya gelmek başka şeydir. Ben hayatımın hiçbir döneminde siyasi rekabetten kaçmadım. Kaçmam. Ama ülkemin geleceği söz konusu olduğunda, Türkiye söz konusu olduğunda diğer her şey teferruattır. Herkesin de bu anlayışta olmasını temenni ederim. Ülkemizin bütünlüğüne, milletimizin birliğine yönelik çok yönlü saldırılarla karşı karşıya olduğumuz şu dönemde hep birlikte bu tavrı ortaya koyabilmeliyiz. Bölücü terör örgütünün ve diğer terör örgütlerinin saldırılarını ama, fakat gibi kaçma yolları kullanmadan açıkça; mertçe, samimiyetle kınamayan herkesin bu ülkeyle ve bu milletle olan bağında sorun vardır. Milletimiz dimdik ayaktayken, güvenlik güçlerimiz fedakarlıkla mücadele yürütürken moral bozmaya, kafaları bulandırmaya, gönülleri karartmaya yönelik her söz; her tavır sadece terörün amacına hizmet eder. Devleti ve hükümeti eksik yapılan, yanlış yapılan işleri eleştirmek elbette herkesin hakkıdır. Fakat ülkesine ve milletine karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen muhalefetin, medyanın, aydınların da aynı şekilde murakabeye tabi tutulması gerekmiyor mu?" açıklamasında bulundu.
"TAYYİP ERDOĞAN, FANİDİR"
Tüm dünyada kendisine yönelik bir düşmanlık olduğunu savunan Erdoğan, "Bugün Türkiye, siyasi belirsizlik ortamından geçiyorsa bunun sorumlusu iktidar partisi veya bir kişi midir? Sırtını terör örgütüne dayamakta beis görmeyen, siyaset yerine şiddeti tercih eden siyasi partinin yaşananlarda hiç mi sorumluluğu yoktur? Koalisyon hükümeti kurulması için makul şartlarda uzlaşmaya çalışmak yerine hesaplaşmacı ve dayatmacı bir tavra giren muhalefet partilerinin içinde bulunduğumuz acı durumda hiç mi sorumluluğu yoktur? Soruyorum? Ulusal veya uluslararası tüm dünyada Tayyip Erdoğan düşmanlığını, devletin ve milletin varlığına yönelik tehditler karşısında dahi terör örgütüyle, paralel örgütle uluslararası lobilerle aynı çizgide hizalanmaya vardıranların sorumluluklarını görmezden gelebilir miyiz? Halbuki Tayyip Erdoğan, fanidir. Ama bu ülke ve bu devlet bizden sonraki nesillere de lazımdır. Yarın bizler toprak olup gittiğimizde çocuklarımıza, torunlarımıza daha sonraki kuşaklara güçlü, müreffeh bir ülke bırakmak hepimizin en başta gelen görevi değil midir?" diye konuştu.
"1 KASIM'DA MİLLETİMİZ İNANIYORUM Kİ BÜTÜN BU OLANLARIN HESABINI BİRİLERİNE SORACAKTIR"
"Yaptığım her şeyin hesabını bu dünyada milletime vermeye hazırım" diyen Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: "Unutulmamalıdır ki söylenen her söz, ortaya konan her tutum tarihe atılan bir imzadır. Geçmişteki yanlışlarıyla, hatalarıyla, ihanetleriyle ülkemizin ve milletimizin bugününe etki yapmış olan herkes, bu kıstaslarla değerlendirilmektedir. 2. Viyana Kuşatması sırasında kendince Osmanlı'ya ders vermek isteyen Murat Giray Han'ın ihanetinin sonuçlarını çok iyi biliyoruz. Bulgar Ordusunun Edirne'yi işgali sırasında tamamen iç siyasi çekişmelerden kaynaklanan sebeplerle 'Enver gireceğine, Bulgar girsin' diyenlerin ihanetini de çok iyi biliyoruz. Bugün de Erdoğan kaybetsin de Türkiye ne olursa olsun gibi bir akıl tutulmasına kapılanların olduğunu görüyoruz. Türkiye, PKK terörü, DHKP-C terörü, DEAŞ tehdidi, paralel devlet yapılanması ihaneti