Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkede her etnik unsurun kendine has sorunları olduğunu belirterek, "Hala varsa yoksa Kürt sorunu. Kardeşim ne Kürt sorunu be böyle bir şey yok. 2005 yılında Diyarbakır'da bunu açıkladık" dedi. Parti kapatmanın teklif dahi edilemeyecek hale gelmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, "Ben diyorum ki bir siyasi partinin kapatılması gibi bir madde gündeme gelse; 'Bir siyasi partinin kapatılması teklif dahi edilemez' diye bir hükmün oraya gelmesi lazım. Ancak suçu işleyen kimse onlar bunun bedelini öder. Aynı şeyi ben dernek ve vakıflar için de söylüyorum. Suç işleyen kimse gel onları cezalandır. Tabelayı cezalandırmak bir yere varamazsın" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu sabah Çanakkale'den geldiği Balıkesir'de Balkonuk Center'daki, 'Balıkesir Ekonomi Ödülleri 2015' törenine katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada sivil toplum örgütü temsilcileriyle de bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu da eşlik etti. Kahvaltılı toplantıdan sonra, 2014 yılında en çok vergi veren işadamlarına ödül verildi. Ödül alanlar arasında, eski bakanlardan Kemal Unakıtan'ın oğlu Abdullah Unakıtan da yer aldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Balkonuk Center'de Balıkesir Ekonomi Ödülleri 2015 töreninde konuşma yaptı. Cumburbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Balıkesir ekonomisini güçlendirmek için yapılan olumlu çalışmaları özendirmek için bu organizasyonda payı olan başta Balıkesir Sanayi ve Ticaret Odası, Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü'nü, herkesi tebrik ediyorum. Balıkesir ekonomi ödüllerini alan kardeşlerimizi ve firmaları kutluyorum. Kendilerinin bundan sonra da hem Balıkesir hem Türkiye ekonomisine büyük katkılar sunacaklarına inanıyorum. Kurumlarımızın girişimcilerimizin firmalarımızın gayretleri karşılığını bulur ve Balıkesir büyük yatırımlara ev sahipliği yapar. 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçiminde şahsıma gösterdiği teveccüh için Balıkesir en kalbi şükranlarımı sunuyorum."
"KOŞAN TERLEYEN ÇALIŞAN ÇALIŞTIRAN CUMHURBAŞKANI"
Çanakkale'de dün yaptıkları bir dizi toplu açılışla birlikte 14 Mart Tıp Bayramı kutlamasının da yapıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı günün Romanlar'ın bayramı olarak ilan edilmesi nedeniyle akşam Romanlar Konfederasyonu'nun düzenlediği bir organizasyona katıldıklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Orada Romanlar'la bir arada olduk. Balıkesir'de yine büyük projelerin toplu açılışlarını gerçekleştirecek, Balıkesir halkıyla hasret gidereceğiz. Balıkesir, sanayiden ticarete, turizmden kültüre kadar birçok alanda ülke ekonomisine ciddi katkı yapan bir kentimiz. Başbakan olarak defalarca geldiğim Balıkesir'e cumhurbaşkanı sıfatı alarak gelmekten, yatırımları hizmete almaktan son derece mutluyum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce koşan, terleyen, çalışan ve çalıştıran bir cumhurbaşkanı olacağımı söylemiştim. Dün Çanakkale'de bugün Balıkesir'de milletimizle toplumun her kesimiyle biraradayız. Daha önce de Gaziantep, Malatya, Elazığ, Kırşehir'de milletimizle buluştuk hasret giderdik. Bunun heyecanı vardı. Salı Kars, cumartesi Denizli'de inşallah halkımızla birarada olacağız. Cumhurbaşkanlığı Külliyemizde muhtarlarımızla esnaflarımızla sanatçılarımızla gelmiş geçmiş ülkemizde dikili taşı olan kim varsa onlarla bir araya geliyor, aydınlarımızla entelektüel kesimle buluşuyoruz. Yeni Türkiye yolunda milletimizle yürümeyi sürdürüyoruz. Bu yürüyüşte Balıkesir'in yanımızda yer alacağından şüphemiz yok. Allah sizden razı olsun."
