WASHINGTON (İHA) - ABD'ye resmi ziyaret gerçekleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CNN'e yaptığı açıklamada, Irak konusunda Türkiye'nin ABD'ye başından itibaren özellikle lojistik destek konusunda elinden gelen bütün gayreti gösterdiğini belirterek, "Özellikle de İncirlik Üssü, sürekli olarak lojistik destek konusunda ABD tarafından kullanılmıştır. Son 2 yılda da birer yıl uzatma suretiyle bu süreç devam etmektedir. Burada sadece 1 Mart tezkeresi sorun olmuştur ve bu 1 Mart tezkeresinde istenilen çoğunluk parlamentoda sağlanılamamıştır. Demokratik parlamenter sistem içerisinde bunlar olağan şeylerdir. O zamanlar henüz ben başbakan olmamıştım. Hemen Nisan ayı içerisinde tekrar biz güvenoyu olayını aldıktan sonra tezkereyi parlamentoya getirdik ve bu defa büyük bir çoğunlukla parlamentodan tezkere çıktı" dedi.
Bazı çevrelerin, Türkiye-Amerikan ilişkilerini olumsuz istikamette etkileme gayreti içerisine girdiklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, "Bunu doğru ve uygun bulmuyoruz. Çünkü Türkiye ile ABD'nin stratejik ortaklığı, Sea Island'dan itibaren de bir Büyük Doğu Projesi'yle ilgili olarak ortak üyelik sadedinde gelişmeye başlamıştır. Burada demokrasi vardır. Burada özgürlükler vardır. Burada güvenlik, insan hakları, hukukun üstünlüğü, refah vardır. Ve burada yine aynı şekilde dayanışma içerisinde bu süreci işletiyoruz. İşletmeye de devam edeceğiz" diye konuştu.
Irak'ta ABD'ye, koalisyon güçlerine ve Irak hükümetine karşı sürdürülen direnişin tırmanmasının sebebinin, Türk parlamentosunun, ABD askerlerinin Türkiye üzerinde geçerek Irak'a girmelerini öngören tezkereyi reddetmesine bağlanmasının yanlış bir yaklaşım olduğunu ifade eden Erdoğan, "Parlamento bunu geçirmemiştir. Bu bir süreçtir. Ama bundan sonraki gelişte bu defa aynı parlamento bu tezkereyi geçirmiştir. Ve arada bir-bir buçuk aylık bir süreç vardır. Ama geçirildikten sonra bu defa da şimdilik bunu erteleyelim denmiştir. Niye ertelenmiştir? Irak'tan gelen talepler denmiştir. Ve biz buna da tabi saygı duyduk. Şimdi demokrasiye inanıyorsak ve parlamentonun vereceği karara saygı duyuyorsak, herhalde bunun üzerinde bu kadar spekülasyon yapmak da olmasa gerek" dedi.
ABD ordusunun, Türk hedeflerine dönük terör saldırılarını önlemek için Kuzey Irak'ta henüz beklenen adımları atmadığını da söyleyen Erdoğan, "Terörün küreselleşmesini engellememiz lazım. Barışın küreselleşmesini sağlamak için de elimizden geleni yapmamız lazım" dedi.
GÜNCEL KONULARA AÇIKLIK GETİRDİ PKK terör örgütünün, Kürt vatandaşların temsilcisi olamayacağını kaydeden Erdoğan, "Onlar bunun üzerinden nemalanıyorlar. Bu şekilde ayakta duruyorlar. Türkiye içinde bir bağımsız Kürdistan devleti imaları bile, asla düşünülemez. Böyle bir şey bizim gündemimize giremez. Mümkün değil" diye konuştu.
Kuzey Irak'ta bu tür yapılanma olabileceğini ifade eden Erdoğan, "Bu tür bir yapılanmanın olması, Kuzey Irak'ın ve Irak'ın kendi yapılanmasıyla ilgili bir sorundur. Ancak biz, Irak'ın geleceği için olayı düşündüğümüz zaman Irak toprak bütünlüğü birlik ve beraberliği önem arz eder. Bunu biz Iraklı dostlarımız için düşünürüz. Komşularımız için düşünürüz. Ve inanıyorum ki geleceğe yönelik bu kararı da en iyi şekliyle Irak verecektir" dedi.