karşısında mücadele verirken böylesine küçük hesaplar peşinde koşanları şiddetle kınıyorum. Milletimiz ülkesinin huzuru için eksiğiyle, fazlasıyla çalışanları da taş üstüne taş koymadığı tek bir çivi çakmadığı halde sadece hizmet edenlere çelme takmanın peşinde olanları da görüyor. Şahsen ben, yaptığım her şeyin hesabını bu dünyada milletime ebedi alemde Rabbime vermeye hazırım. Demokrasilerde bu hesaplaşmanın yeri ve zemini sandıktır, seçimlerdir. İşte önümüzde 1 Kasım var. 1 Kasım'da da milletimiz inanıyorum ki orada bütün bu olanların hesabını birilerine soracaktır. Terör gibi hayati bir meselede ihtiyacımız olan birliktir, beraberliktir. Türkiye'nin iktidar partisi kadar muhalefet partilerine de ihtiyacı vardır. Zira demokrasi gücünü sadece iktidar partisinden almaz. Güçlü demokrasi, gücünü aynı zamanda güçlü muhalefetten alır"
"DEVLET ÇARKI DÖNMEYE BAŞLADIĞINDA ÖNÜNDE HİÇBİR ÖRGÜTÜN DURABİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'nin haber alma özgürlüğüne hizmet edecek medyaya da ihtiyacı var. Ama daha önemlisi Türkiye’nin birlik ve beraberliğini korumaya ihtiyacı var. Siyasi partiler de medya da aydınlar da milletimizin bu ortak beklentisine cevap verebildikleri oranda anlamlıdır. Kendi milletine onun değerlerine tercihlerine ve gelecek hedeflerine düşmanlık eden partilerle, medyayla, aydınlarla kat edebileceğimiz bir yol yoktur. İlkesiz bir şekilde işine geldiğinde terör örgütüne destek veren, işine geldiğinde hükümeti, polisi, askeri suçlayan, kendi ülkesini yabancılara şikayet eden bir siyaset anlayışını kabul edemeyiz. Dünyanın hiçbir yerinde ne siyasetçilerin ne medyanın ne de aydınların kendi devletinin aleyhinde yalanla, iftirayla, gerçek dışı algılar oluşturarak çalışma hakkı yoktur. Bu demokrasi ve özgürlük meselesi değildir. Tam tersine bu kendi ülkesine yabancılaşma, ihanet sorunudur. Al bayrağa sarılı tabutlarını omuzlarımızda taşıyarak toprağa verdiğimiz her şehidimizin acısı yüreğimizi yaksa da milletimiz müsterih olsun diyorum. Devlet çarkı biraz ağır işler. Ama bu çark bir dönmeye başladığında da önünde hiçbir gücün, çetenin, örgütün, algı operasyonunun durabilmesi mümkün değildir. Bunun da altını çiziyorum"
"ÖRGÜTE CİDDİ ZARARLAR VERİLDİ, SON GELİŞMELER ONUN PANİĞİDİR"
Yurt içinde ve yurtdışında terör örgütüne ciddi zararlar verildiğini belirten Erdoğan, "Şu ana kadar örgüte yurt içinde ve yurtdışında çok ciddi zararlar verildi. Son gelişmeler zaten biraz da onun paniğidir. Operasyonlarda örgütün verdiği kayıplar binlerle şu anda ifade ediliyor. Güvenlik güçlerimizin ve adalet teşkilatımızın çalışmalarıyla bu yapıda çökertilecektir. Şehitlerimizin acıları yüreklerimizi dağladığı kadar bize yürüttüğümüz mücadelede çok büyük güç de veriyor. Vatandaşlarımızdan sağduyularını, metanetlerini muhafaza etmelerini özellikle rica ediyorum. Bizim mücadelemiz sadece ve sadece terörizme ve teröriste karşıdır. Ekmeğinin peşinde olan, teröristle hiçbir ilişkisi olmayan herhangi bir vatandaşımızın zarar görmesi bizi en az şehitlerimiz kadar üzüntüye boğar. Güvenlik güçlerine yardımcı olarak, tahriklere asla gelmeyerek üzerimize düşenleri yerine getirmiş oluruz diye düşünüyorum" diye konuştu.
