WASHİNGTON (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk toplumunun geleneği dışlamayan bir modernlik, yerelliği kabul eden bir evrensellik, manayı reddetmeyen bir rasyonellik ve köktenci olmayan bir değişim istediğini, bu isteğe de "Muhafazakar Demokrasi" anlayışının cevap oluşturduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, Savunma Bakanlığı danışmanlarından Richard Perle'nin de katılımıyla Amerikan Yatırımcı Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada ABD temasları ve Türkiye ve bölgedeki gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulundu.
Küreselleşmenin özelliklerinden birinin uluslararası ortamda etkili olan dinamikleri yerel düzeye taşıması, yerel olanı da küresel görünürlüğe kavuşturması olduğunu hatırlatan Erdoğan, mevcut karşılıklı etkileşim sürecinin Türk toplumuna siyasi, sosyal ve ekonomik olarak diğer toplumları ve aralarındaki etkileşimi daha iyi anlama ve onların yerine koyabilme sorumluluğunu yüklediğini belirtti. Şiddetin ve ihtilafların hala yaşandığı dünyada küreselleşmenin olumsuz unsurlarının tüm insanlık için engellenmesi gerektiğini belirten Erdoğan, "Aksi takdirde dünyanın çeşitli bölgelerinde sürebilecek mahrumiyet ve adaletsizlik duygusu, yoksulluk ve siyasi baskılar, uluslararası barış ve istikrarı bozmak isteyen grupların istismar edebilecekleri zayıflıklar olmaya devam edecektir. Toplumları daha müreffeh, daha açık, daha demokratik, dolayısıyla rejimleri de daha güçlü ve barışçı kılacak kaynağın bu toplumların kendi içinden beklenmesi en sağlıklı yöntem olacaktır. Bununla birlikte bu süreci diğer ülkeler samimi bir şekilde destekleyerek cesaretlendirebilir, örnek olabilir, kolaylaştırıcı rol oynayabilirler" dedi.
İNSANİ DEĞERLER
İnsanlığın ürettiği medeniyetlerin en büyük ortak paydalarından birinin insani değerler olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, demokrasi kavramıyla ifadesini bulan, insan hakları, hukukun üstünlüğü, iyi yönetişim ilkeleriyle desteklenen evrensel değerlerin farklı medeniyetlerin yüzyıllar içinde ortaya koyduğu ortak aklın ürünü olduğunu kaydetti. Erdoğan, tarihsel olarak Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet bu ortak aklın oluşmasında merkezi rol oynadığına değinirken, "Ancak bu üç büyük dinin doğduğu coğrafyada günümüzde süren istikrarsızlık ve ihtilaflar bu bölgedeki büyük potansiyelin hayata geçirilmesini engellemekte, ortak aklı akim kılmaktadır" diye konuştu.
Büyük çoğunluğu Müslüman bir toplum olarak Türkiye'nin, evrensel değerlerin bu bölgede yaygınlaşmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunmaya devam edeceğini, demokratik yapısı, zengin tarihi mirası ve kimliği, ekonomik potansiyeli ve batı kurumlarına üyeliğinin Türkiye'ye böyle bir sorumluluk yüklemekte ve ulusal çıkarları da bu yönde şekillendirdiğine dikkat çeken Erdoğan, "Bunu başarılı bir şekilde gerçekleştirebilmek için önce kendi içimizde bu değerleri hakim kılmaktayız. Medeniyetlerin buluşma noktasında yer alan Türkiye'nin tarihi tecrübelerinden, benimsediği değerlerden ve aynı zamanda çağa ayak uydurma akılcılığından yola çıkan bu yaklaşımda sizlerin de kendinize yakın unsurlar bulacağınızı düşünüyorum. İktidarda olan ve genel başkanlığını yaptığı AK Parti Türk siyasal hayatında yeni bir siyaset tarzını, yeni bir anlayışı temsil etmektedir. Muhafazakar demokratlık olarak ifade ettiğimiz siyasal kimlik altında ortaya koyduğumuz bu siyaset üslup ve anlayışının Türkiye'nin sınırlarını aşan bir öneme sahip olduğu kanaatini taşıyorum" dedi.
MUHAFAZAKAR DEMOKRATLIK
Dünyanın medeniyetlerin etkileşmesi sebebiyle siyah ve beyazın keskinliği yerine daha renkli ve çok boyutlu bir tabloya doğru gittiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Siyaseti dar bir ideolojik çerçeveye oturtan veya sadece rant dağıtmayı hedefleyen siyasi oluşumların halkın ihtiyaçlarına cevap veremediğini, ülkenin kaynaklarını doğru tahsis etmeyi beceremediğini, piyasa ekonomisinin dinamiklerini anlayamadığını gördük. Biz Türkiye'de bu gerçekten hareketle, siyasetin ve hükümet etmenin muhafazakar demokrasi anlayışı çerçevesinde yenilenmesi ve güçlenmesinin mümkün olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.