AB üyeliği konusuna da temas eden Başbakan Erdoğan, "Şu anda bizim masamızın üzerinde Türkiye'nin AB'ye girip girmemesi diye bir konu yoktur. Bizim masamızda şu anda tek konu var. Müzakerelerin başlama konusudur. Ve biz şimdi müzakerelerimizi yapacağız" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, "Türkiye'de kadınların başörtüsüyle devlet kurum ve kuruluşlarına girmesinin yolunu açmayı düşünüyor musunuz?" şeklindeki soruyu da şöyle cevaplandırdı:
"Bunu yasaklayan bir konu yok ki. Sıkıntı burada. Sadece şu anda buna yönelik olarak bir algılama var, yorumlama var. Bu yorum farkı. Ama biz özellikle ülkemizde bir toplumsal gerilim olmasın diye sabırlı hareket ediyoruz. Ve diyoruz ki bir toplumsal mutabakat olsun. Ve bunu bu şekilde çözelim. Bakın benim kızlarım ABD'de okuyor. Burada o özgürlük anlayışı var. Ama ülkemde yok. Şu anda ben bu acıyı sadece ülkemde bir toplumsal gerilim olmasın diye katlanıyorum. Ama halkımın arasında böyle bir sıkıntı yok. Ama kurumların yaklaşımı toplumun yaklaşımıyla örtüşmüyor. Onun için biraz sabredeceğiz. Ama inanıyorum ki eninde sonunda hak yerini bulacak".
Temaslarda bulunmak üzere ABD'ye gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CNN muhabiri Blitzer'e verdiği röportajda, ABD-Türkiye ilişkilerini kopma noktasına getiren '1 Mart Tezkeresi'nden Kuzey Irak'ta faaliyet gösteren terör örgütü PKK/KONGRA GEL'e, AB konusundan başörtüsü problemine kadar birçok konuda önemli açıklamalar yaptı.
ERDOĞAN'IN TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ YORUMU Başbakan Erdoğan, Blitzer'in, "Türkiye'nin, ABD askerlerinin Irak'ta Saddam Hüseyin rejimini devirmek amacıyla Türkiye üzerinden geçerek Irak'a girmelerini reddetmesinden bu yana ciddi gerginlikler yaşandı. Geri dönüp baktığınızda sizce Türkiye açısından bu karar bir hata mıydı?" şeklindeki sorusu üzerine, Türkiye-ABD ilişkilerinin yaklaşık 50 yıllık bir stratejik ortaklığa dayandığını belirterek, "Özellikle NATO'daki ortaklığımız çok çok anlamlı. Dünyadaki ülkelerde nerelerde ABD ile beraber ortak mücadele verdiğimiz hepimizin malumudur. Irak konusunda ise Türkiye başından itibaren özellikle lojistik destek konusunda elinden gelen bütün gayreti göstermiştir. Özellikle de İncirlik Üssü, sürekli olarak lojistik destek konusunda ABD tarafından kullanılmıştır. Son 2 yılda da birer yıl uzatma suretiyle bu süreç devam etmektedir. Burada sadece 1 Mart tezkeresi sorun olmuştur ve bu 1 Mart tezkeresinde istenilen çoğunluk parlamentoda sağlanılamamıştır. Demokratik parlamenter sistem içerisinde herhalde bunları sizler de takdir edersiniz ki olağan şeylerdir. O zamanlar henüz ben başbakan olmamıştım. Başbakan olduktan sonra sayın başkan beni telefonla arayıp bu konuda yardımcı olmamı istemişti ve "Güven oyunu aldıktan sonra tekrar tezkere olayını parlamentoya getireceğim" dedim. Ve bildiğiniz gibi hemen Nisan ayı içerisinde tekrar biz güvenoyu olayını aldıktan sonra tezkereyi parlamentoya getirdik ve bu defa büyük bir çoğunlukla parlamentodan tezkere çıktı. Bu defa da yine Irak'taki talepler ve ABD'nin de takdiri sebebiyle bizim askerimizin Irak'a gönderilmemesi, bunu erteleyelim dendi, bu süreç ertelendi ve böylece bu bitmiş oldu. Ama bu hiçbir zaman Türk-Amerikan ilişkilerini gölgelemesi gereken bir ilişki değildir. Çünkü bizler de orada üzerimize düşeni yapmış olduk" dedi.