ÇANAKKALE SİLKİNİŞİ
Bu yılının millet ve ülkenin tarihi açısından çok önemli olduğunu dile getiren Erdoğan şöyle devam etti:
"Çanakkale'de 100 yıl önce tarih adeta yeniden yazıldı. Bir milletin değil bir ümmetin İslam aleminin kaderi belli oldu. Malazgirt, İstahbul'un fethi gibi bir mücadeleydi. Bizim bu şanlı zaferimiz işgal altındaki milletlere özgüven kazandırdı. Son dönemlerde 10 yıl içinde Türkiye'nin ekonomide bire 3, 4, 5'e katlaması bile dünya Müslümanlarını özgüven sahibi yaptı. Onlara moral veriyoruz. Onlara umut veriyoruz. Aynı şekilde Çanakkale Zaferi'nin etkilerini bugün hala görüyoruz, yaşıyoruz. Yıllarca bir millete tarihini unuttumak, bizi biz yapan değerlerini unutturmak istediler, yıllarca 'bizden adam olmaz' dediler. Bir alanda yoğunlaşmamıza izin vermediler. Sadece tüketen olmamızı istediler, sadece pazar olmamızı istediler. Üretelim biz başka pazarlar bulalım; asla buna yol vermediler, sadece takdir eden olmamızı istediler. 2015 yılına girdik, hala kendi arabamızı üretemiyor olmanın, bazı alanlarda yerli teknoloji kullanamamamızın, kendi savaş uçağımızı üretememenin sıkıntısıyla mücadele ediyoruz. Bunların üstesinden geliyoruz, geleceğiz. Çoğu gitti azı kaldı. 2023 yılında tıpkı 2002'den sonraki Türkiye gibi bambaşka bir Türkiye olacak. Bir silkindik mi pir silkiniyoruz. Bunu bilmemiz lazım. Üstesinden gelemeyeceğimiz zorluk yoktur. Türkiye Çanakkale'de silkinmiş ve akabinde bugünlere kadar gelen bir devlet kurmuştur. Yeni bir silkinişle inşallah önümüzdeki dönemin gücüyle medeniyetiyle parlayan bir yıldıza dönüşecektir. 2023 hedeflerimiz bunun altyapısını oluşturuyor. 2071 vizyonumuzla asıl hedeflere ilerleyeceğiz. Mağlup olmayı içine sindiremeyen kalplerimiz, dünyayı içine sığdıracak kadar geniş bir kalbimiz var. İnanın bu duyguyu açığa çıkardığımızda bu büyük potansiyeli hayata geçirdiğimizde o hedeflediğimiz büyük Türkiye'yi kısa sürece inşa edebiliriz. Buna sadece bizim değil dünyadaki tüm mazlumların ihtiyacı var. Türkiye'nin bu vizyonundan rahatsız olanlar var olacaktır. İçeride olanlar var; soruyorsun 'peki senin isteğin ne arkadaş söylesene dikili bir taşın var mı söylesene' diye. Ne proje ne bir dikili taş var ama karalama deyince var. Biz önümüze bakacağız, gözümüzü ufuktan ayırmayacağız. Biz büyük resme kenetleneceğiz. Allahın yardımıyla tüm engelleri aşacağız. Ne demiş Mehmet Akif, 'Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk'ın, kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.' Anadolu'da güzel bir söz var. Oturarak hızır beklenmez. Hedeflerimize ulaşmak için çok çalışacağız. Temiz kalple çalıştığımızda Rabbim yardımını bizden esirgemeyecektir."
"LAF DEĞİL İŞ ÜRETTİK"
AK Parti'nin iktidara geldiği döneme değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin üzerine neredeyse bir ölü toprağı serpildiğini, küçük kıpırdanmalara rağmen uzun süre ekonomi, demokrasi, altyapıda milletin hak ettiği hizmetleri alamadığını anlattı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğna, şöyle devam etti:
"2002 yılı sonunda ülke yönetimini devraldığımızda manzara hiç iç açıcı değildi. Kolları sıvadık yarım kalan işleri tamamladık. Yeni projeleri süratle hayata geçirdik. 12 yılda Türkiye'nin çehresini değiştirdik. 80 yılda yapılanların farklı alanlarda 3, 4, 5 katını ülkemize kazandırdık. 350 binin üzerinde derslikle iyi bir noktadayız. 75 üniversiteyle devraldık 81 ilde üniversitemiz var. İlmi kurulları müesseseleri onların ayağına götürdük. Derdimiz neydi geldiğimizde üniversiteye talep edenlerin yüzde 10'u girebiliyordu bu yüzde 50'ye çıktı. Bunlara kolay ulaşmadık. Azimle inançla kararlılıkla ulaştık. Hedef buradan da ileriye taşımak ve kaliteyi artırmak. Yunus'un deyimiyle, dirildik pınar olduk, irkildik ırmak olduk, artık denize dolduk taştık elhamdülillah. Adaletten emniyette aynı şeyleri yaptık, ulaşımda yaptıklarımızı zaten görüyorsunuz. Biz, Balıkesir'e 2003- 2014 arası 467 kilometre bölünmüş yol ilave ettik. Bu bir farklılığı gösteriyor. Biz laf üretmedik iş ürettik. Bizim bir heyecanımız bir aşkımız var. 2003 yılı öncesi 290 milyon lira yatırım yapılmıştı. 2003-2014 yılı arasında 2 milyar 290 milyon yapıldı. Fark bu, böyle çalıştık. Çünkü büyümek ancak böyle olur. Yoksa olduğunuz yerde sayarsınız, patinaj yaparsınız. İzmir - İstanbul otobanı. Bu olduğu zaman güzellikleri düşünün, aradaki zaman ne denli kısalıyor bunu düşünün. Çanakkale ile ilgili köprü için proje çalışmaları devam ediyor. Çanakkale köprüsü bitirildiği anda böyle farklı bir hale gelecek."
"40 ÇÜRÜK YUMURTADAN 1 SAĞLAM YUMURTA OLMAZ"
Türkiye'nin iyiliğini istemeyenler olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, dış güçler kadar içerdeki maşalarının da bulunduğunu, kimi zaman darbe söylentileri, kimi zaman kapatma davalarıyla ortaya çıktıklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şöyle dedi:
"Kimi zaman siyasi kimi zaman ekonomik kimi zaman sosyal kriz çıkarmak için Türkiye'yi eski kötü günlerine döndürmek gayreti içine girdiler. Gezi'de, 17- 25 Aralık operasyonlarında hep aynı amaç var. Şimdi döviz, faiz, MİT Müsteşarı'yla, onula aynı gayretlerini sürdürüyorlar. Ekonomide belirsizlik, bir kriz görüntüsü oluşturmak için çalışıyorlar. Bunların hepsi koca bir hiç. Bunları başaramazlar. Biz ne zaman nerede ne yapacağımızı çok iyi biliriz. Dışarıdan birileri köşelerinde bir şeyler yazıyorlar. Bunların hiçbiri bizim aklımıza girmez. Biz ne yaptığımız nasıl çalıştığımızı aldığımız neticelerle ortaya koyuyoruz. Filanca köşe yazarlarını yazdıkları yazı ve yazılar bizim aramızdaki muhabbeti ortadan kaldırmaz. Birileri köşelerinden yazıyor; işte Sayın Gül'le ilgili şahsımla ilgili, Başbakan'la ilgili yazıyor. Dertleri biz bunları bir birbirine düşürür müyüz. Boşuna uğraşmayın. Bunları yapamazsınız, başaramazsınız boş nafile şeyler yapacağımız bir şey varsa gelin yarışın içine girin ve bu yarışta yerinizi alın. Yapacağınız bu. Çok açık söylüyorum 40 çürük yumurtadan bir sağlam yumurta çıkmaz. Bunun böyle bilinmesi lazım. Böyle yürümez. Ülkeye zarar veriyorsunuz. Karşımızda tüm umudunu sokak olaylarına, vandalların eylemine, çözüm sürecinin başarısızlığına bağlamış hastalıklı zihniyet var."
"KARDEŞİM NE KÜRT SORUNU BE BÖYLE BİR ŞEY YOK"
Terörde mücadelede kayıplara uğranmamış olsa Türkiye'nin bugün çok farklı bir noktada olacağına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözleri şöşye sürdürdü:
"Hala varsa yoksa Kürt sorunu. Kardeşim ne Kürt sorunu be böyle bir şey yok. 2005 yılında Diyarbakır'da bunu açıkladık. Bu ülkede her etnik unsurun kendine has sorunları var. Romanlar'ın da Türk'ün de abazanın da boşnağın da sorunu var. Çözmek kimin görevi hükümetlerin. Bunları yapıyoruz. Neyin eksik senin bir Kürt olarak bu ülkede cumhurbaşkanı oldun mu oldun, başbakan oldun mu oldun, bakan çıkardın mı çıkardın. Bürokraside var mısın var, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde var mısın? Ne istiyorsun daha ne istiyorsun? Allah aşkına bizden farklı neyiniz var her şeye sahipsiniz. Yıllar yılı yol yoktu yolunuzu yaptık. Hakkari'de havalimanı yaptırmıyorlar. İş adamlarının makinelerini yakıyorlar. Neden yakıyorsun, hani hizmet istiyordun. Bu devlet ayrım yaptı mı? Batıya ne yaptıysa doğuya da yapıyor. Biz ret politikalarını ayaklarımızın altına aldık, asimilasyon, inkar politikalarını ayaklarımızın altına aldık. Yaradılanı yaradandan ötürü sevdik, seviyoruz, seveceğiz. Başbakanken de Türk'e kardeşim dediğim gibi Kürde de kardeşim dedim, 36 etnik grubu kardeşim gibi kucakladım, ayrım yok. Bu işleri köpürtüyorlar, ülkede ne yazık ki bunlar bu işin siyasetini çirkin bir şekilde yapıyorlar. Bu oyuna gelmememiz lazım. Bir olmamız lazım, iri olmamız lazım, kardeş olmamız lazım. Hep birlikte Türkiye olmamız lazım."
"TÜRKİYE BİR ANONİM ŞİRKET GİBİ YÖNETİLMELİ"
Türkiye 2001 krizi gibi bir krize yuvarlansa, 1970'ler 1990'lar gibi çatışma ortamına girse sevinçlerinden yerlerinde duramayacak olanların bulunduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Milletin gördüğü zarar umurlarında değil, tek dertleri bu kaos ortamından kendilerine bir rant devşirebilirler mi? Türkiye'nin zararı üzerinden kendi kar hanelerini dolduranlara izin vermeyeceğiz. Bu ülkede milletvekili sıfatı taşıyan iki zat kalkmış kendi hükümetini bir batı ülkesinin dışişleri bakanına mektup yazarak şikayet ediyor. Bizde böyle bir muhalefet anlayışı var. Dünya değişiyor, gelişiyor bizdeki birtakım kafalar ise ısrarla eski Türkiye'den vazgeçmiyor, ama boşuna çırpınıyorlar. Bu ülkenin gelişmesi için teklifleri olmayanların yeni Türkiye'de yeri yoktur. Yeni döneme uygun yeni araçlarla ülkemizi hedeflerine ulaştırmak zorundayız. Bu bizim gelecek nesillere olan borcumuzdur. Ben yeni Türkiye yeni anayasa diyorum. Bunları geçmişten bu yana söylüyorum. Said-i Nursi'nin ifadesi var; eski hal muhal, yeni hal izmihlal. Türkiye işte böyle bir döneme giriyor. Mevcut sistem artık Türkiye'yi taşıyamıyor. Geleceğin büyük Türkiye'sine bu şekilde ulaşamayız. Başkanlık sitemine karşı çıkanlara bakıyorsunuz; Heveslendikleri ülkeler başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Kendileri kullanım ömrü bitmiş soluğu kesilmiş, soğuk savaş dönemi ve 27 Mayıs üretimi tahkim edilmiş bir sistemle devam etsin diyorlar. Bu sistemde ısrar etmek haksızlıktır. Yeni Türkiye sizlerin elerinde yükselecek. Sizden istirhamın şudur; yeni Türkiye'yi başkanlık sistemini ve yeni anayasayı milletimize anlatın. Sizler bir işadamı gibi bu ülkenin yönetilmesini istemez misiniz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmektedir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı yürü yürüyebilirsen. ABD parlamenter demokrasi ile başladı yürümedi, yürümeyince başkanlık sistemine geçtiler ve sıçramalarını yaptılar. Fransa'da öyle yarı başkanlık sistemi çıktı. Önümüzde bu örnekler varken biz neden hala patinaj yapmaya devam ediyoruz? Önümüzdeki ülkelere bakacağız. Bu ülkeler buralara nasıl gelmişse biz de aynı şekilde gideceğiz. Bir iç güvelik yasasıyla ilgili parlamentoda müzakere süreci var. Haftalar geçti aylar dönmeye başlayacak, hala parlamentodan çıkmıyor. 310 kişi iktidarda, muhalefet 220. 220 ile 310 engelleniyor, hangisi daha büyük nasıl engelliyorlar bunu? Eğer bir madde üç saatinizi alacak olursa, kavga gürültü ile süslemeye kalkarlarsa, oradan yasa çıkar mı? Gece sabahlara kadar mücadele gidiyor, bakıyorsunuz beş madde. Bu iş böyle yürümez. Biz dünya ile bir rekabetin, yarışın içinde olacağız. Bunların inanın, kesinlikle inançları yok. Eğer inanıyorsan engelleme, projeni ortaya koy ve netice al. Böyle bir dertleri yok."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hasretini çektikleri yeni Türkiye'nin yeni anayasa ile birlikte olacağını, bunun için Başkanlık sisteminin yerleşmesi gerektiğini vurgularken şöyle dedi:
"Hedef: 400 milletvekili. Onu verdiğiniz zaman siz şimdi buna layık olun yeni anayasayı yapın ve başkanlık sistemini getirin. Yeni anayasayla ilgili adım attık. 47 madde üzerinde 4 siyasi parti paraflarını attılar, çekildiler. Gidin görüşün 15 günde meclisten geçirelim dedim. Olmaz dediler 60 madde oldu anamuhalefetten ses geldi, çıkaralım dediler. Üzerinde mutabık kalınanları çıkaralım dedim. Diğer iki partinin de buna katılması lazım dediler. Neye katılacak işte paraf ettiler ya dedim. 320 milletvekili ile 3 üye verdik onlar 220 ile 9 üye verdiler. Biz kabul ettik çünkü derdimiz bağcıyı dövmek değil üzüm yemekti. Şimdi parti kapatılsın kapatılmasın bunu tartışıyorlar. Cumhurbaşkanı sıfatıyla değil başbakan ve genel başkan olduğum dönem sıfatıyla konuşuyorum. Partilerin kapatılmamasıyla alakalı 2010 yılında 'gelin partileri kapatmayalım bunun tedbirlerini alalım' dedim. 3 parti parlamentoyu terk etti. Referandum şansını yakalayamadık. Yine meclise geldi anayasa komisyonundan geçmiş. İnanıyorum genel kuruldan da geçerek. Parti kapatılması ülkemde tarih olsun. Ben bu işin herhangi bir şeye bağlanmasını doğru bulmuyorum. Ben partilerin kapatılması konusunda şunu düşünüyorum Madem ki tüzel kişilikler gerçek kişi ile tüzel kişiliği birbiriyle karıştırmıyorum. Tüzel kişiye ceza verilir mi cezanın gerçek kişiye verilmesi lazım. Bir partinin genel başkanı suç işlediyse genel başkanı ceza ver, bir partinin üyesi suç işlediyse üyeye ceza ver. İktidar partisinin 22 milyon seçmeni var. O partiyi kapatırsanız 22 milyonu cezalandırıyorsunuz. Bu adalet midir? Yenisi kurulur o ayrı mesele neden bu yanlış adımı atıyorsunuz. Bu şöyle olmalı bir siyasi partinin kapatılması gündeme geldiğinde 'bir siyasi partinin kapatılması teklif edilemez' hükmü oraya gelmesi lazım. Ancak suçu işleyen kimse onlar bunun bedelini öder. Kökünden bunu kapatılması lazım. Aynı şeyi ben dernek ve vakıflar için de söylüyorum. Suç işleyen kimse gel onları cezalandır. Tabelayı cezalandırmakla bir yere varamazsın, işin kısacası bu."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasının ardından Balıkesir Valiliği'ne geçti.
(DHA)