Muhafazakarlık temelinde bir kitle partisi olarak AK Parti'nin toplumsal merkezden aldığı güçle Türkiye'de merkez sağdaki en büyük parti haline geldiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Parlamentodaki güçlü konumumuz sayesinde toplumun her alanda gelişmesi için kapsamlı ve katılımcı bir reform süreci başlatmış durumdayız. Türkiye'de ulaştığımız başarı, birçok ülkeye de örnek olabilecektir. Türk toplumunun küçümsenmeyecek bir kesimi, geleneği dışlamayan bir modernlik, yerelliği kabul eden bir evrensellik, manayı reddetmeyen bir rasyonellik ve köktenci olmayan bir değişim istemektedir. Muhafazakar demokrasi anlayışı bu isteğe bir cevap oluşturmaktadır. Yeni muhafazakar demokrat çizgiyi, muhafazakarlığın tarih, boyunca sınanmış genel ilkeleri ve kendi toplumumuzun sosyal ve kültürel geleneklerine dayanarak ortaya koymaktayız. Yerli ve köklü değerler sistemimizi evrensel standarttaki muhafazakar siyaset çizgisi ile yeniden üretmek amacındayız. Statükoculuk üzerine bina edilen muhafazakarlık yerine yeniliğe açık, modern bir muhafazakarlıktan yanayız."
DERİN DEMOKRASİ
Evrimci, tedrici ve doğal sürecinde işleyen toplumsal dönüşüme dayalı bir değişimi savunarak mevcut durum ve ilişkilerin korunması değil değerlerin ve kazanımların korunmasına vurgu yaptıklarını belirten Başbakan Erdoğan, "Koruma değişime ve ilerlemeye engel olmamalı, özü yitirmeden gelişmeye uyum sağlamaya imkan vermelidir. Başka bir ifadeyle modern kazanımları reddeden gelenekçilik gütmeden, yeni bir senteze varılması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye de kendine özgü bir demokrasi yerine çoğulculuk çok seslilik ve hoşgörü duygusunu benimsemiş bir demokrasinin yerleşmesi ve kurumsallaşması yönünde büyük mesafe alınmıştır. İdeal olan, seçimlere ve belli kurumlara indirgenmiş mekanik bir demokrasi değil, idari, toplumsal ve siyasal alanlara yayılmış, organik bir demokrasi. Biz buna yeni bir ifadesiyle 'derin demokrasi' diyoruz. 'Biz ve diğerleri' ayırımı yapan, tek bir mezhebi, ideolojiyi, siyasi kimliği, etnik unsuru veya dini anlayışı siyasetin ana gövdesi yaparak diğer seçenekleri karşısına alan söylem ve örgütlenme biçimlerinin kesinlikle karşısındayız. Bunu kabul etmiyoruz. Bu aynı zamanda din dahil insanların manevi duygularını istismar etmek isteyen çevrelere karşı da en etkili önlemdir" dedi.
LAİKLİK İLKESİ
Laiklik ilkesini devletin tüm dinler ve düşünceler karşısında tarafsız kalmasını ve eşit mesafeyi korumasını sağlayan inanç farklılıklarının veya farklı mezhep ve anlayışların çatışmaya dönüşmeden sosyal barış içinde yaşatılması için takınılan kurumsal bir tutum ve yönetim olarak tanımladıklarına dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:
"Laikliğin temel hak ve özgürlüklerin, toplumsal güvence altına alınarak bir tür hakem müessesesi şeklinde işletilmesi için demokrasi ile taçlanması ve uzlaşı ortamı sunması gerektiğini düşünüyoruz. Dini bir toplumsal değer olarak önemsemekle birlikte, din üzerinden siyaset yapmayı, dini kullanarak devleti ideolojik bir dönüşüme uğratmayı, dini sembollerle örgütlenmeyi asla doğru bulmuyoruz. Din üzerinden siyaset yapmak, dini araç haline getirmek, din adına suçlayıcı bir siyaset yürütmek, hem toplumsal barışa, hem siyasi çoğulculuğa, hem de dine zarar vermektedir. Din mukaddes ve ortak bir değerdir. Bunu böyle bilmeliyiz, böyle inanmalıyız. Bunu kimse siyasi bir konu yaparak bölünme ve arayışlara da sebebiyet vermemelidir."