Bazı çevrelerin, Türkiye-Amerikan ilişkilerini olumsuz istikamette etkileme gayreti içerisine girdiklerine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, "Bunu doğru bulmuyoruz. Uygun bulmuyoruz. Çünkü Türkiye ile ABD'nin bu stratejik ortaklığı biliyorsunuz, Sea Island'dan itibaren de bir Büyük Doğu Projesi'yle ilgili olarak ortak üyelik sadedinde gelişmeye başlamıştır. Burada demokrasi vardır. Burada özgürlükler vardır. Burada güvenlik, insan hakları, hukukun üstünlüğü, refah vardır. Ve burada yine aynı şekilde dayanışma içerisinde bu süreci işletiyoruz. İşletmeye de devam edeceğiz" diye konuştu.
'TEZKERE KARARI ÜZERİNDE SPEKÜLASYON YAPILMAMALI' Savunma Bakanı Donald Rumsfeld de dahil olmak üzere bazı üst düzey ABD'li yetkililerin, Irak'ta ABD'ye, koalisyon güçlerine ve Irak hükümetine karşı sürdürülen direnişin tırmanmasının sebebini, Türk parlamentosunun, ABD askerlerinin Türkiye üzerinde geçerek Irak'a girmelerini öngören tezkereyi reddetmesine bağladıklarını hatırlatan Blitzer'in, "Bu sizce haklı bir eleştiri mi?" sorusunu, Erdoğan şöyle cevaplandırdı:
"Şimdi bunu eğer bir aylık süre içerisine bağlayacak olursak tabi bu çok yanlış olur. Yanlış bir yaklaşım olur. Demokratik parlamenter sistem içerisinde totaliter bir mantık olmaz. Yani parlamentoya gitmiştir. Parlamento bunu geçirmemiştir. Bu bir süreçtir. Ama bundan sonraki gelişte bu defa aynı parlamento bu tezkereyi geçirmiştir. Ve arada bir-bir buçuk aylık bir süreç vardır. Ama geçirildikten sonra bu defa da şimdilik bunu erteleyelim denmiştir. Niye ertelenmiştir? Irak'tan gelen talepler denmiştir. Ve biz buna da tabi saygı duyduk. Şimdi demokrasiye inanıyorsak ve parlamentonun vereceği karara saygı duyuyorsak, herhalde bunun üzerinde bu kadar spekülasyon yapmak da olmasa gerek".
Türkiye'nin ABD'den 'nitelikli endüstri bölgeler' talebi olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Ama Kongre bunu reddetmiştir. Şimdi Amerikan Kongresi bunu reddettiği zaman, bizim burada söyleyecek hiçbir şeyimiz kalmamıştır. Biz de ilgililere bunu söylediğimizde, bize kongre bunu iptal etti, istemedi denmiştir. Bizim de söyleyecek hiçbir şeyimiz kalmadı. Niçin? Kongre istemedi ne yapalım demişizdir. Ama bu bizim arzumuzdu. Biz saygı duymak zorundayız. Çünkü demokrasinin gereği bu. Oradaki yasama organı bu. Onun kararıyla bu iş oluyorsa buna da saygı duymak zorundayız. Ve biz birinci tezkere, ikinci tezkere noktasında değerlendirmeyi herhalde daha objektif yaparsak, öyle zannediyorum ki aramızdaki bu münasebetler aynı güç aynı kuvvetle geleceğe yürümektedir ve yürüyor" diye konuştu.