"TERÖR ÖRGÜTÜ SİLAHLARI YA DEVLETE TESLİM EDECEK YA DA ÜZERİNE BETON DÖKÜLÜP KULLANILAMAZ HALE GETİRİLECEK"
Çözüm sürecinde açılan ellerin karşılığını bulmadığını öne süren Erdoğan, "Bilindiği gibi biz terör sorununu suhuletle çözmek için samimiyetle her yolu denedik. Önce demokratik açılım dedik, onu ilerlettik, milli birlik ve kardeşlik dedik, onu da ilerlettik ve ardından çözüm süreci dedik. Ve ne yazık ki çözüm sürecinde açılan eller karşılığını bulmadı. Bugüne kadar hemen tüm şehitlerimizin aileleriyle görüştüm, görüşmeye de devam ediyorum. Taziyelerimi ilettim. Onların acılarını çok yakından biliyorum. İşte bu acıların yaşanmasını, annelerin, babaların, çocukların, kardeşlerin, sevenlerin gözyaşlarını engellemek için gerçekten çok uğraştık, çok mücadele verdik ve vermeye devam edeceğiz. Fakat terör örgütü yeniden silaha, şiddete, kan dökme yoluna başvurarak bizim arzu ettiğimiz çözüm yolunu kapattı. Elinde molotofu, silahı, yüzünde maskesi olan herkes hukukun mukabelesini hak ediyor demektir. Elinde molotof varsa bu bir silahtır. Dolayısıyla güvenlik güçlerimize silah kullanma yetkisini verir. Bu yasanın gereğidir. Bu saatten sonra devletin ve milletimizin razı olabileceği tek çözüm, terör örgütünün tüm faaliyetlerine son verip silahlarını bırakmasıdır. Terör örgütü silahları ya devlete teslim edecek, ya da üzerine beton dökülüp bir daha kullanılamaz hale getirilecektir. Bunun dışında konuşulacak, görüşülecek, tartışılacak hiçbir şey yoktur. Silahların gömülmesi, terörün durması konusunda somut adım atacak olan terör örgütüdür" ifadelerini kullandı.
"ÇATIŞMALARI ŞAHSIMIN BAŞLATTIĞI İDDİASI KARA PROPAGANDADAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL"
"Terör örgütünün silah bırakması konusunda en büyük görev bölgede bulunan halkımıza düşüyor" diyen Erdoğan, örgüt yöneticilerinin bölge halkının hayatının zorlaştırılması için her türlü eylemin yapılması yönünde talimat verdiğini söyleyerek "Bölge insanı terör örgütüne karşı tavır koyarsa, bu mesele süratle çözüm yoluna girer. Çatışmaları başlatan, süreci bitiren, sabote eden terör örgütü ve onun uzantısı olan siyasilerdir. Örgüt bunu kendi açıklamalarıyla, üstlendiği eylemlerle açıkta ifade etmiştir. Ceylanpınar’da evlerinde uyuyan polislerimizi alçakça kurşunlayarak şehit eden örgütün kendisidir. Kaza var diye çağırdıkları polisleri hunharca şehit eden örgütün ta kendisidir. Hastanenin acil servisinde nöbet tutan polisi kurşunlayarak şehit eden örgütün ta kendisidir. Karakollara, lojmanlara, saldıran; ambulanslara saldıran, bomba atan, roket atan örgütün ta kendisidir. Cami dinlemeyen, okul dinlemeyen, nitekim az önce rektörümüzün de ifade ettiği gibi üniversitelerimize varıncaya kadar bu adımları atan terör örgütünün ta kendisidir. Patlattığı bombalarla, masum çocukları, kadınları, otomobil sürücülerini katleden örgütün ta kendisidir. Yolları mayınlayan, kazan, kapatan halkın günlük hayatını cehenneme çeviren örgütün ta kendisidir. Eylemler sebebiyle bölgede ticareti, turizmi, hayvancılığı, tarımı durma noktasına getiren insanların ekmeğine kan doğrayan örgütün ta kendisidir. Örgüt yöneticilerinin, bölge halkının hayatının zorlaştırılması için her türlü eylemin yapılmasını talimatını verdiğini bölgede bilmeyen yok. Israrla çatışmaların, devletin hükümetin hatta akıl almaz şekilde şahsımın başlattığı iddiası dezenformasyondan, kara propagandadan başka bir şey değildir. Bu iftiraları dile getiren, yayan herkes toprağa düşen her şehidin vebaline ortaktır" şeklinde konuştu.
"SUÇLU ARANACAKSA BAKILACAK OLAN YER ANKARA DEĞİL, KANDİL'DİR"
Artan terör olaylarının sorumlularının hükümette değil, örgüt yönetiminde aranması gerektiğini kaydeden Erdoğan, "Şahsım başta olmak üzere hükümet de devlet de yıllardır baskının değil, yaşatmanın mücadelesini verdik. Özgürlüğün öldürmenin değil, yaşatmanın mücadelesini verdik. Bunun için yaptıklarımız ortada. Bu ülkenin ayağa kalkması için neler yaptıklarımız ortada. Şayet bugün ortaya çıkan tablo için bir suçlu aranacaksa, bakılacak olan yer Ankara değil, Kandil’dir. Sorumlular hükümette değil, örgütün yönetiminde ve tercihlerini demokrasiden yana kullanamayan onların güdümündeki partide aranmalıdır" dedi.
