MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ahmet Davutoğlu'nun parlamento dışından Dışişleri Bakanlığı'na getirilmesini eleştirerek, "Burada bizim en çok dikkatimizi çeken husus ise, büyük çoğunluğa sahip iktidar partisinin, Dışişleri Bakanlığı görevi için 338'in içinden liyakatli bir ismi bulamamış olmasıdır" dedi.
MHP lideri Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Mardin'de dün gece meydana gelen kanlı saldırıyı kınayarak, "Bu insanlık dışı saldırı ülkemizi büyük üzüntüye boğmuştur. Olayın bütün boyutları ile aydınlatılması ve katillerin bir an önce yakalanmasını temenni ediyorum" diye konuştu.
Mahalli İdareler Genel Seçimlerinin üzerinden bugün itibariyle 37 gün geçtiğini hatırlatan Bahçeli, seçimin resmi olmayan sonuçlarının, ilçe ve il seçim kurulları ile Yüksek Seçim Kurulu tarafından açıklandığını, mazbatalarını alan belediye başkanlarının görevlerine başladığını vurguladı.
Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini partisinin adayı Aytaç Durak'ın kazandığını, seçimin ardından yapılan itirazlar üzerine birkaç kez tekrarlanan sayımlarda da durumun değişmediğini ve Yüksek Seçim Kurulu'nun kararıyla sonucun kesinleştiğini anımsatan Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın Durak'ın şahsını hedef alan Adana seçim sonuçlarını eleştiren sözlerinin, millet iradesini içine sindiremediğini göstermesi açısından ibret verici olduğunu savundu.
Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın AK Parti'nin İlçe Belediye Başkanları toplantısında yaptığı konuşmada Durak'a yönelik olarak 'seçime hile ve şaibe karıştırdığı, 'siyasi ahlak açısından takip edilmesi gerektiği', Adana'yı kastederek, 'orada şaibeli bir belediye başkanı olduğunu' söylemesinin ne kabulü mümkün bir ifade, ne de başbakanlık mevkiinde bulunan bir siyasetçiye yakışmayacak siyasi seviye kaybı olduğunu bildirdi.
Bahçeli, şöyle devam etti: "Bunu, akıl, izan ve siyaset kültüründen mahrum sözleri, önce değerli Belediye Başkanımızın şahsına, sonra hür tercihlerini sandıkta gösteren Adanalıların siyasi iradesine ve Milliyetçi Hareket Partisi'ne yapılmış iftira ve karalama olarak addediyorum. Seçim sonuçları ile ilgili olarak ülkemizdeki son karar mercii Yüksek Seçim Kuruludur ve kararları mutlaktır. Başbakan Erdoğan'ın bu gerçeği bilmiyormuş gibi hareket ederek yaptığı hakaret ve eleştiriler bu yönüyle Yüksek Seçim Kuruluna da yönelik olup, yönlendirme maksadı taşımaktadır. Şayet seçimlerin yeniden yapılmasına ilişkin bir teklifi var ise, bu, iddia ettiği gibi yalnızca Adana'yı değil, partisinin kazandığı bütün belediye başkanlarını kapsamalıdır. Valiler aracılığı ile evlere taşınan yardımlar, kamu görevlilerinin katıldığı mitingiler, Mart ayına sıkıştırılmış olan TOKİ törenleri ve boş arazilerde bulunan muhalefet partilerine verilmiş oy pusulaları da dikkate alınmalıdır. Son olarak Sayın Aytaç Durak'ın yürütmekte olduğu Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı görevinden İçişleri Bakanlığının tasarrufu ile alınması Başbakandaki hazımsızlığın son tezahürüdür. Millet iradesine ve Yüksek Seçim Kurulu kararına muhalefet etmek ve eleştirmek Başbakan Erdoğan'ın haddi ve hakkı değildir. Bu hakaretleri, oyunu namus telakki ettiğini bildiğim hiçbir Adanalı hemşehrilerim asla kabul etmez. Ve tercihini Milliyetçi Hareket Partisinden yana kullanmış aziz vatandaşlarımız da bu suçlamaları sineye çekmez. Sayın Başbakan'ı millet iradesine saygıya ve Adanalılardan özür dilemeye çağırıyorum."
TERÖRLE MÜCADELE
MHP Genel Başkanı Bahçeli, gelişmelerin, Türkiye'nin, Irak'ta yuvalanmış terörü önleme adına Iraklı aşiret reisleriyle müzakere ve yakınlaşmaya doğru itildiğini ve Türkiye'nin sözde Kürdistan'ı tanıma ile PKK terör örgütünün eylemlerine katlanma gibi iki kötüden birini tercih noktasına doğru gittiğinin ortaya çıktığını ileri sürdü. Birkaç yıl içinde çekileceği artık kesinleşen Amerika Birleşik Devletleri'nin olmayacağı bir Irak'ta, Türkiye'ye yaklaşmaktan başka seçeneği kalmayan Kuzey Irak'ta, bu durumdan 'terörün tasfiyesi' noktasında etkili olarak yararlanılamadığını belirten Bahçeli, "Tam tersine geçmişte yaşanan gelişmeler örgütün Irak'taki varlığının onları himayesine alan Iraklı aşiret reisleri tarafından Türkiye ile ilişkileri artırma noktasında bir şantaj ve pazarlık unsuru olarak kullanıldığını ve daha uzun süre kullanılmaya devam edeceğini göstermektedir. Bunca yıldır ortaya çıkan gerçek şudur: Türkiye PKK terör örgütünü Irak'ın kuzeyinden kesin olarak söküp atmak için yeterli siyasi ve askeri kararları alamamış, Irak Bölgesel Yönetimi'nin himayesini ve desteğini kıracak etkili bir caydırıcı strateji izleyememiştir. Aksine gelişmeler vuku bulmuş, Kuzey ırak'taki bölgesel yönetim kendisini Türkiye nezdinde meşru hale getirmek ve mevcudiyetini kabul ettirmek için, PKK'nın varlığını ülkemize karşı kullanmıştır. Hatta Erbil lobilerinin bu örtülü tanınma çabası, maalesef yurdumuzda da karşılık bulmuş, sözde aydınlar tarafından hararetle alkışlanmıştır. Mevsim itibariyle eylem yapamayan terör örgütünün inlerine çekilmesi ile ortaya çıkan nispi sükunetin önümüzdeki günlerde son bulacağı, kış uykusuna yatmış hükümetin de bomba ve mermi sesleriyle uyanarak konuya kaldığı yerden devam edeceği anlaşılmaktadır" şeklinde konuştu.
Bahçeli, halen adı konmamış olsa bile, hükümetin Barzani üzerinden yürüttüğü görüşme ve ilişki trafiğinin adının, PKK terör örgütü ile 'örtülü veya dolaylı müzakere' olduğunu iddia etti. Bu müzakere sürecinin, Türkiye ayağını ise hükümetin zafiyetini keşfederek eylemlerini tırmandıran siyasal bölücü unsurların faaliyetlerinin oluşturduğunu belirten Bahçeli, "Gerek Irak'la olan ilişkilerin gidiş istikameti, gerekse Türkiye'deki siyasallaşmış bölücülüğün eylemlerini toplumsallaştırma çabaları, İmralı canisinin affına kadar gidecek bir takvimi seçeneksizlik içine sıkışmış hükümetin önüne koymuştur" diye konuştu.
"MEVCUT DEĞİŞİKLİKLER, BU KABİNENİN BİR SEÇİM HÜKÜMETİ OLDUĞU YÖNÜNDE EMARELER VERMEKTEDİR"
Geçtiğimiz hafta, 6 buçuk yıldır tek başına iktidar olma imkanıyla Türkiye'yi yönetme iddiasında bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin hükümette önemli değişiklikler gerçekleştiğini söyleyen Bahçeli, "Bu değişimin önemini, gelenlerle gidenler arasındaki nitelik farkı değil, koltukları el değiştirenlerin sayısının çokluğu oluşturmuştur" yorumunda bulundu. Revizyonda, 10 bakanın yerini koruduğunu, 7 bakanın görevinin değiştiğini, 8 bakanın kabine dışı kaldığını ve hükümete biri Meclis dışından olmak üzere 9 yeni isim katıldığını hatırlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Burada bizim en çok dikkatimizi çeken husus ise, büyük çoğunluğa sahip iktidar partisinin, Dışişleri Bakanlığı görevi için 338'in içinden liyakatli bir ismi bulamamış olmasıdır. Elbette Meclis dışından hükümete giren yeni Bakan'ın akademik kimliğine ve uzmanlığına saygı duyuyoruz. Ancak hükümete milletvekili olmayan birisinin atanmasının Başbakan'ın Cumhurbaşkanlığı sürecinde göstermiş olduğu milli egemenlik vurgusuyla ve Cumhurbaşkanı'nın Meclis içinden seçilme yönündeki ısrarıyla çeliştiğini ifade etmek isterim. 60. Cumhuriyet hükümetinde bu kadar kapsamlı görev değişimine yol açan temel nedenin, 29 Mart 2009 tarihinde gerçekleşen Mahalli İdareler Genel Seçimlerinin Adalet ve Kalkınma Partisi'nde yol açtığı öfke, şaşkınlık ve arayış olduğu anlaşılmaktadır. Tercihine sonunu kadar güvendiğimiz ve saygı duyduğumuz millet iradesi bu kez de tecelli etmiş; seçim sonuçları mağrur, başına buyruk hükümetin kendisini ve icraatlarını sorgulamasına neden olmuştur. Şüphesiz ki hükümette doğacak böylesi bir arayış bile millet yararına olabilecek, geçmişten alınan dersler ile çıkarılacak sonuçlar, umarız ki yeni dönemde ve yeni kabinede hatalardan dönmenin, teslimiyetten kurtulmanın, açlık ve yoksullukla alay etmenin önüne belki geçebilecektir. Ne var ki, sorunlar aynı, sorunu çözmesi gerekenlerin zihniyeti aynı, sorunları bugüne kadar büyüterek getirenlerin anlayışları aynı iken, yalnızca isim levhalarını değiştirmenin Türkiye'yi oyalamaktan ve geleceğini karartmaktan başka bir anlam taşıması da mümkün görülmemektedir. Bu itibarla, sorun Başbakan Erdoğan'ın kabine arkadaşlarını değil asıl kendi zihniyetini ve siyaset üslubunu değiştirip değiştirmeyeceği konusuna düğümlenmektedir. Temennimiz elbette ki soruların bir an önce çözülmesi, milletimizin bir an önce huzur ve refaha kavuşmasıdır. Bunun için bugünkü çıkmazın en büyük sorumlusu olan Başbakan'ın, vakit çok geç olmadan, ülkesini ve milletini şahsi ve parti hesaplarının önünde tutan bir durum değerlendirmesi yapması acil ihtiyaç haline gelmiştir. Konuşmamın başında belirttiğim gibi yanılmayan sağduyusu ile millet iradesi yine tecelli etmiş ve kendisine ağır sorunlar yaşatan hükümetin değişimini sağlamıştır. Önemli olan da budur. Başbakan Erdoğan bu kabine değişiklikleri ile kayıplarını durdurmak için bir hamle yapmış, demokratik bir hakkını serbestçe kullanmıştır. Mevcut değişiklikler, bu kabinenin bir seçim hükümeti olduğu yönünde emareler vermektedir. Bu vesileyle bütün olumsuz gelişmelere rağmen yeni atanan hükümet üyelerinden görev alanlarında biriken sorunları bir an önce aşabilmelerini ümit ediyor, milletimizin huzur, refah ve mutluluğu için başarılı olmalarını diliyorum."
Bahçeli, Anayasa değişikliği çalışmalarında partisinin kırmızı çizgilerini tekrar hatırlattı. MHP lideri, Milliyetçi Hareket Partisi'nin, Avrupa Birliği'nin ve ABD'nin Türkiye'nin milli birliğini sarsacak konulardaki dayatmalarına teslimiyetçi bir anlayışla boyun eğilmesine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin dış mihrakların yönlendirdiği süreçlerde bir noter haline getirilmesine karşı olduğunu söyledi. Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi; iç huzur ve güvenliği tehlikeye düşürecek, etnik bölücülüğün önünü açacak, ayrılıkçı terörün siyasi gündemine ve amaçlarına hizmet edecek düzenlemelere sonuna kadar karşı çıkacak, bu teşebbüslere meşru zeminlerde kararlı biçimde direnecektir" şeklinde konuştu.
İHA