'TERÖRE 40 BİN KURBAN VERDİK' Erdoğan, 'ABD ordusunun, PKK/KONGRA-GEL gerillalarının Türkiye'yi hedefleyerek Kuzey Irak'taki Kürdistan bölgesinden saldırı düzenlemelerini engellemek için elinden geleni yapıp yapmadığı' şeklindeki soru üzerine şunları söyledi:
"Özellikle Kuzey Irak'ta, aslında Türkiye'nin şu anda en önemli sıkıntısı olan terör örgütünün kampları vardır. Bu terör örgütü bildiğiniz gibi PKK/KONGRA-GEL'dir. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra ben Türkiye'deki ABD Büyükelçiliği'ne yazdığım mektupta, uluslararası teröre karşı bir ortak mücadele platformu gerekir demiştim. Ve Türkiye olarak biz, teröre karşı mücadelede her türlü görevi almaya hazırız. Bakın Afganistan'da dendi. Bakın biz askerimizi Afganistan'a gönderdik. Şimdi ikinci defa bizim askerimiz oradaki ISAF yönetimini almış ve bin 600 askerimiz orada görev yapmaktadır. Çünkü biz terörden çok çektik. Türkiye olarak bizim teröre verdiğimiz kurban 40 bini bulmuştur. 40 bin insanımızı biz terörde kaybettik. 40 bin insanını terörde kaybeden bir ülke buna karşı duyarsız kalabilir mi? Buna karşı biz elimizden gelen bütün desteği vereceğiz".
ABD ordusunun, Türk hedeflerine dönük terör saldırılarını önlemek için Kuzey Irak'ta henüz beklenen adımları atmadığını da söyleyen Erdoğan, "Bu beklenen adımların atılmasını da özellikle görüşeceğiz. Görüşmek istiyoruz. Çünkü terörün küreselleşmesini bir defa engellememiz lazım. Barışın küreselleşmesini sağlamak için de
elimizden geleni yapmamız lazım. Burada ABD'nin istihbarat güçleriyle bağlantımız yok değil, var. Ama bunun yeterli olduğunu söyleyemem. Bunu geliştirmemiz lazım. Ki bu terör örgütünden biz çok bıktık. Bakın şu anda ABD'nin Irak'taki üslerine lojistik destek gönderiyoruz. Gıda, su, enerji bütün bunlar bizden gidiyor. Ama bu arada bizim 100'ü aşkın vatandaşımız maalesef o TIR'ları taşıyan şoförlerimizdi ve bu şoförlerimiz maalesef o yolculukta öldürüldüler. Sadece bizim Kuzey Irak'taki terör gruplarından gelip gidenlerden de şu anda son 3-4 ayda ABD ordusu o kadar da yoğun bir şekilde mücadelemiz sürüyor. Sıkıntılarımız var" dedi.
'PKK, KÜRT VATANDAŞLARININ TEMSİLCİSİ OLAMAZ' Blitzer'in, 'Kuzey Irak'taki Kürtler'in, Irak Devlet Başkanı Celal Talabani'nin ve diğer Kürt liderlerin Türkiye'nin her zaman karşı çıktığı bağımsız Irak devleti kurmak istedikleri yönünde bir endişesi bulunup bulunmadığı' sorusu üzerine, PKK\KONGRA-GEL terör örgütünü hiçbir zaman Kürtler'in temsilcisi olarak görmediğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Benim Kürt vatandaşlarım var. Bir defa PKK\KONGRA-GEL terör örgütü Kürt vatandaşlarımın temsilcisi olamaz. Değildir. Onlar bunun üzerinden nemalanıyorlar. Bu şekilde ayakta duruyorlar. Türkiye içinde böyle bir bağımsız Kürdistan devleti imaları bile, asla düşünülemez. Böyle bir şey bizim gündemimize giremez. Mümkün değil" dedi.
Kuzey Irak'ta bu tür yapılanma olabileceğini ifade eden Erdoğan, "Bu tür bir yapılanmanın olması, o Kuzey Irak'ın ve Irak'ın kendi yapılanmasıyla ilgili bir sorundur. Ancak biz, Irak'ın geleceği için olayı düşündüğümüz zaman Irak toprak bütünlüğü birlik ve beraberliği önem arz eder. Bunu biz Iraklı dostlarımız için düşünürüz. Komşularımız için düşünürüz. Ve inanıyorum ki geleceğe yönelik bu kararı da en iyi şekliyle Irak verecektir. Bakın şu anda Talabani Irak Cumhurbaşkanı olmuştur. Ama öbür tarafta İbrahim Caferi farklı bir mezhebin mensubu olarak başbakan olmuştur. Meclis Başkanı yine farklıdır. Ama üçü dayanışma içerisinde. Eğer bunu geleceğe taşıyabilirlerse inanıyorum ki demokratikleşme süreci için de çok güzel bir adım olacaktır. Ve Irak için ben inanıyorum ki bugün dünden daha iyidir. Ama şu terör safhasını, şu iç savaş safhasını aşmak lazımdır. Yarın bugünden çok daha iyi olacaktır. Ancak biraz sabır ve destek gerekiyor" dedi.
'MASAMIZDAKİ TEK KONU, MÜZAKERELERE BAŞLANMASI' Bazı çevrelerin, Fransa ve Hollanda'daki AB Anayasası referandumlarının 'hayır'la sonuçlanmasının, kısmen de olsa Avrupa'daki Türkiye karşıtı tavrın bir yansıması olduğu görüşünde olduğunun belirtilmesi üzerine Erdoğan şunları söyledi:
"Tabi bu konuda biraz farklı düşünüyorum. Niye derseniz, Türkiye'nin AB'den menfaati nedir? Çıkarı nedir? AB'nin Türkiye'den menfaati veya çıkarı nedir? Bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Bakın Türkiye 1959'da AB'yi yani Kömür-Çelik Birliği, Avrupa Ekonomik Topluluğu ta o dönemde bunun kurucuları arasında yer almak istemiştir. 1963'te Ankara Antlaşması ile bu sürece dahil olmuştur. Ama 1999'da Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin adaylığı kabul edilmiştir. Fakat 1996'da da Türkiye Gümrük Birliği'ne kabul edilmiştir. Bunları bir kenara koymamız mümkün değildir. Ve 2000'de Nice Zirvesi ile hukuki zemin oluşturulmuştur. 2002'de ise Kopenhag Zirvesi'nde Türkiye için Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiği anda gecikmeksizin 2004 zirvesinde Türkiye müzakerelere başlar denilmiştir. Türkiye de gece gündüz demeden Kopenhag siyasi kriterlerini bitirmiş bunları masadan tamamıyla kaldırmış, çözmüş, halletmiş ve bildiğiniz gibi 3 ekim 2005'te müzakerelere başlama kararı 17 Aralık 2004'te verilmiştir. Şimdi önümüzdeki süreç müzakere sürecidir. Şu anda bizim masamızın üzerinde Türkiye'nin AB'ye girip girmemesi diye bir konu yoktur. Bizim masamızda şu anda tek konu var. Müzakerelerin başlama konusudur. Ve biz şimdi müzakerelerimizi yapacağız".
Türkiye'nin AB'nin Asya'ya açılan bir kapısı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Hazar'a açılan bir kapısı, Kafkaslar'a açılan bir kapısı. Bu aslında AB için de çok çok önemli bir konum. Bu konumu AB'nin kaybetmemesi gerekir. Böyle de bir durum söz konusu" dedi.
Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki kararlılığının sürdüğünü belirten Erdoğan, "Türkiye'nin AB'ye kazandıracağı çok önemli bir şey var. Bütün Avrupalı dostlarım şunu söylüyorlar. AB bir Hıristiyan kulübü değildir. AB bir siyasi değerler bütünüdür. Türkiye oraya katılmakla bir defa bir siyasi değerler bütünü olduğunu, bir medeniyetler buluşmasının AB'de gerçekleşmesi demektir. Ve biz şimdi bunun adımlarını atıyoruz ve rica ediyoruz. Diyoruz ki Türkiye üzerinden kimse siyaset yapmasın. El ele vereceğiz ve AB'nin geleceğini de bu şekilde inşa edeceğiz" diye konuştu.
Erdoğan, geçen günlerde yapılan bir araştırmanın, Türk halkının yüzde 31'inin Irak'taki ABD'lilere ve Batılılar'a düzenlenen intihar saldırılarını haklı bulduğunu gösterdiği belirtilerek, bu konuda ne düşündüğünün sorulması üzerine şunları söyledi:
"Sorunun nasıl sorulduğu çok önemli. Şimdi ona bakarsanız, benim ülkemde 15 Kasım saldırıları olmuştur. Ben bu saldırıları haklı göremem ki. O saldırılarda Müslümanlar da ölmüştür, Museviler de. Ve sayısal olarak baktığınız zaman, ölen Müslümanlar'ın sayısı çok daha fazladır. Bir defa, hiçbir canın alınmasına, hiçbir insanın bu tür eylemlerle öldürülmesine, hele hele savunmasız insanların öldürülmesine biz olumlu bakmıyoruz" dedi.
'ABD'YLE STRATEJİK ORTAKLIĞIMIZ UZUN SOLUKLU'
Geçen yıl ABD'de Pew Center'da ve Türkiye'de bazı kamuoyu yoklamaları yapıldığını hatırlatan muhabir Blitzer'in, "Türkiye'deki araştırmada, Türk halkının yüzde 79'u ABD'nin uluslararası dengeleri ve diğer ülkelerin çıkarlarını gözetmeden hareket ettiği yönünde görüş bildirdi. Bu yerinde bir değerlendirme mi?" şeklindeki sorusu üzerine Erdoğan şunları söyledi:
"Şu anda ben tabi o kamuoyu araştırmasını bilemiyorum. Fakat ben iktidarımın değerlendirmesine bakıyorum. Biz tabi halkın duygusallığını her defa biliriz. Halk görsel medya veya yazılı medyanın yayınıyla bir anda etkilenebilir. Bir anda istatistiki eğriler gibi çıkıverir, bir anda da iniverir. Neyi anlattığınıza, nasıl anlattığınıza bağlıdır. Hele hele duyguları tahrik den bir televizyon yayını olduğu anda bir anda dengeler değişiverir. Ama şu anda Türkiye'nin iktidarında ABD ile stratejik ortaklığını devam ettiren bir yönetim vardır. Muhalefeti iktidarını Amerikancı olarak niteleyen bir yapı var ve biz burada sadece şunu ortaya koyuyoruz. Bizim stratejik ortağımızdır. Geçmişten bu yana müşterek dayanışma içerisinde bu çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Zaman zaman olası kişisel bazı söylemler çıkabilir. Ama bu söylemler bizin stratejik ortaklığımıza gölge düşürmemeli. Çünkü biz uzun soluklu bakıyoruz. Kısa mesafeli bakmıyoruz"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'de kadınların başörtüsüyle devlet kurum ve kuruluşlarına girmesinin yolunu açmayı düşünüyor musunuz?" şeklindeki soruyu da şöyle cevaplandırdı:
"Bunu yasaklayan bir konu yok ki. Sıkıntı burada. Sadece şu anda buna yönelik olarak bir algılama var, yorumlama var. Bu yorum farkı. Ama biz özellikle ülkemizde bir toplumsal gerilim olmasın diye sabırlı hareket ediyoruz. Ve diyoruz ki bir toplumsal mutabakat olsun. Ve bunu bu şekilde çözelim. Bakın benim kızlarım ABD'de okuyor. Burada o özgürlük anlayışı var. Ama ülkemde yok. Şu anda ben bu acıya sadece ülkemde bir toplumsal gerilim olmasın diye katlanıyorum. Ama halkımın arasında böyle bir sıkıntı yok. Ancak kurumların yaklaşımı toplumun yaklaşımıyla örtüşmüyor. Onun için biraz sabredeceğiz. Biraz daha bunun işin çilesini çekeceğiz gibime geliyor. Ama inanıyorum ki eninde sonunda hak yerini bulacaktır."