"DAĞDAKİ TERÖRİSTE ARAÇ YÜKLÜ ERZAK GÖTÜREN BAKIYORSUNUZ O PARTİNİN MİLLETVEKİLİ"
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın açıklamalarını eleştiren Erdoğan, "İşte yaptıkları açıklama "Biz gücümüzü YPG’den, PKK’dan alıyoruz'. Bu kadar açık. Bunu söyleyen kim, o partinin eş başkanı; bunu söylemeye cüret edecek kadar ortada. Vahşet ortada, tablo ortada. Başka aranacak bir şey yok. Ülkesinin ve milletinin yanında huzurunda, dağdaki teröriste araç yüklü erzak götüren bakıyorsunuz o partinin milletvekili bayan. Tablo ortada. Güçlü bir duruş sergilemeyen her parti, her medya kuruluşu, her STK da bu sorumluluğa ortaktır. Bizim bölgede yaşayan kardeşlerimizle en küçük bir sorunumuz yok" açıklamasında bulundu.
"HEMEN TWEETLER BAŞLIYOR"
Katıldığı bir televizyon kanalının canlı yayınında yaptığı açıklamalar hakkında değerlendirmede bulunan Erdoğan, şöyle konuştu: "Bir tv programında bana birlikte mülakatı yaptığımız arkadaşımız, 400 vekille ilgili soru soruyor. Ben kendilerine 7 Haziran seçimleri öncesinde Kırşehir’de yaptığımız törende '400 milletvekili alacak bir partiyle yeni Türkiye kurulabilir' diyorum ve hemen tweetler başlıyor. Basında amiral gemisi olduğunu söyleyenler bu konuda başlıyor. Yani 400 vekil alsaydınız Dağlıca olmayacak mıydı, diyor. Bu kadar hedef saptırma olabilir mi? Sen nasıl medyasın? Ondan sonra 10 dakika geçiyor, kaldırıyor. Ama önce zehri atıyor. Virüsü salıyor. Bu nasıl bir medyada dürüstlüktür? Ondan sonra kalk, e biz aramızda toplantıyı yaptığımız zaman medyada dürüstlük ilkeleri değişmez. Nasıl dürüstlükse"
"MÜCADELENİN HUKUK DIŞI YOLLARLA YÜRÜTÜLMESİNE ASLA MÜSAMAHA GÖSTEREMEYİZ"
Terörle mücadele konusunda en büyük güç kaynağının millet olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bizim demokratik sınırlar içerisinde mücadele veren her partiyle, her yapıyla hiçbir sorunumuz yoktur. Görüşlerine katılmadıklarımızla, her türlü siyasi mücadeleyi verdik. Bundan sonra da veririz. 40 yıllık siyasi geçmişimiz bunun sayısız örneğiyle doludur. Biz de muhalefet yaşadık, ama ortalığı şiddete hiçbir zaman mahkum etmedik. Durumumuza razı olduk. Bu mücadelenin hukuk dışı yollarla yürütülmesine asla müsamaha gösteremeyiz. Şu anda yaşanan olaylar; devletin, hükümetin ve şahsımın tercihi değil; tam tersine hiç arzu etmediğimiz halde karşı karşıya kaldığımız bir durumdur. Bingöl Üniversitesi rektörünü dinlediğimiz zaman, demek ki üzerimize düşen daha farklı görevler de var. Çünkü orada gerek hocalarımızın, gerek öğrencilerimiz can güvenliğini koruma devlet sorunudur. Bunu yapmaya mecburuz. Ülkemizi bu durumdan gereken her yolu ve yöntemi kullanarak çıkaracağız. Milletimize karşı hesap verme sorumluluğumuz bunu gerektiriyor. En büyük güç kaynağımız milletimizin kendisidir" diye konuştu.
"MİLLETİN GELECEĞİNİ ÜÇ BEŞ TERÖRİSTE TERK ETMEYECEĞİZ"
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türk Silahlı Kuvvetlerimizle, polisimizle, istihbaratımızla çok daha sıkı bir işbirliği içinde yürütülen mücadelenin başarıya ulaşacağından kimsenin şüphesi olmasın. Biz bu ülkeyi, devleti sokakta bulmadık. Milletin geleceğini üç beş teröriste, üç beş ihanet çetesi mensubuna, üç beş işbirlikçiye terk etmedik; etmeyeceğiz"
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz